PENÇE HAREKATI’NIN ANLAMI VE ÖNEMİ

upa-admin 20 Haziran 2019 1.663 Okunma 0
PENÇE HAREKATI’NIN ANLAMI VE ÖNEMİ

Pençe Harekatı’nın yürütüldüğü yer olan Hakurk bölgesi, Kandil ile Hakkari’nin Şemdinli ilçesi arasında kalan büyük bir arazi ve dağlık bir alandır. Burası, coğrafyanın ve iklim koşullarının zor olduğu bir bölge olması nedeniyle PKK’nın hem lojistik faaliyetlerinin, hem de terörist sızdırma girişimlerinin yoğun olduğu bir bölgedir. Aynı zamanda, terör örgütü açısından stratejik olarak Kandil ile Türkiye arasında bir geçiş koridorudur. Bölgenin arazi yapısının sunduğu olanaklarla, PKK’nın silah ve mühimmat cephanelerini buradaki mağaralarda sakladığı gerçeğini göz önüne alarak, operasyonun büyük ölçüde PKK’nın silah ve mühimmat kaynaklarını ve lojistik imkanlarını hedef aldığını belirtebiliriz. Bunun dışında, meselenin dış güvenlik boyutu da vardır. İran ile ABD arasında yaşanan gerilimlerin artması sonucunda, yakın gelecekte bölgenin ne türlü bir kaosa sürükleneceği ciddi bir sorundur. Buradan hareketle, olası bir ABD-İran Savaşı ihtimalinde, Irak toprakları üzerinde yapılacak savaşın PKK’yı yeniden güçlendirme olasılığı bulunmaktadır. Dolayısıyla, burada oluşan güç boşluğunu terör örgütünün doldurması ihtimaline karşı, Türk Ordusu’nun buraya operasyon yapması ulusal güvenliğini güvence altına alması demektir.

Diğer bir husus ise, Hakurk’un teröristlerden temizlenmesinin terör örgütüne karşı kurulan psikolojik üstünlüğün pekişmesi açısından çok önemli olmasıdır. Çünkü bu bölge, Kandil ile Türkiye toprakları arasında bir geçiş koridoru oluşturuyor. Dolayısıyla, Hakurk, PKK için Türkiye toprakları ile temas açısından çok önemli olduğundan, böyle bir imkân ve kabiliyetin ortadan kalkmış olması, terörle mücadelede Türkiye’nin elini daha da güçlendirecektir. Aynı zamanda Hakurk’un kontrolü, Kandil’i bütünüyle teröristlerden temizlemede bir atlama taşıdır. Çünkü PKK açısından Kandil merkezi bir üs, Hakurk ise Kandil’in güvenlik şerididir. Bunun dışında, Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonda teröristlerin imkân ve kabiliyetlerinin büyük ölçüde zarara uğratılması ve lojistik desteğin önüne geçilmesi sağlanacaktır. Burada sağlanacak olan alan hakimiyeti, hiç şüphesiz terör örgütünü çok büyük bir psikolojik yıkıma uğratacaktır.

Meselenin dış güvenlik boyutuyla devam edecek olursak, İran’ı içten çökertemeyen ABD’nin, bölgede, özellikle Suriye veyahut Irak üzerinde olası bir Şii-Sünni çatışması yaratması, İran ile olan savaşı başlatmanın senaryolarından sadece biridir. Çünkü İran’ı kıstırma stratejisinin ve çeşitli ambargolarla ekonomik olarak boğma yöntemlerinin sonuç vermemesi durumunda geriye tek bir ihtimal kalıyor: İran’ın vekillerini hedef almak ve bu vesileyle İran’ı sahaya çekmek. Hiç şüphesiz, ABD’nin PKK’yı İran’a karşı kullanmada sonuç alamadığı ortadadır. PKK terörüyle mücadelede birçok kırmızı ve turuncu listede yer alan terörist kadrolarının öldürülmesine ABD’nin kayıtsız kalması, daha sonrasında ABD’nin terörist yönetici kadrolarının başına ödül koyması da bununla açıklanabilir. Bu durum akla birçok soru işareti getirmekle beraber, ABD’nin daha çok Fırat’ın doğusunda ve Suriye topraklarında yer alan ve PKK’nın Suriye kolu olan YPG’ye odaklandığını görmekteyiz. Bu nedenle, İran’a karşı ABD’nin sahadaki kozlarından biri olan PKK terör örgütünü gözden çıkardığı tespiti yanlış olmaz. Çünkü son yaşanan hadiseler de bunu göstermektedir. Bu durumda, ABD’nin PKK’yı tasfiye etmesi süreciyle eşzamanlı olarak, Türkiye’nin PKK’yı Irak’ta sıkıştırması, zamanlama açısından stratejik ve doğru bir hamledir.

Sonuç olarak, yakın gelecekte Ortadoğu’da yaşanacak hadiselerin tehlike ve hasar boyutu ciddi ölçüde kritiktir. Bu nedenle, Türkiye’nin kendi ulusal güvenliğini temin etmesi açısından operasyon sonrasında Kuzey Irak’ta bir güvenli bölge oluşturması gereklilik arz etmektedir. Hakurk’a yönelik operasyonlardan sonra Avaşin ve Zap bölgesi hedef alınıp burada bir koridor oluşturmaya gidilebilir. Bu koridor, Türkiye’nin kontrolünde olması şartıyla, terörden arındırılmış bir bölge olarak doğrudan tehdit ve risklere karşı devletin hareket olanağını kolaylaştıracak, hatta artıracaktır. Türkiye’nin Suriye’de ısrarla savunduğu güvenli bölge bunun bir diğer örneğidir. Suriye’de savaşın getirdiği belirsizliğin devamı ve ciddi ölçüde bekâ sorununun buradan kaynaklandığı varsayımı doğru olmakla birlikte, Irak da bu sorunun günümüzde halen bir parçasıdır. Buna yakın zamanda İran da dahil olursa, tüm bu kötü olasılıklara Türkiye’nin ne kadar hazır olup olmadığı hepimizi çok daha yakından ilgilendiren bir konu olacaktır.

 

Alparslan ULUHAN

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.