BÜYÜK SATRANCIN AKTÖRLERİ

upa-admin 10 Mayıs 2013 1.797 Okunma 0
BÜYÜK SATRANCIN AKTÖRLERİ

Soğuk Savaş’ın iki rakip ülkesi ABD ve Rusya, Orta Doğu’nun yeniden yapılandırma sürecinde aynı masada daha çok yer alacak gibi gözüküyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry’nin Rus mevkidaşı Lavrov ve Başkan Putin’le bir araya gelerek Suriye ve İran konularında görüşmelerde bulundu.

Çoğunlukla Suriye meselesi üzerinde ortak fikirlerin oluştuğu belirtilen görüşmelerde bölge sorunlarını ele alacak uluslararası bir konferansın toplanması gerektiği kararına varıldı. Hiçbir ülkenin tek başına hareket ederek somut ve faydalı bir yol takip edemeyeceğinin farkına varılması bu açıdan son derece önemli. Moskova yönetimi tıpkı BM Güvenlik Konseyi’nde Çin ile birlikte Suriye’ye müdahaleye karşı çıktığı gibi bugünden yabancı güçlerin Suriye’de yer almasını istemiyor. Zaten ABD’nin bir başka Irak ve Afganistan hayal kırıklıklarını yaşayacak ne mali tablosu ne de kamuoyu desteği var.

Bu demek oluyor ki, Suriye’de geçiş süreci, Tartus limanında deniz üssü bulunan Rusya ve İsrail’in ulusal güvenliğini ve enerji güvenliğini ön planda tutan ABD ile birlikte şekillenecek. Kuşkusuz bu geçiş süreci mümkün olduğunca “yumuşak” biçimde sağlanırken, bölgesel konjonktürün gidişatı hesaba katılacak. Neticede Suriye’de etnik ve mezhepsel farklılıklar siyasi entegrasyonu sağlama da en büyük engeli teşkil ediyor.

Azerbaycan Dış İşleri Bakanın İsrail Ziyareti Rahatsızlık Verdi.

Rusya ile ABD yi ilgilendiren bir başka mesele, Azerbaycan Dış İşleri Bakanı’nın İsrail’i ziyaret etmesiydi. Zamanlama olarak akıllara birçok soru işaretinin gelmesine neden olan ziyaretin esas amacının Bakü’nün İsrail’de büyükelçilik açma isteği olarak belirtilse de, perde arkasında Azerbaycan’ın İsrail’e askeri üs verileceği söylentileri yer alıyordu. Bakü ile Tahran arasında süt liman ilişkiler olmasa da Azerbaycan’ın İsrail’e İran’ı çevreleme ve olası müdahale planları çerçevesinde askeri üs vereceğini düşünmek son derece anlamsız. Bölge dengeleri açısından kritik konumda yer alan İran, Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Dolayısıyla Azerbaycan ve Türkiye’nin İsrail veya ABD’ye rahat nefes aldıracak diye komşuları İran’ı daha büyük potansiyel tehdit haline gelmesine müsaade etmeyeceği aşikar.

Zaten İsrail için öncelikli mesele Esad’ın uzun menzilli füzelerinin rejimin devrilmesi halinde radikal kontrolsüz muhalif grupların eline geçme olasılığıdır. Bu konvansiyonel silahların güvenlik altına alınabilmesi için işbirliğine ihtiyacı olan İsrail, şu an için ancak Suriye üzerinden İran’a mesaj gönderebilir.

Washington İran’ı Ekonomik olarak Çökertmenin Planları Peşinde.

Washington kanadı ise İran’ın nükleer çalışmalarında kolunu kanadını kırmak için Tahran’ı ekonomik açıdan çökertmeyi planlıyor. Bunun için yabancı devletlerde ki yaklaşık 100 milyar dolarlık paranın bloke edilmesi için yasa tasarısı çıkarmak istemesinin neticesi ne olur bilinmez ama bu stratejinin Tahran yönetimini bertaraf ederek çözümün değil sorunun bir parçası olmasına neden olabilir. ABD eski Başkanı Carter’ın ulusal güvenlik danışmanlığını yapan Zbignew Brzezinski’ye göre İran’ın nükleer programının tek nedeni İsrail değil. Tahran’ın nükleer güce sahip olmak istemesinin esas amacı, ulusal onurunu korumak adına bunu prestij ve baskı aracı olarak kullanmak.

Bölge dengeleri değişmeye devam ediyor. Biz de UPA için bu gelişmeleri takip etmeye devam ediyoruz.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.