TUPAC SHAKUR EFSANESİ

upa-admin 14 Eylül 2016 5.457 Okunma 2
TUPAC SHAKUR EFSANESİ

Giriş

Fırtınalı yaşamı, toplumsal normlara aykırı kaçan şarkı sözleri ve siyasal mesajları, gangsterliğe ve Afrikalı Amerikalı suç çetelerine duyduğu büyük ilgi ve adının karıştığı skandal ve kavga olayları nedeniyle, “gangsta rap” tarzı müzik severler için bir ilah olmasına rağmen, yaşadığı dönemde ve bugün hala Amerikan toplumunda bir kesimin bir türlü benimseyemediği Tupac Amaru Shakur’un (1971-1996) hayat hikâyesine ve siyasal mirasına bu yazıda yakından göz atmaya çalışacağım.

Hayat Hikâyesi ve Müzikal Kariyeri

16 Haziran 1971 tarihinde New York’ta Doğu Harlem’de dünyaya gelen Tupac Shakur’un gerçek ismi Lesane Parish Crooks’tur.[1] Gerçek adı Alice Faye Williams olan ve Afrikalı Amerikalı bir sivil haklar aktivisti olan annesi Afeni Shakur, doğumundan bir yıl sonra, oğluna adını, 18. yüzyıl sonlarında İspanyol kolonicilere karşı ayaklanan ve gerçek adı Jose Gabriel Condorcanqui olan Tupac Amaru (“shining serpent” yani “parlayan yılan” anlamına gelir) ismindeki anti-emperyalist İnka liderinden esinlenerek vermiştir. Ailenin soyadı olan “Shakur” ise, Arapça’dan Türkçe’ye de geçmiş olan “şükür” kelimesinden gelmektedir ve Allah’a duyulan teşekkür ve minnet hissiyatının ifadesidir. Tupac’ın annesi Afeni Shakur, gençliğinden itibaren Amerika’daki Afrikalı-Amerikalıların özgürlük mücadelesine önderlik eden Black Panthers (Kara Panterler) ismindeki siyasal parti ve örgütün bir mensubu olmuş ve oldukça fırtınalı bir hayat geçirmiştir. Kara Panterler; 1960 ve 1970’lerde Marksizm, anarşizm ideolojileri, İslam dini ve Martin Luther King ve Malcolm X gibi Afrikalı-Amerikalı liderlerden esinlenerek, ülkelerindeki ırkçı uygulamalara şiddetle karşılık veren oldukça etkili bir sosyal güç oluşturmuşlardır. Ancak muhafazakâr Amerikan toplumunun dönüşümü ve ırkçılıktan arındırılması, gençlerin katılımıyla oluşan 68 kuşağına rağmen elbette hiç de kolay değildir. Bu nedenle, Kara Panterler’in ve Afeni Shakur’un başı dertten kurtulmamıştır. Zaten annesi, Tupac doğmadan yalnızca bir ay önce hapisten salıverilmiştir. Shakur ailesinin sicili pek de temiz değildir. Tupac’ın anne tarafından dedesi olan Geronimo Pratt, 1968 yılında bir soygun sırasında adam öldürmekten hüküm giymiştir. Gerçek babası William Garland’la neredeyse hiç görüşememiş olan Tupac’ın, üvey babası Mutulu Shakur ile arası ise gayet iyidir. Esas ismi Jeral Wayne Williams olan üveybaba Mutulu Shakur da aktif bir Kara Panterler üyesidir ve uzun süre FBI’ın en çok arananlar listesinde ilk 10 sırada kalmıştır. Tupac Shakur, “Revolution” adlı şarkısını yıllar sonra üvey babası için besteleyecektir. Mutulu’nun kardeşi Assata Shakur da, banka soygunu ve polis öldürmek gibi suçlardan senelerce hapiste yatmıştır. Tupac Shakur’un Sekyiwa Shakur ve Maurice Harding adında üvey kardeşleri de bulunmaktadır.

Küçük yaşlardan itibaren, beyazların ekonomik, siyasal ve kültürel olarak çok ağır bastığı Amerika Birleşik Devletleri’nde, ezilmişlik, dışlanmışlık ve fakirliğe mahkûm edilmişlik gibi hislerle ülkesine ve ülkesinde -yasal olarak ortadan kaldırılsa da- toplumsal yaşamda hala var olan ırkçı uygulamalara karşı büyük bir tepki beslemeye başlayan Shakur, bu gençlik yıllarında dans ve müzikle ilgilenerek belki de başlayacak olan büyük bir suç kariyerinden kendisini alıkoymuştur. Jamie Foxx, Will Smith ve Morgan Freeman gibi birçok ünlünün çıkacağı 127th Street Ensemble adlı Harlem’deki Afrikalı-Amerikan sanat komünitesine henüz 12 yaşında giren Shakur, piyeslerde ve oyunlarda çocuk oyuncu olarak görev yapmıştır. Ertesi sene 1984’te ailesi Baltimore’a taşındığındı için Harlem’den kopan Shakur, yine de müzik ve tiyatroyla ilgilenmeye devam etmiş ve Baltimore Sanat Okulu’ndan kabul almıştır. Burada oyunculuk, şiir, müzik dersleri alan Tupac Shakur, özellikle şiir ve müzik alanındaki başarısıyla kısa sürede sivrilmiş ve Baltimore’un en iyi “rapper”ı olarak küçük çapta bir şöhrete kavuşmuştur. Bu dönemlerde Tupac’ın en iyi arkadaşı daha sonra Afrikalı-Amerikan komünitesinin ilahesi ve ünlü aktör Will Smith’in karısı olacak Jada Pinkett’tir. Ailesinin California’ya taşınması nedeniyle buradan da ayrılmak zorunda kalan genç Shakur, o dönemlerde annesinin uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle de zor günler geçirmiştir. California’da liseyi tamamlayan Shakur, o yıllarda yeraltı müzik piyasasında hızla yükselen rap müziğe olan ilgisini arttırmış ve Niggaz With Attitude (NWA) ve Easy-E gibi dönemin ünlü rapperlarını dinlemeye başlamıştır. 1990 yılında arkadaşlarıyla Digital Underground isminde bir grup kuran Shakur, 1991 yılında bu grupla ilk albümü olan “Same Song”u piyasa sürmüştür. Aynı yıl, genç Shakur, “Nothing But Trouble” adlı bir filmde de rol almayı başarmıştır. Same Song’un ardından Digital Underground’la beraber “Sons of the P.” albümünü çıkaran Shakur, solo albümü de için de çalışmalara başlamıştır. Interscope firmasından ilk solo albümü olan “2Pacalypse Now”u çıkaran Shakur, bu albümde Afrikalı-Amerikalıların sorunlarını dile getirmeye çalışmış, ancak aşırı küfürlü şarkıları ve polise yönelik şiddeti teşvik eden şarkı sözleri nedeniyle müzik dünyasından tepki çekmiştir. Hatta o dönemlerde, George Bush yönetiminin Başkan Yardımcısı olan Dan Quayle, Tupac Shakur’u “toplumumuzda yeri olmayan biri” olarak nitelendirmiştir. Yine de Shakur’un, seks kölesi olarak kullanılan ve bebek sahibi olmak zorunda kalan 12 yaşındaki Brenda’nın trajik hikâyesini anlattığı “Brenda’s Got A Baby” şarkısı, etkileyici sözleri ve klibiyle dikkat çekmiş ve övgü toplamıştır. Yine polis şiddetini eleştirdiği “Trapped” şarkısı, bu albümün en dikkat çeken çalışmalarından birisi olmuştur.

Brenda’s Got A Baby 

1991 yılı sonunda çıkan 2Pacalypse Now’dan sonra büyük bir hazırlık sürecine giren Shakur, 1993 yılında “Strictly 4 My NiGGAZ” albümüyle geri dönmüştür. Kadınlara yönelik şiddet ve dışlayıcılığı ve genel anlamıyla ataerkil toplumu konu aldığı klasikleşmiş “Keep Ya Head Up” şarkısıyla büyük bir başarı kazanan Shakur, bu albümle ayrıca “I Get Around” gibi bir hit şarkıya imzasını atmıştır. Artık bir aktör ve rapper olarak ismi duyulmaya başlayan Tupac, ayrıca “Juice” ve “Poetic Justice” gibi filmlerde ve “A Different World” adlı bir dizide rol almıştır. Özellikle dönemin Afrikalı Amerikalıların seks ve güzellik sembolü Janet Jackson’la başrolünü paylaştığı “Poetic Justice” filmi, Tupac’ın kariyerinde olumlu bir etki yapmış ve Shakur, genç Afrikalı-Amerikalıların yeni kahramanı olarak sivrilmeye başlamıştır. Filmin öncesinde, Jackson’ın yakın sahnelerinin olduğu Shakur’dan eliza testi (aids hastalığını tespit için yapılan bir test) yaptırmasını istemesi de medyada yer bulmuştur. Aynı sene In Living Color’da bir bölümde konuk oyuncu olarak yer alan Shakur, ertesi yıl ise “Above the Rim” filmiyle adından söz ettirmiştir. Bu yıllarda, Shakur, “Thug Life” adlı müzik grubunu kurar. Ancak Shakur ailesinin başındaki lanet Tupac’a da sirayet etmiştir ve başı bir türlü yasal sorunlardan kurtulmamaktadır. 1991 yılında Oakland Polis Departmanı’nı kendisine uygulanan şiddet nedeniyle mahkemeye veren Shakur, 1993 yılında ise Atlanta’da bir Afrikalı Amerikalıya ırkçı tacizlerde bulunan iki polis memurunu vurarak yaralamıştır. Polis memurlarının uyuşturucu aldıkları ve kaçak silah bulundurdukları ortaya çıkınca, Shakur, büyük bir ceza almaktan ucuz kurtulmuştur. Ancak 1993 Aralık ayında, Shakur, bu defa cinsel taciz suçlamasıyla gözaltına alınır. Olayla ilgili bir suçu olmadığını iddia eden Shakur, yine de 4,5 yıl hapis cezasına çarptırılır. Ancak devam eden mahkemeler nedeniyle cezası ancak 1995 Şubat’ında uygulanmaya başlayacaktır. Bu sürede Los Angeles merkezli çalışmalarına devam eden Shakur, doğduğu yer olan New York’ta kurulmuş ve Puff Dady ile Notorious B.I.G.’nin liderliğini yaptığı Bad Boys rap müzik firmasıyla söz dalaşına ve kıyasıya bir rekabete girer. İddialara göre, eski bir arkadaşı olan Notorious B.I.G. ya da diğer adıyla Biggie Smalls’un organize ettiği bir saldırı sonucunda, Shakur, 30 Kasım 1994 günü 5 yerinden vurulur. Shakur, yediği 5 kurşuna rağmen ölmemiştir ve artık bu olay nedeniyle suçladığı Puff Dady ve Biggie Smalls’a çok sert sözlerle meydan okumaktadır. Shakur, bilindiği üzere daha sonraları “Hit’em Up” adlı diss klasiğinde bu kişilere ve tüm Bad Boys firması sanatçılarına ağır hakaretler edecek ve Tupac’ın daha önce bir süre beraber olduğu ve Notorious B.I.G.’nin karısı olan seksi şarkıcı Faith Evans nedeniyle Smalls’la dalga geçecektir. Bu gibi hareketleri, Tupac’ı aykırı ve sivri bir isim yapmış ve kadınlara yönelik saygısız olduğu eleştirilerini de beraberinde getirmiştir.

Dear Mama

1995 yılında hapis cezasını çekmeye başlayan Shakur, daha önce hazırladığı şarkıları “Me Against The World” adlı albümünde toplayarak piyasaya sürer. Zaten olaylı yaşamı nedeniyle sürekli gündemde olan Shakur, bu albümle turnayı gözünden vurmuştur. Albümde “Temptations” ve “Me Against The World” gibi hit olan şarkıların yanı sıra, Shakur’un annesi Afeni Shakur için yazdığı ve gerçekten çok duygusal sözlere sahip “Dear Mama” şarkısı Shakur’u bir efsane haline getirir. Artık yalnızca Afrikalı Amerikalılar değil, ırkçılık karşıtı ve rap müzik seven herkes Shakur’a hayrandır. Sanatçı adına açılan 2Pac fan kulüpleri, artık tüm dünyada kurulmaya başlamış ve Shakur, uluslararası bir şöhret haline gelmiştir. Ancak Shakur’un 4,5 senelik hapis cezası sürmektedir ve hapis hayatı kendisi için bir işkence gibidir. Hapiste yattığı bir buçuk yıl sonrasında, astronomik kefaletini ödemeye kabul eden müzik menajeri Marion Suge Knight, Shakur’u hapisten kurtarır ve kendi sahibi olduğu Death Row firmasıyla kontrat imzalatır. Shakur, artık Snoop Doggy Dogg ve Dr. Dre gibi efsane isimlerle birlikte Batı’nın en “kötü çocuk”larının buluştuğu Death Row firmasındadır. Ancak suç dünyasıyla da yakın ilişkileri olduğu bilinen müzik menajeri Suge Knight’a bulaşması, belki de ilerleyen yıllarda sanatçının sonunu hazırlayan gelişme olacaktır. Hapisten çıktıktan sonra “Hit’em Up”ı single olarak piyasaya süren ve “The Outlawz” isimli yeni grubunu kuran Shakur, 1996 yılında ise efsane albümü “All Eyes On Me”yi yayınlar. Dünya çapında 10 milyona yakın satan, 2 kaset ve cd’lik bu müthiş albümde, Shakur’un “How Do You Want It”, Snoop Dogg’la beraber seslendirdiği “2 Of Amerikaz Most Wanted”, Dr. Dre ile seslendirdiği ve Mad Max filmlerini aratmayan klibiyle olay yaratan “California Love”, klibinde kendi ölümünü anlattığı “I Ain’t Mad At Cha”, “Wonda Why They Call U Bitch”, “Picture Me Rollin’” ve “All Eyes On Me” gibi çok başarılı ve hit olan şarkılar yer almaktadır.

California Love

Bu albümle, Tupac Amaru Shakur rap dünyasının bir numaralı ismi olduğunu ispat etmiş ve gerçek bir efsane haline gelmiştir. Aynı yıl Saturday Night Live’ın bir bölümüne konuk oyuncu olarak katılan Shakur, ayrıca “Bullet” filminde çok iyi arkadaş olacağı Mickey Rourke ile de beraber rol alır. Günde yalnızca 3 saat uyuduğu söylenen gerçek bir işkolik olan Shakur, bu yıl içerisinde başarılı çalışmalar olan “Gridlock’d” ve “Gang Related” filmlerinde de rol alır. “Gridlock’d” filminde Tim Roth’la beraber rol alan Shakur’un “Gang Related” filmindeki rol arkadaşı ise usta oyuncu James Belushi’dir. Tüm bu kariyer başarılarına karşın, özellikle “Hit’em Up” şarkısı sonrası Doğu ve Batı yakası gangsta rapçileri arasındaki rekabet ve düşmanlığın çığırından çıkması ve sokakta genç rapperların bu nedenle birbirlerini öldürmeye başlaması nedeniyle, Tupac, Amerikan medyasında büyük eleştiri konusu yapılır ve kötü adam ilan edilir. Ayrıca Afrikalı-Amerikalı “Bloods” çetesiyle olan yakın ilişkileri de, Shakur’u medyanın hedefi haline getirmiştir. Shakur’un bir diğer sorunu da belalı menajeri Suge Knight’ladır. Dr. Dre’nin “Aftermath” ismiyle kendi firmasını kurmasından sonra, onu örnek alarak kendi plak şirketini kurmak isteyen Shakur, Knight’ın büyük tepkisiyle karşılaşır. Yine de uyumadan çalışmalarına devam eden Shakur, daha sonra “Better Dayz” ve “Until the End of Time” albümlerinde yer alacak parçalarını bu dönemde kaydeder. İşte bu süreçte, Shakur kesin bir karar alarak “Makaveli” adlı müzik firmasını kurar. Makaveli firmasının ismi, ünlü realist İtalyan düşünür Niccolo Machiavelli’den gelmektedir. Shakur, hapishanede olduğu süre boyunca Machiavelli (Makyavel) okumuş ve düşmanlarıyla baş etmek için farklı stratejiler üzerinde çalışmıştır. Hatta Tupac’ın ölmediğine inananlar, onun bu düşünceyi Makyavel’den aldığına ve bir gün geri geleceğine inanmaktadırlar. Zira Shakur’un ölümü hala bir sırdır…

7 Day Theory

7 Eylül 1996 tarihinde Suge Knight’la beraber izlediği Mike Tyson-Bruce Seldon ağırsıklet boks maçının çıkışında 7 kurşunla öldürülen Shakur’un ölümü, oldukça tartışmalı ve esrarengiz bir olaydır. Kimileri Shakur’un kendi firmasını kurması nedeniyle ona kızan Suge Knight’ın bu işi organize ettiğini düşünmektedir. Zira aynı arabada olmalarına karşın, bu saldırıda Knight’a yalnızca bir kurşun isabet etmiş ve Knight olayı fazla bir hasar almadan atlatmıştır. Bir diğer önemli zanlı ise, “Baby Lane” Orlando Anderson adıyla bilinen ve maçtan hemen önce Tupac’ın bir gazinoda kumar oynarken sinirlenerek dövdüğü “Bloods” çetesi üyesi genç bir Afrikalı Amerikalı gangsterdir. Anderson, bu olaydan dolayı herhangi bir ceza almamış, ancak 1998 yılında rakip bir çete olan Crips’in bir üyesi tarafından öldürülmüştür. Olayı düzenlemesi muhtemel diğer kişiler ise, daha önce de Tupac’ı öldürmeye çalıştığı iddia edilen Puff Daddy ve Biggie Smalls’dur. Zaten bu şüpheler nedeniyle, Smalls, 9 Mart 1997 tarihinde öldürülmüştür. Olay hala açıklığa kavuşmasa da, bu olayda cinayeti işleyen kişinin Tupac hayranlığının büyük rol oynadığı tahmin edilmektedir. Bu olaydan birkaç yıl sonra bir MTV müzik ödülleri gecesinde, ünlü aktör Will Smith, Tupac Shakur’un annesi Afeni Shakur ve Biggie Smalls’un annesini bir araya getirerek bu anlamsız bir savaşın bir son bulmasını sağlamıştır. Biggie Smalls’un karısı Faith Evans da, Puff Daddy ile beraber “I’ll be Missing You” şarkısını Biggie için seslendirmiştir.

Changes 

Tupac Shakur’un ölmediğine dair yarı gerçek, yarı şehir efsanesi niteliğinde birçok iddia bulunmaktadır. Bu iddialar, “7 Day Theory” adıyla bilinmektedir. Gerçekten ölmüş olsun veya olmasın, aslında var olan tek gerçek, Tupac Shakur’un tüm hatalarına rağmen gerçek bir rap müzik efsanesi olduğudur. Ayrıca Shakur, şiddet yanlısı ve ucuz kadınları küçümseyici üslubuna rağmen, ırkçılık karşıtı mesajları (Letter to the President), onurlu kadınları yücelten tavrı (Keep Ya Head Up) nedeniyle bugün milyonlarca kişinin gözünde hala gerçek bir kahramandır. Sanatçının etkisi öyle fazla olmuştur ki, “Changes” şarkısında hala Afrikalı Amerikalı bir Başkan göremediğini belirten Shakur’un ölümünden birkaç yıl sonra, ABD Başkanı olarak Barack Obama seçilmiştir. Ayrıca daha birkaç ay öncesinde bile, Rusya ile ABD arasındaki bir gerginlikte sanatçıya referans yapılmıştır.[2]

Siyasi Açıdan Değerlendirilmesi

Sanatçı hakkında daha şimdiden 20 civarında kitap ve yüzlerce makale yazılmış ve siyasal çizgisi ve hayatı enine boyuna yazılmıştır. Sanatçının hiper-maskülen tavrı ile Afrikalı Amerikalıların ezilmişliği arasındaki ilişki, bu alanda en çok vurgulanan konulardandır. Fakirlik içinde yetişen milyonlarca Amerikalının onunla kendini özdeşleştirmesi ve ırkçılık karşıtlığı konusu da, bu eserlerde incelenmiştir. Ancak Karin L. Stanford’a göre, tüm bunlar, sanatçının siyasal ideolojisi ve sanatı yoluyla toplumu dönüştürme çabasını yeterince irdelememiştir. Bu bağlamda, Tupac’ın ideolojisi “Afrikalı Amerikalı milliyetçiliği” (Black Nationalism) olarak nitelendirilebilir. Sanatçının diskografisi ve çoğunu kendisinin yazdığı şarkı sözleri incelenirse, bu durum kolaylıkla fark edilecektir. Bu, elbette bazı noktalarda aşırıcı ve zencileri üstün gören bir yaklaşım olduğu için, çok da demokratik bulunmayabilir. Zira her tip milliyetçilik, karşı tür milliyetçiliği de beraberinde getirmektedir. Ancak uzun yüzyıllar dünyadaki birçok ülkede zorla köle olarak çalıştırılan ve bu nedenle büyük bir öfke birikimiyle yetişen Afrikalı Amerikalı bir gencin (unutulmamalıdır ki, Tupac öldürüldüğünde sadece 25 yaşındaydı), bu gibi aşırı fikirlere yönelmesi elbette normal de kabul edilebilir. Ayrıca bugünün ABD’sinde bile var olan zencilere yönelik polis şiddeti ve beyaz üstünlüğü anlayışının, Tupac’ın yaşadığı dönemde daha yoğun olduğunu da hatırlamak gerekir. Temelde Afrikalı Amerikalıları kendine referans alan Tupac, buna karşın Nelson Mandela gibi Afrikalı bazı liderlere de ilgi göstermiş ve şarkılarında ona referans yapmıştır. Ancak Tupac, siyasal mesajlarını demokratik siyasal ideolojilerden ziyade, “Thug Life” adını verdiği bir tür eşkıyalıkla özdeşleştirmiş ve bu nedenle çok tepki almıştır. Oysa bu gibi değerler, demokratik siyasal ideolojilerin ya da komünizm gibi ırkçılık karşıtı aşırıcı ideolojilerin de sahiplendiği bir durumdur. Ancak para ve şöhret tutkusu ve yakın çevresi, Tupac’ı bu tür bir yola itmiş ve siyasal ideallerini farklı düzlemde savunmasına neden olmuştur. Alkol, seks ve uyuşturucu bağımlılığı ve kadınları küçümseyen sözleri de, Tupac’ı ideal bir ırkçılık karşıtı siyasal figür olmaktan uzaklaştırmıştır. Buna karşın, sanatsal yetenekleri sayesinde verdiği mesajların güçlü olması, Amerikan toplumunda ve hatta dünyada sanatçının kayda değer bir etki bırakmasına ve değişime yol açmasına neden olmuştur. Öyle ki, bugün ırkçılık ABD’de oldukça ayıplanan bir tavır haline gelmiştir. Bu nedenle, sanatçının mesajlarını verirken izlediği garip yöntemlere karşın, başarılı bir iş yaptığını ve güçlü izler bıraktığını söylemek yerinde olacaktır…

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

KAYNAKÇA

[1] Sanatçı hakkında tüm bilgilere şu adreslerden ulaşılabilir; https://tr.wikipedia.org/wiki/Tupac_Shakur ve https://en.wikipedia.org/wiki/Tupac_Shakur.

[2] Bakınız; http://foreignpolicy.com/2014/03/20/tupac-in-the-kremlin/.

2 Comments »

  1. Ertuğrul güney 07 Aralık 2016 at 09:51 - Reply

    Yazının sonunda 2pac’ın kadınları aşağıladığı için ideal bir ırkçılık karşıtı olmadığı ifâde edilmiş. Doğrusu akademik kalıplarla böyle kesin yargılarda bulunmak kulağa hoş gelir ama pek doğru değil. White Manz World şarkısı bile böyle bir görüşün boş bir iddia, akademik bir demagoji olduğunu gösterir. En tehlikeli ve itici demogojilerde akademik olanlarır

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.