GÜNEY GAZ KORİDORU’NA TEHDİT OLARAK ERMENİSTAN’IN PROVOKATİF EYLEMLERİ

upa-admin 18 Nisan 2022 901 Okunma 0
GÜNEY GAZ KORİDORU’NA TEHDİT OLARAK ERMENİSTAN’IN PROVOKATİF EYLEMLERİ

Güney Gaz Koridoru’nun Öncüsü Olarak Asrın Antlaşması

Mevcut coğrafi konumu ve enerji zengini Hazar Havzasına çıkışı bulunan Güney Kafkasya, Brzezinski’nin ‘’Satranç Tahtası’’ eserinde de bahsettiği gibi önemli jeopolitik cazibe merkezlerinden biridir. Uluslararası Enerji Ajansının 2013 yılı raporuna göre, Hazar Havzası’nda 48 milyar barel petrol ve 292 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunmaktadır. SSCB’nin dağılması sonrasında bölgenin diğer devletleri (Gürcistan ve Ermenistan) gibi Azerbaycan Cumhuriyeti de kendi bağımsızlığını ilan etti. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yeni nesil yönetim sistemiyle bütünleşmenin zorluğu ve Karabağ Sorunu bağlamında yaşanan ekonomik kayıplar yüzünden ülke, büyük siyasi istikrarsızlık yaşadı. Cumhurbaşkan’ları Ayaz Mutallibov ve Ebülfez Elçibey dönemlerinde dış politikada dengenin gözetilememesi yüzünden hedeflenen projeler, 1993 yılına kadar uygulanamadı. Ülke içerisinde yaşanan siyasal kriz ve Elçibey hükûmetine yönelik hazırlanan darbe girişimi, sadece 15 Haziran 1993 tarihinde Haydar Aliyev’in ülkeye geri dönüşüyle engellenebildi. İlk olarak Meclis Başkanı olan Haydar Aliyev, 3 Ekim 1993 tarihinde Azerbaycan’ın yeni Cumhurbaşkanı seçildi.

Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev döneminde kazanılan en büyük başarı, 5 Mayıs 1994 tarihinde Rusya arabuluculuğunda Ermenistan ile ateşkesi sağlayacak Bişkek Prokolü’nün imzalanması oldu. Bu süreci takiben, yeniden BDT üyesi olan Azerbaycan’da, istikrar ve denge sağlandı. Ülkenin en büyük hamlesi, 20 Eylül 1994 tarihinde, 7 ülkeden 11 büyük enerji şirketiyle “Asrın Anlaşması”nın imzalanması oldu. Anlaşmanın imzalanmasından sonra bölge üzerinde önemli güç kazanan Azerbaycan, gerek AB’nin gaz arzının ödenilmesinde, gerekse Karabağ Sorunu’nun çözümünde önemli etkinlik kazanacaktır.

2000’li yılların başında Batılı devletlerin artan enerji talebi ve enerjinin Rusya’dan ithal edilir olması, Batılı devletler üzerinde Rusya’nın enerji tekelini daha da güçlendirmiştir. Enerji açısından Rusya’dan bağımlı olan Batılı devletler, bu tekelden kurtulmak için enerji zengini Hazar Havzası’na yöneldi. 2008 yılına gelindiğinde Batılı devletlerin kışkırtması sonucunda yaşanan Rusya-Gürcistan savaşı, Rusya’nın ezici galibiyetiyle tamamlandı. Mevcut enerji bağımlılığından dolayı Batılı devletler, Rusya’ya karşı Gürcistan’a sadece sözde destek olabildi. Batılı devletler, kendi stratejilerine engel olan enerji bağımlılığı sorununu çözmek için Rusya’ya alternatif Güney Gaz Koridoru konseptini geliştirdi. Bu konsepte göre kendi enerji ithalatını güvenli bir şekilde sürdürmek için Batılı devletler, bölge devletlerini çeşitli girişimlerle destekleyecekti. 13 Kasım 2008 tarihinde Güney Gaz Koridoru konsepti, İkinci Stratejik Enerji Belgesinde AB’nin enerji güvenliği önceliklerinden biri olarak resmen ilan edildi.

Bu konseptin ilanından önce, Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye iş birliğinde, 2006 yılında Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol hattının, 2007 yılında ise Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz hattının inşası tamamlanmıştı. 2018 yılına gelindiğinde bu mega projeler, TANAP’ın da tamamlanmasıyla taçlanmıştır. Nihayetinde konseptin açılışı, 29 Mayıs 2018 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in katılımıyla Sangachal Terminali’nde gerçekleşti. 15 Kasım 2020 tarihinde ticari faaliyete başlayan TANAP’ın 2022 yılına kadar Türkiye’ye kazancının 1.5 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. Belirtilmelidir ki, Rusya-Ukrayna Krizi’nin sürdüğü bu dönemde, bu konsept, Azerbaycan ve Türkiye’nin bölgesel önemini artıracaktır. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansının 2021 yılı verilerine göre Azerbaycan’da 60 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunmaktadır.

Ermenistan’da Devrimsel Değişimler ve Artan Bölgesel Enerji Güvenliği Sorunu

2018 yılına gelindiğinde ülkede hem siyasi hem de 2016 yılında Azerbaycan ile yaşanan Nisan savaşlarındaki yenilgiden kaynaklanan toplumsal hoşnutsuzluk hâkimdi. 2018 yılında bu sefer, parlamento tarafından Başbakan seçilen Serj Sarkisyan’a karşı, Batılı devletlerin desteğiyle Nikol Paşinyan önderliğinde bir dizi gösteriler başlatıldı. Bu gösteriler sonucunda kendisine karşı artan baskıya dayanamayan Serj Sarkisyan görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Bu istifanın ardından çeşitli engellere rağmen Nikol Paşinyan, 9 Aralık 2018 tarihinde düzenlenen parlamento seçimlerinde partisinin yüzde 70.42’lik oy kazanmasıyla Başbakan seçildi. Başbakan seçilmesi sonrasında ülkede yeniden yapılanma politikalarını takip eden ve eski devlet başkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan’ın öncülüğündeki Karabağ Klanı üyelerine yönelik tasfiyeleri başlatan Paşinyan’ın etkinliği, 2020 yılı yaşanan Covid-19 salgını yüzünden azaldı. Covid-19 salgınının ülke ekonomisine verdiği zararlar Paşinyan’ın hedeflerini hüsrana uğrattı. Diğer Ermeni liderler gibi Paşinyan da Karabağ kartını kullanarak insanları Tovuz olayları senaryosuyla manipüle etmeye çalıştı.

12-16 Temmuz 2020 tarihinde Ermenistan’ın provokasyonları ile Azerbaycan ile sınırda başlayan geniş çaplı çatışmalar, enerji kemerlerine sorun teşkil ettiğinden dolayı hem bölgesel hem de AB’de genelinde enerji güvenliğine ilişkin endişeleri doğurmuştur. Tovuz bölgesinin devamlı hedefe alınması, birçok araştırmacı tarafından Ermenistan’ın, enerji zengini Azerbaycan karşısında denge korumak için bu mega projeleri hedefe alıyor izlenimini uyandırmıştır. Şüphesiz ki, bu rayona Ermenistan’ın saldırması da boşuna değildir. Çünkü Azerbaycan hem Ermenistan’a hem de Ermenistan Diasporası’nın kendisine karşı eylemlerini, kendi oluşturduğu enerji diplomasisi aracılığıyla minimize etmektedir. Kısaca, Tovuz olaylarında Ermenistan, AB’nin enerji güvenliği hususunda tehlike oluşturmuştur. Buna karşın etkili mücadele veren, 27 Eylül 2020 tarihinde başlayan İkinci Karabağ Savaşı’nda, Azerbaycan’ın enerji projelerinin güvenliğini sürdürme çabası, ülkenin enerji üretici imajını olumlu etkilemiştir. Ermenistan ise İkinci Karabağ Savaşı’nda kullandığı yöntemlerle bir daha AB’nin enerji güvenliği için tehlike arz ettiğini kanıtlamıştır.

Ermenistan’ın AGİT’li Çözüm Yolu Bölge İş Birliğine Tehditdir!

018 yılında yaşanan “Kadife Devrim” sonrasında eski Başbakan Serj Sarkisyan’ın istifasının ardınca, Başbakan seçilen Nikol Paşinyan, göreve geldiği ilk döneminde “Ne Batı Ne Rusya sadece Ermenistancı” fikriyle, denge politikası uygulayan bir lider izlenimi bırakmıştır. Özellikle, Rusya’ya yakın Karabağ Klanı’na yönelik sistemsel tasfiyeler bunu kanıtlar niteliktedir. Özetlenecek olursa, Paşinyan, kendi hâkimiyetini sürdürmek için sistemde kendisine yakın siyasetçilerin, karar vericilerin olmasını istemektedir. Bunun için 2 temel planın belirlendiği gözlemlenebilir.

  1. Batı ile ilişkilerin geliştirilerek, Rusya’nın dengelenmesi,
  2. Türkiye ve Azerbaycan ile normalleşmenin sağlanarak, Rusya’nın dengelenmesi,

Belirtilen iki temel plan doğrultusunda Nikol Paşinyan, Azerbaycan ile 26 Kasım 2021 tarihinde Soçi’de, 13 Aralık 2021 ve 7 Nisan 2022 tarihlerinde Brüksel’de liderler görüşmesine katılmıştır. Türkiye ile normalleşme adına ise, özel temsilcilerin, 2022 yılının, 14 Ocak ve 24 Şubat tarihlerinde Moskova ve Viyana görüşmeleri gerçekleşmiştir.

Ermenistan’ın hedefleri doğrultusunda başlattığı normalleşmeye yönelik çalışmaları sürerken, tesisi süren Altılı Platform (3+3) sonucunda Batılı devletlerin bölgede etkisini kaybedeceği varsayımı, Türkiye-Azerbaycan ile ilişkilerin normalleşmesini zorunlu kılmıştır. 24 Şubat’ta başlayan Rusya-Ukrayna Krizi sonucunda bölgede Rusya’nın etkisini kaybedeceği riski, bu sefer, Türkiye ve Azerbaycan karşısında ülkenin etkisiz kalacağı varsayımı ulusal sorun teşkil etmiştir. Her iki sorunu çözmek ve dengeyi sürdürebilmek için Paşinyan, Batılı devletleri olabildiğince yeni sürece dahil etmeye çalışmaktadır. Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının çözümüne yönelik elde tutulur ilerleme kat edemeyen AGİT Minsk Grubu’nun Ermenistan yardımıyla sürece getirilmesiyse ne Altılı Platform (3+3) devletleri (kısmen Gürcistan hariç) ne de Rusya tarafından olumlu karşılanmıştır. Nitekim 8 Nisan 2022 tarihinde düzenlenen Ermenistan Dışişleri bakanı Ararat Mirzoyan ve mevkidaşı Lavrov’un Moskova görüşmesinde, Lavrov, AGİT’li çözüme ihtiyaç olmadığını belirtmiştir. Ermenistan’ın bu provokatif eylemelerine rağmen Azerbaycan tarafı, bölgesel iş birliği ve istikrar için 5 maddelik konstrüktivist barış teklifinde bulunmuştur. Azerbaycan tarafının teklifini kabul eden Ermenistan’ın, buna rağmen, ayrılıkçı Ermenileri destekleyici açıklamalarda bulunması, Azerbaycan tarafının Faruh zaferini doğurmuştur. Faruh zaferine sessizlik gösteren Rusya’nın hem Türkiye faktöründen hem de Ermenistan’ın bu Batıcı tavrını dengelemek için sessiz kaldığı gözlemlenmiştir. Bu eylemleriyle Ermenistan, konstruktivist Azerbaycan’a karşın kendi provokatif eylemleriyle, bölgedeki iş birliği ve istikrarı tehdit ederken, AB’nin enerji güvenliğini de tehlikeye atmaktadır.

Yadigar NAGİYEV

Güney Kafkasya Araştırmacısı

KAYNAKÇA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.