RUHANİ’NİN SİYASİ ZAFERİ

upa-admin 16 Temmuz 2015 1.601 Okunma 0
RUHANİ’NİN SİYASİ ZAFERİ

İran’da Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın görev süresinin dolmasının ardından reformist kanadın en önemli temsilcilerinden Ruhani’nin devlet başkanlığı koltuğuna oturması, İran ile Batılı güçler arasındaki münasebetlerin yeni ve ılımlı bir döneme gireceğini daha o gün kaleme almış olduğum köşe yazımda belirtmiştim. Nitekim Ruhani’nin göreve başlamadan önce edeceği yemin törenine ABD Başkanı Obama’yı davet etmesi, iki ülke arasında 1979 İslam Devrimi’nden bu yana süren düşmanlığın diyalog mekanizması ile ortadan kaldırılacağının işaretlerini veriyordu.

İran nükleer silahtan vazgeçiyor, Batı ambargoyu kaldırıyor.

BM’in beş daimi üyesi ve Almanya’nın, İran ile yıllardır sürdürdükleri nükleer müzakerelerde 14 Temmuz 2015 tarihi itibariyle sona gelinmiş oldu. Varılan anlaşmaya göre; İran, nükleer reaktörleri için gerekli olan yakıtı üretmeye devam edecek, fakat nükleer silah için uygun olan uranyum zenginleştirme kapasitesini kaybedecek. Bunun karşılığında Batı, İran anlaşmaya uyduğu müddetçe sürdürdüğü ekonomik ambargoyu aşamalı olarak kaldırmaya başlayacak. Elbette anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için BM Güvenlik Konseyinden de onaylaması gerekiyor.

İran’ın enerji kapasitesi Çin’in yaklaşık 40 yıllık ihtiyacını karşılıyor.

Kuşkusuz taraflar arasında yıllardır süren husumetin ardından mutabakat zeminin oluşmuş olması, küresel enerji arz güvenliği ve ekonomik kalkınma açısından büyük katma değer sağlayacak. Dünyanın en büyük 4. enerji tedarikçi ülkesi olan İran, günde 2.8 milyon varil petrol çıkarıyorken, anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra bu rakama her gün 500 bin varil daha eklenmiş olacak. İran’ın sahip olduğu doğal gaz ve petrol rezervlerinin Çin’in 40 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kapasiteye sahip olduğunu düşünülürse, İran’ın enerji piyasasına sağlayacağı olumlu hava küresel petrol fiyatlarını makul seviyelerde getirecektir.

İran pazarı uluslararası piyasaları memnun edecek.

Bunun yanı sıra, İran’ın üzerinden ekonomik ambargonun kalkması ile, ülkenin yatırım potansiyeli çok uluslu şirketlerin iştahını oldukça kabartacak. İthalat ve ihracat ürün yelpazesi genişleyecek ve İran 36 yıl sonra tekrar uluslararası sisteme siyasal ve ekonomik anlamda entegrasyona başlamış olacak. Bunun en basit anlamı, Batı için İran’ın daha kontrol edilebilir olması, İran içinse ambargonun yol açtığı mali buhrandan kurtulma ile ekonomik olarak dünyada daha çok söz sahibi olma anlamına gelecektir.

İsrail anlaşmanın meşruiyetini reddediyor.

Nükleer anlaşmadan memnun olmayan taraf ise elbette İsrail. Hatırlanacağı üzere, Ahmedinejad döneminde İran için İsrail haritadan silinmesi gereken bir ülkeydi. İslam Devrimi’nden bu yana sürdürülen nükleer faaliyetlerden en büyük tehdidi, doğal olarak İsrail algılıyor. Bu bağlamda İsrail, İran’ın uranyum faaliyetlerinden vazgeçmesi için Batı’nın ambargoya devam etmesini istiyor. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun anlaşmadan sonraya yaptığı açıklamada, İran’ın İsrail’i yok etmekten vazgeçmeyeceğini beyan etmesi, İsrail’in anlaşmayı kolay kolay kabul etmeyeceğinin işareti olarak okunmalı.

Türkiye için İran’ın rolü Suriye meselesinde önemli.

Türkiye ise, nükleer müzakerelerin anlaşma ile neticelenmesinden oldukça memnun. Doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını İran’dan karşılayan ve iki ülke arasında ticaret hacmini geliştirmek isteyen Türkiye için en önemli mesele, Suriye’deki savaşın bütün coğrafyada mezhep savaşına dönüşmemesi için İran’ın yıkıcı politikalarından vazgeçmesi. Bunun haricinde bölgesel barışa ve kalkınmaya hız verecek kapasite, bu anlaşmanın satır aralarında yer alacak.

Sonuç yerine

Neticede daha öncede makalelerimde yazmış olduğum gibi, İran’ın uluslararası sistemden izole edilmesinin en ağır faturasını bölge ülkeleri öder. İran, köklü tarihi ve devlet geleneğiyle bölge meselelerinin çözümünde masada olması gereken bir ülkedir. Bu bağlamda, küresel sistemin en büyük kazançlarından biri enerji arzındaki artış ve güvenliğin tesisi ile Doğu ve Batı’da ihtiyaç sahibi ülkelere enerji arzının sağlanmasıdır. Bunun en büyük getirisi ise, karşılıklı bağımlılığın sağlanası ile barışa son veren savaşların önüne geçilmesi olacaktır.

 Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.