ANKARA-BRÜKSEL İLİŞKİLERİ: TERÖRLE MÜCADELE VE VİZE MUAFİYETİ ANLAŞMASININ YARATTIĞI SORUNLAR

upa-admin 22 Temmuz 2016 2.097 Okunma 0
ANKARA-BRÜKSEL İLİŞKİLERİ: TERÖRLE MÜCADELE VE VİZE MUAFİYETİ ANLAŞMASININ YARATTIĞI SORUNLAR

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyeliği meselesi yeniden sıkıntıya girdi. Birkaç ay önce, göçmenlerin Avrupa’ya akışı ile ilgili meydana çıkan insani kriz Brüksel’i çok korkutmuştu. Oluşan durumdan kurtuluş yolu olarak, Türkiye ile bu konuda anlaşmanın elde edilmesi gösteriliyordu. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Türkiye yönetiminin büyük çabası sonucunda, tarafları tatmin eden bir anlaşma elde edildi. Ancak imzalanan anlaşmada, Türkiye vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz girişi meselesi de yer almıştı. Avrupa Birliği, bu sorunu çözmeliydi. Bunun yerine, Türkiye’nin önüne 72 talep konuldu. Onların arasında, AB’nin tüm 28 üye ülkesi vatandaşlarının Türkiye’ye vizesiz gelişi gibi hüküm vardır. Ankara, bunu kabul etti. Ancak AB, şimdi ne göçmenler için ayrılmış 3 milyar euro’yu vermek fikrindedir, ne de terörün Türkiye için hassas olan hususlarını anlamak arzusundadır. Sonuçta, Ankara-Brüksel diplomatik hattında yeni bir gerginlik ortaya çıktı.

Avrupa’nın İradları ve Vaatleri: Uyumsuzluk Sendromu

Türkiye ile Avrupa Birliği göçmenlere ilişkin bir mutabakat elde ederken, uzmanlar, taraflar arasındaki ilişkilerde yeni bir aşamanın başladığını bildirdiler. Çoğunluk Ankara ile Brüksel’in daha sıkı işbirliği yapacağını düşünüyor, hatta Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili daha uygun durumun oluştuğunu kutluyorlardı. Halbuki, A.M erkel başta olmak üzere kurum yetkilileri, üyeliğin söz konusu olmadığını birkaç kez vurgulamışlardı.

Son günlerde yaşananlar, AB-Türkiye ilişkilerinin pürüzsüz olmadığını gösteriyordu. Sadece örgüte üyelik değil, Türkiye vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz gitmesi meselesinin çözümü bile ciddi sıkıntıya düştü. Onu belirtelim ki, 4 Mayıs’ta Avrupa Komisyonu, Türkiye ile vize rejiminin iptal edilmesini tavsiye etti. Ancak bu arada, AB’nin Türkiye karşısında koyduğu tüm 72 kıstasa uyması gerektiği ayrıca vurgulanıyordu. Fakat, 10 Mayıs’ta yüksek düzeyde yapılması beklenen AB-Türkiye görüşmesi ertelendi. Bir gün sonra ise, Avrupa Parlamentosu, Türkiye’ye vizesiz rejimin uygulanması konusunu gündemden çıkardı.

İlginçtir ki, Ankara 3 Mayıs’ta AB temel taleplerinden biri olan tüm üyelere vizesiz rejimin uygulanmasına ilişkin olumlu bir karar aldı. Bu, AB’nin Türkiye ile ilgili konumunu ciddi etkilemedi. Üstelik, örgüt terörle mücadele yasasında değişiklik yapmayı Ankara’dan ısrarla talep etmektedir. Bu konuyu, AB yetkilileri, ”müzakereler ötesi” olarak nitelendiriyor. Yani hiçbir durumda AB terörle mücadelede liberalleşmeden vazgeçmeyecek (bkz.: “Абсолютно вне дискуссии”: почему ЕС заморозил визовую либерализацию Турции / ТАСС, 11 Mayıs 2016).

Ankara, AB’nin koyduğu şartlar dahilinde diğer 4 talebin -yolsuzluğun önlenmesi, Europol’la işbirliğiyle ilgili görüşmelerin yapılması, üye devletlerle yargı işbirliği ve vatandaşlar hakkındaki bilgilerin korunması- AB standartlarına uyumunu kabul etmek istemiyor. Sonuçta, Türkiye yönetimi ile AB yetkilileri arasında tartışmalar çıktı ve o, gittikçe daha da genişlemektedir.

Öyle ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Brüksel’in tutumunu sert eleştirdi. O, Türkiye’yi uzaktan yönetmenin mümkün olmadığını söyledi. Özellikle terörle mücadele konusunda, Brüksel isteklerinin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Türkiye lideri Avrupa Birliği’ni kastederek mecazi şekilde iki soru sordu: ”…Ne zamandan beri Türkiye’yi siz idare ediyorsunuz? Kim size bu yetkiyi verdi?” (Bkz.: Erdoğan’dan AB’ye ‘terör tanımı’ tepkisi: Kim size yetki verdi? / ”BBC Türkçe”, 12 Mayıs 2016).

Ankara’nın kızgınlığı tesadüfi değildir. Brüksel, Türkiye’nin terörle mücadelede daha yumuşak ve birçok şeyleri dikkate almadan mücadele etmesini talep ediyor. Bu durumda, dışarıdan ülkeye teröristlerin girişine o kadar da ciddi engel kalmıyor ve aynı zamanda, yurtiçinde bölücülük ve terörle mücadele sınırlanmak zorunda kalıyor. Türkiye yönetimi ise düşünüyor ki, çeşitli yönlerden terör örgütlerinin ülkeye karşı etkinleştiği bir zamanda, bu talep, aslında teröristlere destek vermektir.

Terör sakıncası, yoksa Batı’nın çifte standartlarının yeni bir örneği mi?

Gerçekten de, Avrupa’dan farklı olarak, Ortadoğu devletleri için terör daha keskin bir soruna dönüşmüştür. Özellikle Türkiye, uzun yıllardır bu bela ile gergin şekilde mücadele ediyor. Geçen yüzyılın 70-80’li yıllarında, ülkeyi Ermeni terör örgütü ASALA saçıp savuruyordu. Türkiye, çok sayıda kurbanlar verdi. Onun kökü kesildikten sonra, PKK ve bu kanlı örgütün çeşitli kolları oluşturuldu; başka terör grupları da ortaya çıkarıldı. Şimdi onlara ”El Kaide”, IŞİD ve diğer tehlikeli kurumlar eklendi. Şu anda Türkiye, aslında bu terör gruplarının her biri ile tek başına mücadele ediyor.

Böyle bir ortamda, terörle mücadelede Avrupa standartlarına geçmek, ne yazık ki ülkeyi teröre teslim etmek demektir. Öte yandan, eğer bu talep karşılanırsa, vizesiz rejimden yararlanarak çok sayıda terörist Türkiye’ye engelsiz giriş yapabilecektir. Tabii ki, bu durumda ülkenin ne hale düşebileceğini tahmin etmek zor değil.

Bunun içindir ki, Ankara, tüm bu taleplere karşı kendi şartını ileri sürdü; eğer terörle mücadele yasasının değiştirilmesinde ısrar ederler ve vizesiz gidiş-geliş yöntemi uygulanmazsa, o zaman Ankara da, tek-taraflı olarak, göçmenlere ilişkin elde edilen anlaşmadan vazgeçecektir (bkz.: Турция откажется возвращать нелегалов, если ЕС не отменит визы / ”Известия”, 19 Nisan 2016). Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı, göçmenler için öngörülen 3 milyar Euro’yu şimdilik Brüksel’in vermek fikrinde olmadığını hatırlatıyor (bkz.: Эрдоган: ЕС так и не дал Турции 3 млрд евро на беженцев / ”Expert Online”, 10 Mayıs 2016).

Uzmanlar, oluşmuş bu durumdan rahatsızdırlar. Onlar hesap ediyorlar ki, Avrupa Birliği sona kadar samimi davranmıyor. Brüksel’in temel amacı, kendini göçmenlerden korumayı sağlamanın fonunda Türkiye ile mesafe bulundurmaktan ibarettir. Çünkü Ankara’nın göçmenlerle bağlı üstlendiği yükümlülüklere uyması gerçektir. AB’nin tüm 28 üye devlet için vize rejimini ortadan kaldırması da gerçektir. Fakat bunun karşılığında, Brüksel, vaat ettiği malını bile vermeye yanaşmıyor. Bu türden bir saygısız ve tutarsız davranış, tabii ki, Ankara’nın haysiyetine dokunuyor.

İlginçtir ki, AB liderleri de, Türkiye’yi kendi saflarına katmak niyetinde olmadıklarını açıkça beyan ediyorlar. Son olarak İngiltere’nin önceki Başbakanı David Cameron, Türkiye’nin örgüte üye olması şansının çok az olduğunu belirtti. Yakın birkaç on senede zor ki, bu, mümkün olsun (bkz.: Эрдоган смог расколоть ЕС по поводу безвизового режима для Турции / ” Взгляд.ру ”, 4 Mayıs 2016).

Ayrıca, Çek Cumhuriyeti (Çekya), Slovakya, Polonya ve Macaristan’ın Dışişleri Bakanları da biraz garip tutumlar sergiliyorlar. “Vişegrad Dörtlüsü” üyeleri gibi, onlar da beyan ettiler ki, Gürcistan ve Ukrayna’ya vizesiz rejim uygulanmadan Türkiye’ye bunun yapılması mümkün değildir (bkz.: önceki kaynağa). Avrupa Parlamentosu’ndaki ”Milletler ve Özgürlükler Avrupası” grubu ise, daha keskin ve şovenist beyanatlar vererek, ”Onların (Türkler öngörülüyor – Newtimes.az) değerleri bizimkilerle tamamen birbirine uygun değil” gibi 21. yüzyılın ruhuna tam yad fikir belirttiler (bkz: önceki kaynağa).

Fakat bütün bunlara rağmen, Ankara yine de sabır ediyor. Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, Türkiye’nin stratejik amacının Avrupa Birliği’ne üyelik olduğunu açıkça beyan etti (bkz.: Эрдоган назвал вступление в ЕС стратегической целью Турции / ”Лента.ру”, 9 Mayıs 2016). Bunun yanı sıra, o kaydetti ki, eğer Brüksel böyle davranmakta devam ederse, Ankara kararını değiştirebilir. Türkiye liderinin meseleyi bu şekilde ortaya koyması anlaşılabilir. Çünkü gerçekte, AB, Türkiye ile ilgili samimiyetsiz adımlar atıyor. Dahası, Ankara, tamı tamına 50 yıldır AB kapısı ağzında bekliyor. Bu, sonsuza kadar uzayamaz.

Bunları dikkate almakla birlikte, itiraf edilmelidir ki, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerin sıkıntıya girmesi hiçbir tarafa fayda vermiyor, küresel jeopolitik manzarayı da olumsuz etkiliyor. Avrupalı yetkililerden biri itiraf etti ki, eğer anlaşma olmazsa, Avrupa ve Türkiye çok zor durumlara düşebilirler. Bu anlaşmaya ulaşmanın yolları konusunda ise, Avrupa’dan henüz yeni bir teklif yok. Şu anda, her iki taraf da konumunu koruyarak taviz vermeyeceğini bildiriyor. Bazı uzmanlar ise, Ankara’nın Brüksel’e göçmen sorunu vasıtasıyla baskı yapacağını tahmin ediyor.

Onlar durumu sanki biraz abartıyor. Sanki R. T. Erdoğan AB`ye şantaj yapıyor. Tabii ki, böyle bir yaklaşım haksız ve siyasi açıdan acemilik belirtisidir. Söz konusu AB gibi küresel bir güç ve Türkiye gibi büyük bir devlet arasında olası anlaşmaysa, burada uluslararası yasaların işler olması ciddi anlamda gereklidir. Hisler ise burada işe yaramıyor. Her durumda, AB-Türkiye ilişkileri çok zor bir aşamaya geçiyor. Onun nasıl çözüleceği, belki de Ortadoğu’nun ve ona yakın diğer bölgelerin jeopolitik kaderini belirleyecektir. Nasıl derler, ”ortaya konan para” büyüktür!

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.