SURİYE ÇIKMAZINDA TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ

upa-admin 09 Nisan 2012 2.633 Okunma 0
SURİYE ÇIKMAZINDA TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ

Arap Baharı ile başlayan süreç, Suriye halkının Şam yönetimine isyanıyla devam etmektedir. Suriye’de başlayan gösteriler öncelikle reform talebiyle ortaya çıkmışsa da, daha sonrasında rejime karşı gelişmiştir. Buna karşılık Şam yönetiminin göstericilere sert karşılık vermesi birçok sivilin yaşamını yitirmesine neden olmuştur. Suriye’de yaşanan insanlık suçuna başta Türkiye olmak üzere uluslararası arenada sert tepki gösterilmektedir. Bu gelişmelere bölgenin iki önemli devletinden biri olan İran’ın sessiz kalması ise Türkiye-İran ilişkilerinin gerginleşmesine neden olmaktadır. İran yönetiminin yaşanan katliama seyirci kalmasının ötesinde Esad yönetimine sahip çıkması ise gerginleşen ilişkileri daha  da kötüye götürmektedir. Bu gelişmelerin ışığında Suriye çıkmazı Türkiye-İran dostluğunun da çıkmaza girmesine neden olmaktadır.

Suriye bölgesinde yaşanan bu süreçte Şam yönetimine baskılar artmakta ve çeşitli ambargolar uygulanmaktadır. Suriye’de yaşanan gelişmelerin ulaştığı son noktada muhalif kesim de, Esad yönetimi de kararlı davranmakta ve en önemlisi hangi kesimin düşeceği henüz tam olarak öngörülememektedir. Esad yönetiminin düşmesi halinde bölgede yaşanacak güç boşluğunun hangi güçler tarafından doldurulacağı muammadır. Bu noktada güç boşluğunu belirleyici iki ülke söz konusudur; Türkiye ve İran. Ancak bölgede yaşanan süreçteki her iki ülkenin yaklaşım biçimi birbirine tezattır. Türkiye’nin Suriye’ye bakış açısında Türkiye’nin ulusal çıkarlarından çok bölgede yaşanan katliama seyirci kalmamak istememesi ve insani kaygıları rol oynamaktadır. İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Suriye Halkının Dostları Grubu’nun İkinci Konferansı kapsamında gerçekleştirilen basın toplantısında Türkiye Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Bosna’da uluslararası camianın çok yavaş davrandığını vurgulamış, aynı hatanın Suriye’de yaşanmaması ve sivillerin yaşamlarının savunulması gerektiğini belirtmiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi, Türkiye bölgede yaşanan olayların dinmesini Suriye yönetiminden bile daha çok istemektedir. Ankara’nın sunduğu çözüm önerileri, kendi güvenliğinin yanı sıra Suriye halkının ve hatta Suriye yönetiminin de güvenli geleceğini devam ettirmesi açısından önemlidir. Esad yönetimi tüm uluslararası baskılara ve ambargolara aldırmamış, bölgede başta İran olmak üzere, Rusya ve Çin’den aldığı güçle birlikte katliamlara devam etmektedir. Bu kaos bölgeyi uçuruma sürüklediği gibi, Türkiye-İran ilişkilerinin de son zamanlarda gerginleşmesine sebep olmuştur.

İran bölgede yaşanan olaylara aldırmayıp, bu olayların ABD ve Batı’nın Suriye’yi kontrol altına almak için düzenledikleri bir proje olduğunu belirtmektedir. Tahran yönetimi ve İran’ın resmi haber ajansları bölgede yaşanan olayları “terörizm aktiviteleri”, Suriyeli isyancıları “silahlı terörist gruplar” olarak adlandırmakta, çıkan isyanı CİA-MOSSAD ve Suudi Arabistan’ın kurduğu bir komplo olarak değerlendirmektedir. Bu noktada Tahran yönetiminin ABD ve İsrail kanadından gelen nükleer enerji geliştirmemesi yönündeki baskılar nedeniyle köşeye sıkışmış bir psikolojiyle komplo teorilerine sarıldığı ve Şam yönetiminin izlediği sert politikayı tarafsız ve sağlıklı bir şekilde analiz edemediği görülmektedir. İran yönetiminin istediği Esad gitse de rejimin ayakta kalmasını sağlamaktır. Zira bölgede rejimin değişmesi İran’ı da derinden etkileyecektir. Türkiye yönetimi başta Başbakan olmak üzere geniş bir bakan çevresiyle birlikte kısa bir süre önce bir İran ziyareti gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret Türkiye’nin İran yönetimine sonu görünen Esad’ı desteklemesinin yanlış olduğunun izahını yapması açısından çok önemliydi. Zira bölgede Esad rejimi ardından oluşacak güç boşluğunun doldurulması sorunuyla karşı karşıya kalınabilir. Suriye sınırının ABD ve Batı kanadına açılması Türkiye için de kapana sıkışmak olarak adlandırılabilir. Bu açıdan Türkiye yönetiminin isteği demokratik yollarla sorunun çözülmesidir. Tahran yönetiminin de kabul ettiği gibi bölgedeki tüm kötü senaryoların sona erdirilmesi Türkiye önderliğinde gerçekleşecektir. Ancak buna rağmen Tahran yönetiminin Suriye desteğini kesmesi konusunda ne kadar gerçekçi olduğu tartışılabilir.

Sonuca gelecek olursak, bu ihtilaflı konuların çıkarların örtüşmesi yoluyla giderebileceğinin unutulmaması gerekir. Bölgedeki kaos ne kadar uzun ömürlü olursa her iki ülke açısından da sıkıntı daha da yükselir. Şam yönetiminin Annan Planı’nı da uygulamaması rejimin kanlı bir şekilde sona erme olasılığını yükseltmiştir. Bu açıdan Tahran yönetimi de Türkiye’nin önerilerine açık olmalı, insani meselelerde sorumlu davranmalı ve en önemlisi kendi geleceğini de düşünmelidir.

 

Volkan TÜRKMEN

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.