GENÇ SİYASETÇİ TUNA BEKLEVİÇ’LE MÜLAKAT

upa-admin 10 Ocak 2013 5.854 Okunma 0
GENÇ SİYASETÇİ TUNA BEKLEVİÇ’LE MÜLAKAT

Tuna Bekleviç, 20 yaşında Ekonomistler Platformu’nu kurdu. Yıllar önce Ali Babacan, Kemal Derviş, Masum Türker, Berat Albayrak ve Mehmet Şimşek farklı zamanlarda Ekonomistler Platformu ile yolları kesişen kişiler oldu. Sonra siyasetin Don Kişot’luğuna soyundu. Güçlü Türkiye Partisi’ni kurarak Türkiye’nin en genç parti Genel Başkanı oldu. 2007’de erken seçim kararı alınınca seçime katılamayan GTP’nin genç Genel Başkanı 2008 yılında AK Parti’ye açılan kapatma davası esnasında Edirne’de Tuna Bekleviç ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan görüşmesi ile tekrar gündeme geldi. AK Parti kapatılmayınca GTP havlu attı ama Tuna Bekleviç ismi 2011’de bu sefer AK Parti’den Edirne’de 2. sıra milletvekili adayı olarak öne çıktı. Edirne’nin milletvekili sayısı 4’ten 3’e düşünce Bekleviç parlamentoya giremedi. Fakat Türkiye’de parlamentoya giremeyen Bekleviç, 14 Ocak’ta İngiltere Parlamentosu’nda, siyasetten bağımsız bir forum adına konuşma yapmaya hazırlanıyor. Her yönü ile ilginç bir hikaye…

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, öncelikle e-mülakat talebimizi kabul ettiğiniz için size teşekkür ederim. Bize kısaca özgeçmişinizden ve öncülüğünü yapmış olduğunuz çalışmalardan bahseder misiniz?

Tuna Bekleviç: 1977’de Edirne’de doğdum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunuyum. 2000 yılında Ekonomistler Platformu, 2004 yılında Toplum ve Demokrasi Derneği, 2005 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini gerçekleştirdim. 2006 yılında kurulan Güçlü Türkiye Partisi’nin (GTP) Genel Başkanlığı yanısıra 2007 yılından bu yana Uluslararası Barış ve Demokrasi Forumu’nun (International Forum for Democracy and Peace) Başkanlığını sürdürmekteyim. Çeşitli ulusal gazetelerde yayınlanan yazılarımın yanında İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından 2004 yılında basılan “Kağızman Modeli” ve 2006 yılında basılan “Hedef 2023” isimli iki kitap kaleme aldım. 2009-2012 yılları arasında Türkiye Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptım. 2012 yılında Avrupa Birliği Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri olarak görev aldım. Bu görevlerimin yanısıra şuan Kültür Kenti Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Küresel Sorunlar Platformu Danışma ve İcra Kurulu üyesiyim. Özel sektörde ise İMKB 100’de bulunan ve Türkiye’nin ilk girişim sermayesi şirketi olan Rhea Girişim Sermayesi firmasında Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyorum.

Genç siyasetçilerimizden Tuna Bekleviç

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, malumunuz Türkiye şu an dünyanın en büyük 16. ekonomisi ve Cumhuriyetimizin 100. yaşında 10. büyük ekonomi olma hedefimiz var. Bir ekonomist olarak Türkiye’nin bu hedefini ve Avrupa ekonomileri karşısındaki yerimizi siz nasıl görüyorsunuz?

Tuna Bekleviç: Avrupa Birliği’nin karar alma mekanizmalarında ciddi sıkıntılar yaşadığını düşünüyorum. Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisi içerisinde olacağına yürekten inanıyorum. Ülkemizde siyasi partilerden entelektüel camiaya, akademisyenlerden sanatçılara kadar herkesin bu hedef söz konusu olduğunda heyecanlandığını düşünüyorum. Bugüne kadar her zaman gençlerle çalışma imkanı bulmuş ve bunu özellikle tercih etmiş birisi olarak tüm yaşıtlarıma da 2023’e hazır bir halde kendimizi yetiştirmemiz gerektiğini anlatıyorum. Bugünün gençlerinin yarınların liderleri olacağı gerçeğini göz ardı edemeyiz. İşte o yarın geldiğinde daha donanımlı ve kendisini geleceğe daha iyi hazırlamış bir neslin Türkiye’yi yönetmeye talip olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak o zaman bizden önceki nesillerin verdikleri emeklerin bir manası olacaktır.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, son zamanlarda iç siyasetimizin gündemini de belirleyen Suriye’de yaşananları da size sormak isterim. “Arap Baharı” diğer Arap ülkelerinde kısa sürede neticelenirken, Suriye’deki rejim ve lider hala varlığını sürdürüyor. Bazı malum ülkelerin Beşar Esad’a ve Baas rejimine verdigi destek haricinde, iç savaşı uzatan diğer faktörler nelerdir?

Tuna Bekleviç: Sizin de işaret ettiğiniz üzere başta Rusya olmak üzere Çin ve İran Esad’ı açıkça destekliyor. Ekonomik ve askeri ambargoyu delen bu ülkeler, Esad’ın hala ayakta kalmasında en önemli nedenlerin başında geliyorlar. Tabii bu ülkeler uluslararası kurumları etkileme güçleri de olduğu için dışarıdan gelebilecek diğer baskıları da engelliyorlar. Suriye’de süregelen iç savaşı uzatan diğer önemli faktör de, Suriye Baas rejiminin köklü bir yapı olmasıdır. Baba Esad döneminden itibaren Muhaberat, medya, siyasi ve sivil tüm kurumlar sistemin ayakta kalması için kurgulanmıştı. Bu durum herhangi bir sürprize meydan vermiyor. Dolayısıyla bugün Beşar Esad hala ayaktaysa bunun en önemli nedeni tüm kurumlarının yarım asırdır sağlam bir şekilde kurgulanmış olmasıdır. Bunun yanı sıra Suriye’de Sünni-Nusayri ayrımı tahmin ettiğimiz gibi net değildir. Gerek askeri, gerekse de sivil bürokraside, sermaye gruplarında ciddi bir Sünni nüfus da vardır. Tabii muhalif grupların dağınık ve amatör yapıları, organize olamamaları da, iç savaşı uzatan diğer etkenler olarak düşünülebilir.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, siz Kuzey Irak’ın geleceği için 2005 yılında Kuzey Irak’a bir çok ziyaret gerçekleştirdiniz ve bölgenin önemli isimleriyle görüştünüz. ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi sonrasında bölgede değişen dengeler nasıl okunmalı ve bölgeyi nasıl günler bekliyor?

Tuna Bekleviç: Öncelikle ben Kuzey’den ziyade Bağdat’ta uzun süre kaldım. Irak’ta yaşanan gelişmeler diğer ülkeler gibi değil. Ülke kendi içerisinde uzun zamandır bölünmüş durumda zaten. Ülkedeki Şii, Sünni ve Kürt gruplar bu zımni bölünmeyi zaten yaşıyorlar. Buradaki sorun mezhepsel ya da etnik dağılımın huzur içerisinde bir arada yaşayıp yaşayamayacağı sorunudur. Her kesimi temsil eden ve mezhepsel ya da etnik bir temele dayanmayan El Irakiye grubu, bu bir arada yaşam için önemli bir teminattı. Ancak son genel seçimi kaybetmesine rağmen Başbakanlık koltuğuna oturan Maliki, Irak’ta bir arada yaşama büyük darbe vuran faaliyetler içerisinde oldu. Irak’ın bölünme sürecini hızlandırdı. ABD askerlerinin gidişiyle de Tarık el Haşimi’ye uygulanan siyasi linç kampanyası Maliki’nin Irak’ın bölünmesi konusunda bir korku duymadığını ve buna yönelik önlemler almak istemediğini ortaya koymuştur. Aslında Maliki’nin Şia temelli bir siyaset izlediğini söylemek de doğru değil. Zira Şii olan Sadr grubu ve El Hekim grubu da Maliki’yi desteklemiyorlar. Maalesef son bir yıl içerisinde Maliki faaliyetleri ile tüm siyasi itibarını zedelemiş ve derin İran’ın etkisine teslim olmuştur. Maliki’nin meselesi mezhep temelli bir kriz yaratmaktan ziyade tamamen iktidar kavgası haline dönüşmüştür. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin Irak politikası ve Kuzey’deki Kürt siyasiler ile işbirliği içerisinde olmasının son derece doğru tercihlerdir.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, siz Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’nin görevde olduğunu belirtiyorsunuz ancak bazı basın yayın organları ise kendisinin görevden alındığını belirtiyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tuna Bekleviç: Bazı konularda ciddi bilgi kirliliği var. Irak ile ilgili maalesef ciddiyetten uzak yorumlar yapılıyor. Kendi ulusal meclisi tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı ancak meclis iradesi ile görevden alınabilir. Bence Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nı siyasi bir mahkemede yargılayıp, “görevden aldım” demenin, meclis nezdinde hiçbir geçerliliği yoktur. Bu konuda tereddüt yoktur. Teknik olarak da, hukuki olarak da, ahlaki olarak da Tarık Haşimi Bey Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı’nın birinci vekilidir.  Kaldı ki eğer bu gerçek göz ardı edilirse Haşimi Bey yargıya giderek alınacak tüm kararları iptal edebilir. Maalesef Sn. Maliki meseleye etnik kimlik merkezinde yaklaşarak bu konularda hem kendisine, hem de halkına karşı ciddi haksızlık yapıyor.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi Bey Irak’a dönebilecek mi?

Tuna Bekleviç: Ben Haşimi Bey’i şahsen çok iyi tanıyorum. Yıllardır ailecek görüşürüz. Suçlamalar yersizdir. Detaylar çok anlamsız. Irak’ta Şii kesim içerisinde bile Haşimi Bey’in dürüstlüğünü ve terörle mücadele konusundaki samimiyetini bilen binlerce siyasetçi vardır. Millete karşı duran herkes kaybetmeye mahkumdur. Haşimi Bey de mutlaka bir gün geri dönecektir. İnşallah Haşimi Bey’in idam sehpasından Irak Cumhurbaşkanlığı’na geldiği günü yaşarız.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, şu an yeni bir girişim olarak Uluslararası Barış ve Demokrasi Forumu’nun uluslararası açılışını yapmak için İngiltere Parlamentosu’nda konuşma gerçekleştireceksiniz. Konuşma ne kapsamda gerçekleştirilecek?

Tuna Bekleviç: 2007 yılında 52 ülkeden 150 katılımcı ile kurulan Uluslararası Barış ve Demokrasi Forumu’nun (IFDP) lansmanını gerçekleştireceğiz. Tamamen bağımsız olan forum çatışmalı coğrafyalara sivil taktikler geliştirmeyi amaçlıyor. 2013 yılında forumun 190 ülkeden 54 bin bireysel üye sayısına ulaşmasını hedefliyoruz. Bu çerçevede 2013 çalışmalarımızı İngiltere ülke ziyareti ile başlatmış olacağız. İngiltere programı sonrasında Makedonya, Katar, Libya ve ABD ziyaretlerini gerçekleştireceğiz. Türklerin uluslararası sivil toplum kuruluşlarında çalışmasının değerli olduğunu düşünüyorum. Uluslararası kurumlarda çeşitli kısıtlar nedeniyle özellikle karar alma mekanizmalarında ciddi sıkıntılar bulunuyor. Türkiye bu tıkanıklığı aşma noktasında ciddi katkılar sağlayabilir. 

Bekleviç sosyal olarak oldukça aktif

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, bahsettiğiniz Uluslararası Forum Türkiye çalışması olarak mı şekilleniyor?

Tuna Bekleviç: Forum herhangi bir siyasi partinin uzantısı değil. Hatta Türkiye’nin patronajında bir oluşum da değil. Tamamen bağımsız. Biz farklı ülkelerden 5 kişi (Türkiye, Kongo, İsrail, Makedonya, Venezuela) bu yıl Nisan ayında gerçekleşecek seçime kadar geçici olarak foruma yön veriyoruz. Forumun Türkiye ayağında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinde hala öğrenci olan veya yeni mezun olmuş Türkiye’yi iyi temsil edeceğine inandığımız 150 kişilik gönüllü bir sekretarya ekibi ile çalışıyoruz. Bu sekretaryaya fikirsel olarak önderlik yapacak 214 kişilik mentor ve danışma kurulu oluşturduk. Türkiye’de model olarak oluşturduğumuz bu yapı tüm ülkelerde yavaş yavaş kuruluyor. Mentorlarımız ile gönüllü sekretaryamızı sürekli bir araya getirecek bir mekanizma kurduk. Bu toplantılarda dünyada 2050 gelecek trendleri ile ilgili sohbetler gerçekleştiriyoruz. Ekibimizi entelektüel anlamda sürekli sıcak tutarak inovatif projeler gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, Türkiye’de parlamentoya giremediniz. İngiltere parlamentosunda konuşma gerçekleştirmeniz ilginç değil mi?

Tuna Bekleviç: Siyaset benim için gerçekten çok inişli çıkışlı oldu. Oligarşik bürokrasinin milleti hiçe sayarak AK Parti’ye açılan kapatma davasından tutun, bir dönem Bağdat’ta bulunduğum süre içerisinde destek verdiğim Tarik Haşimi’nin Irak’ta yetkisiz bir mahkemede idam ile yargılanmasına kadar yurt içi ve yurt dışında enterasan deneyimler yaşadım. Son olarak 2011’de köy köy gezerek kırsalda bir seçim kampanyası yürüttüm. Evet seçim kaybettim. Fakat havlu atmak için henüz erken olduğunu düşünüyorum.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, seçim sonrasında AB Bakanımız Egemen Bağış ile çalıştığınız dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tuna Bekleviç: Herşeyden önce çok keyifli ve çok öğretici bir süreç. Egemen Bağış gerçekten kabinenin en hızlı ve şüphesiz en çalışkan bakanlarından birisi. AB hedefine kilitlenmiş ve yurt dışında milletini harikulade temsil ettiğine defalarca kez şahit olduğum bir siyasetçi. Genç yaşta bakan olmayı başarmış Bakan Bey, siyasette pek örneğine rastlanmayacak şekilde genç ekibine gerçekten inanır. İstişareye önem verir. Herkesi dinler ancak son kararı kendisi verir. Kendisi ile çalışmak çok keyifli olduğu gibi, gerçekten çok öğretici bir süreç.

Egemen Bağış

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yönelik kapatma davası sürecinde Başbakan ile görüştüğünüz haberleri medyada oldukça yer aldı. Siz o günden bu güne konu ile ilgili medyada hiç konuşmadınız. Niçin?

Tuna Bekleviç: Hayır konuşmadım. Konuşmayı da düşünmüyorum. Büyütülecek bir hadise değil. 2008’de oligarşik bürokrasi siyaset kurumuna saldırdı. Demokratlar olarak bizde üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik. Bu benim kendi vicdanım ile ilgili bir mesele olarak kapandı.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, sizin kurup, Genel Başkanlığını yaptığınız Güçlü Türkiye Partisi hala açık mı? Partiye ne oldu?

Tuna Bekleviç: Ben kapatma davasından sonra bir daha Genel Başkanlık için aday olmadım. Başka bir dostumuz Genel Başkan seçildi. Bugün Güçlü Türkiye Partisi hala açık. Fakat mevcut konjonktürde milletin yeni bir siyasi parti arayışı içerisinde olduğu kanaatinde değilim.

Osman Kepenek: Sayın Bekleviç, sizce ileride başka bir kapatma davası riski var mı? “Burası Türkiye ne olur, ne olmaz” diye düşünüyor musunuz?

Tuna Bekleviç: Hayır başka bir kapatma davası açılacağını düşünmüyorum.

Osman Kepenek: Bu keyifli sohbet için size teşekkür ederiz.

 

Röportaj: Osman KEPENEK

10.01.2013

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.