KOMŞULARLA SIFIR SORUNDAN SIFIR KOMŞUYA MI?

upa-admin 24 Eylül 2012 2.921 Okunma 0
KOMŞULARLA SIFIR SORUNDAN SIFIR KOMŞUYA MI?

Dünyada yaşanan olayların çoğuna müdahil olmaya çalışan ve dünya siyasetinde kalıcı, sözü geçen bir yer elde etme amacı yönünde ilerleyen Türk Dış Politikası’nın, son zamanlarda yaptığı hamleler nedeniyle bazı kesimler tarafından ne istediğini bilmeyen bir görüntüye büründüğü söylenmektedir. Henüz birkaç sene önce dile getirdiği söylemleriyle, son zamanlarda yaptıkları ve dile getirdikleri arasında uyuşmazlık olduğunu iddia eden kesimler tarafından; “Ne oldu da Türk dış politikası bir anda dönüşüm gösterdi?” sorusu sorulmaya başlanmıştır. Aslında bu dönüşümün sebebini, Sayın Başbakan’ın dile getirdiği “Biz Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz.”[1] sözüne bakarak ve ABD tarafından bu proje için atılan adımların hızlandırılmasıyla, hükümetin eşbaşkanlık görevi itibariyle desteği ve bu sebeple uzlaşılamayan ülkelere karşı değişen tavrında aramak doğru olacaktır.

Ortadoğu’da süre gelen “Arap Baharı (!)” denilen süreçte halk kesimi tarafından yönetimleri değiştirilmeye çalışılan ülkelere karşı, ‘proje’ dâhilinde izlediği politikalarla, ‘komşularla sıfır sorun’ politikasından her geçen gün daha fazla uzaklaşılmaktadır. Zira Türkiye’nin, Sayın Başbakan’ın sözlerine bakarak anladığımız ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ dâhilinde gerçekleştirdiği adımlar sebebiyle bölgedeki komşularıyla arasının açıldığı aşikâr. Halk hareketinin başladığı Mart 2011’e kadar Türkiye-Suriye ilişkileri en gelişmiş düzeye ulaşmıştı. Artık stratejik ortaklıktan söz ediliyordu. Hatta hükümet, Suriye’yi izole etmeye çalışan Batılılara karşı çıkıyor, Esad yönetiminin dışlanmaması gerektiğini savunuyordu. Fakat halk hareketinin başlamasından kısa süre sonra Ankara hükümeti, Esad’ın devrilmesini hedefleyen adımlar attı ve Suriye Ulusal Konseyi ile Hür Suriye Ordusu’nun kurulmasında aktif rol oynayarak Suriye Hükümeti ile savaşın eşiğine dahi gelmiş durumda.

Son yıllarda birçok alanda hızlı bir gelişme gösteren Türk-İran ilişkilerinde de şimdi ciddi bir sıkıntı yaşanmakta; Ankara Batı’nın İran’ı baskı altında tuttuğu ve izole etmeye çalıştığı dönemde dahi, Tahran’ın yanında yer almıştı. Ancak son zamanlarda İran’dan Türkiye aleyhine bölgede izlediği politikalar nedeniyle çatlak sesler yükselmekte.[2]

Ankara hükümeti ABD işgali döneminde ve sonrasında Irak’taki rakip güçleri bir araya getirmek ve Irak’ın ulusal birliğini sağlamak için bir hayli çaba harcadı. Fakat Ankara’nın Haşimi’ye kucak açması, Davutoğlu’nun, Erbil’de Barzani ile görüştükten sonra hassas bir bölge olan Kerkük’e sürpriz bir ziyaret yapması, Bağdat’ın çok sert tepkisine yol açtı. Görünen o ki komşularla sıfır sorun politikası sekteye uğramış durumda. Tabii bu kötü gidişatı tek faktöre dayandırmak doğru değil, ilişkilerin birdenbire ters gitmesinde, yalnızca Ankara’nın izlediği politikaların değil, bu ülkelerin tutumunun ve uluslararası konjonktürün de payı vardır.[3] Güney komşularımız dışında, Yunanistan’ın içinde bulunduğu ekonomik kriz malumatından ve bunun dışında Bulgaristan ile olan dış ilişkilerimiz çok iyi denilecek düzeyde olmamakla, Ermenistan ile dış ilişkilerimiz Ermeni işgali altındaki Dağlık Karabağ sebebiyle soğuk ve negatif düzeyde bulunmaktadır.[4]

Türkiye Ortadoğu’da soyunduğu rolle yalnızca komşularını değil, Ortadoğu’da ekonomi başta olmak üzere birçok alanda örnek alındığı, 2003 Irak operasyonu ve Filistin’e karşı İsrail’in tutumuna verdiği tepkilerle kazandığı Arap halk kesiminin sempatisini de bu süreçte atacağı en ufak bir yanlış adımda kaybedebilir. Aynı zamanda Türk Dış Politikası izlediği yolun her yönünü çok iyi hesaplamalıdır ve içinde bulunduğu tehlikeli Ortadoğu kazanı dışında, son zamanlarda büyük bir artış gösteren iç sorunları da göz ardı etmemelidir. Bölgede, dış politikada izlediği yolu beğenmeyenlerin, uzun yıllar ülkemizde kanlı eylemler gerçekleştiren terör örgütünü ülkemiz içinde taşeron olarak kullandığı gerçeğini unutmamalıdır.

Bunların yanı sıra; ABD dâhil birçok ülkede seçim olması, İsrail’in İran’a saldırma olasılığı bulunması, İspanya ve Yunanistan’da iç karışıklıklar çıkmasının beklenmesinin yanında küresel ekonomik alanda da ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Çin ekonomileri önceki yıla göre düzelme sinyalleri vermekte ve büyüme oranları önceki yıla göre artış kaydetmektedir.[5] Bu bağlamda önümüzdeki dönemin hem politik, hem de ekonomik bakımdan hareketli olacağı kesin gözükmekte. Ve dikkat etmek gerekir ki ilerleyen süreçte Arap Baharı’nın bir cehenneme dönüşmesi kaçınılmazdır.

Muhammet OĞUZ/Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Topluluğu Başkanı

 

REFERANSLAR

[1] http://www.haberturk.com/gundem/haber/121091-erdogandan-bop-esbaskani-elestirilerine-yanit

[2] http://haber.mynet.com/irandan-turkiyeye-zehir-zemberek-sozler-638210-dunya/

[3] http://dunya.milliyet.com.tr/ortadogu-politikasindaki-terslikler-ve-nedenleri-2-/dunya/dunyayazardetay/15.08.2012/1581219/default.htm

[4] http://politikaakademisi.org/?p=2489  

[5] http://ekonomi.milliyet.com.tr/sonbaharda-bizi-neler-bekliyor-/ekonomi/ekonomiyazardetay/21.08.2012/1583978/default.htm

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.