MYANMAR DARBESİ VE TARİHSEL DİNAMİKLERİ

upa-admin 13 Şubat 2021 7.034 Okunma 0
MYANMAR DARBESİ VE TARİHSEL DİNAMİKLERİ

Uluslararası alanda çoğunlukla Arakanlı Müslümanların uğradığı zulüm ile gündeme gelen Myanmar, son zamanlarda 1 Şubat 2021 tarihinde gerçekleşen askeri darbe ile anılıyor. Ülke siyasetinin tarihi göz önünde bulundurulduğunda, ordunun siyasi yapıdaki etkisi net olarak görülmekle birlikte, söz konusu darbenin önemli bir noktasını sokağa dökülen halk oluşturdu.

Darbeye ve sonrasındaki gelişmeleri ele almadan önce, bu ülkenin tarihi siyasi yapısından bahsetmek gerekiyor. İngiliz sömürgesinden 4 Ocak 1948 yılında kurtulan Myanmar, bu tarihte Burma Birliği adıyla bağımsız olmuştur. 1989 yılında ise ülkenin ismi Myanmar Birliği Cumhuriyeti olarak belirlenmiştir. 54 milyon nüfusa sahip olan ülkenin başkenti ise Nepido’dur. Birliği oluşturan öğeler; ülkenin 2008 anayasasında belirtildiği üzere yedi eyalet, yedi bölge, kendi kendine yönetilen altı bölge ve bölüm ile başkent çevresindeki ilçelerden oluşuyor (Nixon vd. 2013: 2). Ülkede etnik dağılıma göre 54 milyonluk nüfusa oranla % 68 Bamar, % 9 Şan, % 7 Karen, % 4 Arakanlı, % 3 Çinli, % 2 Hindistanlı ve % 2 Mon bulunuyor. Dini dağılımda ise % 64’lük orana sahip olan Budistler yoğun olarak bulunuyor. Bunun dışında % 6 oranında Hıristiyan ve % 4 oranında Müslüman nüfus var (https://insamer.com/tr/myanmar_827.htm).

1962 yılına kadar yönetimde demokratik yolların izlendiği ülkede 1958-1960 yılları arasında bir darbe gerçekleşmiştir. 1962 yılında da Genelkurmay Başkanı’nın yönetime el koymasıyla 2011 yılına dek sivil hükümet kurulmamıştır. Ülke meclisinde de dörtte bir oranında varlığı bulunan askerlerin, ülke yönetiminde tarihten gelen bir etkinliği söz konusudur (Yavuz 2021). Ayrıca bu ülkede İçişleri, Savunma ve Sınır İşleri gibi kritik Bakanlıklar da orduya tahsis ediliyor. Meclis’teki askeri varlık, ülkede ademi merkeziyetçiliği sınırlandıran bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Ülkenin bir diğer sorunu ise etnik yapıdan kaynaklanmakta. Etnik siyasi çıkarları yönetmek konusunda sorunların yaşandığı ülkede 2008 anayasasıyla başlayan geçici demokratikleşme sürecinde çatışmaların yoğunlaştığı görülmüştür. İlerleyen yıllarda da, Kachin ve Rakhine gibi eyaletlerde etnik mezhepsel gerginlikler yaşanmıştır. Ülkenin siyasi yapısında etnik siyaset ve militarize çoğulculuğun etkileşime sahip olduğu ve bunun demokratikleşme faaliyetlerine etki ettiği görülmektedir (Farrely 2014: 252).

Ülkenin dışa kapalı bir yapıya sahip olmasında da siyasi olarak bir düzenin olmayışı ve etnik çatışmaların büyük rolü bulunmaktadır. Askeri etkinlik, İngiliz sömürge politikası ve istikrarsızlık gibi unsurlar, Myanmar’ın hem Güneydoğu Asya bölgesinde, hem de dünyada en yoksul ülkeler arasında yer almasına neden olmuştur. Diğer yandan, başta AB ülkeleri olmak üzere küresel güçlerin Myanmar’a yönelik ambargoları da ülke ekonomisine zarar vermiş ve hükümet gelirleri azalmıştır. Çin ve Rusya, Batılı ülkelerin Myanmar üzerindeki etkisini Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto haklarını kullanarak kısmen engellemiş, ASEAN üyeleri ve Hindistan’ın Myanmar ile ticarete devam etmeleri ve yatırımları ise Batı yaptırımlarının olumsuz etkisini azaltmıştır (Hlaing 2012: 203).

Ülkedeki askeri etkinlik 2011 yılında kurulan sivil hükümetle birlikte varlığını sürdürmüş, demokratik özellikleri nispeten taşıyan bir seçimler 2015 yılında gerçekleşmiştir. Aung San Suu Kyi liderliğindeki Ulusal Demokrasi Birliği seçim sonucunda iktidar olmuş; fakat Generaller tarafından parti ve destekçileri devletin düşmanları olarak görülmüştür. Sun Kyi, darbeci yönetimlere karşı duruşu ve insan hakları savunuculuğu ile öne çıkmış; fakat Arakan’da meydana gelen zulümlere karşı sessiz kalması nedeniyle eleştirilmiştir (Yavuz 2021).

Myanmar’ın yönetimdeki askeri etkinlik ve etnik çatışmalar dışında gündeme geldiği bir alan da Arakan eyaletinde yaşanan hadiselerle ilgilidir. Söz konusu eyaletteki Müslüman grup olan Rohingyaların özellikle 2012-2013 yıllarında radikal bazı Budist gruplar tarafından hedef alınarak saldırılara uğramaları, ülke dinamikleri ve istikrar açısından önem taşıyan etmenlerden biridir. Fiilen vatansız statüsünde bulunan Rohingyalar, 3,2 milyonluk nüfusun üçte birini oluşturmaktadır. Arakanlı Müslümanlara yönelik yapılan haksızlıklar, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından bir tür “etnik temizlik” olarak tanımlanmıştır. Myanmar’da yaşanan bu etnik çatışma ve gerilimler, tarihsel gerginliklerle birlikte, grupların azınlık statüsü, siyasi değişiklikler, yerel siyasi süreçler ve uluslararası unsurlar gibi etki araçları şekillendirmektedir (Burke 2016: 259-261). Arakanlı Müslümanların vatandaş statüsünde olmamaları ve baskı altında bulunmaları ülkeyi toplumsal olarak etkilerken, seçimlerde oy kullanamamaları da siyasi yapıyı etkilemektedir. Bununla birlikte, ülkenin farklı bölgelerindeki etnik çatışmalar da seçimler ve siyasi yapı üzerinde olumsuz etki bırakmıştır. Yaşadıkları yoğun baskı sonucu çok sayıda Arakanlı Müslüman göç etmek zorunda kalmış ve dünyadaki en kalabalık diyaspora topluluklarından biri halini almışlardır (https://insamer.com/tr/myanmar_827.htm). Etnik çatışmaları ülkeye nüfuz etme aracı olarak kullanan Çin ise, çatışan gruplar arasında barış görüşmeleri sağlayarak bu ülke siyasetine etki etmiştir. Myanmar, Çin açısından Hint Okyanusu’na açılan kapı anlamına gelmesi nedeniyle oldukça büyük öneme sahiptir. Ekonomik koridorların bulunduğu iki ülke arasında petrol boru hatlarından doğan ekonomik ilişkiler, iki ülke için de ehemmiyet taşımaktadır. Etnik çatışmalar üzerinden dış politikada etki oluşturmak ve ekonomik bağlar nedeniyle, Myanmar, son yıllarda Çin’in Asya-Pasifik’te ABD ile giriştiği mücadelede alanlarından biri olmuştur (https://www.ankasam.org/ankasam-infografik-cinin-myanmardaki-varligi/).

Myanmar’da günümüzde yaşanan gelişmelerin başlangıç noktası olma özelliğini taşıyan unsur ise 8 Kasım 2020 tarihinde gerçekleşen seçimlerdir. Ordunun desteklediği Dayanışma ve Kalkınma Partisi’nin (USDP) Ulusal Birlik Partisi (NLD) karşısındaki yenilgisi kabul edilmemiş ve NLD’nin seçimleri hile yoluyla kazandığı iddia edilmiştir. Seçilen parlamentonun toplanıp seçim sonucunun resmileşmesi gerçekleşmeden de, 1 Şubat 2021 tarihinde, ordu, yönetime el koymuştur. NLD lideri Aung San Suu Kyi ile Devlet Başkanı Win Myint ve Dışişleri Bakanı Nepido’da tutuklanmış ve ülkede bir yıllık olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Darbenin ardından başkent Nepido ile Yangon ve Mandalay’da darbe karşıtı gösteriler baş göstermiştir. Sokaklara dökülen göstericiler, tutuklanan üst düzey vekillerin serbest bırakılması talebinde bulunmakla birlikte, BM’nin ülkede yaşananları “darbe” olarak nitelendirmemesine de tepki göstermişlerdir. Gösteri olaylarında dikkat çeken bir husus ise, protestocular arasında yer alan azınlık grupları unsurları olmuştur (Drury 2021).

Darbe sonrasında, uluslararası toplumdan kınamalar ve tepkiler yükselmiştir. Myanmar ile çok fazla ticari ve diplomatik ilişkileri bulunmayan Rusya’dan Devlet Başkanı düzeyinde bir tepki gelmezken, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü tarafından bir açıklama yapılarak, bu ülkede sosyo-ekonomik gelişmelerin sağlanabilmesi için olayların barışçıl şekilde çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. İşbirliği ilişkilerinin 2000’li yıllara dayandığı Rusya ve Myanmar arasında silah ticareti dikkat çekmektedir. Askeri teçhizat tedarikinin sağlandığı Rusya’dan Myanmar’a savaş uçağı, tank ve topçu sistemleri ile Rus silahları satılmaktadır. Darbenin ardından bir yıl sonra seçim yapılacağı açıklamasını vurgulayan Rusya’nın seçim vaadini öne çıkararak askeri darbeyi meşrulaştırdığı söylenmektedir. Zira Myanmar’da askeri bir yönetim olması Rusya için bir dezavantaj değildir (Soydan 2021).

Rusya’nın ticaret odaklı bakış açısının yanı sıra, Çin’den de darbeyi kınayan bir açıklama gelmemiş, ABD ise askeri cuntaya yaptırım kararı almıştır. ABD Hazine Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Myanmar’da orduda General olarak görev yapan ve Başkan Vekili’nin de dahil olduğu 10 kişi ve 3 kuruluşa yaptırım uygulanması kararlaştırılmıştır. Bununla birlikte, darbeyle ilişkisi bulunan kuruluşlara da ihracat kısıtlaması getirilmiştir. Yeni işbaşı yapan Joe Biden yönetimi, Myanmar hükümetine 42,4 milyon dolarlık yardım gerçekleştirileceğini duyurmuştur (https://www.bbc.com/news/world-asia-56015749). ABD’nin yaptırım kararı sokak gösterileri yapan protestocuların polis müdahalesi nedeniyle yaralanması sonrasında gelmiştir.

Sonsöz olarak şu belirtilebilir; ülkenin geleceği konusunda yapılan yorumlarda, söz konusu gösterilerin çok çabuk dinmeyeceği üzerinde duruluyor. Bu görüşün öne çıkmasında ise, Sun Kyi’nin seçimlerde % 80’in üzerinde bir oy oranına sahip olması muhtemel.

Şeyma KIZILAY

KAYNAKÇA

 

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.