GAZZE SAVAŞI: ATILAN BOMBALAR VE GİZLİ JEOPOLİTİK AMAÇLAR

upa-admin 22 Temmuz 2014 2.418 Okunma 0
GAZZE SAVAŞI: ATILAN BOMBALAR VE GİZLİ JEOPOLİTİK AMAÇLAR

Filistin yeniden alev içindedir… İsrail, 3 çocuğun öldürülmesinden sonra Gazze’ye yeniden askeri saldırılar yapmaya başladı. Şimdiye kadar 200 civarında insan öldü. Hamas ise İsrail topraklarına binden fazla roket attı. Fakat hiçbir İsrailli ölmedi. Bu olaylara uluslararası camia o kadar da tepki vermiyor. Tel Aviv de kendi planlarından vazgeçmek istemiyor. Son olarak Mısır’ın ateşkes ilan ederek, görüşmelere başlamak teklifine İsrail olumlu yanıt verdi. Bu süreç başlasa bile, Ortadoğu’da Filistin sorununun çözümü mümkün görünmüyor. Burada bir takım gizli jeopolitik amaçların güdüldüğünü kabul etmek gerekir. Son çatışmalara da bu bağlamda değer vermek ilginç olur.

“Sykes-Picot” Antlaşması’nın Sonu: Oyunu Kim Bozuyor?

Ortadoğu’nun dünya politikasının odak noktasında olması tesadüfi değildir. Uzmanlar bu bölgenin son 100 yıldaki tarihini incelerken, şu anda yaşananların kökünü orada bulurlar. Somut olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra “Sykes-Picot” Antlaşması olarak tarihe düşen Osmanlı’nın bölünmesine ilişkin İngiltere-Fransa anlaşması, şimdi gözlenen yeni süreçlere start vermiştir.

Bu anlaşmaya göre, Ortadoğu’da Arapların bağımsız devletleri kurulmalıydı. Ama gerçekte Londra ve Paris, kendilerinin istedikleri gibi sınırları çizilen ve aslında oyuncak olan sözde devletler oluşturdular. Irak, Suriye, Suudi Arabistan ve diğerleri işte “kağıt üzerinde cetvelle çizilen sınırların” doğrudan sonuçlarıdır.

Tesadüfi değil ki, İngiltere’nin Ortadoğu’da Osmanlı’ya karşı Arap isyanlarını düzenleyen casusu Lawrence bile bu gidişata itiraz etti. Suriye’de yaşanan isyanlar acımasızca bastırıldı. Paralel olarak radikal görüşlü ve Müslümanların birliğini bozan gruplar oluşturuldu (bkz.: Петр Львов. Глобальные последствия иракского кризиса / “Новое Восточное Обозрение”, 5 Temmuz 2014). Bu durum, o dönemden şimdiye kadar Ortadoğu’nun altına konulmuş bomba izlenimi yaratıyor. Şu anda Suriye’de, Mısır’da, Irak’ta ve Filistin’de gözlenen tüm olayların kaynağı o zamanların politikasına kadar gidiyor.

Gariptir; geçen sürede dünya çok değişti, fakat Batı’nın Ortadoğu politikası mahiyet değişikliğine uğramadı. Rusya, İran ve Çin’in de bu bölgeyle ilgili dış politikasında öylesine bir yenilik gözlemiyoruz. Zira, bazı uzmanlar düşünüyorlar ki, Ortadoğu’da terörün kökünü Rusya, Suriye ve İran işbirliği kesebilir (bkz.: önceki kaynağa).

Bütün bunlara rağmen, Ortadoğu alev içindedir. Şimdi İsrail-Filistin sorunu daha da şiddetli bir safhaya geçti. Taraflar füzeler, savaş uçakları, bombalarla birbirlerini vuruyorlar. Üstelik Mısır, Suriye, Lübnan ve Irak doğrudan çatışmaya katılmış gibi görünüyorlar. Kitle iletişim araçlarında İsrail’den Suriye ve Lübnan’a askeri saldırılar yapıldığına ilişkin haberler  yayılıyor.

Bunun nedeni olarak bu ülkelerin topraklarından İsrail’e roket atılması gösteriliyor. Fakat nedense Arapların attıkları füzeler açık tarlaya, insanların yaşamadığı yerlere düşüyor. Bazı uzmanlar bu yaşananların İsrail istihbaratının planları olduğu iddiasını ileri sürüyorlar (bkz.: örn., Erkan Ertosun. İsrail ve Filistin’de güvenlik ikilemi nereye kadar? / “Zaman”, 14 Temmuz 2014).

Bu bağlamda üç İsrailli çocuğun kaçırılması ve katledilmesinin arkasında istihbarat birimlerinin durduğunu söylüyorlar. Örneğin, Hamas’ın dahilinde istihbarat kuruluşlarının yeterince ajanının olduğunu yazıyorlar (bkz.: önceki kaynağa).

Bir çatışma hakkında çok görüş belirtmek mümkündür. Ancak gerçeklik birdir; Filistinliler katlediliyor, onların topraklarında savaş bitmiyor ve hiçbir siyasi mesele çözüm bulmuyor. Örneğin, bugüne kadar bağımsız Filistin devleti tam anlamıyla yaratılamamıştır.

Üstelik, 1990’lı yılların ikinci yarısında İsrail, Filistin topraklarında duvar örerek ve oraya Yahudileri yerleştirerek, aslında bu ülkeyi ikiye böldü. Artık bütün Filistin toprağından sadece teoride konuşmak mümkündür. Oysa, 1993 yılında Oslo’da Filistin’de bağımsız devlet kurulması ile ilgili “yol haritası”nın tertip edilmesinde İsrail de yer almıştı (bkz.: önceki kaynağa).

Radikal Gruplar ve Büyük Devletler: Jeopolitik Dinamiğin Yeni Parametreleri

Bugün İsrail-Filistin ilişkilerinde yaşananlara bu olgular açısından bakınca hangi manzara görünüyor? Aslında, buraya bir hususu da eklemek gerekir. Ortadoğu çapında yaşanan jeopolitik olaylar söz konusudur. Öncelikle Irak, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve İran faktörleri öngörülüyor. Irak’ta terör saçıp savuruyor. “Irak ve Şam İslam Devleti” (IŞİD) İsrail’i saldırılarla tehdit ediyor. Aslında onlar Suriye ve Irak’ın bir bölümünü kapsayan devlet kurmaya doğru gidiyorlar. Bu devlete “Hilafet” diyorlar.

İsrail yeni terör dalgasının Gazze’den kaynaklanacağından endişe ederek önlemler almış. Yani IŞİD ve “El-Kaide” bu bölgeden İsrail’e silahlı adamlarını sızdırabilir. Herhalde, Ortadoğu’da yeni radikal ve acımasız bir grubun belirmesinden Tel Aviv rahatsızdır.

İsrail; Suudi Arabistan, Katar, Mısır ve İran’ın bölgesel liderlik uğrundaki mücadelesine duyarsız kalmıyor. Şimdi bölgede “Sünni şeridi” ve “Şii-Alevi kavisi”nin ortaya çıkabileceği hakkında fikirler dolaşıyor (bkz.: örn., Петр Львов. Gösterilen makalesi). “Şii-Alevi kavisi”, İran, Irak, Suriye, Güney Lübnan, Bahreyn ve Suudi Arabistan’ın doğu eyaletlerini kapsar. Böyle bir gücün oluşmasına İsrail’in tutumu nasıl olurdu? Cevap bizce açıktır. Dolayısıyla Tel Aviv’in sakin dayanmayacağı da sır değil.

Görünen o ki, İsrail’in Hamas’a darbeler indirmesinin arkasında bütün bölgede yaşanan jeopolitik süreçlerin etkisi vardır. Artık sayısı 1000`i geçmiş silahlı gruplar belli süreden sonra İsrail’e karşı savaşabilir. Bunu anlamak mümkündür. Fakat Tel Aviv’in, genellikle, Gazze’yi ateşe tutması anlaşılır değildir. Bu tür eylemler sonucunda çocuklar, yaşlılar, kadınlar helak olurlar. Binlerce insan sakat olur. Bu insani felakete ise uluslararası kamuoyu duyarsız kalıyor.

ABD sözde kınayıcı görüşler bildiriyor, ancak sorunun önlemek için adım atmıyor. Avrupa Birliği de yaklaşık aynı konumdadır. AB daha çok Ukrayna, Çin ve Latin Amerika ülkeleri ile ilgileniyor. Müslüman devletlerden hiçbiri ise İsrail’e karşı durabilecek halde değildir. Türkiye’nin bir zamanlar tuttuğu sert tutumu büyük Müslüman ülkelerden hiçbiri gerçek surette desteklemedi.

Öyle anlaşılıyor ki, Filistinliler aslında savunmasızlar. Onları yeni şartlarını kabul ettirinceye kadar vuracaklar. Yine masum Müslümanların kanı akacak. Bunun sonucunun nasıl olacağını söylemek zordur. Fakat sorunun çözülmeyeceği açıktır. Ortadoğu’nun jeopolitik manzarası da belirsiz olarak kalacaktır.

Bütün bunlar İsrail-Filistin çatışmasının sinyalleri arkasında büyük ölçüde tehlikeli olan bir amilin durduğuna işaret ediyor. Anlaşılan, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplar üzerinde nüfuz mücadelesi yeni seviyeye gelmektedir. Artık birkaç zamandır ki, IŞİD, “El-Nusra cephesi”, “El-Kaide” ve diğer kurumların çeşitli ülkeler tarafından yaratıldığı hakkında bilgiler yayılıyor. Örneğin, bir takım batılı analist düşünüyor ki, IŞİD`i CİA ve NATO yaratmıştır (bkz.: William Engdahl. ISIS in Iraq stinks of CIA/NATO “dirty war’ op / “RT”, 24 Haziran 2014) .

Bu dalga, elbette, bölgeye yeni şiddet getirebilir. Biraz sonra Suudi Arabistan, İran, Türkiye, Katar, Mısır ve diğer ülkelerde radikal grupların etkinliği gözlenebilir. Eğer bu senaryo doğruysa, Ortadoğu’da jeopolitik mücadelenin de yeni içerik arz edebileceğini dışlamak olmaz.

Bu bağlamda Mısır’ın ateşkes önerisine İsrail ve “Hamas”ın tutumu ilginçtir. Tel Aviv, Kahire’nin teklifini kabul etti. Hamas ise şimdilik kesin görüş bildirmedi. Bu örgütün Gazze’deki kanadı, Mısır’ın teşebbüsünden hoşnutsuzluk ifade etti – onlara göre tam ve kapsamlı bir anlaşmanın elde olunması gerekir. Fakat Hamas, İsrail topraklarına binden fazla füze atmasına rağmen, bir kişiyi bile öldüremiyor. İsrail ise en az 197 Filistinliyi öldürdü (bkz.: ХАМАС пока не сформулировал ответ на мирную инициативу Египта / “РИА Новости”, 15 Temmuz 2014). Bu tür farklılıkların mevcut olduğu ortamda Hamas hangi şartı ortaya koyabilir?

Şu sonuca varılıyor ki, bu süreçlerin arkasında başka güçler duruyor. Onlar bölgede gerginliğin azaltılmasına sıcak bakmıyorlar. Bu durumda Ortadoğu’nun jeopolitik kaderi çok büyük soru işaretleri uyandırmaktadır. Masum insanlar ise ne yazık ki katlediliyor…

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.