İSRAİL’DE 17 MART PARLAMENTO SEÇİMLERİ: OLASI SONUÇLAR VE ETKİLERİ

upa-admin 16 Mart 2015 1.948 Okunma 0
İSRAİL’DE 17 MART PARLAMENTO SEÇİMLERİ: OLASI SONUÇLAR VE ETKİLERİ

17 Mart 2015’te İsrail’de yapılacak parlamento seçimlerinde, Tzipi Livni-Isaac Herzog ikilisinin (Zionist Union) başı çekmesi ve başka birkaç partiyle birleşerek liberal-sol koalisyonun iktidara gelmesi bekleniyor. İsrail’de yapılacak bu parlamento seçimleri diğer konuların yanı sıra, aşağıda belirtilen iki faktör sebebiyle dikkat çekiyor:

1. İsrail-Ermenistan İlişkilerini Etkileme Olasılığı

Geçen süre zarfında İsrail’de Netanyahu’nun liderliğindeki hükümetin Ermenistan ve Ermeni lobisi ile ilişkileri soğuk olmuştur. Ermenilere karşı bu yaklaşımı, aslında Yahudilerin sağ milliyetçi kesimine özgüdür. Bunun temel nedenlerinden biri, tarihsel olarak, bu bölgede yaşayan Ermenilerin Filistin Kurtuluş hareketine destek olmaları ve onların Araplarla birlikte İsrail’e karşı mücadele etmeleridir.

Ermenilere karşı mevcut iktidarın tutumu, geçenlerde Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbandyan’ın İsrail’e son ziyareti sırasında da bariz şekildeydi. Sefer sırasında Nalbandyan’ı ne Netanyahu, ne de hükümetin başka bir üyesi kabul etti. Nalbandyan, sadece İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin ile görüşebildi. Belirtmeliyiz ki, İsrail Cumhurbaşkanı BM’deki son konuşmasında Hocalı faciasına değinmiş olsa da, başkan olmadan önce “Ermeni soykırımı”nın İsrail tarafından tanınmasının en ateşli savunucularından olmuştur. Bu konumundan, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra geri çekilmiş ve bu konuya değinmemiştir. Türkiye ile ilişkilerin yeniden gerginleşmesi durumunda, Rivlin veya diğer İsrailli siyasetçilerin bu meseleye yeniden dönmesi tahmin edilebilir.

Onu da eklemek gerekir ki, Rivlin sağcı Netanyahu’nun mensup olduğu Likud partisinin üyesidir. Bu sebeple, onun Ermeni meselesine yaklaşımı sağcı politikacılar arasında istisnadır. Bu ise, bir anlamda Rivlin’in ABD ile daha iyi ilişkilerinin olmasıyla açıklanabilir.

Yahudilerin sağ-milliyetçi siyasi gruplarından farklı olarak, liberal-sol siyasi çevreler Araplarla daha yumuşak ilişkileri ile seçildikleri gibi, Ermenilere de daha sıcak yaklaşırlar. Dolayısıyla Tzipi Livni-Isaac Herzog ikilisi iktidara gelirse, “Ermeni soykırımı”nın daha çok gündeme getirileceği ve Ermenistan’la ilişkilerin iyileştirilmesine çalışılacağı tahmin edilebilir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, İsrail’deki liberal-sol kanat, ABD’deki aynı siyasi kesimle yoğun ilişkidedir. Onlar neredeyse aynı bilgi mekanındadırlar. Gündemlerindeki tartışma konuları, söylem ve değerleri de aynıdır. Yani ABD’deki liberal-sol siyasi kanadın Ermenilere olumlu yaklaşımı, diğer Batı ülkelerinde (ve İsrail’deki) aynı görüşteki siyasilerin “Ermeni meselesine” yaklaşımına etki göstermektedir. Örneğin, son aylarda birkaç kez İsrail basınında Azerbaycan hakkında “insan hakları ve demokrasi” ve Ermeni meselesine dair esasen ABD medyasında seslendirilen fikirlere benzer eleştiriler yayınlandı. Bu, Azerbaycan’da anlaşılmazlıkla karşılansa da, belirtilmelidir ki, bu gazeteler ABD’nin liberal-sol basını ile eşzamanlı olarak, Netanyahu’nun eleştirilip, düşürülmesi için sistemli şekilde çalışmaktadır.

2. ABD-İran İlişkilerinin Normalleşmesine Etkisi

Obama yönetimi, ilk dönemlerde kamuoyuna kapalı, 2014 yılından itibaren ise açık şekilde (Фуад Чырагов, “Проект Иран”: почему Вашингтон будет договариваться с Тегераном / 1 news.az, 03.03.2014) Tahran’ın nükleer programı çerçevesinde başlanan diplomatik temaslar aracılığıyla, İran’la ilişkileri normalleştirmeye çalışmıştır.

Netanyahu hükümeti, geçen süre zarfında ABD-İran ilişkilerinin normalleştirilmesinin önündeki en büyük engel olmuştur. Netanyahu, İran’la nükleer görüşmelerinin yapıldığı dönemde çok aktif şekilde bu süreci engellemeye çalışmış, bu amaçla BM Genel Meclisi’nde ve son olarak 3 Mart’taki ABD Kongresi’nde skandalvari konuşmalar yapmıştır. Bu nedenle, 17 Mart seçimleri ABD yönetimi için İran’la ilişkileri normalleştirme yönündeki en büyük engellerden birinin ortadan kaldırılması açısından hem büyük bir fırsat, hem de bir sınavdır. İşte bu nedenle, Obama yönetimi Netanyahu’nun parlamento seçimlerinde galip olmaması için büyük kaynak seferber etmiştir. Basındaki bilgilere göre, hatta bu amaçla Obama, kendi seçim strateji uzmanlarını Netanyahu’nun rakiplerine yardım etmek üzere seferber etmiştir.

Dolayısıyla, Netanyahu seçimlerde kaybedeceği takdirde, Obama yönetiminin İran’la ilişkileri normalleştirmesinin önündeki en büyük engel ortadan kaldırılacaktır. İlginçtir ki, İsrail’de seçimler yaklaştıkça, dünya basınında İran’a karşı ABD ve BM’nin bütün yaptırımlarının ortadan kaldırılacağı haberleri arttı.

Halihazırda İsrail ve ABD’de İsrail lobisi genelinde cereyan eden siyasi süreçlerin analizi ve ilk değerlendirmeler onu demeye esas verir ki, Netanyahu 17 Mart’ta yapılacak seçimlerde tek başına hükümet kurmak için yeterli oy toplayamayacaktır. Bu kez, diğer partilerle koalisyon kurması da daha zor olacaktır.

İran’ın nükleer programı meselesi sadece ABD-İsrail ilişkilerinin temel siyasi konusu değildir. Bu, ayrıca İsrail’de iç siyasi süreçlerin de temel konusudur. Netanyahu’nun 3 Mart’ta Kongre’deki konuşması, aslında yaklaşan İsrail parlamento seçimleri için seçim kampanyası eylemi olarak da düşünülebilir.

İsrail ve dünyada, özellikle ABD’deki Yahudi lobisi kapsamında, son zamanlarda cereyan eden sosyal, siyasal, ideolojik ve demografik süreçler, 17 Mart seçimlerine ve bütünüyle İsrail’deki gelecek tüm siyasi süreçlere etki gösterecektir. Son zamanlarda Batı’nın bütününde İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği şiddet eylemleri geniş protestolara neden olmuş, bu devletin imajını zayıflatmış ve ona karşı baskıları artırmıştır. Bu nedenle, artık İsrail toplumu bu tür eleştirilerin ve kötü imajın giderilmesi için bazı tavizlere (“two states solution”) gitmenin zorunluluğunu kabul etmeye başlamıştır. İsrail toplumu, artık sonsuz savaş ortamında yaşamaktan bıkmıştır. Güvenlik ve dış politika konularına özel dikkat ve kaynakların ayrılması, ülkede ekonomik sorunları ve sosyal rahatsızlığı artırmıştır. Dolayısıyla, İsrail toplumu daha çok sosyal ve ekonomik meselelerden bahseden bir hükümet istemektedir.

Öte yandan, İsrail güvenlik sisteminin nüfuzlu simaları bile İsrail’in saldırgan siyaseti bırakması gerektiğini savunuyorlar. Örneğin, İsrail Mossad’ının ünlü eski liderlerinden Meir Dagan, Netanyahu’nun Kongre’deki konuşmasını çok ağır şekilde eleştirerek, onu takip eden günlerde Netanyahu’nun aleyhine İsrail’de büyük bir gösteri düzenledi. Geçen yıl İsrail ordusu ve istihbaratından yüze yakın emekli subay, açıkça Netanyahu’ya saldırgan siyasetten vazgeçip Araplarla anlaşmaya gitmenin zorunluluğunu bildirdi.

Belirtmek gerekir ki, Filistin sorununun çözülmesi halihazırda ABD’nin küresel milli çıkarları için tamamen yeni bir yüze bürünmektedir. ABD kamuoyunda ve nüfuzlu siyasi yorumcularda gittikçe beliren şu fikir var ki, dünyada -özellikle Müslüman dünyasında-, Amerika düşmanlığının en büyük kaynaklarından biri, Filistin sorunu ve İsrail’in bölgedeki davranışlarıdır. 2011 yılında Zbigniew Brzezinski, Aspen Center’daki konuşmasında; ABD’yle Çin arasında giderek derinleşen küresel rekabet ortamında, Müslüman dünyasının kimin tarafında yer alacağının, mücadelenin kaderini belirleyeceğini söyledi. Müslüman dünyasının ABD, yani Batı’nın yanında yer alması için ise, Filistin sorununun çözümü şarttır. Bu sorun, ABD’nin yakın müttefiki olan Müslüman ülkelerde bile Amerika düşmanlığının esas kaynağıdır.

Yukarıdaki hususlar göstermektedir ki, Netanyahu’nun 17 Mart seçimlerinde mağlup olması için her türlü koşul oluşmuştur. Son anketlerde, Herzog-Livni koalisyonu az farkla ileridedir. Ancak seçmenlerin 1/5’i halen kararsızdır. Bu grubun nihai kararı seçimlerde her sonuca yol açabilir. Deneyimler gösteriyor ki, bu seçmenlerin son kararını İsrail’e karşı olası terör tehlikesi de ciddi şekilde etkiler. Netanyahu’nun 1996 ve 2009 seçimlerindeki zaferinde de bu faktörün rolü büyük olmuştur. Şimdi de Netanyahu’nun seçimlerde galip olması, ancak herhangi bir saldırı veya başka bir beklenmedik güvenlik meselesinin ortaya çıkması durumunda mümkün olabilir. İlginçtir ki, İsrail basınında 13 Mart’ta Sinay’da İsrail’e karşı büyük bir terör eyleminin yapılacağına ilişkin haberler yayınlandı.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.