ABD’DE SİYASİ VE İDEOLOJİK FİKİR AYRILIKLARI

upa-admin 18 Mart 2015 1.867 Okunma 0
ABD’DE SİYASİ VE İDEOLOJİK FİKİR AYRILIKLARI

Hâlihazırda dünya tarihinin en ilginç, dinamik ve ilk bakışta kaotik görünen dönemlerinden birini yaşıyoruz. Dünyanın birbirinden coğrafi açıdan uzak noktalarındaki siyasi, ekonomik, sosyal süreçler ve sanayi ile ekonominin çeşitli alanlarındaki bilimsel teknoloji devriminden kaynaklanan nitelik değişiklikleri, ilk bakışta birbirinden bağımsız ve ayrık olaylar gibi görünse de, derinleşen küreselleşme ile aslında bu süreçlerin birbirine etkisi ve karşılıklı bağımlılığı artmaktadır.

İster dünyada, isterse ülkemizde uluslararası ilişkilerdeki gelişmeler, Soğuk Savaş paradigması ve eski önyargılarla genel bakış eşliğinde değerlendirilmeye çalışılıyor. Bu ise, süreçlerin oluş sebebini sadeleştirme girişimiyle sonuçlanır. Oysa Soğuk Savaş’tan sonra dünyadaki siyasi, ekonomik ve ideolojik süreçler önemli değişime veya dönüşüme maruz kalmıştır. Bu sebeple de, dünyada şu anda cereyan eden olayların ve devletler arasındaki ilişkilerin dinamikleri ve karakterinde nizam aramak zorlaşır ve bu, birçok durumda kaotik tesir yaratır.

2008 Yılı Ekonomik Krizinin Etkileri

2008 yılında başlayan ve halen devam eden, boyutları bakımından 1929-1933 yıllarındakiyle mukayese edilen ekonomik krizin, dünyanın siyasi ve ekonomik manzarasına nasıl etki ettiği konusunda şimdilik Nobel ödüllü iktisatçılar Stiglitz ve Krugman’ın fikirleri daha mantıklı görünüyor.

Stiglitz’e göre; Avrupa’da mevcut durum 1929-1933 yıllarındaki ekonomik krizinden sonraki 1930’lu yılları hatırlatıyor ve halen devam eden kriz, Fransa’daki Marine Le Pen gibi Avrupa’nın diğer ülkelerinde de sağ ve milliyetçi fikirlerin ve bütünüyle dünyada radikalizmin yükselişine yol açmaktadır.

Batı’da İdeolojik Fikir Ayrılıkları

Belirtmek gerekir ki, son zamanlarda özellikle Batı’da sağ, milliyetçi ve muhafazakâr güçlerle, liberal, sol güçler arasında fikir ayrılığı daha da derinleşmiştir. Bu fikir ayrılıkları ve mücadele, sadece farklı ülkelerin iç politikalarına değil, aynı zamanda çeşitli devletler arasında ilişkilere de büyük etki gösterir. Örneğin, ABD’de katı muhafazakârlar Obama’nın gizli Müslüman olduğunu iddia etmekle kalmaz, CIA Başkanı John Brennan’ı da Suudi Arabistan’daki görevi sırasında gizli şekilde İslam dinini kabul etmek gibi fantastik bir sebeple suçlar. Diğer sağcı radikaller ise, Obama’yı gizli komünist olmakla itham ediyorlar. Onlar, fantastik tezlerine, gençliğinde ABD Başkanı’nın ideolojik rol modelinin ünlü zenci komünist Frank Marshall Davis olduğunu ve sol fikirlerin etkisine maruz kaldığını gerekçe gösteriyorlar.

Geçtiğimiz Şubat ayında Kuzey Karolina’da 3 Müslüman öğrencinin dini sebeple öldürülmesinin ertesi günü, Teksas’taki bir Müslüman Merkezi yakıldı. ABD’deki bu facianın çok ilginç bir zamanlaması var. Zira 5 Şubat’taki konuşmasında Obama, son zamanlarda Ortadoğu’da olup bitenler sebebiyle İslam dininin suçlanmasının doğru olmadığını, bir zamanlar Haçlı Seferleri ve engizisyonlar sırasında Hz. İsa adına Hıristiyanların da büyük suçlar işlediğini bildirmişti. ABD’de muhafazakârların şiddetli tepkilerine neden olan bu konuşmadan bir gün sonra ise, Obama yönetimi yeni ulusal güvenlik stratejisini ilan etti. 29 sayfalık bu belgede, İslam kelimesi toplam iki yerde geçti. “İslam terörizmi” ve “İslam köktenciliği” ifadelerinin bu belgede tehdit olarak gösterilmemesi, sağcı ve aşırı muhafazakâr (Hıristiyan fundamentalist) siyasi grupların eleştirilerini daha da keskinleştirdi.

Bu bakımdan, Şubat ayında ABD’nin Ulusal Güvenlik Bakanlığı’nın (Department of Homeland Security) hazırladığı yeni terör raporu özel bir ilgi uyandırmaktadır. Basına açıklanan raporda gösterilir ki; ABD vatandaşlarının hayatı ve mülkiyeti için “ülkenin genelindeki çeşitli bireylerden oluşan aşırı sağcılardan gelen tehdit, ülke dışındaki çeşitli ‘İslami’ terörist örgütlerin tehdidinden geri kalmaz ve bazı durumlarda, bu tehdidin boyutları dış terör tehlikesinden bile daha büyüktür.” Federal İstihbarat Bürosu Başkan Yardımcısı’nın sözlerine göre ise, uzun yıllar ABD esas dikkatini dışarıdan gelen terör eylemlerine yoğunlaştırsa da, aslında ülke içinden kaynaklanan terör tehditleri de mevcuttur. Milli Güvenlik Bakanlığı’nın belirtilen raporu, mevcut muhalefetteki muhafazakârlara, dolayısıyla da Cumhuriyetçi Parti’ye yönelerek, ABD’de iki ideolojik grup arasındaki keskin mücadelenin göstergesi olmaktadır.

Obama yönetiminin ülke genelinde muhafazakârlar ve Cumhuriyetçilere karşı mücadelesinin en dikkat çekici yönlerinden biri, geçtiğimiz yılın sonunda Cumhuriyetçilerin Kongre seçimlerindeki zaferinden hemen sonra, Bush döneminde terörist olmakla itham edilen mahkûm ve esirlerin sorgulanmaları sırasında işkence ve insan haklarının geniş şekilde ihlali vakalarının basına sızdırılmasının artması oldu. Bu, bir kez daha Cumhuriyetçilerin gerici (“savaş yanlısı”) ve militarist imgesini güçlendirerek, onlara karşı yerel ve uluslararası eleştirilerin artmasına yol açtı. En önemlisi ise, böylece Cumhuriyetçilerin dış politika ve uluslararası meselelere, özellikle de İran’la ilişkilere engel olma girişimleri engellendi ve sert çıkma olanakları sınırlandırıldı.

Öyle ki, ABD’deki son seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin Kongre’de kontrolü ele geçirmesinden sonra, bazı siyasi yorumcular Obama’nın İran diplomasisinin önünde büyük engel oluşacağını ve önceki gibi bu doğrultuda istediği siyaseti götüremeyeceğini tahmin ediyorlardı.

Basına işkence vakalarının sızdırılmasından hemen sonra ise, Obama, Kongre’nin onayını almadan Küba ile diplomatik ilişkilerin tamirine karar verdi. 20 Ocak’taki Kongre konuşması sırasındaysa bildirdi ki, eğer Cumhuriyetçi Kongre İran’la ilişkilerin normalleşmesine engel olabilecek herhangi bir yaptırım kabul ederse, bu karar onun tarafından veto edilecektir.

ABD’de bu ideolojik çatışmanın dış politikaya en büyük etkilerinden biri; şüphesiz, geniş ve derin bağlarla bağlı olduğu İsrail’le ilişkilerin son zamanlarda tarihte eşi görülmemiş derecede gerginleşmesi olmuştur.

Din

İlginçtir ki, basındaki bilgilere göre Obama yönetiminin Küba ile diplomatik ilişkileri tamirinde Papa’nın aracılığı önemli rol oynamıştır. ABD Başkanı gibi Papa da, Fransa’daki Charlie Hebdo terör olayından sonra bu cinayetten dolayı İslam dinin suçlanmasının büyük yanlış olduğunu ve Charlie Hebdo karikatüristlerinin de yaşanan bombalı saldırıda suçlu olduklarını işaret etti. Birtakım konulardaki görüşleri sebebiyle Katolik Kilisesi içinde bazı ünlü kardinaller, mevcut Papa’ya karşı açıkça karşı çıkıyor. Yani, onu önceki Papalar gibi sadece aşırı sol (liberal) ateistler değil, muhafazakârlar ve Hıristiyan köktenciler de sevmiyor. Papa, Obama’nın Küba ile ilişkileri tamir sürecinde oynadığı rol ve diğer sosyal ve çevresel konulardaki görüşleri sebebiyle, Katolik Kilisesi’nin ABD’deki geleneksel Cumhuriyetçi müttefikleri ile düşman oldu. Hıristiyan köktencilerin en fazla itiraz ettiği noktalardan biri, Papa’nın dinlerarası diyalog yanlısı olması ve özellikle camide Müslümanlarla beraber ibadet etmesi olmuştu.

Aslına bakılırsa, 2015 yılının ilk günlerinde gerçekleşen Paris’teki terör saldırısı ve sonraki olaylar rastgele değil, Avrupa ve dünyada yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal, demografik ve ideolojik süreçlerin bir uzantısı şeklindedir. Rahatsız edici nokta, bu olayın Fransa’da, hatta bütünüyle Avrupa’da son zamanlarda sağ ve milliyetçi fikirlerin artma sürecini daha da hızlandırabileceği ihtimalidir.

Zira Fransa’daki son seçimlerde milliyetçilerin temsilcisi Marine Le Pen’in partisi, önceki yıllara kıyasla büyük bir başarı kazanmıştır. Son seçimden sonra birtakım Fransız gazeteleri M. Le Pen’in “artık Fransa’nın iktidarının tepesine” geldiğini yazdı. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de milliyetçi ve sağ partiler başarı kazanıyor. Buna son yıllarda bazı Avrupalı liderlerin çokkültürlülüğün bu ülkelerde sekteye uğradığını ilan etmesini de eklersek, aslında bu daha derin, uzun vadeli ve küresel çapta tehlikeli süreçlerin başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Fransa’daki terör eylemi ile ilgili ilginç bir gerçeği hatırlamak yerinde olacaktır. 2005 yılında Rusya’da yazar Yelena Çudinova’nın “Paris Meryem Ana Camii” (Мечеть Парижской Богоматери) adlı S. Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” ruhunda yazılmış romanı yayınlanıyor. Kitap, Rusya’da en çok okunanlardan olduktan sonra, 2009 yılında Fransa’da da tercüme edilerek yayımlandı. Fantastik roman olan bu eserde, 2048 yılı açıklanmıştır. Güya Fransa’da Müslümanların sayısı artmış, onlar iktidarı ele geçirerek belirtilen ünlü kiliseyi cami yapmış ve Fransızlar anavatanlarında azınlıkta kalmışlardır. Buna cevap olarak bir grup milliyetçi Fransız, ülkenin Müslüman iktidarına karşı terörist mücadele yoluna başvurmaktadırlar. Elbette geniş şekilde yayılan bu tip eserler, Avrupa ve Batı’da cereyan eden olayların tezahürü olmakla birlikte, bu alanda olan çelişkileri daha da alevlendirir.

Bu çelişkilerin yoğunluğu giderek daha da artmakta ve her geçen gün çeşitli şekillerde kendini göstermektedir. Örneğin, 19 Şubat’ta Washington’da Başkan Obama’nın da katıldığı “Ekstremizmle Mücadele” konulu uluslararası zirve sırasında, nüfuzlu solcu-sentrist “Atlantic” dergisinde büyük yankı doğuran galeyana getirici “IŞİD Aslında Ne İstiyor?” başlıklı geniş bir yazı yayınlandı. İlginçtir ki, sağcı değil, sol eğilimli dergide yayınlanan makale, bu konu etrafında geniş tartışmalara yol açtı ve seslendirilen fikirler etrafında kamuoyunu iki cepheye böldü. Belirtilen madde ile ilgili diğer ilginç nokta, onun Washington’daki zirve katılımcılarının, başta Obama olmak üzere hep bir ağızdan “IŞİD ve El Kaide gibi organizasyonların İslam dini ile hiçbir ilgisi olmadığını” beyan etmesi sırasında yayınlanması idi. Daha açıkça ifade edersek, bu madde, liberal sol güçlerden farklı olarak, muhafazakârların dinler arası diyaloğa engel olma girişimi idi.

Sonuç

IŞİD’in son zamanlarda gerçekleştirdiği ve büyük tepki doğuran terör eylemleri, aynı zamanda İslam dinine yönelik “Atlantic” dergisinin bahsi geçen makalesinde seslendirilen fikirlere benzer görüşler, sonuçlarını veriyor. Öyle ki, geçen ay ABD’de yapılan son anketlerde yorumu sorulanların artık % 57’si IŞİD’e karşı kara operasyonlarının yapılmasına destek verdi. Belirtmek gerekir ki, büyük ekonomi ve insan kayıplarına neden olan Afganistan ve Irak savaşlarından sonra, ABD kamuoyu, ülkenin yurtdışında herhangi bir askeri operasyona girmesinin kesinlikle karşısındaydı ve bu sebeple, bu anket son 10 yılda kamuoyundaki en büyük değişikliklerden birini gösteriyor. Obama da, aslında ABD kamuoyundaki “dünya işlerinin dışında kalma” iddiasıyla iktidara gelmişti.

Mesele şuradadır ki, yukarıda belirtilen çelişkileri birçok yorumcu, Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” prizmasından anlatmaya çalışıyor. Ancak sanıyoruz ki, Yale ve Stanford gibi köklü üniversitelerinin Profesörü ve Stratfor düşünce kuruluşunun uzmanı Jay Ogilvy’nin süreçleri değerlendirmesi daha da ilginçtir. Samuel Huntington’dan farklı olarak o, dünyayı medeniyetlere bölmez. Hem dünyayı, hem de somut olarak toplumları iki gruba böler: Modern dünyanın gelişme taleplerine kendini uyarlayabilen bireyler ve toplumlar ve bunu başaramayanlar, yani “geride kalanlar”.

Sosyal Darvinizm teorisinin yanlısı olan yazar gösteriyor ki, bugünkü dünyada yaşanan siyasi süreçler, çatışma, dini radikalizm ve bu doğrultuda Batı’da milliyetçi-sağcı akımların başkaldırması, bu iki grup arasında tırmanan çatışmanın sonucudur. Yazara göre, dünyanın mevcut gelişmişlik düzeyi, toplumlar (devletler) arasında ve hatta toplumların içinde rekabetin gücünü ve keskinliğini daha da artırmıştır. Önceki zamanlardan farklı olarak, geride kalanlar, ileride olanlardan daha geride kalır ve rekabette daha fazla kaybederek saldırganlaşır. Bu rekabette, ancak daha iyi eğitimi ve modern dünyanın gereklerine ayak uydurmak için hazırlığı olan fert ve toplumlar kazanır. Dolayısıyla yazara göre, dünyada şu anda gerilim ve radikalizmin artmasının temel nedeni, devletler arasında ve çeşitli toplumlar genelinde sosyo-ekonomik eşitsizliğin artması ve bundan doğan çeşitli şekillerdeki ayrımcılıklar, dini ve milli ayrımcılıktır.

Fuad ÇIRAGOV

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yanında Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin uzmanı

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.