ÇANLAR AKDENİZ İÇİN ÇALIYOR

upa-admin 20 Temmuz 2012 3.302 Okunma 0
ÇANLAR AKDENİZ İÇİN ÇALIYOR

Geçtiğimiz günlerde Rus savaş gemilerinin Türk donanmasının tatbikat yaptığı Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne ait doğalgaz sondaj platformunun yer aldığı bölgeye gelmeleri, Akdeniz’deki tansiyonu yeniden yükseltmeye yetti. Rus donanmasına bağlı üç savaş gemisinin Kıbrıs-Suriye arasında bulunduğu, bir fırkateynin 15 Temmuz günü itibariyle Rum Kesimi’ndeki Limasol limanından ikmal yaptığı iddia edildi. Limasol limanında 200 kadar Rus askerinin karaya çıktığı iddiası ise Rum gazetelerinde haftanın konusunu oluşturdu. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda son günlerde sorulan soru ise şu oldu; Arap Baharı’nın Suriye’ye olan nüfuzu ile yeni denklemlerin odak noktası haline gelen Doğu Akdeniz’de neler oluyor? Rum ve Rus yakınlaşmasının temelinde hangi fikri yakınlıklar yer alıyor?

Temmuz ayı itibariyle Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığı heyecanını hisseden Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde ekonomik göstergeler hiç iç açıcı bir durumda bulunmuyor. Rumlar  tam anlamıyla borç batağında yüzüyor, durmaksızın sıcak para arıyor ve bulamadığı noktada ekonominin alarm zilleri çalmaya başlıyor. Aslında Rum Kesimi küresel krizin başlangıç günlerinde ekonomisi için önemli direnç mevzileri hazırlamış ve tedbir planlarını uygulamaya koymuştu ancak içerisinde bulunduğu Avrupa Birliği’nin ağır ortaklarının peşi sıra ekonomik kriz rüzgarına kapılmaları ve bu ülkelerin iş adamlarının yatırımlarını nispeten azaltmış olması Rum Kesimi’ni de ciddi biçimde etkilemiştir. Özellikle ekonomisinin “Ada” tipi ülke ekonomisi olması ve gelir kalemlerinin dünya ülkeleri ile fazlaca etkileşimde olması Rum Kesimi’ni krize karşı fazla duyarlı kılan bir diğer önemli unsur olmuştur. Ada tipi ekonomilerin ortak sıkıntısı olan turizm gelirlerinin düşüsüne dayanıksızlık Rum ekonomisinde de ziyadesiyle hissedilmiştir. Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan USAK Avrupa Birliği ve Politik Ekonomi Uzmanı Mustafa Kutluay, katılmış olduğu bir programda şu önemli tespitlerde bulunarak; “Rum Kesimi’nin ekonomisi tipik bir ada ekonomidir. Bu tip ekonomiler yakın komşularına ve müttefiklerine fazlaca bağlıdır.”  demiş ve eklemiştir; “Yunanistan’ın içinde bulunduğu durum dikkate alındığında Rum Kesimi’ne bir destekte bulunamayacağı görülmektedir”.[1]

Peki ama ekonomisini yıllardır dünya ülkelerinden gelen sıcak paralar, turizm gelirleri ve Yunanistan yardımları ile ayakta tutan Rum Kesimi şimdi ne yapacak, nasıl bir politika izleyecek? Bu noktada işin rengi ciddi  bir değişim göstermektedir. Rum Kesimi öncelikle teamüller gereği üyesi olduğu Avrupa Birliği’nin kapısını çalmak durumunda kalmıştır. Haziran ayının son haftasında, Yunan devlet tahvillerine yaptığı yatırımların oluşturduğu zararın altından kalkamayan Rum Kesimi, mali yardım için Avrupa Finansal İstikrar Fonu’na (EFSF) resmen başvurmuştur.[2] Sicilya ve Sardunya adalarından sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adasının güneyinde yer alan Kıbrıs Rum Kesimi’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının % 65’lik kısmının turizm ve bankacılık sektörü menşeli olduğu dikkate alındığı taktirde, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazın boyutları daha net anlaşılacaktır. Keza kriz en çok bu gelir kalemlerinde kendisini hissettirmiştir. Durumun vehametinin farkında olan Rum siyasetçiler ise tarihsel süreçten gelen bağları ile Rusya kozunu oyuna sürmeye çalışmış ve bu minvalde hamleler yapmışlardır. Yazının başında belirtmiş olduğumuz Rus donanması ile Rum ekonomisi’ni aynı kombinasyonda değerlendirmemizi gerekli kılan ilişkiler silsilesine gelin yakından göz atalım.

AB Kurtarma Fonu olarak da bilinen Avrupa Finansal Fonuna başvurmuş olan Kıbrıs Rum Kesimi, buradan elde edeceği geliri bankacılık sektörüne yatırmak gayesinde olduğu bilinmektedir. Ancak bu noktada beliren sıkıntı ise kendisini çok daha derinlerde göstermektedir. An itibariyle fondan gelmesi beklenen gelir ile bankaların borçları arasında tam bir uçurum görüntüsü mevcuttur. Bugün Rum Kesimi bankalarının muazzam borçları olduğu dünya finans merkezlerinde bilinen bir konu. Çeşitli finans uzmanlarına göre bu borç 140 milyar doların üzerinde seyrediyor. Dikkatli analiz edildiğinde söz konusu miktarın Rum Kesimi’nin milli gelirinin 7 katından fazlasına tekabül ettiği görülmektedir. Bu denli büyük bir batağın açmazında yer alan Rum Kesimi, son bir çıkış yolu olarak on yılların dostu ve sıkı müttefiki olan Rusya’nın kapısını çalmış bulunuyor. Geçen yıl pek çok finans kaynağınca Rum Kesimi’nin Rusya’dan olağanca düşük bir faiz oranı karşılığında peyderpey olmak üzere yüklü miktarda borç aldığını iddia edilmiş ancak oran ve miktar sadece dedikodu olarak dışarıya sızdırılabilmiştir.[3] Bu yıl talep edilen Rus kredisinin miktarıda kesinlik taşımıyor. Ancak konunun takip edebildiğimiz bazı yabancı uzmanları bu miktarın 8 milyar doların üzerinde olacağına işaret ediyor ve ekliyorlar; “Bu borç uzun vadeli, bol taksitli ve düşük faizli bir borç olacaktır”. Bu noktada akıllara takılan soru ise şu oluyor, peki ama Rusya neden böyle bir yükün altına giriyor?

Aslına bu sorunun birden çok yanıtı bulunuyor. Şöyle ki;

* Rusya bu borçları vermekten haz bile alıyor denilebilir. Keza bu suretle Rum Kesimi’ni kendisine daha çok ve nispeten daha derinden bağlıyor.

* Rusya borç vermek suretiyle kendisine bağımlılığını arttırdığı Rum Kesimi’ni dış politikasını destekleyecek stratejik bir ortak pozisyonuna sürüklüyor.

* Kurumlar Vergisi’nin sadece % 10 dolaylarında seyretmesi hasebiyle dünyanın pek çok yerinde yapılamaycak kadar rahat bir biçimde Rus sermayesi Rum Kesimi’ne sokuluyor ve önemli miktarda kayıt dışı para aklanıyor. Pekçok Rus iş adamı kısa sürede aklamış olduğu sıcak parası ile Kesim’de önemli mevkilerin sahibi olabiliyor. Uluslararası camiada bu isimlerin başında gelenlerden birisi olarak Bank of Cyprus’da büyük hissedar olarak tanınan Dimitri Riybolovev örnek veriliyor.

* ABD’nin 2003 Irak İşgali sonrası varil değeri hızla artan petrol ve doğal gaz fiyatlarından elde ettiği yüksek gelir sayesinde ekonomisinin belini kısa sürede toplayarak elindeki yüksek miktardaki döviz ile dünya’nın sinir merkezlerine yatırım yapmayı devlet politikası haline getirmiş olan Rusya için Güney Kıbrıs tam manasıyla biçilmiş kaftan durumundadır. Öyle ki; özellikle Arap Baharı etkisiyle Suriye’deki siyasi istikrarsızlık Rus nüfuzu aleyhinde şekillenecek olursa Doğu Akdeniz’deki egemenlik mücadelesi batmayacak bir uçak gemisi olan Kıbrıs adasından Türklerin yanı başından devam ettirilebilecektir.

İşte tüm bu sebeplerden ötürü Rus sermayesi Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile sıcak temastadır. Adada yüksek trajı ile tanınan Politis Gazetesi yine bu minvalde bir haber yapmış ve “Ruslar Geldi ve Gitti” başlığı ile geçtiğimiz günlerde meydana gelen sıcak bir olayı okuyucuları ile paylaşmıştır. Habere göre Rusya’dan Temmuz ayı başında gelen bir heyet Kıbrıs Rum Kesimi’nin ekonomik ihtiyaçlarını belirleyen rapor üzerine istişarelerde bulunarak geri dönmüştür. Gazete haberin devamında ise Rus Maliye Bakanı Anton Siluanov’un Güney Kıbrıs’ın 5 milyar euro kredi talep ettiğini doğruladığını yazmıştır.[4] Mevzubahis olan miktar ise finans uzmanlarından alınan duyum doğrultusunda yazının başında vermiş olduğumuz 8 milyar dolar miktarı ile yakınlık göstermektedir.

İşte tam da böyle bir dönemde, Kıbrıs Rum Kesimi’nin Avrupa Birliği dönem başkanlığını devraldığı günlerde Rus yardımına bu denli göbekten bağlanması başta İngiliz medyası olmak üzere çeşitli eleştirileri beraberinde getirmiştir. Kıbrıs Rum Kesimi kamuoyu ise bu eleştirilere kulak asmamayı yeğlemektedir. Bu aldırmayış silsilesinde en önemli etken olarak adanın güneyinde yaşayan 60 bin kadar Rusça konuşan, Rus etnisitesi ile yakın bir bağı olan geniş halk kitlesi gösterilebilir. Bu nüfusun menşei olarak ise Doğu Karadeniz’den göç etmiş olan Pontus Rumları görülmektedir. Bu kesim para aklamak amaçlı adanın mevduat hesaplarını kullanan Rus iş adamları ve mafya üyelerine adada “çöpçülük” yapmak ile de itham edilmektedir. Rum Kesimi Başkanı Hristofyas’ın Soğuk Savaş yıllarında Moskova’da eğitim görmüş, ileri derece Rusça bilgisine sahip olan ve 2008 Moskova ziyareti esnasında kendisini “Avrupa’nın Kızıl Koyunu” olarak lanse eden bir kimliğe sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu iki güç merkezinin yakınlığı şüphe götürmeyecek şekilde su yüzüne çıkmaktadır.

Tüm bu gelişmeler doğrultusunda Akdeniz’de yaşanan son gelişmeleri değerlendirecek olursak, Rusya’nın ekonomik gücü ve kültürel yakınlığı vasıtasıyla Kıbrıs’ın güneyi ile olan ilişkilerini geliştirmek gayesinde olduğu söylemek zor olmayacaktır. 2004 Annan Planı görüşmelerinde de sürekli Güney Kıbrıs’ın menfaatlerine dikkat çeken Moskova için Akdeniz’de dünün bugünden bir farkı varsa o da Türkiye’nin silahlı gücünde oluşan soru işaretleridir. Türk Silahlı Kuvvetleri Güney Deniz Saha Komutanı’nın da diğer pek çok sorumlu komutan gibi hapiste olması ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanması Akdeniz’de vuku bulan mücadelede Moskova’nın iştahını kabartan psikolojik bir üstünlük olarak yorumlanmaktadır. İki ülke arasındaki siyasi ve stratejik mücadele 1990’lı yılların başına kadar Sovyet Rusya’nın bir adım üstünlüğü ile süre gelmişken, özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının akabinde bu gidiş köklü bir değişime uğramıştır. Yıkılan Sovyetler’in mirasçısı olan Rusya’da 2000’li yıllara değin gerek moral bozukluğu, gerekse istikrarsızlık doğuran siyasi krizler nedeniyle Kızıl Ordu mevki kaybına uğramıştır. Pekçok Rus komutanın silahlarını hatta ağır silah olarak lanse edilen tank ve toplarını; silah tüccarları, Çeçen direnişçiler ve çeşitli mafyalara sattığı bilinmektedir. Rus askerlerin silahlarını satmış oldukları gruplardan kendilerini 1-2 gün kadar rehin tutmalarını istedikleri, bu tarz bir hareketle silah satışının dikkat çekmeyeceğini ifade ettikleri sıkça yazılıp çizilmiştir. Ancak 2000’li yıllar itibariyle gerek Putin’in kuvvetli iktidarı, gerekse petrol ve doğalgazdan beklenmedik oranda yüksek gelir elde edilmeye başlanmasıyla Rusya için tarih yeniden yazılmaya başlanmıştır. Rus ekonomisi ile birlikte Rus Ordusu’da canlanmaya başlamış ve yeniden dünyanın sinir merkezlerinde gövde gösterileri ile adını duyurmuştur. Analistlerin 2025’den önce ayağa kalkmasına zor gözüyle baktıkları Rus devleti, kısa süre içerisinde yaralarını sarmaya başlamış ve dünya güç mücadelesine kaldığı yerden dahil olmuştur. İşte bu noktada Türkiye-İsrail ilişkileri ve  Türkiye-Suriye ilişkilerinin gerginliği ile yoğrulmuş olan Doğu Akdeniz güç mücadelesinde Kızıl Ordu’nun gövde gösterisi yapmasına şaşırmamak gerekir. Yıllar sonra bölge ilk defa müdahaleye bu kadar açık konuma kavuşmuştur.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun 16 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştrimiş olduğu GKRY ziyaretinde, İsrail’e adada bir  üs verilmesini talep ettiği iddia edilmiştir. Aynı şekilde  Rum Kesimi ile İsrail arasına döşenecek petrol boru hattının güvenliğini sağlamak amacıyla 20 bin İsrail komandosunun Kıbrıs’a yerleştirilmek istendiği bilgisi de müteakip olarak basına sızmış ve dünya kamuoyunda Rum-İsrail yakınlaşması görüntüsü oluşmuştur. Rum Kesimi’nin hem güvenlik kaygıları hem de ekonomik açmazları nedeniyle Moskova ve Tel Aviv yönetimleri ile arasındaki ilişkileri geliştirmeye çalıştığı gözlenmektedir. Yaşanan tüm bu gelişmelere bakarak Akdeniz’deki güç mücadelesinde yeni bir sayfanın açılmakta olduğunu söylemek zorlanmış bir yorum olmayacaktır. Türk Hariciyesi ilerleyen aylarda Güney Kıbrıs’daki menfaatlerini korumak amacıyla Rus donanmasını Akdeniz kıyılarında daha sık görmeye alışmalı ve Rum Kesimi ile olan gergin ilişkilerinde Rusya’nın taraf olmasına engel olunacak yeni politikalar üzerine eğilmelidir.

Ahmet CEYLAN

 

KAYNAKLAR

[1] Kanal A – İŞTE HABER Programı- http://www.usakgundem.com/haber/74288/usak-uzman%C4%B1-mustafa-kutlay-ekonomik-krizin-k%C4%B1br%C4%B1s-rum-kesimi%E2%80%99ne-etkilerini-de%C4%9Ferlendirdi-.html.

[2] http://www.haber7.com/ekonomi/haber/897666-rum-kesiminin-basi-borclarla-dertte.

[3] Konu ile ilgili muhtelif iddialar mevcut olup en sık karşılaşılanı % 4.5 faiz oranı ile 2.5-3 milyar euro borç verildiğidir.

[4] http://www.haber7.com/ekonomi/haber/897666-rum-kesiminin-basi-borclarla-dertte.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.