TÜRKİYE’NİN AFRİKA AÇILIMI VE AÇILIMIN KAMU DİPLOMASİSİ BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

upa-admin 25 Mart 2012 7.015 Okunma 0
TÜRKİYE’NİN AFRİKA AÇILIMI VE AÇILIMIN KAMU DİPLOMASİSİ BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Kamu diplomasisi terimi, son on yıl içerisinde literatüre girmiş olup, tanımı yumuşak güç (soft power) ve bu kavramından türetilen akıllı/akılcı güç (smart power) ile paralel yapılmaktadır. Joseph Nye yumuşak gücün tanımını “Soft Power” adlı kitabında sert güçten (hard power) farklılıklarını belirterek yapmaktadır. Bu bağlamda kamu diplomasisi, ülkelerin sert gücü kullanmanın dışında kendi prestijlerini algı inşası süreçleri ve somut adımlarla yükseltebilecekleri bütün eylemleri kapsar. Günümüzde kendi çıkarlarını sert güç vasıtasıyla başka ülkelere dayatan ülkelerin uluslararası alanda prestij kaybına uğradığı bir gerçektir.

Türk Dış Politikası da kamu diplomasisi kavramından yararlanma gereği duymuş ve son dönemde belirlenen altı temel ilkeden biri kamu diplomasisinin etkin kullanımı olmuştur (diğer ilkeler: Güvenlik ve özgürlükler arasında denge kurulmak, komşularla sıfır sorun, komşu bölgelerle üst düzey ilişkiler kurulmak, Türkiye’nin uluslararası örgütlere etkin katılımını sağlamak, global aktörlerle uyumlu dış politika takip etmek). Günümüzün teknolojik imkanları, değişen güç anlayışı ve uluslararası ortamı kamu diplomasisinin kullanımına fırsat vermekte, hatta kamu diplomasisini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda kamu diplomasisini de kullanan Türkiye, yeni dönemde dış politikasını geliştirmek ve çeşitlendirmek için yeni açılımlar başlatmıştır. Bu açılımlardan biri Afrika Açılımı’dır. Afrika Açılımı’nın temelinde Türkiye’nin Afro-Avrasya havzasında etkinliğini arttırmak istemesi ve böylece bölgesel güç olma hedefi yatmaktadır. Afrika bu hedefin bir ayağıdır.  Türkiye, günümüzün çok kutuplu dünya sisteminde stratejik, ekonomik ve politik gücünün artmasının bir tezahürü olarak dış politikasında çoğu zaman ihmal ettiği Afrika’ya yüzünü dönerek Afrika’nın göz ardı edildiği yılların telafisi için çalışmaktadır. Afrika kıtasına sorun çözücü olarak yaklaşan, Afrika ülkeleri ile ortak çalışmalar yürütmek, eşitler arası sağlam ilişkiler kurmak isteyen Türkiye, Avrupa Birliği’ne aday ve bir NATO üyesi ülke olarak uzun yıllar benimsediği insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin gelişmesi ve yerleşmesi için Afrika ülkeleriyle ilişkilerini daha sağlam bir zemine oturtmayı amaçlamaktadır.

Afrika’nın Türk Dış Politikasında ihmal edilmişliğine Dışişleri Bakanımız Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Stratejik Derinlik adlı kitabında şöyle değinmektedir: “Türkiye’nin dış politikasında en ciddi ihmale uğramış kıta bağlantısı Afrika’dır.”[1] Bu durumu tersine çevirmek için başlatılan Afrika Açılımı üzerinde “Türkiye için Afrika ne kadar önemli, Türkiye Afrika’ya neden önem vermeli, Türkiye’nin uluslararası etkinliğinin artmasında Afrika Açılımı’nın rolü nedir, Türkiye Afrika’da ne gibi kamu diplomasisi faaliyetleri yürütebilir?” sorularının cevapları aranmaktadır. Türkiye Afrika’yı neden ihmal etmemeli, sorusunu yanıtlamak için öncelikle Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik isimli kitabında yer verdiği bir cümlesini hatırlamak faydalı olacaktır: “Bir ülkenin gücü sadece kendi çevresindeki fiili gücü ile değil, değişik havzalardaki ekonomik, kültürel ve diplomatik etkinliği ile değer bulacaktır”[2]. Buradan çıkan sonuç şudur; Bölgesel güç olmak isteyen, tarihten gelen köklü devlet geleneğine sahip, kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmek isteyen bir Türkiye’nin diğer çevre havzalara olduğu gibi Afrika’ya da kayıtsız kalması beklenemez. Bunun yanı sıra Türkiye, Afrika bağlamında uluslararası ekonomik ve politik rekabette önemli bölgeleri yakından takip edebilmekte, kıtalar arası etkileşimi sağlayıp geliştirebilmektedir. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 53 üyeyle temsil edilen Afrika’nın uluslararası alandaki desteğinden mahrum kalmaması ve Kuzey Afrika ile geliştirilen iyi ilişkiler sayesinde Akdeniz üzerindeki dengelerde söz sahibi olabilmesi için Afrika Açılımı kilit bir işleve sahiptir.

Türkiye’nin Afrika Açılımı’nı ayrıntılı olarak incelemek adına Türkiye ve Afrika arasındaki ilişkileri diplomatik, ekonomik ve ticari, sosyal ve kültürel boyutlarıyla ele almak gerekmektedir.

1. Türkiye ve Afrika Arasındaki Diplomatik İlişkiler

Geçmişte Türkiye ile Afrika’nın kuzeyindeki ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerin daha yoğun olduğunu ve Sahra’nın Güneyindeki Afrika (SAGA) ile diplomatik ilişkilerin yetersiz kaldığını söylemek mümkündür. Ancak bu durumun değiştirilmesi için gerekli girişimler başlatılmıştır. Gerek ekonomik gerek sosyal ilişkilerin başlaması için diplomatik ilişkilerin kurulması ön koşuldur. Sahra’nın Güneyindeki Afrika’da hâlihazırda on beş, Afrika kıtasında ise yirmi Büyükelçiliğimiz vardır. Gine, Moritanya, Nijer, Çad, Burkina Faso, Zambiya ve Mozambik’te açılacak Büyükelçiliklerimizle birlikte toplam Büyükelçilik sayımız yirmi yediye ulaşacaktır. Bu sayının otuza çıkarılması öngörülmektedir. Sahra’nın güneyindeki Afrika’da on beş yeni Büyükelçilik ve bir Başkonsolosluk açılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararları 13 Ekim 2008 ve 11 Temmuz 2009 tarihlerinde tamamlanmıştır. Ayrıca Etiyopya, Senegal, Somali ve Gambiya’nın Ankara’da Büyükelçilikleri bulunmaktadır.

 2.      Afrika ile Ekonomik ve Ticari İlişkiler

Türkiye’nin Afrika Açılımı’nın diğer boyutu da Türkiye ve Afrika ülkeleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin seyrinin olumlu bir gidişat göstermesinde gözlemlenmiştir. Afrika ülkeleri ile ekonomik ilişkilerimiz ve ticaret hacmimiz son yıllarda önemli bir artış göstermiştir. 2000’li yılların başında Afrika ile oldukça düşük olan ticaret hacmimiz on yıl içerisinde kayda değer şekilde artış göstermiştir. Sahra’nın Güneyindeki Afrika ile 2000 yılında 742 milyon ABD Doları olan ticaretimiz 2005’te 3 milyar, 2008’de ise 5,7 milyar ABD Dolarına ulaşmıştır. Ayrıca Türk inşaat sektörünün 1972-2008 yılları arasında gerçekleştirdiği 130 milyar ABD Doları tutarındaki iş hacmi içerisinde %19’luk pay Afrika ülkelerine aittir. 2008 yılında ise gerçekleştirilen toplam 23,6 milyar ABD Doları tutarındaki projelerin %15’i Afrika’da yapılmıştır. Nijerya, Kenya ve Etiyopya ile yaptığımız ticareti aşağıdaki tablolardan ayrıntılı olarak incelemek mümkün[3]:

Türkiye-Nijerya İkili Ticaret İstatistikleri (000$):

YILLAR

İHRACAT

İTHALAT

HACİM

DENGE

2000

45.645

132.298

177.943

-86.653

2001

69.023

228.200

297.223

-159.177

2007

133.269

493.967

627.236

-360.698

2008

280.527

521.916

802.443

-241.388

2009

257.717

604.675

862.392

-346.958

2010

250.631

602.557

853.188

-351.926

 

 

Türkiye-Etiyopya İkili Ticaret İstatistikleri (000$)

YILLAR

İHRACAT

İTHALAT

HACİM

DENGE

2000

27.205

185

27.390

27.020

2001

32.315

450

32.765

31.865

2006

91.949

23.678

115.627

68.271

2007

145.964

42.746

188.710

103.218

2008

163.777

39.303

203.081

124.473

2009

229.023

35.115

264.138

193.908

2010

175.029

40.934

215.962

134.095

 

 

Türkiye-Kenya İkili Ticaret İstatistikleri (000$)

YIL

İHRACAT

İTHALAT

HACİM

DENGE

2000

7.976

2.671

10.647

5.305

2001

10.441

3.035

13.476

7.406

2002

8.082

2.027

10.109

6.055

2009

70 623

5 813

76 435

64 810

2010

86.361

13.378

99.739

72.983

 

Bu tablolarda belirlenen yıllar ticaret hacminin arttığını vurgulamak için seçilmiştir. Tablolar incelendiğinde görüleceği gibi Türkiye’nin 2000 yılından sonra bu üç ülkeyle de ticaret hacmi artmıştır. 2008 yılındaki ekonomik krizin etkisiyle ticaret hacminde dramatik olmayan bir düşüş yaşanmışsa da genel olarak Türkiye’nin seçilen Afrika ülkelerine yönelik ticareti istikrarlı bir biçimde artmıştır. Bu artışı da Türkiye’nin Afrika Açılımı dışında değerlendirmek elbette eksik olacaktır.

 3.      Afrika ile Sosyal ve Kültürel İlişkiler

Afrika Açılımı’nın diğer ayağı ve kamu diplomasisinin önemli yapı taşlarından olan sosyal ve kültürel ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesinde de Türkiye son yıllarda yoğun şekilde çaba sarf etmiştir. 2000 yılından bu yana Afrika ülkelerinden 2000 kadar öğrenciye yükseköğrenim bursu tahsis edilmiştir. 2009-2010 eğitim-öğretim döneminde ise 239 öğrenci bu burslarda yararlanmıştır. Ayrıca yükseköğrenim burslarından yararlanan öğrenci sayısı her yıl artmaktadır. Öte yandan Türk Hava Yolları 2005’ten sonra pek çok Afrika ülkesinin başkentlerine ve diğer şehirlerine seferler düzenlemeye başlamıştır. Türk Hava Yolları 2006 yılında Hartum, Addis Ababa, Lagos’a; 2007 yılında Johannesburg’a; 2009 yılında Nairobi ve Dakar’a; 2010 yılında ise Darüsselam ve Entebbe’ye seferler başlatmıştır. Sosyal ve kültürel ilişkilerin yürütülmesi akademik çevreler, düşünce kuruluşları ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) kanalları ile de yürütülmektedir.

 a.      Afrika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (AÇAUM)

Ankara Üniversitesi bünyesinde 3 Aralık 2008 tarihinde kurulan Afrika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Türkiye’de bir üniversiteye bağlı olarak kurulan ilk Afrika çalışmaları merkezidir. AÇAUM’un amacı Türkiye’de Afrika kıtasını daha iyi tanıtmak, Afrika’nın tarihine, coğrafyasına, kültürüne ve güncel meselelerine dikkat çekmek olduğu kadar Afrika ülkelerinde de Türkiye’yi tanıtmak, daha iyi bilinir kılmaktır. Ayrıca bir Afrika uzmanlık kütüphanesi oluşturmak, Afrika’yı ilgilendiren konulara ilişkin akademik bir dergi çıkartmak, uluslararası ve ulusal kongreler düzenlemek, Afrika haberlerine yer veren aylık bülten yayımlamak, önde gelen Afrika Merkezleriyle ve Afrika uzmanlarıyla kurumsal ve bireysel ilişkiler kurmak, Türkiye’deki Afrika ülkeleri Büyükelçilikleriyle ortak kültürel faaliyetlerde bulunmak, düzenli olarak aylık sinema ve edebiyat günleri yapmak temel hedefler arasındadır. Ancak daha önemlisi Türkiye’de Afrika üzerine çalışan uzmanlar yetiştirmektir. Afrika’yla olan siyasi ve iktisadi ilişkiler günden güne artarken, akademik ilgi ve ilişkiler bu hızın çok gerisinde kalmaktadır. Bu durumun temel nedeni, az sayıda Afrika çalışan akademisyenler istisna tutulursa, Türkiye akademisinin Afrika’ya olan genel ve tarihsel ilgisizliğidir. İşte Ankara Üniversitesi’nin AÇAUM’u kurarken asıl düşüncesi çeşitli disiplinlerde Afrika çalışan akademisyenler yetiştirerek bu büyük boşluğu doldurmaktır.

 b.      TASAM Afrika Enstitüsü

TASAM’ın bünyesinde kurulmuş olan Afrika Enstitüsü de AÇAUM ile pek çok ortak amacı paylaşmanın yanı sıra Türkiye ile Afrika arasında karşılıklı işbirliği ve dayanışma ortamı oluşturmak, barışın tesisi, demokrasi ve insan hakları gibi konularda Türkiye’nin birikimlerini geleceğe dönük vizyon geliştirecek çalışmalarda kullanılmasını sağlamak gibi hedefleri de mevcuttur. Bu amaçlar doğrultusunda bu yıl yedincisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası Türk – Afrika Kongresi, “Çok Boyutlu Afrika Mücadelesi: Türk – Afrika İlişkilerinin Geleceği” ana teması ile 18-19 Ocak 2012 tarihlerinde TASAM Afrika Enstitüsü ve Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından Sudan Uluslararası İşbirliği Bakanlığı ev sahipliğinde Hartum-Sudan’da icra edilecektir. Kongreden çıkacak sonuçlar ilgiyle beklenmektedir.

c.       Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Afrika

1992 yılından bu güne TİKA, dünyanın pek çok bölgesinde kamu diplomasisi faaliyetlerini başarıyla yerine getirerek Türkiye’nin dünyadaki etkisini ve görünürlüğünü her geçen gün daha da arttırmaktadır. TİKA Afrika ile ilgili kamu diplomasisi faaliyetlerine 2005’te başlamıştır. Ekonomik, sosyal, kültürel faaliyetleri doğrultusunda TİKA bu güne dek otuz yedi Afrika ülkesinde çeşitli projeler gerçekleştirmiştir. TİKA’nın kamu diplomasisini gerçekleştirmeye yönelik amaçları AÇAUM ve TASAM Afrika Enstitüsü ile paralellik göstermektedir. TİKA’nın Afrika Açılımı’ndaki rolünü daha iyi anlamak ve kamu diplomasisi faaliyetlerine katkılarını daha iyi örneklendirmek için TİKA’nın bazı Afrika ülkelerindeki faaliyetlerini incelemek yerinde olacaktır.

–          TİKA, Etiyopya’da kırsal alanda sağlıklı içme suyu sağlama çalışmalarını, Etiyopya sağlık personeline eğitim verilmesi çalışmalarını yürütmüştür.

–          Senegal’de sağlık taraması ve ilaç yardımı projesi, Yoff Aerport İlkokulu’nun restorasyonu ve bilgisayarlarla donatılarak TİKA Kütüphanesi’nin inşa edilmesi TİKA tarafında yapılmıştır.

–          Sudan’da ise Darfur Nyala Sahra Hastahanesi’nin inşasını, Ziraat Fakültesi öğrencilerine yönelik eğitim programını, Otaç Kampı’na 40 tonluk ihtiyaç maddesinin gönderilmesi ve su sondaj makinelerinin temini ve kurulmasını TİKA gerçekleştirmiştir.

Türk Basınında Afrika Açılımının Yansımaları

Kamu diplomasisinin başarılı olmasını sağlayan bir unsur olarak basına kamu diplomasisi faaliyetlerinden kamuoyunu haberdar etmek, kamuoyuna bilgi vermek ve faaliyetleri tanıtmak gibi çok önemli görevler düşmektedir. Bu açıdan Türk basınında yer alan haberler kamuoyuna Türkiye’nin kamu diplomasisini uygulama potansiyeli hakkında da fikir vermektedir. Türk basını Afrika Açılımı’nı yakından takip etmiştir.  Gazetelerimizde son aylarda Afrika Açılımı ile ilgili haberlerin sıklığı şöyle örneklendirilebilir:

“Somali’ye Bir Yardım Gemisi Daha” – 23 Ekim 2011, Türkiye Gazetesi

“DSİ’nin Sondaj Aletleri Bugün Mogadişu’da” – 23 Ekim 2011, Zaman Avrupa

“Somalili Hastaları Türkiye’nin Gönderdiği Ambulanslar Taşıyor” – 18 Eylül 2011, Zaman

“Afrika’daki İnsanlık Dramına Türk Doktorları Kayıtsız Kalmadı” – 3 Eylül 2011, Zaman

“Türkiye Afrikalı 48 Ülkenin Kalkınmasına Destek Verecek” – 28 Ağustos 2011, Zaman

“Susuzluğu Türk Kuyuları Bitirecek” – 16 Ağustos 2011, Sabah

“Afrika’ya Türk Eli” – 9 Ağustos 2011, Habertürk

Söz konusu haber örneklerini çoğaltmak mümkündür.[4]

 

Neler Yapmalı?

Türkiye yeni dönemde ortaya çıkan fırsatları iyi bir şekilde değerlendirerek başlattığı Afrika Açılımı’nda daha çok yol kat etmek istemektedir. Bundan sonra ne gibi adımların atılabileceği sorusuna alternatif birçok cevap bulmak mümkündür. Türkiye’nin kamu diplomasisi yapıcıları ve uygulayıcıları kendi ülkeleri hakkında sosyo-kültürel alan başta olmak üzere çok yönlü uzmanlığa sahip olmanın yanı sıra üzerinde çalıştıkları ülke ve/veya bölge hakkında da derin bir bilgi birikimi edinmiş olmalıdırlar. Türkiye’de de Afrika uzmanı ya da Afrika ülke ve/veya bölge uzmanları yetiştirilmelidir. Yetiştirilecek uzmanlar, Türkiye’nin Afrika Açılımı’nı daha sağlıklı ve verimli bir zemine oturmasını sağlayarak Türkiye’nin açılım konusunda ilerleyişine ışık tutacaklardır.

Türkiye, Afrika ülkelerindeki konsolos ve büyükelçiliklerine yeterli sayıda kadro ayırmalıdır. Böylelikle Afrika Açılımı’nın koordinasyon faaliyetleri aksamadan ve istenilen düzeyde ilerleyebilecektir. Bölge konularında uzmanlaşmış ve sayıca yeterli diplomat kadrosuyla kamu diplomasisi daha etkili ve hızlı yürütülebilecektir. Türkiye’nin Afrika’da görevlendireceği hiçbir birim bölgeye misafir gözüyle bakmamalı tam tersine her birim bölge halkının gözüyle bakabilmeli, bölge sorunlarına bu doğrultuda çözümler aramalı ve üretmelidir.

Türkiye, Afrika Açılımı’nı ekonomik ve lojistik yardımları, kıtlık ve açlık sorunlarına çözümü, AIDS, sıtma gibi yaygın hastalıklarla mücadeleyi, doğal afetlerde insani yardımları, organize suçlarla mücadeleyi, bölgesel çatışmaların barışçı yöntemlerle çözülmesinde katkı sağlama gibi unsurları da kapsayacak şekilde genişletmelidir. Türkiye’nin öncülüğünde mücadele edilecek sorunlara yönelik mücadele merkezleri açılmalıdır. Türk Kızılay’ı hastalıklarla mücadelede, Kimse Yok Mu gibi derneklerimiz sosyal yardımların toplanması ve dağıtılmasında, AFAD gibi kuruluşlarımız doğal afetler konusunda bilinçlendirme ve yardım çalışmalarıyla etkin roller üstlenebilirler. Yine Kızılay, Afrikalı çocuklar için aşı ve beslenme programları hazırlayıp uygulayabilir. Bebek ve çocuk ölümlerinin azaltılması amacıyla çocuk hastalıkları ile ayrıca mücadele edilmelidir. Anne babalara yönelik ise hastalıklarla mücadele kapsamında bilinçlendirme programları ve eğitimleri düzenlenebilir. Kendilerine temel ihtiyaçları konusunda yardım edilen Afrika halkları Türkiye’yi kendilerine daha yakın bulacaklardır. Maddi unsurların insan hayatını ve düşüncelerini yönlendirmedeki büyük payı ortadadır. Eve iki ekmek mi yoksa üç ekmek mi götürüleceğinin sıkıntısının yaşandığı yerlerde fazladan bir ekmeğin marjinal etkisi ve faydası büyüktür. Bu marjinal faydanın Türkiye’nin Afrika kamuoyları nezdinde prestijinin artmasına olanak tanıyacağı aşikardır.

Afrika ülkeleri kamuoylarına “meşruluk” kavramı, yasalara güven ve saygı bilinci işlenmelidir. Pek çok suç ile mücadele bu sayede mümkün hale gelebilir. Uzun süren çatışmalar ve bölgesel istikrarsızlıklar nedeniyle sosyo-ekonomik alt yapıları ağır tahribe uğramış Afrika ülkelerinde atılacak ilk adım alt yapı oluşumlarına destek vermek olmalıdır. Somali’ye TOKİ aracılığıyla yapılan yardımlar buna verilecek iyi bir örnektir. Temel girişimler başarıya ulaştıkça ilişkilerde çok boyutlu anlaşma ve uygulamalara giden zemin güçlenecektir.

Türkiye; ekonomi, sanayi, teknoloji, eğitim, sağlık, turizm, tarım, hayvancılık vb. konularda Afrika ülkelerinde çeşitli kongreler düzenlemeli ve bu kongrelerin sonunda ortaya çıkarılacak yol haritalarıyla somut adımlar atmalıdır. Bu kongreler devlet ve hükümet başkanları düzeyinde periyodik aralıklarla gerçekleştirilen zirvelere dönüştürülmelidir. Afrika ülkeleriyle gerek iki taraflı gerekse çok taraflı ekonomik kalkınma forumları ve çeşitli konularda işbirliği teşkilatları kurulmalıdır. Türkiye, işbirliği yapacağı ülkelere her halükarda patron gibi değil bir partner gibi yaklaşmalı, güvenliğini sağlamak ve bölgesel istikrarsızlıkların önüne ekonomik kalkınma ile geçmek isteyen her bölge ülkesiyle işbirliğine hazır olduğu mesajını vermelidir. Devletler arasında geliştirilen ilişkiler devlet dışı aktörler tarafından da desteklenmelidir. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarına, özel sektör çevrelerine ilişkilerin derinleştirilmesinde önemli görevler düşmektedir.  Akademik camia, düşünce kuruluşları, sivil toplum, özel sektör çevreleri, uzmanlar, devlet adamları ortak eylem planları hazırlayıp bunlar çerçevesinde hareket etmelidirler.

Türkiye 2015-2016 döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliği statüsüne adaylığını açıklamıştır. Bu statüyü tekrar elde ettiği taktirde Afrika kıtasındaki sorunlara uluslararası toplumunun dikkatini çekmek için kullanması doğru bir adım olacaktır. Örneğin Türkiye, Afrika’daki mülteci sorununa Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği aracılığıyla kalıcı çözümler bulunması için daha etkili çalışabilir. Bunun yanı sıra Türkiye, kendi inisiyatifi ile başlattığı girişimlerde önder olduğu gibi uluslararası toplum tarafından Afrika için başlatılan girişimlerde de önemli roller üstlenmelidir.

İnşaat firmalarımızın Afrika’ya yaptığı yatırımlar kadar iletişim ve ulaşım firmalarımız da bölgeye yatırım yapmalıdır. Türk firmaları bölgede istihdamı arttırarak bölgenin kalkınmasına katkıda bulunmalıdır. Bölgenin kalkınması beraberinde Türkiye’ye yeni ticaret ortakları kazandıracaktır. Türk okullarında okuyacak öğrencilere maddi kolaylıklar sağlanmalı ve halihazırda sağlanan imkanlar çoğaltılmalıdır. Türkiye, Afrika’da eğitim seferberliği başlatmalı, okullara öğretmenler, teknik donanım ve kütüphaneler sağlamalıdır. Türkiye’ye yüksek öğrenim için gelecek öğrencilere yönelik Türkçe kursları düzenlenmeli ve Türkiye’ye gelen öğrenci sayısı arttırılmalıdır. Öğrenci değişim programlarının kültürlerin karşılıklı olarak tanıtılmasını sağlayacak en önemli araçlardan biri olduğu unutulmamalıdır.

Sonuç

 Orta büyüklükte bir devlet olarak kabul edilen Türkiye, son on yılda orta büyüklükte bir devletten beklenenden çok daha fazla işlev görmüş, uluslararası alanda çok daha fazla görev almıştır. Türkiye’nin dış politika yapıcıları uluslararası ortamdaki fırsatları yakalamak ve değerlendirmek adına çeşitli açılımlar başlatmıştır. Bu bağlamda Türkiye yüzünü dünyanın herhangi bir noktasına değil, bütün dünyaya dönmüştür. Afrika Açılımı’nı da bu bağlamda değerlendirmek gerekmektir.

Afrika Açılımı’nı şu ana kadar başarıyla sürdüren Türkiye, uzun vadede sayılan unsurların hepsinde tam anlamıyla başarılı olacaktır diye bir kaide yoktur; ancak eğer elindeki imkanları kullanmazsa Türkiye’nin geleceğe dönük yatırımlarının ve dış politika hesaplarının eksik kalacağı aşikardır. Türkiye’nin birden fazla seçeneği her konuda olmalı ve bu seçenekler arasında yumuşak geçiş alanları oluşturulmalıdır. İlk adımlar küçük atılmalı; fakat hepsi uygulamaya geçirilmeli, sonrasında kademeli olarak daha büyüklerine hayat vermelidir. Türkiye, bölge sorunlarına çözüm üreten ülke konumuna geldiğinde Afrika Açılımı orta ve uzun vadede kalıcılığı sağlayarak başarılı olacaktır. Türkiye, tarihin hiçbir döneminde sömürgecilikle lekelemediği imajını aktif bir biçimde kullanmak için gerekli inisiyatifi ortaya koymalıdır. Dünya vizyonu bağlamında Türkiye, ulusal değer ve çıkarlarını ön planda tutarak kendi potansiyelini dünyanın daha güvenli ve daha yaşanabilir bir yer olmasını sağlamak için harekete geçirmelidir.

KAYNAKÇA

—  www.mfa.gov.tr

—  www.tika.gov.tr

—  www.tasam.org

—  www.ekonomi.gov.tr

—  www.acaum.org

—  Joseph S. Nye, Yumuşak Güç, Elips Kitap, Ankara, 2005

—  Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2009


[1] Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2009, sf. 208.

[2] Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, İstanbul, 2009,  sf. 206.

[3] Tabloların ayrıntıları için Bkz. http://www.mfa.gov.tr/sub.tr.mfa?12d61ad6-534f-4961-a432-f8b94b5c2cef.

[4] Daha fazla örnek haber için Bkz. http://www.tika.gov.tr/haberler/basinda-tika/29.

Gözde FIRIDINOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.