Türkiye’de son iki aydır yaşanan süreçler basının gündemindedir. Temmuz ayında terör örgütü PKK’nın iki Türk polis memurunu öldürmesi, Türk hükümeti ile PKK arasında iki yıldır devam eden ateşkesi bozdu. Şu anda Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde durum oldukça ağırdır. PKK’nın saldırıları ile birlikte, onun siyasi kolu olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) faaliyetleri de ulusal istikrara ciddi tehlike oluşturuyor. Bazı durumlarda bu, Türkiye ile stratejik ortak olan Azerbaycan’ın da çıkarlarına doğrudan dokunuyor.
PKK’nın Saldırılarındaki Amaç Nedir?
Suruç ilçesinde yaşanan terör olayından hemen sonra, PKK’nın Türkiye’nin güney ve güneydoğu bölgeleri ile birlikte özellikle Ağrı, Iğdır ve Ardahan gibi doğu vilayetlerinde de etkinliğini artırdığı görüldü. Henüz Temmuz ayının ortalarında teröristler tarafından Iğdır’da kamyonlara karşı saldırılar meydana getirildi ki, bu saldırılardan biri de Iğdır-Nahçıvan yolu üzerinde yaşandı.
PKK’nın bu adımları, Türkiye’de basının da dikkatini çekti. Bazı gazeteler, terör örgütünün Ağrı-Iğdır-Ardahan üçgeninde saldırılarını artırmasının temel amacının Türkiye’nin Ermenistan ile sınır topraklarını kontrol altına almak ve bölgede yaşayan Azerbaycan kökenlileri göçe zorlamak olduğuna dair yazılar yayımlamışlardır. PKK’nın Iğdır’da etnik huzursuzluk yaratmaya çalıştığı ve bunun için Kürt gençleri silahlandırdığı da iddia edilmektedir (“PKK’nın Kirli Amacı; Kürt-Azeri Kavgası”, http://www.aksam.com.tr/guncel/pkknin-kirli-amaci-3b-Kurt-azeri-kavgasi/ haber-424244). Bilindiği gibi, bu bölgeler Kürtleştiği takdirde, PKK siyasi gücü elinde bulunduracak ve Ermenistan ile her türlü işbirliğini yapacaktır. Ermenistan da, PKK aracılığıyla Kürt siyasi hareketinden istifade edecek ve gelecekte sınırların açılması konusunu gündeme getirecektir.
Terör örgütünün bu adımlarını değerlendiren Vatan Partisi Başkan Yardımcısı ve Savunma Bakanlığı İstihbarat eski Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, PKK’nın kuzey sınırlarını kendisinin belirlemeye çalıştığını düşünür. Ona göre, özellikle Iğdır’a baskının artırılmasının temel nedeni, bu ilin 3 ülkenin sınırında yerleşmesidir. PKK’nın bu faaliyetinin Ermenistan tarafından gizlice desteklendiğini söyleyen Pekin, terör örgütünün bu bölgeyi tamamen kontrol altına alması halinde, burayı kendine merkez seçeceğini ve faaliyetlerini genişletmeye çalışacağını bildirir. (“PKK’dan Kurtarılmış Bölgeler Planı”, http://www.aydinlikgazete.com/politika/pkkdan-kurtarilmis-bolgeler-plani-h74065.html). Bu çerçevede, PKK’nın Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattında patlama gerçekleştirdiğini ve Iğdır’da 13 polisin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısı gerçekleştirdiğini de hatırlatmakta fayda var.
PKK’nın Ermenistan’la gizli ilişkilerinin olduğuna dair fikirler, Türkiye’de ilk kez dile getirilmiyor. Terör örgütünün terörizmi destekleyen bu ülkede kamplarının mevcut olduğu, teröristlerin uzun yıllar boyunca Ermenistan’da barındığı ve eğitim aldığı somut kanıtlarla belirlendi. Bazıları ise PKK’yı aslında Kürt hareketi olarak değil, sadece Ermeni lobisinin Türkiye’ye karşı etkinliğinin sonucu olarak nitelendiriyor.
PKK’nın Ermeni ASALA terör örgütünün dağılmasından hemen sonra oluştuğuna dikkat çeken Türk Tarih Kurumu eski Başkanı, hâlihazırda milletvekili Yusuf Halaçoğlu, “Derin Sol” kitabının yazarı Hakkı Öznur, Milli Gazete‘nin köşe yazarı Mehmet Şevket Eygi gibi şahıslar; PKK’nın doğrudan Avrupa’daki Ermeni lobisi tarafından yaratıldığını, böylece Kürtlerin bir araç olarak kullanılarak “Büyük Ermenistan” arzusunun gerçekleştirilmek istendiğini düşünür. Terör örgütünün yönetiminde 300’e yakın “gizli Ermeni”nin (kimliklerini Kürt, Türk isimleri altında gizleyen etnik Ermenilerin) yer aldığını, toplamda ise PKK’da 2 binden fazla Ermeni’nin çeşitli düzeylerde görev aldığını bildirirler. Yusuf Halaçoğlu bunlar arasında PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın (Artin Agopyan), uzun yıllar terör örgütünün ikinci kişisi olmuş Şemdin Sakık’ın, onun kardeşi -şu anda Ağrı Belediye Başkanı ve 2011 yılında Türkiye Parlamentosu’nda “Ermeni soykırımı” kelimesini kullanmış- Sırrı Sakık’ın, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın ve birçoklarının adlarını sıralar (“Halaçoğlu: PKK’lıların Yüzde Sekseni Ermeni”, http://www.gundem.be/tr/turkiye/halacoglu-pkk-lilarin-yuzde-sekseni-ermeni). Buradan varılan sonuç şudur ki; “Ermeni meselesi çözümlenene kadar, PKK terörü de sona ermeyecektir.”
HDP, Kürtlerin mi, yoksa Ermenilerin mi partisidir?
2015 yılı Eylül ayında Türkiye’nin geçici hükümetinin Avrupa Birliği Bakanı HDP’li Ali Haydar Konca’nın Ermeni “soykırımı”nı tanıdığını ifade etmesi büyük tepki doğurdu. Fakat HDP’nin faaliyetine göz atıldığında, bu adımın şaşırtıcı olmadığı görülüyor.
Kendini sadece Kürtlerin değil, “Türkiye’nin partisi” olarak adlandıran ve PKK’nın siyasi kolu olan HDP içinde çok sayıda Ermeni var. Önceleri Türk ve Kürt isimleri altında gizlenen bu Ermeniler, şimdi kendi kimliklerini açıkça beyan ediyor. Onlar Ermeni “soykırımı”nın devlet tarafından tanınmasını, Ermenistan’la sınırların açılmasını talep ediyorlar. Aslında “Hepimiz Ermeniyiz” sürecini başlatanlar da işte bunlardır. Siyasi süreçlere etki etme beklentilerini ise HDP’ye bağlıyorlar.
Kendini barış ve demokrasi partisi olarak ilan eden HDP, Ermenilerin taleplerini açıkça destekliyor. Avrupa Parlamentosu’nun Ermeni “soykırımı” kararını, Papa’nın ilgili beyanatını savunan ve “soykırım” iddialarını kabul eden HDP, Türkiye ile Ermenistan’ın yakınlaşmasında oldukça çıkarlıdır ve bu amaçla çeşitli projelerde yer alıyor.
ABD ve İsviçre’nin Türkiye’deki büyükelçiliklerinin de desteği ve Ermeni sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile Kars’ta ve diğer kentlerde çeşitli “kültürel” projeler gerçekleştirilir, Ermeni müzisyenler konserlere davet edilirler. Türkiye’de durumun gergin olduğu bir dönemde HDP’nin bir kolu olan Barış ve Demokrasi Partisi’nin Van Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Hatice Çoban ve Bekir Kaya, 3 Ağustos’ta 6. Pan-Ermeni oyunlarının açılışına katılmak için Erivan’ı ziyaret etti, Ermeni “soykırımı” anıtını ziyaret etti ve Serj Sarkisyan’la görüştü.
Türkiye’de 7 Haziran parlamento seçimlerinden önce Avrupa Ermeni Federasyonu bir bildiri yayınlayarak, “Avrupa’daki Türkleri HDP’ye oy vermeye çağırdı.” Almanya Ermeni Kilisesi de aynı adımı attı. (“Avrupa Ermenileri HDP’ye oy istedi”, http://www.yenisafak.com/secim-2015/avrupa-ermenileri-hdpye-oy-istedi-2145132). HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise, henüz 2013 yılında ABD’ye ziyareti sırasında, Amerika’nın Ermeni Ulusal Komitesi başkanı Aram Hamparyan’la kapalı kapılar arkasında görüşme yaptı. Görüşmeden sonra Ermeni tarafı, “Türkiye’de Kürt, PKK ve Ermeni halklarının işbirliği konularının ele alındığını” bildirdi. İlginçtir, tüm kaynaklarını ve faaliyetlerini Türkiye’ye karşı mücadeleye yöneltmiş Ermeni diasporası ile ilişkiler hangi amaca hizmet ediyor? Kürdistan Topluluklar Birliği eşbaşkanı Bese Hozat, 2014 yılı Ocak ayında “Türkiye’de barışa karşı çıkan Ermeni-Yunan-Yahudi lobisinin var olduğunu” bildirdi. Bu bildiri HDP’deki Ermenilerde büyük rahatsızlık doğurdu.
HDP’nin seçim barajını geçmesi ve sonraki çalışmaları aslında Türk hükümetinin başlattığı barış sürecini engelleyen önemli faktörlerden biri olarak kabul edilebilir. Türkiye’de güçlü ve istikrarlı devletin varlığını kendilerine tehdit olarak görenler çeşitli adlar altında buna engel olmaya çalışırlar. Şu anda temel konu ise, Türkiye’deki 1 Kasım seçimlerinden sonra durumun nasıl olacağıdır. HDP’nin yeniden seçim barajını geçmesi, kısa ve orta vadede Türkiye’de mevcut gerilimin devam etme olasılığını artırır.