ABD Başkanı Barack Obama, bir kez daha Başkanlık seçiminden zaferle ayrılmasının ardından dış politika önceliğini Asya-Pasifik bölgesi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Hatırlanacağı üzere Başkan Obama 44. ABD Başkanı olarak seçildiğinde, ilk deniz aşırı resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiş, ardından ünlü Kahire konuşmasıyla İslam dünyası ile yeni dönemin başlangıcı adına barış içerikli mesajlar vermişti. Obama siyasi strateji olarak belirlediği Amerika’nın yumuşak gücünün küresel düzeyde etki kazanabilmesi adına bir dönem daha görev yapmak için seçmenlerinden oy istemişti. Nitekim Amerikan halkı da “değişimden” yana olmaya devam etti. Çünkü diğer tarafta Cumhuriyetçilerin adayı Romney “şahin” politikaları benimseyen ABD askeri gücünün yeniden küresel düzeyde tesis edilmesini savunan sert politika yanlısı adaydı. Şimdi ise Obama’nın ajandasındaki öncelikli bölge “Asya-Pasifik” olarak öne çıkmaktadır.
ABD’nin Asya-Pasifik Açılımının Arkasında Çin Yer Almaktadır.
Kuşkusuz Amerikan dış politikasının Asya-Pasifik üzerinde ilgisinde ekonomik çekim merkezi olmasının payı büyüktür. Dolayısıyla Başkan Obama ilk gezisini Mynmar ve daha önce hiçbir ABD Başkanı’nın ziyaret etmediği Kamboçya ve Tayland’a gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretlerle Washington yönetimi, demokratikleşme sorunu olan bu tip bölge ülkeleri ile ilişkisini kuvvetlendirmeye çalışırken, stratejik üstünlüğünü koruyabilmek için ekonomik yardımda bulunmayı da ihmal etmemektedir. Şu nokta net olarak anlaşılmaktadır ki, ABD’nin “Asya-Pasifik” açılımının arkasında Çin yer almaktadır. Fakat ABD, Çin’i bölgeden izole veya bertaraf etmek yerine, karşılıklı ekonomik bağımlılığı tercih etmektedir. Bu sayede Çin’in ekonomik ve askeri büyümesi karşısında ABD daha öngörülebilir önlemler ve karşı hamleler geliştirebilecektir. Görülen amaca yönelik ABD, bu coğrafyada Çin’in politikalarına paralel olarak askeri kapasitesini arttırmaya devam etmektedir.
Obama yeni dönemde Asya-Pasifik bölgesi ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştirmeye hedeflerken, bu sürecin bir takım kör noktaları olduğunun bilincinde olması gerekmektedir. Küresel mali kriz sebebiyle tasarruf tedbirlerini arttıran ABD’nin, Kamboçya, Malezya ve Tayland gibi askeri iktidarlara hangi ölçüde güven vereceği tartışmalıdır. Bilindiği üzere bu ülkelerdeki en büyük sorun insan hakları olmaya devam etmesi, bu kökleşmiş sorunların Çin’in gölgesinde çözüme kavuşturulmasını güçleştirmektedir.
Çin Askeri Kuvvetlerinin Modernizasyonu ABD’yi Tedirgin Etmekte
Bir başka bakış açısına göre, ABD ekonomisinin geleceği için “Asya-Pasifik” bölgesi büyük önem teşkil etmektedir. Fakat bölgede kontrolü sağlamak için öncelikli olarak ABD askeri teknolojilerinin gelişimi şart koşulmaktadır. Hatırlanacağı üzere, Obama bir önceki Asya gezisinde Filipinlere askeri üs açılabileceğinin sinyalini vermişti. Elbette Washington’u bu açılım süreci içinde pek de kolay günler beklememektedir. Çünkü karşısında askeri ve ekonomik kapasitesiyle uluslararası politikaya yön vermeye çalışan Çin gibi bir güç bulunmaktadır. Örneğin, Asia Times’ta yer alan habere göre, Çin askeri kuvvetlerinin modernizasyonu, bilhassa Çin’in yerli uçak gemisini suya indirmesi ABD’li yetkililer tarafından Güney Çin Denizi’nin güvenliği meselesinde kendilerine açık bir meydan okuma olarak değerlendirilmiştir.
ABD’nin Yeniden Yükselişi Asya’da Göstereceği Başarıya Bağlı
Eğer ABD bölgede kontrolü tesis etmek istiyorsa öncelikle kendisine sağlam müttefikler edinmelidir. Bilhassa bölgede siyasete yön verme kapasitesi yüksek olan Avustralya’nın pozisyonu dikkate alınmalıdır. Çünkü Avustralya, bölge siyasetini belirleme ve yön verebilme doğasına sahip kıta devletidir. Avustralya’nın Savunma Bakanı Stephen Smith, Çin’ye yapmış olduğu ziyarette 2.500 Amerikan deniz askerlerine tatbikat için izin verildiğini açık bir şekilde ifade etmişti. ABD’nin “Asya-Pasifik” böglesinden sorumlu komutanlarından Robert Willard ise ABD’nin 2020 yılına kadar bu bölgede ağırlık sahibi olması gerektiğini belirtirken, Çin ve Hindistan’ı bölge ekonomisine yön veren iki büyük güç olarak değerlendirmiştir. Ayrıca Hindistan ile uzun vadeli kurulacak stratejik ortaklığın Hint okyanusunun güvenliği için kritik öneme haiz olduğunu vurgulamaktadır. Bir başka diplomasi stratejisti, Obama’nın dış politika danışmanlarından Tom Danilon’a göre ABD, Asya’nın politik ve ekonomik istikrarı ile yakından ilgilenmelidir. Çünkü ABD’nin bu yüzyıldaki başarısı Asya’da göstereceği performansa bağlı olacaktır.
ABD kendini bir şekilde Güney Çin Denizi’ndeki anlaşmazlığa dahil etmek istemektedir. Çünkü bölgedeki küçük Asyalı ülkelerin haklarının koruyuculuğunu yaparak, coğrafyadaki serbest ticaretin önünde yer alan bariyerleri kaldırma hedefi Amerikan dış politika öncelikleri arasındadır. “Büyük Satranç Tahtasında” mücadele devam ediyor…
Haftanın Sözü: “Söylediğin şeyle hemfikir değilim, ama bunu söyleme hakkın için canımı veririm.” – Voltaire
Furkan KAYA