BREXIT SONRASI TARTIŞMALAR…

upa-admin 29 Haziran 2016 2.340 Okunma 0
BREXIT SONRASI TARTIŞMALAR…

İktidara geldiği ilk günden itibaren AB üyeliğini tartışmaya açan Birleşik Krallık’ın (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) Muhafazakâr Başbakanı David Cameron, 2015 yılında tekrar Başbakan seçilmesi halinde AB üyeliğini iki sene içerisinde referanduma götüreceğini taahhüt etmişti. Ve taahhüt ettiği gibi, seçimden bir sene sonra 23 Haziran 2016’da AB üyeliğini referanduma götürdü. “Brexit” (İngilizce Britain-Britanya ve Exit-çıkış sözcüklerinin kısaltması) olarak adlandırılan referandum sonucunda, halkın % 52’si (16 milyon) üyeliğin sonlandırılması yönünde, kalan % 48’i (15 milyon oy) ise üyeliğin devamından yöne oy kullandı. % 70 civarında katılımın sağlandığı ve sadece % 4 puan farkla sonuçlanan referandumla birlikte Birleşik Krallık’ın AB üyeliği kâğıt üzerinde sonlanmıştır.

Referandum sonuçları incelendiğinde, Brexit’e en çok desteğin İngilizler tarafından verildiği görülmektedir. Zira sonuçlara göre; AB yanlısı oylar İngiltere’de % 47, İskoçya’da % 62, Kuzey İrlanda’da % 56 ve Galler’de % 48 düzeyinde kalmıştır. Dolayısıyla, İngiltere ve Galler üyeliğin sonlandırılması yönünde, İskoçya ve Kuzey İrlanda ise üyeliğin devamından yana oy kullanmıştır.

Referandumun sona ermesiyle birlikte çeşitli senaryolar da tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle “Birleşik Krallık’ın referandum kararına rağmen AB’de kalması mümkün mü?” sorusu bu tartışmalarda önemli bir yer işgal etmektedir. Bu sorunun cevabı net olmamakla birlikte, kamuoyunda bu soruyla ilgili dört tartışma konusu ön plana çıkmaktadır. Birinci olarak, referandumun bağlayıcı bir karakteri bulunmamasından ötürü, Birleşik Krallık Parlamentosu’nun Brexit’i durdurma imkanı vardır. Bu noktadan hareketle, Brüksel’e üyelikten çıkılacağına dair resmi bir bildirimde bulunulmadıkça yeni bir adım atılmasına bile gerek yoktur gibi bir yaklaşım karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu, geçerli bir argüman değildir; çünkü hükümetin referandumdan çıkan sonuca teamüller gereği kayıtsız kalması mümkün değildir. İngiltere özelinde, teammüller yasalarla eşdeğerde önemlidir.

İkinci önemli konu, İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın Londra’nın AB üyeliğini sonlandırmayı kesinleştirmesi nedeniyle Birleşik Krallık’tan ayrılma tehdidini kullanmasıyla ilgilidir. Buna göre; İskoçya ve Kuzey İrlanda referandumda üyeliğin devamından yöne oy kullandıkları için, Londra’ya daha fazla baskı yaparak ayrılık durumunda kendilerinin de Birleşik Krallık’tan ayrılacağını gündeme getirmeleriyle Londra’ya AB’de kalınması yönünde baskı yapabileceği iddia edilmektedir. Ancak İngiltere ve Galler referandumda üyeliğin sonlandırılması yönünde oy kullandıkları için, hükümetin buna da kayıtsız kalması mümkün değildir.

Üçüncü olarak, referandumdan sonra milyonlarca kişinin Brexit’ten vazgeçmek için imza vermesi ve arama motoru Google’dan yine milyonlarca kişinin “Avrupa Birliği’nden ayrılmak ne anlama geliyor?” sorusunun yanıtını araması, kamuoyunda büyük yankı bulmuştur. Ayrıca, referandum sürecinde ayrılma taraftarlığı yapan aşırı sağcı UKIP lideri Nigel Farage da, yaptığı açıklamada Londra’nın haftada 350 milyon sterlini Brüksel’e gönderdiği şeklindeki sözlerinin doğru olmadığını itiraf etmiştir. Bu bağlamda, kamuoyundaki baskının artmasıyla yeni bir referandumun yapılması gündeme gelmiştir. Ancak Başbakan David Cameron’ın sözcüsü, yaptığı açıklamada ikinci bir referandum olmayacağını belirtmiştir.

Birleşik Krallık’ın AB’de kalabilmesi için tartışılan son argüman ise AB’nin tutumu ile ilgilidir. Buna göre; Brüksel, referandum sonrasında Londra ile başlattığı müzakerelerde Birleşik Krallık’ı ne pahasına olursa olsun AB içerisinde tutmak için daha fazla taviz verirse, Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesini(1) uygulamaya bile gerek kalınmayacak ve süreç ilerletilmeyecektir. Ancak referandum sonrasında Brüksel’in ve AB’ye üye diğer ülkelerin müzakereleri bir an evvel sonuçlandırma isteği, Brüksel’in bu konu ile uzun süre meşgul olmak istemediğine bir işaret olarak gösterilmektedir. Özellikle Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un ve Fransa Maliye Bakanı Michel Sapin’in İngiltere’nin AB’den ayrılma başvurusunu bir an önce yapması gerektiği ve İtalya Başbakanı Matteo Renzi’nin de AB’nin Brexit konusuna bir yıl ayırmak gibi bir lüksü olmadığını ifade etmesi, önemli birer karşıt argüman olarak durmaktadır.

Brexit süreci ve sonrası, hiç şüphesiz birçok sonucu da beraberinde getirdi. Birincisi, bu süreçte İşçi Partisi milletvekili Jo Cox’un seçim bölgesi Birstall’da öldürülmesi, aşırı sağ grupların ne denli ileri gidebildiğini göstermektedir. Bu bağlamda, sadece Birleşik Krallık’ta değil, tüm dünyada giderek hız kazanan radikalleşme ile daha ciddi bir mücadelenin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. İkincisi, Cameron’ın kısa vadeli ve popülist AB politikası özelinde sonuçları net olarak tahayyül edilmeyen siyasi hamlelerin nasıl sonuçlara yol açabildiği, Avrupa’nın diğer ülkelerindeki siyasetçiler için de önemli bir örnek oluşturmaktadır.

Diğer taraftan, istifa açıklaması yapan Başbakan David Cameron’ın yerine Muhafazakâr Parti liderliği için iki siyasetçinin ismi ön plana çıkmaktadır. Başbakanlığa ve parti başkanlığına en yakın isim olarak, Brexit’in en büyük destekçisi ve Londra eski Belediye Başkanı Boris Johnson’ın adı geçmektedir. Referandum sürecinde ön planda yer alan Johnson’ın parti içerisindeki popülaritesinin de giderek artması, onu en güçlü Başbakan adayı yapmaktadır. Ancak Johnson’ın karşısında Teresa May gibi bir diğer önemli aday durmaktadır. Referandumda tarafsız kalmayı başaran May, partisinin AB karşıtı ve modernleşen kanatları arasında birleştirici bir köprü görevi üstlenmesi sebebiyle, bu yarışta Johnson kadar şanslıdır ve Birleşik Krallık’ın ikinci Margaret Thatcher’ı olması ihtimali yabana atılmamalıdır.

Hacı Mehmet BOYRAZ

DİPNOTLAR

(1) Lizbon Anlaşması Madde 50: “Her üye devlet, kendi anayasal kurallarına uygun olarak Avrupa Birliği’nden çekilmeye karar verebilir. Çekilme kararı alan üye devlet, niyetini Avrupa Birliği Zirvesi’ne bildirir. Birlik, söz konusu devletle, Avrupa Birliği Zirvesi tarafından belirlenen yönlendirici ilkeleri ışığında, bu devletin Birlik ile gelecekteki ilişkisinin çerçevesini dikkate alarak, çekilmeye ilişkin kuralları belirleyen bir anlaşmayı müzakere eder ve akdeder…”

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.