PUTİN’İN TÜRKİYE ZİYARETİ: ZİYARET ÖNCESİ KONUŞULANLAR

upa-admin 25 Kasım 2014 2.882 Okunma 3
PUTİN’İN TÜRKİYE ZİYARETİ: ZİYARET ÖNCESİ KONUŞULANLAR

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin, Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) 5. Toplantısı için 1 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye’ye gelecek.[1] Toplantı içeriği, kulislerden öncelik sırasına göre sızdığına göre ekonomik ağırlıklı olup, diğer ele alınacak konular arasında Kırım sorunu, Suriye’nin durumu ve Kıbrıs Sorunu yer alacaktır. Ziyaret öncesinde bu konuların ana temelde ele alınacağı ve bölgesel ve küresel konularda ilişkileri tazelemeye yönelik atılımlar yapılacağı düşüncesi hakim. Türkiye ile Rusya arasındaki en belirgin görüş ayrılıkları ise Beşar Esad yönetimindeki Suriye rejimi, Kırım’ın Rusya tarafından tek yönlü olarak ilhakı ve Kıbrıs konusundaki görüş ayrılıkları olarak öne çıkıyor.

Ukrayna krizinde Türkiye net bir şekilde Rusya’nın Kırım politikasını eleştirmiş olup, Rusya’ya bağlı Kırım yönetimini tanımadığını kesin bir dille belirtmiştir. Karadeniz’deki bu jeopolitik denge değişimi, bu denize kıyısı olan Türkiye’yi rahatsız etmiştir. Kırım’daki Tatarların geleceği ve Ukrayna-Türkiye arasındaki iyi ilişkiler, enerji güvenliği ve diğer sosyo-kültürel durumlar yüzünden Türkiye’nin muhalif tavrı şekillenmiştir.[2] Ancak Türkiye’nin bu karşıt duruşu zayıf bir söylemin ötesine geçmemiş ve asla somut bir politikaya dönüşmemiştir. Bu anlamda Türkiye’nin duruşunu Rusya karşıtı algılamamak gerekir.

Kırım’ı daha iyi anlamak için, aslında 2008’de yaşanan Gürcistan-Rusya Savaşı iyi bir örnek teşkil edebilir. Sovyetler çöktükten sonra jeopolitik dengesi bozulmuş olan Rus yönetimi ve merkez komiteleri, Boris Yeltsin’den sonra Putin’in iktidara gelmesi ile, “arka bahçe” olarak nitelendirilen eski Sovyet Cumhuriyetleri üzerinde -öncelik sırasına göre düşünürsek- güvenlik ve ekonomik baskılarını arttırmaya başlamıştır. Batı yanlısı tutumu ile bilinen Mihail Saakaşvili yönetiminin Gürcistan politikaları, Abhazya-Osetya sıkıntısı ve Gürcü Ordusu’nun bölgeye müdahele etmesi ile, Rusya ültimatomları bırakarak, askeri kuvvetleri ile bu bölgeleri işgal etmiş ve Gürcü yönetimine kesin ve net bir dille cevap vermiştir. Konunun en can alıcı noktası burada belirlenmektedir; Gül Devrimi ile başa gelen yönetim, etkisini ABD ve Avrupa Birliği desteği ile sürdürmekteydi. Rus yönetiminin savaş öncesi açıklamaları ve dünyaya verdiği mesajlar da bunu haber vermekteydi.[3]

Batı ülkeleri, Rusya’nın aslında bir bakıma “blöf” yaptığını düşünerek, bu ülkenin ekonomik ve siyasi yaptırımlar haricinde askeri olarak Abhazya ve Güney Osetya bölgelerine gireceğine ihtimal vermediler. Sonuç olarak, Rusya bu tahminleri boşa çıkarmış ve Gürcistan’a müdahale etmiştir. Burada düşündürücü olan konu ise; AB-ABD bloğunun, Gürcistan örneğinde kısa bir süre önce yaşanan bu politikayı Ukrayna üzerinde denemeye devam etmesi ve olaylar sonucunda Kırım’ın Rusya’nın kontrolüne geçmesidir.

Güney Kafkasya, Rusya için çok önemlidir ama asıl Ukrayna, Rusya’nın ekonomik olarak nefes arterlerinden birisini oluşturmaktadır. Rus ekonomisinin ağırlıklı olarak enerjiye dayanması, en büyük boru hatlarının Ukrayna ve Belarus bölgelerinden geçmesi, Rusya’nın bu bölgelere direk müdahalesi ile sonuçlanmıştır. Kırım’ın ilhakı sürecinden sonra, AB bloğu ve müttefiklerin Rusya karşısındaki hamlesi ise ekonomik yaptırımlar ile sınırlı kalmıştır. Bu yaptırımlar, Rusya’nın canını yakmakta ama şimdilik yıkamamaktadır. Yine de belirtilmelidir ki; Rus hükümeti, -her ne kadar yaptırımlar konusundaki tavrı çok da keskin olmasa da- yaşanan süreç ve dünya pazarındaki hampetrol fiyatlarındaki düşmeler nedeniyle ekonomik olarak derinden etkilenmektedir. ABD ve AB, Eylül ayında yeni yaptırımlar ile Rusya’ya yönelik ekonomi politikasını gittikçe sertleştireceğini duyurmuştur. Avrupa Konseyi Dönem Başkanı Herman Van Rompuy, yaptırım listesi hakkında verdiği demeçte; “AB, alandaki duruma göre üzerinde anlaşılan yaptırımları tümden ya da kısmen olarak özden geçirmeye hazırdır” sözlerini kullanmıştır.[4] Bu Kasım ayında ise, Rusya Federasyonu Maliye Bakanı Anton Siluanov, Rusya’nın ekonomik yaptırımlar ve düşen petrol fiyatları yüzünden 100 milyar dolardan fazla kayba uğrayabileceğini dile getirmiştir. Petrol fiyatlarındaki bu düşüş, son üç ay içerisinde Rus Rublesi’nin ABD Doları karşısında % 23 oranında değer kaybetmesiyle sonuçlanmıştır.[5] Rus ekonomisi, büyük oranda enerji gelirinden oluştuğu için, petrol fiyatlarının düşmesiyle alacağını pozisyon ve yapacağı ekonomik manevralar merak konusu olmaktadır.

Türkiye, bu durumda Rusya için artık bir nevi hayatı önem arz etmeye başlamıştır. Çünkü enerji anlamında Türkiye’nin bir numaralı partneri Rusya’dır. Bir bakıma Putin’in, Türk hükümeti ile ticareti 100 milyar dolar ve üzeri rakamlara daha erken ulaştırmak istemesinin en büyük sebebi de budur. Geçmiş yıllarda da bu rakam üzerinden ticaret hacmi hesaplanmaya çalışılmıştır. Son olaylardan sonra Rusya’nın daha istekli olmasıysa, Türk enerji pazarıyla biraz da olsa nefes almak istemesindendir. Türkiye, Rusya ile enerji fiyatı pazarlığı konusunda sistemli politikalar geliştirebilirse, geçmiş yıllara nazaran daha kârlı anlaşmalar yapabilir. Kazan-Kazan (Win-Win) sistemiyle ilerleyen Rus-Türk ekonomik ilişkileri, geleneksel olarak Rusya ağırlıklı kazanç üzerinden götürülse de, bu fırsat ile terazinin kantarı daha yakın bir dengeye erişebilir. Bunun yanında, AB’nin Rusya eksenli uyguladığı bir diğer ekonomik yaptırım da tarım konusunda olduğu için, Türk tarım sektöründe üreticinin yüzü geçmiş yıllara nazaran daha fazla gülebilir.

Ortadoğu bağlamında ise, Suriye konusu her ne kadar hasıraltı edilmiş gibi gözükse de, Beşar Esad konusunda kesin ve net denilebilecek ayrıklar hala mevcuttur. Türk yönetimi, kesinlikle Esad rejiminin çözülmesini düşünürken, Rusya’nın Özgür Suriye Ordusu ve benzeri oluşum ve örgütleri desteklemediği ve Esad konusunda daha ılımlı düşündüğü söylenebilir. IŞİD konusunda ise, her iki ülke de ortak paydada buluşmuş gözüküyor. Sonuç olarak, Türk-Rus ilişkileri yeni bir döneme giriyor. Görünen odur ki; görüşmelerde birinci sırayı ağırlıklı olarak ekonomik menfaatler alacaktır.

Saltuk Buğra BOZKURT

 

KAYNAKLAR

[1] “Putin to pay working visit to Turkey on December 1”, Erişim Tarihi: 25.11.2014, Kaynak: http://en.itar-tass.com/russia/761487.

[2] “Turkey’s Muted Reaction to the Crimean Crisis”, Erişim Tarihi: 24.11.2014, Kaynak: http://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/view/turkeys-muted-reaction-to-the-crimean-crisis.

[3] “The Five-Day War / Managing Moscow After the Georgia Crisis”, Erişim Tarihi: 24.11.2014, Kaynak: http://www.foreignaffairs.com/articles/64602/charles-king/the-five-day-war.

[4] “Rusya’ya yaptırımlar başlıyor”, Erişim Tarihi: 25.11.2014, Kaynak: http://www.dw.de/rusyaya-yapt%C4%B1r%C4%B1mlar-ba%C5%9Fl%C4%B1yor/a-17915127.

[5] “Sanctions, Falling Oil Pricess Costing Russia Billions”, Erişim Tarihi: 25.11.2014, Kaynak: http://www.voanews.com/content/russia-to-lose-billions-over-sanctions-falling-oil-prices/2531878.html.

3 Comments »

  1. Aleksandr IV 26 Kasım 2014 at 06:50 - Reply

    En hızlı nasıl reddedebilirim bir hikaye. Bu Rusya tanıttı asker суверенную Gürcistan, 2008, Gürcistan saldırdı toprakları kontrol altında uluslararası barış gücü

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.