Güney Afrika Cumhuriyeti’nin güneyinde bulunan Durban şehri kısa zamanda dünya çapında ün kazandı. BRICS (Briks)’in son zirvesi burada yapıldı. Zirve öncesi bazı iddialı açıklamalar yapıldı. Dünyanın 5 güçlü devletini birleştiren bu örgütün toplantısı gerçekte nasıl geçti? Hangi sonuçlar elde edildi? Bu soruların yanıtları çeşitlidir.
BRICS: Alternatif Olma İddiası
BRICS olarak adlandırılan örgütün dünya siyasetindeki yeri ve rolü merak uyandırıyor. Son zamanlarda bu mesele oldukça gündemdedir. Bunun temel sebebi ise, gittikçe daha da karmaşıklaşan küresel jeopolitik ortamda, Batı’nın yürüttüğü politikayı dengeleyebilecek bir gücün oluşturulmasına duyulan gereksinimin farkına varılmasıdır. Bu doğrultuda Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika gibi gelişen ülkelerin birleştiği BRICS’e önem verilmesi normal kabul edilmektedir.
Bu bakımdan Çin’de yönetimin değişmesi önemli bir unsur olarak kabul ediliyor; çünkü şu anda bu ülkenin dünyanın jeopolitik görünümünün değişmesine en fazla etki etme olasılığı büyüktür. Çin birkaç yıldır hızla gelişiyor. Gayri safi milli hâsılasının hacmi, BRICS’te bulunan diğer ülkelerinkinin toplamından fazladır. Dünya çapında en fazla nitelikli işgücü de Çin’de yaşıyor. Şu anda bu devlet, ekonomisinin hacmi bakımından dünyada ikinci sıradadır. Ana unsurlardan biri ise, Pekin’in yüksek teknolojilere sahip olması ve bu yönde gelişmesini sürdürmesidir.
Bu nedenlerden Çin’in yeni Başkanı Si Cinping’in ilk yurtdışı gezisini Rusya’ya düzenlemesi Batılı siyasi çevrelerde hassasiyetle karşılandı. Tanınmış uzman ve ABD Başkanı’nın eski danışmanı Zbigniew Brzezinski (Bjejinski) Çin Cumhurbaşkanı’nın ilk gezisini Rusya’ya düzenlemesinin çok kötü bir olay olduğunu kaydetmiştir (Bkz.: Бжезинский предлагает Пекину выбрать между Москвой и Вашингтоном// “Oy Rossii”, 26 Mart 2013). O, Pekin’e, Washington ile Moskova arasında kesin bir seçimde bulunmayı önermiştir. ABD Çin’i iş birliğine davet ediyor. Dünyada ekonomik bakımdan ilk ve ikinci sıraları alan iki ülke, küresel çapta jeopolitik görünümün oluşmasına çok ciddi etki edebilir. Amerika’nın Çin’in Batı’ya alternatif olabilecek jeopolitik bir güç oluşturmasından endişe uyduğu söylenebilir. Bu sebeple Pekin ile ilişkilerin stratejik düzeye yükseltilmesine çalışıyor.
BRICS’in son zirvesi bu nedenlerle dünyanın ilgisini çekti. Hızla gelişen 5 ülke ABD ve Avrupa’ya alternatif bir jeopolitik güç yaratabilir mi? Onlar arasındaki ilişki ne düzeydedir? Güney Afrika’nın Durban şehri, BRICS’in tarihinde yeni aşamanın başlangıcı olacak mı? Uzmanların bu gibi sorulara zirve sonrası da kesin bir yanıt bulamaması da ilginçtir.
Zirve sırasında üye ülkeler arasında görüş ayrılıkları gözlemlenmiştir. Bu, birkaç alanda görülmüştür. Devlet başkanları genel olarak iş birliğinden bahsetse de, belirli konulara uzlaşı sağlamak mümkün olmadı. Genel olarak, ilkesel nitelikteki jeopolitik konularda üye ülkeler arasında görüş ayrılığı gözlemlenmiştir. Burada farklı nitelikli nedenler kendini göstermiştir.
Rusya ve Çin: Süper Güç Nostaljisi ve Yeni Güç Dengesi
Tam 22 yıl önce Rusya şu anda BRICS’e üye olan diğer tüm devletlerden daha güçlü idi. SSCB süper güç gibi ABD’ye karşı durmuştu. Rusya 14 ülkeyi kendi etrafında birləşdirmişdi. Aynı durumu kaybedip, yeni koşullar altında Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’da gibi güçlü devletlerle ortak kurum yaratmak süper güç nostaljisini bırakabilirler bilirdi. Doğal olarak, Moskova BRICS’de “ikinci kemancı” olmayı kabul etmez. Benzer şekilde, Çin de Rusya “SSCB” statüsünde organizasyonda yer almasına razı olmaz. İki büyük devlet arasında bu seviyede gizli mücadeleyi BRICS’in tüm ilkesel konularda yaptığı müzakerelerde hissetmek oluyor. Zâhiren ise Moskova ile Pekin sevecen komşular etkisi affederler.
Her şeyden önce Orta Asya’da nüfuz uğruna Rusya ile Çin arasında mücadele gidiyor. Pekin bu bölge ülkeleri ile enerji alanında işbirliğini genişletiyor. Moskova belli ölçüde buna itiraz etmiyor. Ancak bölgenin tamamen Çin’in etkisi altına düşmesini ise kabul etmek istemiyor. Görünür, Si Cinpinin Rusya’ya olan yolculuğunda iki ülke arasında “Doğu yolu” adlı gaz anlaşmasının imzalanması belirli derecede aynı nedenlerle bağlıdır. Burada Moskova’nın Sibirya ve Uzak Doğu bölgeler inin gelişmesi kaygısına kaldığını da unutmamak gerekir.
Rusya-Çin ilişkilerinde fikir ayrılığına neden olan diğer unsur ortak kalkınma bankası yaratmakla ilgilidir. Aslında, her iki devlete dolara alternatif olabilecek para birimini devreye bırakmak sarf ediyor. Fakat bu para biriminin kime ait olduğu konusunda ciddi konum farkı vardır. Ekonomisi daha güçlü olan Çin kendi para birimi olan yuanı BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) kapsamında temel para birimine çevirmek istiyor.
Kremlin bunu “yağmurdan çıkıp, yağmura düşmek” olarak niteliyor; çünkü dolardan yaka bittikten bir süre sonra Çin yuanının tahakkümü altında yaşamak gerekecek. Ekonomi ve Demoqrafiya alanında Çinlilerin hızlı gelişimini dikkate alırsak, Rusya gerçek anlamda yeni ekspansiya ile yüz yüze kalmış olur. ABD’den farklı olarak, Çin Rusya komşusudur ve onunla uzun kara sınırına sahiptir. Şimdiden FTX çinlilerin sakince Uzak Doğu ve Sibiriya istila edebilmesi olasılığından söz ediyor.
Pekin ise para birimi konusunda kimseye taviz vermek istemiyor; çünkü daha güçlü ekonomiye sahip olan devlet olarak öncü olmaya çalışıyor. BRICS çerçevesinde oluşturulması öngörülen bankaya Çin 50 milyar dolar tutarında kapital koymaya hazırdır. Bir karşılaştırma yapmak için, Rusya’nın 18 milyar dolar kaynak ayırabildiğini belirtelim. Örgüte üye olan diğer devletler ortak banka kurmak için bundan da az para ayırıyor. Bu durumda Çin’in daha fazla imtiyaz talep etmeye hakkı var.
Rusya ve Çin arasında yaşanan bu örtülü mücadelenin sonu görünmüyor. Fakat her iki devletin küresel jeosiyasete has ortak çıkarları da vardır. Onlar ABD’nin egemenliğine son koyulmasına çalışıyor. O nedenle Moskova ile Pekin’in iş birliğini sürdüreceği öngörülebilir. BRICS’in küresel bir jeopolitik güce dönüşmesine ilişkin kesin konuşmak riskli olsa da, bu örgütü tamamen göz ardı etmek de doğru değil; çünkü oraya üye olan devletlerin hepsi küresel çapta daha güçlü jeopolitik konuma gelmeye çalışıyor. Bu, onların çıkarlarını karşılıyor. BRICS’e üye olan ülkeler, jeosiyasette yeni bir dengenin kurulmasını hedefliyor.
Açıklamalardan Somut Adımlara
Doğal olarak, Rusya ile Çin arasında süregiden gizli nüfuz mücadelesi, BRICS’in işlerliğini doğrudan etkiliyor. Fakat bu, örgüt içindeki ilişkileri niteleyen tek unsur değil. Hindistan ve Brezilya’nın da kendi iddiaları var. Bu ülkeler ortak jeopolitik çıkarların savunulmasına taraftar olsa da, ekonomik, ticari; savunma, güvenlik ve maliye alanlarında kendi konumları vardır. Örneğin, Brezilya ortak banka yaratılmasında Çin para biriminin tercih edilmesini kabul etmiyor. Durban Zirvesi’nde bu konuda somut adımların atılmamasında bu hususun da az rolü olmamıştır. Güney Afrika Cumhuriyeti bile bu konuda kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Bu ülkenin devlet başkanı ortak banka kurma meselesini görüşmek için Moskova’ya gitmek istediğini söyledi. V. Putin’in bu görüşü yanıtsız bırakması ilginçtir. Ne olursa olsun, Durban Zirvesi BRICS’e üye ülkelerin maliye alanında ortak noktaya gelmesinin kolay olmayacağını kanıtlamıştır. Uzmanlar bunun uzun süre devam edebileceğini öngörüyor.
Örgüte üye devletlerin dış politikada da ortak tutum sergilemekte güçlük çekmesi ilginçtir. Örneğin, son zirvede taraflar BM Güvenlik Konseyi’nde nüfuzlarını arttırmak alanında ilerleme sağlayamadı. Somut bir karara varamadılar. Ayrıca Beşar Esad’ın Suriye meselesinde arabulucu olma teklifi de kabul edilmemiştir (Daha ayrıntılı bilgi için bkz.: Эмилио Карденас. Саммит БРИКС: много шума из ничего? // “La Nacion Arjantin”, www.inosmi.ru, 30 Mart 2013).
Bazı uzmanlar, Rusya Devlet Başkanı’nın örgütün küresel siyasetteki rolünü arttırmakla ilgili somut öneriler getireceğini düşünüyordu (Bkz.: Алессандро Латтанцио. Путин хочет усилить стратегическую роль БРИКС // “Rinascita”, www.inosmi.ru, 28 Mart 2013). V. Putin “çok kutuplu dünyada BRICS’in belirleyici rol oynamasını sağlamak gerektiğini”, söylemiştir. Bunun için stratejik karar yapılanmalarının kurulması gerekir. Bu şekilde BRICS, uluslararası sorunların çözümüne daha geniş çapta katılabilir. Fakat Rusya Devlet Başkanı’nın bu önerisi Durban Zirvesi’nde somutlaşmamıştır.
Mesele şu ki, örgüte üye devletler şimdilik geniş çapta ortak jeopolitik çıkarlara sahip değildir. Diyelim ki, Suriye meselesine yaklaşımda Brezilya ile Rusya’nın bakış açılarında farklılıklar vardır. Bu gibi hususlar, örgüte üye ülkeler arasında diğer sorunlarla da ilgili mevcuttur. O nedenle, küresel jeosiyasetle ilgili olarak, örgütün ortak eylem yapılanmasını şekillendirmek mümkün olmamıştır. Batı medyası bu hususu kastederek BRICS’i “sabun köpüğü” olarak nitelemiştir (Bkz.: БРИКС – сборная солянка // “Le Monde”, www.inosmi.ru, 29 Mart 2013).
Bütün bunlara rağmen, BRICS’in Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Durban kentinde yapılan zirvesi dünya politikası çapında bir olaydır. Bu zirvede ele alınan konular, küresel jeosiyasette değişikliklerin kaçınılmaz olduğunu bir kez daha göstermiştir. Er geç bu alanda yenilikler gerçekleşecektir. Birçok devlet uzun süredir egemen olan jeopolitik görünümün devamını arzu etmiyorlar. Günümüzde dünyaya önderlik eden ABD’nin diktası altında yaşamak istemiyor. Bunun yerine gelebilecek hangi jeopolitik denge modeli insanlık için daha uygundur? İşte bu soruya Durban Zirvesi de yanıt bulamadı. Belki de bu zirvenin temel kusuru buradadır.
Kaynak: Newtimes.az