ORTADOĞU TUZAĞI: MEZHEP SAVAŞI VE SURİYE

upa-admin 22 Temmuz 2013 2.611 Okunma 0
ORTADOĞU TUZAĞI: MEZHEP SAVAŞI VE SURİYE

Son zamanlarda büyük devletlerin Suriye ile ilgili diplomatik etkinliği bir hayli artmıştır. Bir başka uluslararası konferansın düzenlenmesinden bahsediliyor. Fakat gerçekte yaşanan olaylar sorunun gittikçe karmaşıklaştığını ve daha geniş bir jeopolitik alanı etkilediğini göstermektedir. Bu durumda, bütün bölgeyi kapsayan çeşitli zorluklar meydana çıkıyor.

Küresel Kargaşaya Götüren Yol

Suriye meselesi o derece karmaşıklaşmıştır ki, nasıl çözüleceği net değildir. Olayların gidişatında meydana gelen yeni korkunç hususlar, daha geniş bir jeopolitik alanda çok sayıda sorunun ortaya çıkabileceğinin habercisidir. Büyük devletlerin dünyanın farklı bölgelerinde birbirlerine daha fazla sorun yaratmaya çalıştığı şüphesi vardır. Burada amaç, hızla gelişen devletleri kargaşa bataklığına sürüklemektir. Fakat bu sürecin de bir sınırı olmalı, çünkü küresel kargaşa her devleti çökertebilir.

Şu anda Suriye’de gözlemlenen kanlı çarpışmaların arkasında işte küresel çapta acımasız ve tavizsiz bir jeopolitik mücadelenin olduğuna ilişkin öngörüler vardır. Örneğin, uzmanlar Amerika’nın Ortadoğu politikasının özünün, mümkün olduğunca fazla zorluk yaratmak olduğunu söylüyor. ABD’nin stratejik hedefi, tüm gücünü Çin’e karşı yöneltmektir. Bunun için o, dünyanın diğer bölgelerinde var olan sorunlardan “çıkmalıdır”. Bu nedenle Amerikalılar kendilerinin idare edebileceği bir kargaşa yaratmaya çalışıyor (Bkz.: Blijnevostoçnay ol strateqiy ol SSA. www.wprr.ru, 28 Haziran 2013). Büyük olasılıkla, bu tür bir yaklaşımı benimseyen sadece ABD değildir.

Bu açıdan Suriye sorununa bakıldığında, düşündürücü hususlar görülebilir. Büyük devletler bu konuda “Cenevre 2” olarak adlandırılan uluslararası bir konferansa hazırlanıyor. Somut olarak, hangi sonuçlar alınmıştır? “Nezavisimaya Gazeta”, “Cenevre 2’nin dağılmanın eşiğinde olduğunu” yazıyor (Bkz.: Yevgeniya Novikova. Jeneva-2 na qrani srıva. Www.ng.ru, 27 Haziran 2013). Bunun sebebi ise, Ortadoğu’da yeni jeopolitik güç dengesinin oluşmakta olmasıdır.

Mesele şu ki, ABD ve Rusya konferansa kimlerin ne şekilde yer alacağında uzlaşamıyor. Taraflar hatta ABD-Rusya-BM ekseninde gelecek görüş alışverişinin koşullarını bile belirleyememiştir. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı G. Gatilov’a göre; “Mesele bir sonraki aşamada çözülecek” (Bkz.: yukarıdaki kaynağa). Anlaşılan, Rus diplomat S. Lavrov ile J. Kerry’nin Bruney’deki Asya-Pasifik ülkeleri forumunda öngörülen görüşmesine işaret etmiştir. Her ne olursa olsun, “Cenevre 2″nin katılımcıları ve düzenlenme süresi ile ilgili ortak düzenlemeler yapılmamıştır.

Rusya, Suriye muhalefetine silah satılmasına ciddi şekilde karşı çıkıyor. ABD ise İran’ın konferansta ne şekilde yer alacağıyla ilgili netlik talep ediyor. Washington, Tahran’ın etkinliğe katılmasının, Suudi Arabistan ve Katar’ı rahatsız edebileceğini belirtiyor. Moskova ise muhalefetle birlikte, B. Esad’ın ve İran’ın konferansta temsil edilmesini doğru buluyor. Özgür Suriye Ordusu komutanı General Selim İdris ise; “Silah almadan görüşmelere gitmeyeceğiz” diyor. Bunlar ışığında, diplomatik cephede meydana gelen olaylar, bir hayli düşündürücü görünüyor. Bunlar koşullu olarak iki gruba ayrılabilir.

Her şeyden önce, Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye meselesine ilişkin tutum değişiklikleri gözlemleniyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüşmesinde Suudi Arabistan Krallığı Dışişleri Bakanı Saud El Faysal; “İran ve ‘Hizbullah’ın işe karışmasına seyirci kalamayacaklarını” belirtmiştir. INEGMA’nın (Dubai) uzmanı Theodore Karaś ise; “Katar’ın ısrarlı, fakat saldırgan olmayan bir siyaset yürüteceğini” öngörüyor (Bkz.: www.ng.ru, 27 Haziran 2013). Böylece Suriye meselesinde iki Sünni devletin duruşunun da sertleştiğini görüyoruz.

Mezhep Savaşı: Çıkış Yolu Mu Yoksa Daha Derin Bir Kuyu Mu?

Sorunun başka bir yönü, Batı ve İsrail’in yürüttüğü siyasetle ilişkilidir. Bu konuda Zbigniew Brzezinski’nin “The National Interest” dergisine verdiği röportajda dile getirdiği savlar ve “El Kudüs El Arabi” gazetesinde (Londra) yayımlanan öngörü nitelikli çözümlemeler (analiz) dikkat çekiyor. Ünlü Amerikalı çözümlemeci, Suriye meselesinin büyük sorunlar yaratabileceğini vurgulamıştır. Dolayısıyla, bu, ABD-İran askeri çatışmasına kadar gidebilir. Z. Brzezinski, durumun bu tür bir şekil almasının temel nedeni olarak, İsrail’in yersiz inadını ve Washington’un belirsiz Ortadoğu politikasını gösteriyor.

İsrail, Arap ülkelerindeki karışıklıkların kendi güvenliğine hizmet ettiğini düşünüyor. Fakat bumerang etkisini unutmamalıdır. Süreçler bir zaman sonra “geri gelip” Tel Aviv’i zor duruma düşürebilir. ABD’ye gelince, ünlü çözümlemeci şu soruyu soruyor: ” Neden 2011 yılında birdenbire, Suriye’de istikrarsızlık olması, iktidarın devrilmesi ve Esad’ın gitmesi gerektiği kararına vardığımızı ben hala anlayamıyorum.” (Bkz.: Jacob Heilbrunn. Brzezinski on the Syria Crisis // “The National Interest”, 24 Haziran 2013). Belki, bu sorunun yanıtı “El Kudüs El Arabi” gazetesinin yazdıklarındadır.

Bu yayında, Alman istihbaratının Suriye ile ilgili bir raporunda yer alan bazı sonuçlara ilişkin bir yazı yayımlanmıştır (Bkz.: Boris Kovalev. Proje «Lovuşka v Levante». www.terra-america.ru, 25 Haziran 2013). Orada, Amerikan istihbarat birimlerinin birbiri ardına gerçekleştirdiği gizli operasyonlar sonucunda Suriye’de “Hizbullah” ve “El Kaide”nin karşı karşıya geldiği vurgulanıyor. Artık köktenci Şii yanlısı olan “Allah’ın ordusu” (“Hizbullah”) Sünni gruplaşmaları ele geçirdikleri bölgelerden zorla çıkartıyor. El Guseyr şehrinde şimdi Şiilerin siyah bayrağı dalgalanıyor. Bu sürecin devam etmesi beklenmektedir. Böylece Washington iki azılı düşman olarak gördüğü “Hizbullah” ve “El Kaide”yi karşı karşıya bırakabilmiştir.

Fakat durum bununla bitmiyor. Hali hazırda üç büyük Sünni gruplaşma olan “Müslüman Kardeşler” (Yusuf El Kardaui), Vehhabiler (Abdelaziz El Şeyh) ve “El Kaide” (Ayman ez Zevahiri) “Hizbullah”a karşı birleşmiştir. Nasrallah (“Hizbullah”) ve Zevahiri birbirlerini dinsizlikle suçluyor. Her iki taraf da “kâfire karşı cihat yapmaya” çağırıyor. Böylelikle, gerçekte, Ortadoğu’da mezhep savaşı genişleyip daha büyük bir coğrafyayı kapsıyor. Buraya İran, Türkiye, Mısır, Ürdün, Irak, Katar, Suudi Arabistan ve diğer Müslüman ülkeler karışabilirler. Müslümanların “mezhep tuzağına düştüğü” söylenebilir.

Bundan sonra neler olabilir? Büyük devletlerin Suriye meselesini adil şekilde çözmek gibi “bir derdinin bulunmadığı” açıktır. Bunun yerine, Müslüman devletlerin birbirleriyle uzun süreli savaşa girme olasılığı artıyor. Eğer “El Kudüs El Arabi”nin yazdıkları doğruysa, Müslümanlar yabancıların düzenlediği bir oyuna gelmiştir. Neredeyse gücü ve nüfuzu olan tüm Müslüman gruplar birbiri ile savaşarak siyaset, jeosiyaset ve savaş bakımından elde ettikleri her şeyi kaybedebilirler. Bundan daha tehlikelisi ise, Müslüman ülkelerde ulus devletin felç olması ve diğerlerine daha bağımlı hale gelmesidir.

Bunlar ışığında, Suriye sorunu çok yürekler acısıdır. Sanki yüz binlerce masum insanın akıtılan kanı kimseyi rahatsız etmemektedir. Büyük devletler jeopolitik çıkarlarını düşünüyor. Bölgede etkinlik gösteren dini gruplar ise “güneş altında bir parça toprak uğruna” birbirlerini didiklemektedir. Onları yöneten Müslüman devletler ise, mezhepsel nefret denizinde boğulmaktadır. Sonuçta kaybeden İslam dünyası olmaktadır. Bu da bütün dünya için yeni bir tehlikenin yeşerdiğinin belirtisidir.

Böylece, Suriye meselesini Ortadoğu bölgesinin genel jeopolitik görünümünün dışında düşünmek doğru değildir. Burada, çok çelişkili süreçler yaşanmaktadır. Şimdi J. Kerry İsrail ile Arapların uzlaşması yönünde diplomatik etkinlik göstermektedir – İsrail ile Ürdün arasında geziler düzenlemektedir – . Fakat yukarıda belirtilen jeopolitik süreçler zemininde bu girişimin meyve vermesini bir hayli zordur. Tam tersine, kimi zaman Müslümanlara karşı yeni bir oyun hazırlandığı izlenimi oluşmaktadır. Bizce, Batı’da Zbigniew Brzezinski (Zbigniev Bijejinski)’nin şu görüşüne dikkat edilmesi yararlıdır: “… sonuçta biz büyük bir bölgesel savaşta batabiliriz” (Bkz.: Z. Brzezinski’nin yukarıdaki röportajı).

Kamal ADIGOZALOV

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.