KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR: VARŞOVA

upa-admin 07 Temmuz 2012 4.383 Okunma 0
KÜLLERİNDEN DOĞAN ŞEHİR: VARŞOVA

Mitolojideki “Feniks Kuşu” ile özdeşleştirilen Varşova bu unvanı fazlasıyla hak etmiştir.  İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra merkezi bütünüyle yıkılan şehrin yaklaşık olarak yüzde 84’ü yok olmuştur. “Old Town (eski şehir)” bölgesi bile aslında sadece 50 yıllık bir geçmişe sahiptir. Savaş sonrasında yıkılan binaların çoğu daha sonraları aslına uygun bir şekilde yeniden yapılmıştır. Varşova’yı gezerken binlerce yıllık ama yeni bir şehirde olduğunuzu hissedersiniz; belki de bu şehri bu kadar çekici kılan bu özelliğidir.

İkinci Dünya Savaşı’nın izleri sadece şehirsel anlamda değil, zihinsel anlamda da Varşova’ya ve hatta Polonya’ya yerleşmiştir. Tarih kitaplarından okuduğumuz bilgileri biraz karıştırırcasına Polonyalılar eski müttefikleri olan Rusya’ya karşı çok tepkili ve mesafeliyken, ülkelerinde büyük yıkım ve kayıplara sebep veren Almanya’ya karşı daha sıcaklar. Bu durumun sebepleri çok çeşitli: Polonya-Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler özellikle doğalgaz konusunda çok sıkıntılı. Rusya’nın Polonya’dan gelen yiyecek maddelerine ambargo uygulaması ve bunun üzerine 2006 yılında Polonya’nın Avrupa Birliği-Rusya ikili antlaşmasını veto etmesi ilişkileri iyice germiştir.

Ekonomik ve siyasi boyut bir yana, ilişkilerin kötü gitmesinin ve düzelmemesinin insani ve tarihi sebepleri daha derin. Nazi Almanyası Varşova’yı yıkarken Sovyet askerlerinin çok yakında olması ama Varşova’nın harap olmasını beklediklerini düşünüyorlar. Ve hatta 1 Eylül 1939’da Almanların ve 17 Eylül 1939’da onları takiben Kızıl Ordu’nun saldırdığı resmi tarih öğretisinin bir parçası, tıpkı 22.000 Leh memurun Kızıl Ordu’yla işbirliğini reddettikleri için öldürüldüğü tezi gibi. Leh paramiliter grupların Almanlarla tek başına savaştığının, Rusların bu konuda hiçbir desteği olmadığının da altını çiziyorlar. Üstelik Nazi Almanya’sı çekildikten ve Sovyetler bölgeye egemen olduktan sonra Varşova Ayaklanması (1940)’na katılan Leh yer altı ordusunun önde gelen komutanlarını ve yakalayabildikleri bütün üyelerini infaz ettiklerini iddia ediliyor. Bu konuyla ilgili çekilmiş pek çok belgesel ve filmin toplumun tarih bilincini bu yönde geliştirmede çok etkili olduğu da su götürmez bir gerçek. Benim Varşova’da geçirdiğim son günlerdeyse yeni bir söylenti kafaları karıştırmaya başlamıştı: Nisan 2010’da gerçekleşen birçok üst düzey diplomat ve Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin öldüğü uçak kazasının bir Rus komplosu olduğu söyleniyordu. Çevremdekilere Rusya’nın neden böyle bir şey yapmak isteyebileceğini sorduğumda aldığım cevap her zaman aynı önermeye sahipti; Rusya’nın Polonya’yı gölgesi altına almak ve sömürmek istemesi ve Kaczynski’nin bunu kabul etmemesi. Ne var ki şehrin merkezinde duran ve “Sovyet milletlerinden Polonya halkına armağan” olarak yapılan Empire State binasının rakibi devasa Kültür Sarayı iki ülke arasındaki bütün gerilimler inat hala yerinde duruyor.

 

Varşova’nın merkezindeki Kültür Sarayı

Peki geçen onca seneye ve onca köklü değişime rağmen Rusya’yla ilişkiler bu kadar kötüyken Almanya’yla düzelmesinin sebebi nedir? Bu soruya birçok siyasi, ekonomik ve stratejik yanıt verilebilir ancak bence cevap çok daha basit ve insani. İnsanların kafasında Nazi Almanya’sı ve günümüz Almanya’sı tamamen ayrılmış. Çünkü Almanya yapılan katliamları ve savaş suçlarını kabul etmiş ve bunların telafisi için çalışmıştır. Nazilere duyulan öfke halen canlıyken Alman halkıyla Avrupa Birliği çatısında entegre olmak ancak böyle açıklanır. Siyasi ve ekonomik olumsuzluklar baş gösterdiğinde Polonya’yı Almanya’dan kurtarmak için dökülen kanların boşa gittiği ve hatta Almanya yönetiminde kalmanın Polonya’nın çok daha lehine olabileceği yakınmaları sık sık dile getirilir.  Ancak tabi ki bu açıklama halkların ilişkileri konusunda geçerlidir, devlet ilişkilerinde pek çok farklı faktör etkili olmaktadır.

Komünizme karşı duyulan öfkenin açıklaması da ülkenin yakın tarihinde saklıdır; 1960 ve 1970’lerde ortaya çıkan ekonomik kriz ve buna karşı hükümetin aldığı sert tedbirler ve en kötüsü protestoların kanlı bir biçimde bastırılması… Aslında protestoların bastırılmasında kullanılan yöntemler resmi tarih öğretisinde Sovyet Rusya suçlanarak aklanmaya çalışılıyor. Kızıl Ordu’nun, o zaman ki adıyla, Polonya Halk Cumhuriyeti topraklarına bu protestoları bastırmak bahanesiyle girmesini önlemek için hükümetin bu yöntemleri uygulamak zorunda olduğu söyleniliyor.[1] Bu halk hareketleri sonucunda milli kahraman olarak ortaya çıkan tersane işçisi Lech Walesa günümüzde popülaritesini biraz yitirmiş, bunun sebebi Devlet Başkanlığı yaptığı sırada uyguladığı yanlış politikalar. Zaten ülkenin “komünist baskıdan” ve planlı ekonomiden “kurtulmasının” arkasındaki isim olarak daha çok Papa II. Jean Paul görülüyor. Polonya’dan pek çok ev ve iş yerinde onun fotoğraflarını görebilirsiniz ve hatta kolyelerde ve yüzüklerde de…  Sanırım Polonya tarihinin en sevilen isimlerinden birisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Tarihsel sorunlar bir yana günümüz Polonya’sının da ciddi problemleri var. Televizyon ve gazetelerde pek sık rastlamayacağınız birkaç soruna değinmek istiyorum. Şu an ülkemizde de tartışılan bir konuyla başlayalım; kürtaj. Kürtaj Polonya’da yasak. Bu yasak dini referanslarla meşrulaştırılıyor. Polonya’nın koyu Katolik bir ülke olduğunu göz önüne alındığında buna çok da şaşırmamak gerek. Otobüste, tramvayda ya da bir mağazada lise çağında bir genç kızın ya da çocuğun kucağında bebeğiyle yürüdüğünü görebilirsiniz ki bu gerçekten rahatsız edici bir manzara. Kürtaj yasağıyla ilgisi var mıdır bilmiyorum ama bu çocuk annelerle aynı oranda evsiz insan var sokaklarda. Özellikle Varşova gibi büyük şehirlerde bu sayı daha fazla. Bu insanların çoğu madde bağımlısı, en yaygınıysa alkol bağımlılığı. Varşova’ya ilk gittiğim günlerde ekmek alacak parası olmayan bu insanların içkiyi nasıl aldıklarını çok merak etmiştim. Ne yazık ki bu sorunun cevabı başka bir sosyal probleme işaret ediyor. Polonya sosyal devlet olmanın bir gereği olarak çocuğu olan ailelere aylık para yardımı yapıyor, bağımlılarsa çocuk sahibi olarak bu yardım için başvuruda bulunuyor. Gelen yardım parası da genellikle alkole harcanıyor. Belki bu nüfus politikası hataları Türkiye için bu noktada bir örnek oluşturabilir.

Bir diğer sorunsa Polonya’ya göç eden Vietnamlıların toplumla bir türlü kaynaşamaması. Komünist rejimden kaçan Vietnamlılar eski bir komünist ülke olan Polonya’ya geliyorlar. Polonya’da büyük bir Vietnam Diasporası var. Ancak Vietnamlılar toplumla kaynaşmaktansa kendi içlerinde kalıyorlar ve kendi kültürlerini sürdürmeyi tercih ediyorlar. Bu tercihi tetikleyen pek çok yanlış ve sorunlu politikanın da mevcut olduğunu unutmamakta fayda var. Vietnamlılar eğer sınır dışı edilirlerse kendi ülkelerinde çalışma kamplarına gönderiliyorlar ki bu kamplarda ortalama yaşam süresinin birkaç yıl olduğu söyleniyor. Dil eksikliği, Leh halkının bir bölümünün Vietnamlıların yarattığı ucuz iş gücünden rahatsız olması, göçmen politikalarındaki eksiklikler bu insanların Polonya’daki hayatlarını da zorlaştırıyor. Çok ünlü Vietnamlı yönetmenlerin Varşova’da seyyar tezgâhlardavi ikinci el kıyafet sattığı, dünyaca ünlü bir Vietnamlı piyano sanatçısınınsa temizlikçilik yaptığı biliniyor. Göçmenlerin yerli halkla sorun yaşamaktan çekinmesi, herhangi bir durumda polise başvurmaya korkmaları da Vietnamlıların sömürülmesi ihtimalini arttırıyor. Olayın diğer tarafındaysa “ölümsüz Vietnamlılar” var. Bir Vietnamlı eğer ölürse, öldüğü genellikle resmi birimlere bildirilmiyor ve ona ait evraklar illegal statüdeki başka bir Vietnamlı göçmene veriliyor. Ortaya 100-150 yaşlarında genç insanlar çıkıyor böylelikle. Vietnamlılara verilen aylık yardım parasının Lehlere verilenden fazla olmasıysa Leh halkını rahatsız eden başka bir etmen.

Tarihsel, siyasal ve toplumsal olarak genel görünüşünü böyle özetleyebileceğimiz Polonya Avrupanın dinamik ve gelişmekte olan bir ülkesi. Varşova mutlaka görülmesi ve hatta yaşanılması gereken kendine has bir şehir.  Şehirin her köşesinde dünya tarihinin ayrı dönemlerine ait pek çok izle karşılaşırsınız. Bu sene Avrupa kupasına ev sahipliği yapan bu büyüleyici şehirde her gün ilginizi çekecek bir aktiviteyle karşılaşırsınız.

Unutmayın Varşova’da Stare Miasto (eski şehir)’ya giden yol Nowy Swiat caddesinden (Yeni Dünya)’dan geçer.

 

Şevin Gülfer SAĞNIÇ/UPA Marmara Üniversitesi Temsilcisi



[1] Bütün bunlardan iddialar olarak bahsediyorum çünkü Polonya Tarihi kurslarına katıldığım Ulusal Hatırlama Enstitüsü (National Rememberance Institute) dahil hiçbir yerde o döneme ait arşivlere ve belgelere ulaşmak mümkün değil.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.