2014 AFGAN KRİZİ: BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜVENLİĞE TEHDİTLER

upa-admin 22 Ağustos 2014 1.814 Okunma 2014 AFGAN KRİZİ: BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜVENLİĞE TEHDİTLER için yorumlar kapalı
2014 AFGAN KRİZİ: BÖLGESEL VE KÜRESEL GÜVENLİĞE TEHDİTLER

Afganistan’da Başkanlık seçimleri gergin bir durum yarattı. Daha çok oy alan Eşref Gani ve Abdullah Abdullah birbirlerini sahtekarlıkla itham ediyorlar. Oluşan bu duruma NATO ve ABD müdahale etti. Ancak bu da ihtilafları gideremiyor. Öte yandan, isyancılarla hükümet güçleri arasında savaş son günlerde daha da keskinleşti. Afganistan ordusunun kayıpları çoğaldı. Uzmanlar ülkede ciddi bir siyasi krizin oluştuğunu vurguluyorlar. Bunun çevre bölgelere de sıçrayabileceği tahminleri veriliyor. Örneğin, Orta Asya’da yeni bir jeopolitik gerginliğin meydana çıkması bekleniyor. Bu durumun bölgesel ve küresel güvenliğe nasıl etki edebileceği üzerinde düşünmeye ihtiyaç duyulmuştur.

“Afganistan’ın Yaz Krizi”: Siyasi İhtilaflar Derinleşiyor

NATO’nun Afganistan’da bulunan askeri güçlerinin büyük bir kısmı bu yıl ülkeyi terk etmeye hazırlanıyor. Uzmanların görüşlerine göre, orada ABD’nin sınırlı sayıda askerleri kalacak. Fakat şimdilik bu alanda net bir bilgi yoktur. NATO’nun bu ülkeyi terk etmesine komşu ülkeler ve büyük devletler çok hassasiyetle yaklaşıyor. Afganistan’da yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra ise mesele daha da güncel hale gelmiştir. Uzmanlar bunu bir takım iç ve dış etkenlerle anlatıyorlar.

Her şeyden önce, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu yılın Nisan ayında başlayıp, Haziran’da sona ermesi ilginçtir. Çünkü bu tür gelişmelerin arkasında ülkenin siyasi ortamı için tipik olan çelişkiler durur. Uzmanlar oluşmuş duruma mecazi şekilde “Afganistan’ın yaz krizi” diyor (bkz.: Екатерина Степанова. Политический кризис в Афганистане и его значение для России / “Российский совет по международным делам”, 25 Temmuz 2014).

Cumhurbaşkanlığı seçimi iç ihtilafların keskinleşmesi aşamasına denk geldi. Çatışma giderek daha büyük ölçekte isyancılarla Afgan silahlı kuvvetleri arasında çatışmalara dönüşür. Ülkenin güvenlik birimlerinin kaybı artıyor. 2013 yılında silahlı çatışma sayısı % 15-20 oranında yükselmiştir. Şu anda Afganistan terörizm etkinliği seviyesine göre Irak ve Pakistan’la birlikte ilk üçlüğü oluşturur. Terörizme ilişkin global veritabanı (Global Terrorism Database) verilerine göre, dünyada yaşanan saldırıların yarıdan fazlası ve ölenlerin % 58`i işte bu devletlerin payına düşüyor.

Durumun bu derecede yoğun olmasının en kötü özelliklerinden biri şudur ki, 2014 yılından sonra çatışan taraflardan herhangi birinin büyük askeri üstünlük kazanması veya barışın sağlanması ihtimali çok azdır. Ümitler, merkezi Afganistan yönetiminin isyancılara karşı daha etkin mücadelesine ve devlet yapısının güçlenmesine bağlıdır. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları ile ilgili ülkede Haziran-Temmuz aylarında oluşan durum, uzmanları biraz tedbirli tahminler vermeye sevketti. Çünkü, birincisi, belirsizliğin bu şekilde devam etmesi Afganistan’ın gelecek siyasi ortamında risk olacağının habercisidir. İkincisi, orada faaliyet gösteren siyasi güçlerin bu amilden yararlanabileceği ihtimalini dışlamak olmaz.

Diğer taraftan da seçimin sonuçlarının hesaplanması ek sorunlar meydana çıkardı. 5 Nisan`da yapılan birinci turda eski Dışişleri Bakanı Abdullah Abdullah % 41,8 oranında oy toplamakla yarışa öncülük ediyordu. Hatırlatalım ki, A. Abdullah etnik olarak Tacik`tir. İkinci sırayı % 31 oyla ülkenin eski Maliye Bakanı, Puştun Eşref Gani Ahmadzai almıştı. İnsanlarda ülkede durumun istikrara kavuşacağına ve siyasi güçlerin uzlaşma elde edeceğine dair belli umutlar oluşmuştu. Ancak 14 Haziran`da yapılan  ikinci tur tüm umutları altüst etti.

7 Temmuz`da ikinci turun sonuçlarının ilk duyurusu gözlemcileri ve uzmanları aslında şoka soktu. Bu defa E. Gani % 56,4 oranında oy alarak birinci sıraya çıkmıştı. A. Abdullah ise % 43,6 oranında oyla ikinci sırada kaldı. Yitiren taraf hemen ülkede siyasi durumu gerginleştirdi. A. Abdullah seçime hile karıştırıldığını söyledi. Onun taraftarları sokağa çıktı. Onlar, ek olarak 2 milyon oy pusulasının gizlice kutulara atıldığını iddia ediyorlar. A. Abdullah, kendi temsilcilerini gözlemciler arasından çıkardı ve paralel hükümet kurmaya hazır olduğunu bildirdi.

Aslında, Afganistan için seçim sahteliği tipik bir durumdur. 2009 yılında da benzer olay yaşanmıştı. O zaman da sahtekarlığın kurbanı A. Abdullah olmuştu. Şimdiki durumda da herhangi nedenlerden oy pusulalarının sayısı 1 milyon arttı. Köylerde E. Gani`ye oy verenlerin sayısı ise 10 kat yükseldi. Bu garip bir durumdur…

Ortadoğu Senaryosu veya Etnik-Dini Çatışmanın Afgan Modeli?

Sürecin sonuçlarının esasen eyaletler tarafından belirlenmesi Afganistan’da siyasi mücadelenin içeriği ve seçim kültürünün seviyesinin göstergesidir. Bu, halen bu ülkede etnik ve dini faktörün siyasi yapılanmayı ciddi ölçüde etkilediğini belirtiyor. İşin en tehlikeli yanlarından biri de işte bundan ibarettir. Uzmanlara göre, bu özellik Afganistan’ı Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi, amansız dini ve etnik çatışmalara sürükleyebilir. Bunun ilk belirtileri artık Abdullah-Gani çatışmasında kendini gösteriyor. Tesadüfi değil ki, E. Gani durumdan çıkış yolu olarak Özbeklerin lideri Raşit Dostum`la koalisyona gitmeye hazır olduğunu söyledi.

Bununla da Afganistan’da siyasi bağlamda Taciklere karşı Puştun-Özbek gruplaşması oluşabilir. Böyle bir durum Afganistan’da siyasi krizi giderecek mi? Deney gösteriyor ki, genellikle ihtilaflar ve silahlı çekişmeler daha da keskinleşir. Mısır, Suriye, Irak buna uygulamalı örnektir. O halde Cumhurbaşkanlığı seçiminin Afganistan’ı da iç çatışmalar düzlemine atabileceğini tahmin edebilirsiniz.

Uzmanlar bunları Afgan siyasi düzleminde ciddi parçalanmaların başlangıcı olarak değerlendiriyorlar. Oldukça tehlikeli olan bu gidişattan çıkış yoluna şimdilik rastlanmadı. Uzmanlar düşünüyorlar ki, Afganistan’da ilk kez iktidarın yasal olarak değiştirilmesi süreci başarılı olmadı. Bunun yerine, bölgesel ve küresel jeopolitik gelişmelerin yarattığı bir takım tehlikelerin Afganistan’da ve çevre coğrafyalarda daha büyük belirsizlikler yaratabileceği tahmin ediliyor. Bu bağlamda bir takım hususları vurgulamak isteriz.

İngiltere’nin Afganistan’daki Büyükelçiliği’nin stratejik konularda eski müdürü Steven Jeremy, “2014 yılından sonra uluslararası güvenlik sistemini güçlü siyasi kasırga”nın saracağını öngörüyor. O, uzmanlar arasında hüküm süren geleneksel terör tehlikesini temel faktör saymıyor. Düşünüyor ki, uluslararası güvenliği küresel ekonominin krizi, enerji güvenliğinin belirsizliği ve iklim değişikliği meselesi ciddi şekilde etkileyecektir (bkz.: Стивен Джерми. Грянет ли настоящий шторм? / “Российский совет по международным делам”, 10 Eylül 2013).

Afganistan sorununa bu açıdan bakıldığında, terörizm ve uyuşturucu ticaretinden ziyade, iktisadi ve enerji sorunlarının güncelleşeceğini düşünebiliriz. Fakat bazı uzmanlar bu görüşü kabul etmiyorlar. Rus analist Yekaterina Stepanova`nın kanaatine göre, bölge için en büyük tehlike terörizm değil, uyuşturucunun yasadışı hacmi olabilir (bkz.: Екатерина Степанова. Политический кризис в Афганистане и его значение для России / “Российский совет по международным делам”, 25 Temmuz 2014).

Orta Asya ülkelerinin uzmanları da yaklaşık olarak bu görüştedirler. Özbekistan’ın “Bilgi Kafilesi” sivil toplum örgütünün direktörü Farhod Tolipov düşünüyor ki, radikal dini ideolojiye sahip terör grupları ile birlikte uyuşturucu ticareti bölgeye ciddi tehlike oluşturuyor. Ancak bu sorunun üstesinden nasıl gelmek gerektiğini bölge devletlerinin hiçbiri net olarak bilmiyor. Ayrıca Özbekistan, çok-taraflı uluslararası işbirliği formatından ikili ilişkilere geçmekle kendisinin bölge çapında etki gücünü azalttı.

Kazakistan’ın önerdiği Orta Asya Devletleri Birliği fikri etkili olabilirdi, fakat ondan öznel nedenlerden vazgeçildi. Böylece, Afganistan’dan olası tehlikenin önlenmesi ile ilgili Orta Asya devletlerinde somut uygulama yok. Böyle ise, daha genel ölçekte entegrasyonu öngören kurumlar (örneğin, Şanghay İşbirliği Örgütü, BRİCS, BDT, CSTO vb.) bu yönde ne derecede verimli çalışabilir? Uzmanın bu sorusu bu konuda bir paradoksun varlığını doğruluyor.

Tüm bunların fonunda büyük devletlerin her biri bölgede kendi çıkarına uygun hareket ediyor. ABD, Rusya ve Çin açık veya gizli olarak farklı programlar izliyorlar. Sonuçta, büyük devletlerin Orta Asya’nın güvenliği ile ilgili ortak konumlarının olmadığını görüyoruz. Bu durum Afganistan’daki mevcut belirsizliğin sadece onun coğrafyası ile sınırlanmayacağını gösteriyor. Bu bölgede beklenmedik olayların vuku bulması mümkündür. Belki de Orta Asya için “Ortadoğu senaryosu” hazırlanıyor?

Newtimes.az

Comments are closed.