SİYASETÇİ GELECEK SEÇİMLERİ, DEVLET ADAMI GELECEK NESİLLERİ DÜŞÜNÜR

upa-admin 06 Haziran 2013 2.673 Okunma 0
SİYASETÇİ GELECEK SEÇİMLERİ, DEVLET ADAMI GELECEK NESİLLERİ DÜŞÜNÜR

Son bir haftadır ülkemiz iktidarı, emniyet ve halkı karşı karşıya getiren talihsiz görüntülere sahne oluyor. Taksim’i yayalaştırma çalışmaları kapsamında Gezi Parkı’na tekrar yapılması düşünülen Osmanlı dönemine ait Topçu Kışlası’na yönelik başlayan meşru eylem, polisin sert müdahalesi ve sonrasında eylemci grubun arasına sızan provokatörlerin olayı kaos ortamına taşıması ile polisin de bazı zamanlarda haksız güç kullanması nedeniyle ülke genelinde siyasi iktidara, özellikle Başbakan Erdoğan’a yönelik sert tepkilere yol açtı. Emniyet güçleri protesto sürecini iyi yönetememiş, biber gazı ve sis bombalarının aşırı ve kontrolsüz kullanımı nedeniyle eylemcilere zarar vererek, tepkilerin çığ gibi büyümesine neden olmuştur.

Taksim Projesi İstanbullulara Daha İyi İzah Edilmeliydi

Belki de Taksim projesi, bilhassa Topçu Kışlası’nın yapımının çevreye en düşük seviyede zarar vereceği ve aynı zamanda ağaçların kesilmek yerine sökülerek başka bölgeye nakledileceği düşüncesi İstanbullulara daha net ve samimi bir şekilde anlatılsaydı, bugün daha farklı noktada olabilirdik. Fakat maalesef bu yapılmadı.

Öfke ve Nefret Sağduyuyu Kör Eder

Protestolarını meşru zeminde gerçekleştiren, polise çevreye zarar vermeyen halkımızı bir kenara koyarsak, bu fırsattan istifade edip rol çalmaya çalışan, ülkeyi keskin kutuplaşmalara, anarşiye sürüklemek isteyen bir takım gruplara karşı en büyük direnci yine biz göstermeliyiz. Öfkenin ve nefretin algıyı ve mantığı kör etmesi olaylara karşı yapıcı olmaktan çok yıkıcı olmaya meyil vermektedir. Tıpkı Nizamülmülk’ün “Siyasetname”  eserinde söylemiş olduğu gibi “İnsanın mükemmelliği kızmamasındadır. Sonra eğer kızarsa kızgınlığın aklına değil, aklının kızgınlığına galip gelmesi lazımdır”. Dolayısıyla birbirimizin yanlışları ne kadar büyük olursa olsun, aşırı öfkeye kapılmaksızın ortak zeminde mutabakat sağlayarak sorunları çözüme kavuşturmalıyız. Çünkü insan mükemmelleşebilir bir canlı olarak doğdu fakat belki de asla mükemmel olamayacak.

Siyasi İktidar Halkın Desteği Olmadan Ayakta Duramaz

Unutulmamalıdır ki, bir ülkenin kurumlarına güç veren halkın desteğidir. Halkın iktidarı onları desteklemez olunca, bu kurumlar doğa gereği çözülmeye başlar. Yani siyasi iktidar halkın desteği olmadan ayakta kalması mümkün olmuyor. Bu teoriye istinaden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ılımlı ve uzlaşmaya dönük açıklamaları geç de olsa faydalı olmuştur. Çünkü hükümet devlet otoritesini korumak için kişi ve makama duyulan saygıyı sürdürülebilir kılmaya çalışıyor.

Toplumun güvenini kazanmak, itibarını korumak isteyen bir siyasi iktidar vatandaşını, bireyini keşfetme yolunu tercih etmeli. Yani “birey keşfetme”, bireyin ait olduğu yerden gruptan ve taşıdığı inançtan bağımsız olarak bir değer ettiğini benimseme anlamına geliyor. Ardından bu yolla toplumun ortalama insan modelini belirleyerek ülkenin hiçbir renk gözetmeksizin beraber inşası ve muhafazası sağlanabilecek.

Sonuç olarak toplumlarda sorunlar ve anlaşmazlıklar ebediyen nihayete ermeyecek çünkü gelecekte farklılıklar hiçbir zaman ortadan kalkmayacak. Dolayısıyla toplumun refahı için her ne koşulda olursa olsun tepkisini tıpkı ünlü filozof Sokrates’in öğrettiği gibi, bireylerin ve toplumların kaderi için önemli olan rasyonel yollarla gösterebilmelidir.

Etkili Muhalefet Siyasi İktidar için Faydalıdır

Etkili muhalefet Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu en önemli baskı araçlarından biri olmasının yanında siyasi otorite için fayda sağlamanın ötesinde muhalefetin görüşleriyle yakından ilgilenmesi ve anlamaya çalışması halinde kendi bakış açısını keskinleştirme şansına da sahip olacaktır.

Ben Olsam..

Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Başbakanı veya Cumhurbaşkanı olsam, halkın önüne çıkıp bu süreçte masum protestoculara uygulanan yanlış metotlardan ötürü özür diler, Gezi Parkı projesini bir şekilde İstanbullulara izah etmeye çalışarak anarşi ve kaos tacirlerine fırsat vermemeye çalışırdım. Çünkü devlet ve sivil toplum birbirini tamamlayan, ulusal gücün devamlılığını sağlayan iki önemli öğedir. Aradaki tutkal ise anlayış ve hoşgörüdür. Ne de olsa devlet yoksa sivil toplum yoktur, sivil toplum yoksa devlet de..

Haftanın Sözü: Geleceğimiz tıpkı toprak altına gömülen saatli bomba gibi, adeta tik taklarını duyuyoruz. O tik taklar ise “biziz”. Birliğimiz ve dirliğimiz bozulmasın.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.