BİTKİN AKTÖRLER: MISIR VE SURİYE

upa-admin 18 Temmuz 2013 2.972 Okunma 0
BİTKİN AKTÖRLER: MISIR VE SURİYE

Ortadoğu’da Arap Baharı ile başlayan süreç bilinmezliğiyle bölgeyi Balkanize etmeye[1] devam ediyor. Suriye’de yaşanan iç savaş, Filistin-İsrail gerginliği ve Mısır askeri darbesinin oluşturduğu harabeyi yeni olaylara gebe olarak değerlendirmek mümkün mü?

Tarihe geri döndüğümüz vakit; Ürdün İç Savaşı, Lübnan İç Savaşı, Yemen İç Savaşı gibi iç savaşların olduğunu ve Mısır, Irak, Suriye gibi ülkelerde askeri darbelerin yaşandığını görürüz. Fakat bu meselerin önemli bir sonuca kaynaklık ettiğini belirtmek lazımdır. Bu önemli sonucun hiç şüphesiz Arap-İsrail savaşları[2] olduğunu söyleyebiliriz. Camp David sonrası süreçte  Arap-İsrail savaşlarının bypass edildiği şeklinde değerlendirilebilir (Lübnan, Filistin gelişmeleri hariç). Fakat artık Enver Sedat’lı bir Mısır ya da Hafız Esad’lı bir Suriye bulunmamakta, aksine krizlerle boğuşan iki Arap devleti bulunmaktadır. Mısır ve Suriye’yi belirtmemin sebebi; tarihte bu iki Arap devletinin Arap-İsrail savaşlarında en önemli aktörler olmalarından kaynaklanmaktadır. Suriye’de beklenen çözüm Esad’ın gitmesine, Mısır’da ise demokratik seçimlerin olmasına bağlanmaktadır. Müslüman Kardeşler bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da geniş bir yelpaze içinde ruhani ve siyasi varlığını büyütmek istemektedir. Mursi sonrası Müslüman Kardeşler şimdilik umudunu yitirmiş görünmüyor. Seçimlerde Müslüman Kardeşler yanlısı birinin seçilmesini bekliyorlar. Suriye’de ise Sünni bir hükümetin kurulması düşünülüyor. Suriye’deki muhaliflerin ve Mısır’daki darbe karşıtı olan halkların ortak bir düşmanı bulunmakta: İsrail. Bu nedenle Arap Baharı’nın ciddi bir savaş ile tamamlanacağını düşünüyorum. Bu savaşın ise Arap-İsrail savaşı olacağı yönünde bir öngörüm var. Artan radikal İslam, İran’ın İsrail’e olan mevcut tutumu ve ileride gelebilecek İsrail’e kızgınlığı olan hükümetler… Bu bulgular yeni bir savaşa işaret olabilir. Fakat yine de Camp David suskunluğu bir şekilde devam da edebilir. Arapların sistemden kopukluğu İsrail’i önemli adımlar atmaya sevk etti. Artık İsrail’in gerçek manada ürkeceği bir Arap birliğinin de olduğunu düşünmüyorum. Tabii şunu kabul edelim; Her ne kadar İsrail, Arap savaşlarında favori gösterilmese de, tarihte savaşları kazandığına tanık olduk. Bu durumda İsrail’in kesin bir şekilde olası bir Arap-İsrail savaşında favori gösterilmesi bizi hatalara sevk edebilir.

Bir başka belirtmem gereken durum ise Ankara’nın tutumu… Başbakan Erdoğan olası bir savaşın durdurulmasında önemli aktör olabilir. Eğer Suriye ve Mısır’a Erdoğan yanlısı aktörler gelecek olursa savaştan söz etmek biraz zor olur. Türkiye ve AKP’nin son 10 yıllık dosyasının Arap kamuoyunda başat bir başarı belgesi olacağını düşünebiliriz. Bu Ankara’nın Avrupa Birliği’nin sunmuş olduğu ilerleme raporlarını ciddiye alması halinde daha da etkili olabilir. Batılıların soracağı bir şekilde soracak olursak; zaman bize kazanacak olanın Radikal İslam mı, Ilımlı İslam mı olacağını Mısır ve Suriye örneklerinde gösterecektir.

Şahin KESKİN/UPA Erzurum Atatürk Üniversitesi temsilcisi


[1] Balkanization ya da Türkçesiyle Balkanlaştırmak, bir ülkeyi birbirlerine düşman olan muhtelif ufak devletlere bölmek anlamına gelmektedir.

[2] Bu savaşlar; 1948 Arap-İsrail Savaşı, 1956 Süveyş Krizi, 1967 Altı Gün Savaşı ve 1973 Yom Kippur Savaşı’dır.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.