İRAN UZMANLAR KONSEYİ İLE DANIŞMA KONSEYİ

upa-admin 28 Temmuz 2012 4.304 Okunma 0
İRAN UZMANLAR KONSEYİ İLE DANIŞMA KONSEYİ

Bu hafta İran’ın önemli kurumlarını anlatmaya devam ediyorum. Uzmanlar Konseyi ve Danışma Konseyi’ni birlikte açıklayacağım.

Uzmanlar Konseyi, Anayasayı Koruma Konseyi’nden sonra ülkenin en önemli kurumlarından biridir. Anayasal yetkileri ve karar verici mekanizmalardan biri olması İran’daki önemini ve toplumdaki tartışmalı konumunu derinleştirir. Uzmanlar Konseyi 86 üyeden oluşur. 2011’den beri başkanlığı Ayetullah Muhammed Rıza Mahdavi Kani yürütmektedir.  Konsey’in adından anlaşılacağı üzere, üyeler üst seviyede din adamlarıdır. Din konusunda uzman kabul edilirler. Konsey’in öneminden dolayı, üyelerin niteliğinin Dini Lider ile paralellik göstermesi beklenir. Üyeler, İran vatandaşları tarafından 8 yıllığına seçilir. Seçimden önce adaylar Anayasayı Koruma Konseyi tarafından denetlenir ve hangi adayların seçime gireceği kararlaştırılır. Daha önce bahsettiğim gibi bu süreçte adayların İslam’a ve rejime bağlılıkları belirleyici olur. Başka bir açıdan düşünürsek, Uzmanlar Konseyi vatandaşlar ve Dini Lider arasında köprü vazifesi görür. Çünkü seçim anlamında Konsey iki tarafın ortasında bulunur ki halk Konsey’i, Konsey ise Lider’i seçer.

Uzmanlar Konseyi’nin en önemli fonksiyonları Dini Lider’i seçmek, gözlemek ve gereken koşullar oluştuğunda Lider’i görevden almaktır. Ancak bu yetkiler her zaman kağıt üstünde kalmaya mahkumdurlar. Son yetkiden başlarsak, zaten şimdiye kadar iki Dini Lider göreve geldi. İlki olan Humeyni ölene kadar devam etti. Hamaney’in de öyle olması bekleniyor. Dini Lider’in görevinden alınması maalesef hayal bile edilemiyor. Çünkü Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi kabul edilen Lider’in hata yapma ihtimali yok sayılıyor. Gözlemek yetkisine değinecek olursak, bu yetki Lider’in icraatlarını hayranlıkla izlemek olarak gerçeğe intikal eder. Seçmek yetkisinden söz etmek gerekirse, evet bir seçim yapılıyor fakat bu seçim demokratik bir seçim değil. Dini, siyasi, konjonktürel, vb. pek çok faktör göz önünde bulunduruluyor ve aslında seçimden çok önce bu isim belirlenmiş oluyor.

Danışma Konseyi ise daha çok idari işlerin çözümlenmesinde devreye giren bir kurumdur. 1989’dan beri başkanlığını (aynı zamanda eski Cumhurbaşkanı olan) Haşimi Rafsancani yürütmektedir. Başlıca işlevlerinden biri Meclis ve Anayasayı Koruma Konseyi arasında oluşan herhangi bir fikir ayrılığında uzlaştırıcı rol oynamaktır. Tahmin edilebileceği gibi, bu rol Dini Lider’in rıza göstereceği şekilde oynanmaktadır. Diğer önemli işlevi ise Dini Lider’e gerekli konularda danışmanlık yapmaktır. Konsey’in 34 üyesi vardır ve bazı üyeleri Dini Lider seçer. Dolayısıyla Dini Lider ile Konsey arasında ideolojik bağın yanı sıra göreve getirme-görevden alma ilişkisi de mevcuttur. Söz konusu üyeler ise kendisini atayan Dini Lider’e sonsuz bir itaat içinde görevlerini yerine getirirler. Peki bir taraftan itaat eden üyeler diğer taraftan Lider’e nasıl danışmanlık yaparlar? Danışmanlıkları aynı ideolojik çerçevede ve aynı muhafazakârlık çizgisi dahilinde, Lider’i bir nevi bilgilendirme halinde gerçekleştirilir.

Anayasayı Koruma Konseyi ve Uzmanlar Konseyi, Danışma Konseyi’nden daha güçlü kurumlardır. Bu üstünlükleri üyelerin görev alanlarına da yansır ki Anayasayı Koruma Konseyi’nin bazı üyelerinin Danışma Konseyi’nde de üye olabildiği, hatta bazı hükümet üyelerinin Danışma Konseyi’nde yer aldığı görülmüştür. Anlaşıldığı üzere, kurumlar arasında böylesine birbirine geçmiş bir yapı vardır. Komplo teorilerinin, paranoyanın ve güvensizliğin had safhada olduğu İran’da eğer birileri dine ve rejime bağlılığını Lider’e kanıtlayabilmişse, o kişinin birden fazla pozisyona gelmesi daha güvenceli bir yol olarak algılanır. Başka bir deyişle, kalabalık ama kimliğinden şüphe duyulan bir kadro yerine, güvenilir ve az sayıda yetkiliyle çalışmak tercih edilir.

Hasılı, İran’daki çoğu kurum gibi Uzmanlar Konseyi ve Danışma Konseyi de şeffaflık noktasında eleştirilmektedir. Ancak Dini Lider’in izinden gittikleri için bir anlamda dokunulmaz olarak görevlerine devam etmekteler. Bu sistemi değiştirmenin tek yolu İran’da güçlü bir kitlesel hareket gerçekleştirmektedir. 2009’daki eylemler devrim döneminden sonraki en büyük hareket olmasına rağmen yeterli değildi. Dolayısıyla daha kapsayıcı ve daha güçlü bir “karşı devrim” süreci gerekmektedir. Her ne kadar Arap Baharı sonrası değişen rejimler hayal kırıklığı yaratsa da İranlılar kaderlerine mahkûm olmayı kabul etmek yerine değişim için mücadele etmeliler. Her ne kadar genç nüfus mücadele için istekli olsa da zihinleri dogmayla kaplanmış muhafazakâr İranlıları ikna etmek için uzun ve zor bir yol bulunmaktadır.

 

Yüksel KAMACI

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.