AVRASYA EKONOMİK BİRLİĞİ VE KAZAKİSTAN

upa-admin 06 Temmuz 2014 2.846 Okunma 0
AVRASYA EKONOMİK BİRLİĞİ VE KAZAKİSTAN

Rusya, Belarus ve Kazakistan liderleri 29 Mayıs 2014 tarihinde Astana’da Avrasya Ekonomik Birliği’nin (AEB) kurulması antlaşmasını imzaladılar. Üç Avrasya ülkesinin öncülüğünde kurulan Birlik, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek. AEB fikri, 1994 yılında ilk kez Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından ortaya atıldı. Rusya’nın bölgedeki nüfuzu, Birliği Kremlin’in bir projesi şeklinde ön plana çıkarttı. Her ne kadar üç Avrasya ülkesinin öncülüğünde kurulsa da AEB’nin ABD, AB ve Çin gibi küresel güçlere yönelik Rusya’ya kaldıraç vazifesi gördüreceği öngörülüyor. Moskova’nın eski SSCB coğrafyasında yeni birlikle kendi nüfuz alanını oluşturacağı söylentileri diğer birlik ülkelerini özellikle de Kazakistan’ı rahatsız etmektedir. Astana yönetimi, Birliğin siyasi amaç taşımasına karşı çıkarken üye ülkelere eşit ve karşılıklı ekonomik getiriler sağlamasını savunuyor. Soğuk Savaş sonrası dönemde izlediği denge politikası sonucunda Rusya’yla ikili ilişkilerini sıkı tutan Nazarbayev yönetimini karmaşık bir süreç bekliyor. Bu bağlamda Rusya’nın eski SSCB coğrafyasında AEB ile yeniden nüfuz alanını oluşturacağı öngörüsüne yönelik Astana’nın takınacağı tavır, üzerinde durulması gereken bir konu olarak ön plana çıkmaktadır.

Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov 2005 yılında SSCB sonrası coğrafyada en başarılı ve model ülke olarak Kazakistan’ı işaret etmişti. SSCB’nin dağılmasından sonra Kazakistan’da yapılan sosyo-ekonomik reformlar Astana’nın hızlı gelişmesine vesile oldu. Yeni Avrasya Vakfı Başkanı Andrey Kortunov, Kazakistan’ın komşularıyla geliştirdiği ilişkilerin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne herhangi ciddi bir tehdit getirmediğini söylüyor.[1] SSCB sonrası geçen zaman diliminde denge politikası izleyerek ayrıcalıklı çıkar alanlarını iyi tespit eden Astana yönetimi, kendisi için hayatı önem taşıyan hareket alanı oluşturdu. Kazakistan, sistematik olarak izlediği denge politikasını çizilen hareket alanında başarılı bir şekilde uyguladı ve uygulamaya devam ediyor.

Kazakistan, yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesidir. Eski SSCB cumhuriyetleri arasında doğal kaynaklar bakımından en zengin ülkelerden birisidir. Kuzeyde Rusya, doğuda ise Çin gibi iki küresel güce komşu olması Kazakistan’ı çok yönlü dış politika izlemeye sevk etti. Kazakistan, 17 milyon nüfusa sahip ve çeşitli etnik unsurları içerisinde barındırıyor. Kazaklardan sonra en büyük etnik grubu % 24 oranla Rusların oluşturması ve Kuzey Kazakistan bölgesinde bu oranın % 50’leri bulması Astana yönetiminin Rusya’ya yönelik daha titiz bir politika izlemesine neden oldu.[2]

Kazakistan, dış politikasında önceliği her zaman Rusya’ya veriyor. Bunun yanında ABD, AB ve Çin ile de ikili ilişkilerinin gelişmesini önemsiyor. Astana’nın SSCB sonrasındaki dönemde bölgede yaşanan gelişmeleri çok iyi gözlemlediğini söyleyebiliriz. Astana yönetimi, Kırgızistan, Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan renkli devrimleri iyi bir akıl süzgecinden geçirerek bölgenin etkili gücü Rusya’yı göz ardı etmedi. Rusya ile ilişkilerinin bozulmasının kendi ülkesine hiçbir fayda getirmeyeceğini düşünen Nazarbayev, Sovyet Politbüro geçmişinden geldiğinden dolayı “öteki”nin reflekslerini iyi sezebiliyor.[3] Astana, SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’nın nüfuzunun azaldığı zamanlarda bile Rusya’yla ilişkilerin gelişimine önem verdi. Nitekim 1994 yılında AEB fikrini Nazarbayev’in ortaya atması o zaman bile Rusya’nın önemsendiğini gösteriyor. Rusya’nın dağılan gücünü yeniden toparlayacağını iyi hesaplayan Astana, Rusya dışındaki güçlerle titiz ve dengeli bir politika izledi. Bu açıdan bakıldığında AEB’nin, Astana’nın o zaman için geleceğe yönelik denge politikalarından birisi olduğunu söylemek gerçekçi duruyor.

2000’li yıllara kadar Rusya’nın azalan nüfuzunun Putin’le beraber yeniden artma eğilimine geçmesi, bölgede yapısal değişikliklerin olacağının habercisiydi. AEB’nin şimdiye kadar ciddi bir ilerleme kaydedememiş olması Rusya’nın Batı ile ilişkilerinin iyi olmasından kaynaklanıyordu. Kırım’ın Rusya’ya ilhakı sonucunda Batı’nın Rusya’ya yaptırımlarının ve AB’nin “Doğu Ortaklığı” programının, AEB’nin kurulumunu hızlandırmış olduğunu ve Astana’yı tedirgin ettiğini ifade edilebiliriz. Bu noktada Rusya’nın eski SSCB coğrafyasında kendi nüfuz alanını oluşturuyor öngörüsü, Kazakistan’ın çekimserliğini her defasında ortaya koymasına neden oldu.

Kazakistan’ın çekinceleri

Kazakistan, AEB’yi gelişim gösterebilecek büyük bir ekonomik pazar olarak görüyor. 170 milyon nüfusluk pazarın büyüklüğü 2,2 trilyon dolar ve dünyadaki ticaret hacminin % 2,5’ine denk geliyor. Birlik, aynı zamanda dünyadaki enerji kaynaklarının % 15’inin üzerinde bulunuyor. [3] Birliğin lokal ulaşım ve lojistik bakımından bölgesel ve küresel düzeyde önemli bir işlevi görecek olmasının Astana’nın ekonomisine büyük katkı sağlayabilir.

Kazakistan’ın 2013 AB, Gümrük Birliği(GB) ülkeleri ve Çin ile Dış Ticaret Hacmi

Kazakistan’ın 2013 yılı  Dış Ticaret Verileri (milyar $)
Ülkeler/Birlikler Ticaret Hacmi
Toplam oran(%)
Toplam 131, 3 100,0
Avrupa Birliği 53, 3 40,6
Gümrük Birliği 24, 2 18,4
Belarus 0,73 0,6
Rusya 23,4 17,9
Çin 22, 5 17,1
Diğer 31,3 23,9

Kaynak: Kazakistan Cumhuriyeti İstatistik Ajansı (http://www.stat.gov.kz/faces/homePage?_adf.ctrl-state=1354ytw9hc_4&_afrLoop=822278252102844)

Tablodaki verilere baktığımız zaman Kazakistan’ın 2013 yılındaki en büyük dış ticaret ortakları; AB, Çin ve Rusya olmaktadır. Kazakistan’ın dış ticaretinde AB ve Çin’in % 57,7 oranındaki payı iki küresel gücü Astana’nın seçenekleri arasında önemli bir yeri tutuyor. Kazakistan’ın Gümrük Birliği (GB) ülkeleri ile % 18,4 oranındaki dış ticaret payının AB ve Çin’in sadece 1/3’üne denk gelmesi AEB’yi Astana  açısından stratejik bir ortağa dönüştürmüyor. AB, halihazırda Kazakistan’ın en büyük dış ticaret ortağı. Çin ile de ekonomik çerçevede ilişkilerin daha da gelişeceği muhakkak. Bu bakımdan AEB’nin günümüz şartlarında Kazakistan’ın beklentilerini karşıladığını söylememiz zor. Ancak, birliğin 2030’a kadar 900 milyar dolarlık potansiyel ekonomik getiri sağlayacak olması Astana yönetiminin yararına bir durum olarak göze çarpmaktadır.[4] Bu bakımdan Astana yönetimi, Birliğin katılımlarla genişleyeceğini ve ortak pazarın daha da büyüyeceğini öngörüyor.

Öte yandan, Kazak yönetimi, ekonomik ortaklığın sağlıklı yürümesi için Birliğin siyasi ajandasının olmaması gerektiğini söylüyor. Kazakistan üst düzey yetkilileri her defasında “Rusya nüfuz alanı oluşturuyor” öngörüsünden dolayı çekincelerini ifade ediyorlar. AEB’nin Rusya’nın eski SSCB coğrafyasında nüfuz alanı oluşturacağı söyleminin Astana’yı tedirgin ettiği aşikâr. Her ne kadar Rus yetkililer AEB’nin hiçbir şekilde siyasi bir gündeminin olmayacağını ifade etseler de Astana yönetiminin bu konuda rahatlamış olduğunu söyleyemeyiz. Birliğin kurulmasına yönelik imzalar atıldıktan sonra Nazarbayev’in birliğin siyasi bir gündeminin kabul edilemez olduğunu ifade etmesi bu çerçevede yeniden okunabilir. Zira Birliğin siyasi amacının olması Astana yönetiminin kendi teklif ettiği bir projede kendi rızasıyla Rusya’nın nüfuz alanına girmesi anlamına geliyor. Bu durum bölgede denge politikası izleyen Astana yönetiminin çıkarlarına uzun dönemde zarar verebilir. Kremlin’in nüfuzunun sistematik olarak hissedileceğinin farkına varan Nazarbayev, şimdiden Rusya’yı dengeleyici bir gücün arayışı içinde. Bu noktada 4-5 Haziran tarihlerinde Bodrum’da düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Zirvesi için Türkiye’ye gelen Nazarbayev’in Birliğe üye olma konusunda Türkiye’ye teklif götürmesi bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.[5]

Netice itibariyle AEB’nin er ya da geç Putin Rusyası’na siyasi ve ekonomik olarak ABD, AB ve Çin gibi küresel güçlere karşı rekabet edebilme kabiliyeti sağlayacağını söyleyebiliriz. Öte yandan, birliğin ekonomik çerçevede hareket etmesini isteyen Kazakistan’ın tutumu önemli bir rol oynayacaktır. Rusya gerçeğini göz ardı etmeyen Nazarbayev’in şimdiden birliğin siyasi yönünün ağır basacağını hissettiği anlaşılıyor. Astana, AEB’nin genişleyip büyük bir pazara dönüşmesinden ziyade artık daha çok Rusya’yı birlik içerisinde dengeleyecek bir gücün varlığının önemli olduğuyla ilgileniyor. Birlik içerisinde Moskova’yı dengeleyecek bir gücün noksanlığının adil bir rekabet ortamını doğurmayacağını düşünen Kazakistan, ekonomik olarak AEB’nin içerisine hapsolmak istemiyor.

                                                                                                                             Dr. Bakır OFLAZ

                                                                                                                      bakiroflaz@gmail.com

 

KAYNAKÇA

  1. Решение Н.Назарбаева отказаться от ядерного оружия придало Казахстану политический вес и уважение со стороны Востока и Запада, http://russiancouncil.ru/inner/?id_4=2038#top, Erişim Tarihi: 07.06.2014.
  2. Kazakistan Cumhuriyeti İstatistik Ajansı, http://www.stat.gov.kz/faces/publicationsPage/publicationsListOfMaterials?_adf.ctrl-state=83cutefem_120&_afrLoop=441005163411704.
  3. M. Turgut Demirtepe, “Avrasya Ekonomik Birliği ve Kazakistan’ın Kaygan Zeminde Yol Arayışı”, http://www.usak.org.tr/kose_yazilari_det.php?id=2320&cat=324#.U5sKGfl_tX9, Erişim Tarihi: 13.06.2014.
  4. ЕАЭС должен стать ключевым макроэкономическим регионом мира,http://www.kt.kz/rus/politics/eaes_dolzhen_statj_kljuchevim_makroekonomicheskim_regionom_mira_1153589584.html, Erişim Tarihi: 04.06.2014.
  5. День экономической интеграции, http://eurasiancenter.ru/perspective/20140529/1003504220.html, Erişim Tarihi:13.06.2014.
  6. Назарбаев предложил Турции присоединиться к ЕАЭС, http://tengrinews.kz/world_news/nazarbaev-predlojil-turtsii-prisoedinitsya-k-eaes-256570/, Erişim Tarihi:10.06.2014.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.