CENEVRE GÖRÜŞMELERİ 2

upa-admin 27 Ekim 2013 2.814 Okunma 0
CENEVRE GÖRÜŞMELERİ 2

Suriye’deki  kimyasal silahların tasfiyesi konusunda ABD-Rusya uzlaşmasıyla önemli bir dönüm noktasına gelindi. Bu bağlamda, Suriye’de yaşanan “iç savaş” ve “kimyasal silah kullanılması” gerekçelerini ileri sürerek, Batı menşeli bir askeri müdahalenin önü -şimdilik-  kesilmiş oldu. Rusya’nın uluslararası siyaset sahnesinde, kendi siyasal ağırlığını, özellikle Suriye konusunda hissettirmesi, Soğuk Savaş sonrası “tek kutupluluk” senaryolarının da artık eski cazibesini kaybettirdiğini gösteriyor.

2010 sonunda başlayan, 2011’de gerçekleşen “sözde Arap Baharı”, Rusya’nın politikaları açısından da bir dönüm noktası oldu. En son Libya’ya yönelik alınmış olan, BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararı, ardından ivedi bir askeri müdahaleyi getirince, Rusya kendini kandırılmış hissetti. Bu bağlamda Suriye’de buna bezer bir oldu-bittiyi kabul etmeyeceğini siyasal tavırlarıyla gösterdi.

İlki 30 Haziran 2012’de yapılan, Suriye’deki “iç savaşı” sona erdirmeyi hedefleyen Cenevre konferanslarının ikincisi, eğer bir aksilik olmazsa 23-24 Kasım 2013 tarihlerinde yapılacak. Birinci konferansta, “politik geçiş süreci” tanımlanmış, ülke içindeki siyasal yönetimin değişmesi tasarlanmıştı. Geçen zaman içinde, en temel yapısal sorun, Suriye muhalefetinin hem parçalı bir görüntü vermesi, hem de silahlı grupların kısa vadede bir politik çözüme yanaşmamasıydı. Zira silahlı gruplar, diplomasi masasında elde edemeyecekleri kazanımları, savaş meydanlarında elde edebileceklerini düşündüler.

Suriye rejiminin tüm yaşananlara karşı ayakta kalması, bölge dışından Rusya ve Çin’in, bölgede ise İran’ın kesin desteği, Suriye’deki “Esad sonrası” hesapları da alt üst etti. Suriye Ulusal Konseyi (SUK)un muhalefeti toparlayamaması, silahlı cephede ÖSO’nun yanı sıra, Batı’nın tepkisini çeken El Kaide’nin uzantısı El Nusra’nın, üstelik Suriye dışındaki insan unsurlarıyla etkin olması, Kürt muhalefetinin bölünmesi, PYD’nin güçlenmesi, İhvan’ın beklediği siyasal efordan uzak kalması, Cenevre 2 görüşmelerinde, neyin çözülebileceği sorularını gündeme getiriyor.

Suriye muhalefetinin “temsil” gücünden uzak bir çerçevede masaya oturması, Esad rejimi açısından bir “zaman kazanma” avantajını ete kemiğe büründürecektir. ABD-Rusya uzlaşması zemininde politik avantajlarını yoğunlaştıran Esad, ayrışmış muhalefetin iç çelişkileri, Batı’nın “Esad sonrası” endişeleri çerçevesinde rahatlamış gözükmektedir.

Mülteci sorununun kangrene dönüştüğü (sırf 600 bininin Türkiye’de yer aldığı hesaba katılırsa), 100 binden fazla insanın Suriye’de yaşamını kaybettiği bir yüzeyde, “Arap Baharı” denemesinin son kilometre taşı da tasfiye edilmek üzeredir. Olan canını, sağlığını, ailesini, yurdunu, malını, mülkünü kaybeden Suriyelilere olmuştur…

Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.