SAVAŞ VE BARIŞ ARASINDA TERCİH: AMERİKA’NIN AVRASYA STRATEJİSİ

upa-admin 27 Nisan 2014 2.633 Okunma 1
SAVAŞ VE BARIŞ ARASINDA TERCİH: AMERİKA’NIN AVRASYA STRATEJİSİ

Uzmanlar Ukrayna olaylarından sonra büyük devletlerin jeopolitik mücadelesinin keskinleştiğini vurguluyorlar. Ayrıca, Washington’un stratejik çıkarlarını sağlamak için yeni yöntemler arayışında olduğu hakkında bilgiler yayılıyor. Genel olarak Avrasya coğrafyasında daha etkin faaliyet göstermek için farklı senaryolar hazırlanıyor. Burada ABD’nin sivil, yahut askeri yönteme öncelik vermesi etrafında tartışmalar sürüyor. İlginçtir ki, Amerikalı analistler büyük savaş seçeneğini istisna etmiyorlar. Bununla birlikte, modern aşamada bunun ciddi felaketlere neden olacağını da unutmuyorlar.

Ukrayna Krizi: Küresel Jeosiyasetin Yeni “başağrısı”

Kiev dünya siyasetini iyice çıkmaza soktu. Büyük güçler görünüşte sakin ve özgüvenli görünseler de, iç karışıklığı ifade eden hareketler de gözden kaçmıyor. Analistler genel olarak oluşmuş durumu tahlil ederek, belli tahminler yürütüyorlar. İlginçtir ki, bu süreç dünyanın önde gelen güçlerinin yürüttükleri politikalarının yıllardır saklanan bir takım önemli yönlerini ortaya çıkarıyor. Aynı şekilde, dünya liderliği iddiasında bulunan devletlerin stratejik amaçları hakkında daha somut tasavvur oluşuyor.

Bu hususta “Stratfor”un kurucusu George Friedman daha somut, objektif ve dürüst fikirler söylüyor. Onun Ukrayna olayları bağlamında yazdığı iki makalesi bu sonucu çıkarmaya esas veriyor. Amerikalı analist ABD, Avrupa Birliği ve Rusya’nın küresel jeosiyasetde hedeflerinde olan başlıca amaçlardan ve onlara ulaşmak için kullandıkları yöntemlerden konuşuyor (Bkz.: George Friedman. Russia and the United States Negotiate the Future of Ukraine / “Stratfor”, 1 Nisan 2014 ve George Friedman. US Defense Policy in the Wake of the Ukrainian Affair / “Stratfor”, 8 Nisan 2014).

Görünen o ki, Washington Ukrayna ile ilgili yaşanan olaylardan sonra jeopolitik stratejisinde ayarlamalar etme eğilimindedir. Bunun için tarihi birikime de başvuruyor. Yirminci yüzyılda yaşanan iki dünya savaşında kullanılan savaş stratejisi artık eskimiş olarak kabul ediliyor. G. Friedman`a göre, Amerika bir yandan büyük savaş ihtimali ile karşı karşıyadır, diğer yandan ise buna gitmemelidir (Bkz.: George Friedman. US Defense Policy in the Wake of the Ukrainian Affair / “Stratfor”, 8 Nisan 2014).

Sebepler çoktur. Esas olan ise sudur ki, ABD modern dünyada büyük savaşı yapmaya hazır değil, diğer büyük devletler ise Amerika ile savaştan kaçınırlar. Örneğin, Rusya isterdi ki, bölgesel supergüçten küresel çapta büyük nüfuz sahibi olan devlete dönüşsün. Onun Ukrayna ile ilgili attığı adımlar bunun belirtisidir. Fakat bu amaca savaş yoluyla ulaşmanın imkansızlığını da Kremlin anlıyor. Onun bu zaafını Washington’un “sistem savaşı” (bir devlet gibi diğer ülke ile sürekli savaş yürütülmesi) yapmak istememesi telafi ediyor. Sonuçta, Amerika ile Rusya’nın görüşmeler yöntemine öncelik vermesi zorunluluğu ortaya çıkıyor (Bkz.: George Friedman. Russia and the United States Negotiate the Future of Ukraine / “Stratfor”, 1 Nisan 2014).

Bu tezler G. Friedman`a iki önemli faktörü öne çıkarmaya esas verir. Birincisi, yeni şartlar kapsamında ABD’nin savunma politikasını oluşturması. İkincisi, Ukrayna meselesini çözmek için Washington’la Moskova’nın gizli veya açık görüşmeler yürütmesi. Şu anda her iki husus üzere süreçler yoğun şekilde gidiyor. Burada ilk göze çarpan nokta Rusya’nın özellikle Amerika ile iletişim kurmasıdır. G. Friedman düşünüyor ki, böylece Moskova dünyaya nasıl hareket etmeyi sergiliyor – herhangi bir önemli uluslararası krizi çözmek için ABD’ye başvurun (Bkz.: önceki kaynağa).

Savaş Jeopolitik Liderliği Sağlayabilir mi?

Bu tez Amerika’nın Rusya ile savaşmayacağı fikri arka planında oldukça ilginç görünüyor. Çünkü bu bağlamda Avrupa’nın yeri ve rolü meselesi tam net olmuyor. Daha net olursak, Washington AB’nin önde gelen jeopolitik güç olmasını istemiyor mu? Şüphesiz, bu böyle değildir. Ancak görünüyor, Washington uzun süre için öngördüğü stratejik çıkarlarını Avrupa’nın isteklerine kurban vermek fikrinde değil.

G. Friedman yazıyor: “Düşman donanmasını yenmenin en iyi yöntemi ona bunu (donanmayı – Newtimes.az) yaratmaya imkan vermemektir. Onu yaratmaya olanak vermemenin en iyi yöntemi Avrasya’da güç dengesini sağlamaktır. Bu amaca ulaşmanın ideal yolu Avrasya’da gerginliğin sürmesine destek vermekten ibarettir. Bu durumda ülkeler kendi rezervlerini, donanma yaratmaya yok, karadan olan tehlikeleri bertaraf etmeye harcamalı olurlar. Avrasya’da gerilim önceden mevcut olduğundan her iki durumda ABD hiçbir şey yapmamalıdır. Sadece, Amerika zaman zaman taraflardan birine veya her ikisine askeri veya ekonomik destek vermelidir. Diğer durumlarda ise danışmanlık yapmalıdır” (Bkz.: George Friedman. US Defense Policy in the Wake of the Ukrainian Affair / “Stratfor”, 8 Nisan 2014).

Bu teorik prensibin somut pratik tezahürleri vardır. Avrupa’ya karşı bu, Washington’ın Rusya ve Çin politikasında somut içerik taşımaktadır. Örneğin, ABD Rusya ile komşu olan müttefiklerinin savunma olanaklarını artırmayı daha çok istiyor. Bu açıdan o, İspanya ve Portekiz’den çok, Polonya veya Romanya’ya odaklanıyor. Almanya’yı ise belli anlarda daha ileri gitmekten alıkoyuyor. Berlin bunu Ukrayna olaylarında açık hissetti. ABD Almanya’nın radikal adımlarına destek vermedi ki, sonuçta Almanlar geri çekildiler (Bkz.: önceki kaynağa).

Bunların zemininde Ukrayna ile ilgili ABD – Rusya görüşmelerinin yapılması mantıklı görünüyor. Burada Washington’un temel amacı Moskova ile askeri çatışmayı gitmemektir. Aksine, azami derecede bundan uzak durarak “mesafeli” (G. Friedman) davranmak. Bunun yerine, Rusya’yı ekonomik olarak zayıflatmak. Paralel olarak, Rusya’nın sınırı boyunca yer alan, lokal savaşlar yapabilecek ve Amerika’ya müttefik ülkelerin askeri potansiyelini güçlendirmek gerekir.

Sonuncu nokta dünyanın hiçbir köşesinde küresel hegemonluğa iddialı olan devletlerin meydana çıkmasına imkan vermemekle bağlıdır. Rusya son zamanlarda işte bu fikre düştüğünden ABD de onu durdurmak için uygun taktik seçmelidir. Washington aynı yöntemle Japonya ve Kore’nin şahsında Çin’e karşı durabilecek bölgesel güçler oluşturdu. Rusya’ya karşı bu işlevi hangi devletlerin yerine getirmesinin öngörüldüğü düşündürücüdür.

Her halde, görünüyor ki, Ukrayna artık o tuzağa düştü. Kiev’in bağımsızlık hakkındaki öforik duygularını kullanarak, uzun süre devam edecek bir çatışmaya sürüklendiği görülüyor. Artık Kiev de kısa sürede ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamanın ve istikrara ulaşmanın imkansızlığını itiraf ediyor. Sadece hayli zaman geçtikten sonra, adım adım Rusya’yı zayıflatarak ne ise onu elde etmekten söz ediyorlar. Gerçekte ise tüm bunların arkasında Amerika’nın stratejik çıkarlarının sağlanması duruyor.

Dünya politikası gerçekten de yeni bir safhaya adım atıyor. Güçlü devletler önderliğin yeni modellerini arıyorlar. Bu zaman bağımsız ülkeler için birçok tehlikeler yaratabilen adımlardan bile kaçınmıyorlar. Anlaşılan, insanlığın tüm bunlara göre daha ağır hale gelebileceğini düşünen yok. Analistler savaşın “asimetrik”, “anti-terör mahiyette”, “sistem” gibi türlerini karşılaştırarak, onlar arasından “daha iyisini” seçmek yöntemlerini teklif ediyorlarsa, bunun sonucu hakkında ciddi düşünmek gerekir. Çünkü her durumda söz konusu olan insan hayatı, uygarlığın korunmasıdır.

Kaynak: Newtimes.az

One Comment »

  1. haydar 27 Nisan 2014 at 17:36 - Reply

    yazıda yeni bir şey yok. ayrıca çeviri pek olmamış

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.