Ankara’nın Ortadoğu politikasında sıkıntıların meydana geldiği hakkında son zamanlarda daha fazla sayıda haberler yapılıyor. Bunun fonunda Türkiye’nin jeopolitik nüfuzunun azaldığı izlenimi oluşabilir. Fakat Ankara’nın Afrika ve Kafkasya yönündeki politikasının analizi farklı bir manzarayı ortaya koyuyor. Burada Türkiye’nin küresel ölçekte değerlendirilmesi gereken jeopolitik hattından konuşmak gerekir. Bu ise geniş bir konudur.
Ortadoğu Zorlukları: Gerçeklik Veya Hatalar?
Ortadoğu’da yaşanan çelişkili jeopolitik olaylar Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu ciddi etkiledi. Öncelikle Ankara’nın bölge önderliğine tam esası ve gücü olduğu kanaati vardı. Suriye ve Mısır konularında bu hayal biraz değişti. Bazı analist ve uzmanlar Türkiye’nin bölgede rolünün azalmaya başladığı hakkında fikir söylemeye başladılar. Bu, ABD ve Rusya’nın Ortadoğu uğruna mücadelesinin yeni tonlar arz etmesine zemin oluşturdu.
Çünkü artık Türkiye’nin Suriye olaylarına aktif müdahalesi müşahede edilmemektedir. Mısır ise Ankara ile diplomatik ilişkilerini hayli sınırlamış. Şimdi Kahire’nin Türkiye’de Büyükelçisi faaliyet göstermiyor. Onu söylemek gerekiyor ki, tüm bunlar Erdoğan’ın İsrail’le ilişkileri bozmasından sonra yaşandı. Şimdi her iki süreç arasında bağlantı aramak girişimleri de mevcuttur.
Mesele şu ki, Tel Aviv Ankara ile işbirliğine hep Ortadoğu bağlamında bakmış. Türkiye’nin İsrail’i köşeye sıkıştırarak bölgenin önderi olmak arzusuna başkent Tel Aviv’in hangi tepki verebileceği bilinmektedir. Üstelik Filistin meselesine göre Ankara’nın daha sert davranmaya başlamasının jeopolitik yankısı olmalıydı. Bazı uzmanlar Türkiye’nin Mısır ve Suriye’de karşılaştığı zorlukları İsrail faktörü ile anlatmaya çalışıyorlar. Fakat bu görüşü tam tasdik edebilecek olgular yoktur.
Ankara’nın Ortadoğu’da jeopolitik nüfuzunun azalmasının diğer nedeni olarak İran faktörünü ele alıyorlar. Tahran Türkiye’nin bölgede nüfuzunu hızla artırmasına sert tepki gösterdi. O, daha çok mezhep düzleminde çelişkileri öne çıkardı. Ankara’yı Sünnileri savunmakta suçlayan Tahran bölgedeki dayanakları ile kendi nüfuzunu artırmaya başladı. Sonuçta, Suriye’de İran askerleri ve “Hizbullah” savaşlara katıldı. Bunlar Türkiye’nin desteklediği Suriye muhalif güçlerinin konumlarını kaybetmesine yol açtı. Şu anda Suriye’de hangi grubun tam avantaja sahip olduğu bilinmemektedir. Türkiye’ye kalan ise 500 bin Suriyeli mülteci oldu.
Nihayet, ABD ve Rusya’nın bölgedeki etkinliğinin Türkiye’nin Ortadoğu’daki jeopolitik nüfuzunu etkilemediğini söylemek doğru olmaz. Her iki büyük devlet, tabii ki, Ankara’nın belli seviyeden sonra etki imkanlarının olmamasını istiyorlar. Bunun içindir ki, uzmanlar ABD-İran yakınlaşmasının bir açısının Türkiye’nin iddialarını sınırlamak isteği ile ilişkilendiriyorlar. Rusya ise geleneksel olarak Ankara’yı Kafkasya ve Ortadoğu’da önemli rakiplerinden biri olarak kabul ediyor.
Yukarıda sunulan argümanları sistemleştirince Türkiye’nin Ortadoğu’da, gerçekten, ciddi jeopolitik sorunlarla yüzleştiğini söylemek mümkündür. Fakat bu, Ankara’nın genel olarak jeopolitik pasifliğinin belirtisi midir? Yahut Türkiye diplomasisi herhangi hatalar mı yapmıştır? Bu sorulara kesin bir cevap vermek zordur.
Afrika’ya Nüfuz: Türkler “Ölü Kıta”yı “Diriltiyor Mu”?
Çünkü birincisi, modern Jeosiyaset çok yönlüdür ve bir devletin tek başına önderliği artık olanak dışıdır. İkincisi, Türkiye’nin dış politikası sadece Ortadoğu’yla sinirli değildir. Ankara artık dünya çapında söz sahibi olmak hattını tutuyor. Onun bir takım bölgesel bütünleştirici kuruluşlara katılımı bunu doğruluyor. Örneğin, MİTKA (Meksika, Endonezya, Türkiye, Güney Kore, Avustralya) adlı örgütün oluşturulması rastgele değildir. Bu kurumu BRİCS’e alternatif olarak da sunuyorlar. Ankara’nın Avrupa Birliği ve “Şanghay kulübü”ne olan ilgisi de sır değildir. Bunlarla birlikte, Türkiye Afrika, Kafkasya ve Orta Asya yönlerinde bağımsız siyaset yürütüyor.
Ankara’nın Afrika politikası sistemli, tutarlı ve stratejik mahiyettedir. Bununla ilgili düşünce kuruluşlarının geniş tahlilleri mevcuttur (Bkz.: Soner Karagül, İbrahim Arslan. Türkiye’nin Afrika Açılım Politikası: Tarihsel Arka Plan, Stratejik Ortaklık ve Geleceği / “Uluslararası Hukuk ve Politika”, cilt 9, № 35, s. 21-55, Aralık 2013).
Henüz 1998 yılında Ankara Afrika ile ilgili faaliyet planı yapmış. 2005 yılından ise onun aktif biçimde uygulanması aşaması başladı. Ekonomik, kültürel ve insani alanlarda Türkiye Afrika ülkeleri ile işbirliğini hayli güçlendirmiştir. Şu anda bu kıtanın kuzey bölümünde Ankara ile Çin, Fransa, Rusya ve ABD arasında gergin mücadele gidiyor. Burada en çok Pekin’in şansının yüksek olduğu vurgulanıyor.
Fakat Türkler insani açıdan diğerlerinden daha faaller. Onlar Somali’ye büyük gıda yardımı yaptılar. Kıtanın diğer fakir ülkelerinde de aynı programları gerçekleştirdiler. Ankara son yıllarda daha çok eğitim alanında Afrika ülkeleri ile işbirliğini tercih ediyor. 2008 yılında Afrika Birliği’nin Addis-Ababe’deki toplantısında Türkiye stratejik ortak ilan edildi (Bkz.: önceki kaynak, s.31).
Şu anda Ankara’nın Afrika’daki etkinliği geniştir. Ekonomik alanda yatırım durmadan artıyor. Özellikle, enerji alanında ilişkiler güçleniyor. Ocak 2013 tarihinde Başbakan R. T. Erdoğan Gabon, Senegal ve Nijerya’ya gezi yaptı. Nijerya, Çad, Somali, Tanzanya, Uganda ve diğer Afrika ülkeleri başkanları da Ankara’ya geldiler. Bu gibi geziler artık bazı büyük devletlerin endişesine neden oldu.
Fransa, Çin ve Rusya Ankara’nın Afrika’daki aktifliğine kıskançlıkla yaklaşıyorlar. Paris için Türkiye’den önce ABD, Çin ve Rusya’nın Afrika’da nüfuzlarının artması önem taşımaktadır (Bkz.: Fuad Ferhavi.Ortadoğu ve Afrika’da Fransız Dış Politikası / Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), Analiz № 27, Aralık 2013). Fakat Fransa üç yönde mücadeleye zorlanıyor. Öte yandan, Türkiye’nin bu kıtadaki faaliyetlerinin güçlenmesi ek sorunlar yaratmıştır. Paris Afrika’nın kuzeyinde İslam radikalizmi ile silahlı mücadele yapıyor. Fakat bunun hangi sonuçlar vereceği bilinmemektedir.
Kafkasya: Gergin Mücadele Mekanı
ABD, Çin ve Rusya Afrika’da nüfuzlarını güçlendiriyorlar. Onlar büyük ölçüde Ankara’nın konumunu olumsuz etkiliyorlar. Buna rağmen, artık Türkiye’nin Afrika’da jeopolitik konumunun sağlamlaştığını ve bu sürecin artan hatla devam edeceğini tahmin edebilirsiniz. Burada din faktörünün daha çok rol oynaması mümkündür.
Kafkasya Afrika’ya nazaran daha karmaşık bölgedir. Burada Batı, Rusya ve Çin’in çıkarları büyük ölçüde çatışmaktadır. Tarihi açıdan ise Türkiye ve İran’ın bu bölgeye iddiaları mevcuttur. Bu nedenle Ankara’nın Güney Kafkasya’ya daha fazla önem vermesi doğaldır. Son zamanlarda bu yönde Moskova – Ankara işbirliğinin genişlediğine ilişkin haberler yayılıyor (Bkz.: Игорь Мурадян. Турция и Россия в обоюдном поиске / “Lragir.am”, 17 Aralık 2013).
Rus uzmanlar ise Türkiye’nin Güney Kafkasya’da yeni düzeyde karmaşık jeopolitik oyunlara hazırlaştığını vurguluyorlar (Bkz.: Анкара готовится к сложной шахматной партии на Кавказе / “Фонд Стратегической Культуры”, 14 Aralık 2013).
Burada Ankara’nın temel amacının bölgenin her üç ülkesi ile normal ilişkiler kurmaktan ibaret olduğu vurgulanıyor. Aynı zamanda, Türkiye’nin 2015 yılında “Ermeni soykırımı”nın yıldönümünün geniş ışıklandırılmasına olan hazırlıkları bozmak niyetini belirtiyorlar. Belki, Ankara’nın etkinliğinde ünlü soykırımı masalını boşa çıkarmak motifleri mevcuttur. Fakat meseleye daha geniş açıdan bakmak daha doğru olurdu.
Türkiye Afrika’nın yanı sıra, Kafkasya ve Orta Asya yönlerinde de küresel düzeyde etkisi olan jeopolitik hat yürütüyor. Bu meselede onun ne kadar başarılı olacağının bu açıdan önemi yoktur. Ana nokta şu ki, artık Ankara dünya çapında oynamaya çalışıyor. Bu anlamda Güney Kafkasya’da Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmek girişimi anlaşılıyor.
Fakat Ankara’nın mutlaka Azerbaycan faktörünü dikkate alması gerekiyor. Çünkü Ermenistan Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerden askeri güçlerini çekmediği sürece onunla herhangi işbirliği mümkün değildir. Düşünüyoruz ki, Ankara bunları iyi anlıyor.
Türkiye’nin bir takım zorluklara rağmen, Afrika ve Kafkas yönlerindeki jeopolitik etkinliği onun küresel ölçekte söz sahibi olma isteğinin habercisidir. Aynı düzlemde Ankara’nın Ortadoğu’daki konumu da umutsuz görünmüyor. Mücadele henüz ileridedir.
Kamal ADIGOZALOV
Kaynak: Newtimes.az