İran’ı nasıl bilirsiniz? Muhtemelen İran hakkında pek bir şey bilmezsiniz. Toplum olarak, komşumuz İran’ı tanımıyoruz maalesef. Buna rağmen, Türkiye’de İran’ı seven ya da İran’dan nefret eden birçok insan var. Aslında temel sorun da buradan kaynaklanıyor. Tanımadan önce seviyor ya da nefret ediyoruz. Oysa, önce İran’ı ve onu karakterize eden özelliklerini anlamalıyız. Dolayısıyla, okumakta olduğunuz bu yazıda sizlere göz ardı edilmiş, halbuki bugünkü İran’ı var eden yapı taşlarını genel olarak açıklamaya çalışacağım.
İran kelimesini duyunca çoğumuzun aklına “Türkiye İran olur mu?” sorusu geliyor. Bir taraftan, bunu en başta Türkiye’yi bir çıkış yolu olarak gören milyonlarca İranlı istemiyor. Diğer taraftan, İran’ın mezhepsel ve idari kombinasyonu bu soruyu gereksiz kılıyor. Peki, söz konusu kombinasyonun unsurları nelerdir? Objektif açıdan yapılabilecek ilk yorum şudur: İran bir çelişkiler ülkesidir. Çelişki İran’ın karakterinin zeminidir. Diğer unsurlar bu zeminin üstüne inşa edilir.
Orta Doğu için her zaman önemli bir ülke oldu İran. Dünya, İran’ın bölgesel güç isteğiyle bütünleşen ve petrol ile doğal gaz zenginliğine dayanan meydan okumalarına alışmış görünüyor. Bu duruma çözüm bulunamadığı gibi, İran tartışmalı bir ülke olma konumunu devam ettiriyor. Kendisini sadece Pers medeniyetinin temsilcisi olarak değil, aynı zamanda dünyadaki tüm Şiaların temsilcisi olarak betimliyor ki İran, Şiiliği resmi din bağlamında ilan eden tek devlettir.
İran İslam Cumhuriyeti, günümüzde uzlaşılamayan nükleer programından ibaret bir devlet değil. 1979 İslam Devrimi’nden sonra kurulan bu devlet aslında uzun bir tarihi ve köklü bir medeniyeti arkasında bırakarak meydana geldi. Kısaca; Safeviler, Kaçarlar ve Pehleviler tarih içinde önemli oluşumlar anlamında örnek olarak gösterilebilir. İran’ın bugününe baktığımızda ise pek çok bakımdan kendi tarihinden kopuk bir ülke olarak varlığını sürdürdüğünü ifade edebiliriz. Çünkü 1979’dan itibaren söz konusu varlığın temelini din ve siyasetin iç içe geçmesi oluşturmaktadır. Şii İran, bu özel durumuyla dikkatle incelenmesi gereken stratejik bir güçtür.
Şiilik, İran’da siyasetin temelidir diyebiliriz. Her siyasetçinin savunmak zorunda olduğu temeldir. Siyasal rekabette her aday Şiiliği savunduğunu iddia eder ama aralarındaki fark algılayış açısından doğar. Bir sav ortaya çıkarmak, topluma benimsetmek ve iktidara gelmek için o savı Şiilik ile yoğurmak gerekir. Aksi takdirde, siyaset sahnesine bir daha çıkmak mümkün olmayabilir. Güçlü Şia seçkinler sadece dini kuruluşlarda değil, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinde de fazlasıyla etkilidir. Dolayısıyla gayet açık ve doğrudan bir Şia egemenliği mevcuttur.
Anayasa (Madde 12, Iranonline) der ki: “İran’ın resmi dini İslam ve Onikici Caferi okuludur ve bu ilke sonsuza dek değişmez kalacaktır.” Caferi okulu Şiiliğin bir koludur. Devletin yönetim mantığı ise Şiiliğin “İmam” imgesinden kaynaklanır. İmam kelimesi Şiilikte liderliği sembolize eder. Fakat bu liderlik sadece dini liderlik anlamına gelmez. Hem dini, hem siyasi liderliktir. Başka bir deyişle, iki esas alan aynı çatı altında toplanır. Bu nedenledir ki, Dini Lider bütün toplum tarafından el pençe divan durulan yegâne şahsiyettir. İran İslam Cumhuriyeti’nde şimdiye kadar iki dini lider görev yapmıştır: Humeyni ve Hamaney. Her ne kadar Hamaney’in hiçbir zaman Humeyni gibi karizmatik bir lider olamadığı öne sürülse de, resmi anlamda en büyük yetki Hamaney’e aittir.
İran’da din ve Dini Lider denilince, velayet-i fakih kavramı öne çıkar. Peki, velayet-i fakih ne demektir? Dini Lider tarafından temsil edilen İslam hukukçusunun muhafızlığıdır. Humeyni’nin mutlakiyetçi ve otoriter fikirlerinden doğmuştur. Humeyni, İran İslam Cumhuriyeti’nin oluşum sürecinde, bu kavramı bir siyasal projeye dönüştürerek kendi hükmünü sağlamlaştırmaya çalışmıştır. Mantığını, kayıp olduğuna inanılan 12. İmam’dan alır. Böylece 12. İmam’ın yokluğunda, onun yetkisini bir Dini Lider kullanır.
Anayasaya göre velayet-i fakih yoluyla Dini Lider yasama, yürütme ve yargı organlarının üzerindedir. Devlet içindeki tüm yetkilerin % 75’ine sahip olduğu iddia edilebilir. Başka bir deyişle, biz her ne kadar Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ı kitle iletişim araçlarında bir lider olarak görsek de, Ahmedinejad’ın gücü Dini Lider’in iki dudağının arasında saklıdır. Dini Lider ise Tanrı dışında kimseye karşı sorumlu değildir.
İran’daki temel aktörler kapsamında Dini Lider ve Cumhurbaşkanı, temel kurumlar kapsamında ise Anayasayı Koruma Konseyi, Meclis, Uzmanlar Konseyi ve Danışma Konseyi sayılabilir. Bu sistemde atananlar ve seçilenlerin bir karışımı bulunur. Söz konusu aktörler ve kurumlar daha sonraki yazılarda ayrıntılı incelenecektir. Sonuç olarak, bu yazıda İran genel anlamda tanıtılmaya çalışılmıştır. Bir yazı dizisi çerçevesinde, gelecek yazı devam niteliği taşıyacaktır.
Yüksel KAMACI
KAYNAKÇA
– İran Anayasası, Iranonline. http://www.iranonline.com/iran/iran-info/government/constitution-1.html.