Ortadoğu’nun jeopolitik görünümü belirsizliğini koruyor. Suriye’de son zamanlarda yaşanan esrarengiz olaylarla birlikte, uzmanlar çok korkutucu senaryoların var olduğuyla ilgili öngörülerde bulunuyor. Büyük devletlerin de bu bölgeyle ilgili diplomatik etkinliklerini artırdığı gözlemleniyor. Bu süreçler Suriye’yi nereye götürüyor?
Kimyasal Silahı Kim Kullandı?
Suriye krizi yeni bir nitelik kazanıyor. İktidarın isyancılara karşı kimyasal silah kullanmasıyla ilgili haberlerin yayımlanmasıyla diplomatik etkinlik de artmıştır. Meseleye Batı ve Rusya’nın yaklaşımı birbirinden farklıdır. ABD Başkanı, B. Esad’ın kimyasal silah kullanması meselesinin incelenmesi gerektiğini bildirmiştir. Pentagon ise, hemen sert önlemler alınmasını talep ediyor. İsrail, daha önce olduğu gibi, Şam’a askeri güç uygulanmasında ısrarlıdır. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Esad rejiminin Banyas’ta masum insanlara yönelik toplu katliam düzenlediğini bildirmiştir. Ankara bunu Suriye iktidarının ülkeyi bölme planını uygulamaya başlaması olarak değerlendiriyor(1). Böyle bir durumu bölgenin bütünü için ciddi bir tehlike olarak algılayan Türkiye, BM’yi önlem almaya çağırıyor. Rusya ise meseleye farklı bir açıdan yaklaşıyor. Moskova, Banyas’ta kimyasal maddeyi (Zarin gazı) muhalif güçlerin kullandığını bildiriyor ve burada özel bir amaç güdüldüğünü iddia ediyor. Bu açıdan, çok tehlikeli durumların iki doğrultuda ortaya çıkabileceğinden endişe duyuluyor: Birincisi, Batı Suriye ile ilgili yeni ittifaklar oluşturmaktadır. İkincisi, ülkenin birbiriyle savaşan eyaletlere bölünme senaryosu hazırlanmaktadır(2). Hali hazırda, Ortadoğu’yla ilgili dünyayı rahatsız eden esas mesele budur.
Yeni İttifaklar: Savaş mı Barış Mı?
B. Esad’a sadık kalan askeri güçlerin muhalefete güçlü darbeler vurması Batı’yı rahatsız etmiştir. İsrail savaş uçaklarının Şam’ı bombalaması, bu rahatsızlığın bir belirtisi olarak düşünülebilir. Böylece Suriye’deki durum aslında yeni bir nitelik kazanmış oluyor. Batı’nın Ortadoğu’da çalışma taktiğini değiştirmesi bekleniyor. Uzmanlar bunun temel göstergesi olarak, Suriye muhalefetine yapılan askeri yardımın artırılmasını gösteriyor. Aynı zamanda, Washington’un diplomatik hareketliliği artırmakta olduğu da gözlemleniyor. Dışişleri Bakanı J. Kerry’nin Moskova gezisi bunu doğrulayabilir. Amerikalı diplomat Kremlin’de sıcak karşılanmıştır. Rus kitle iletişim araçlarının verdiği bilgilere göre, taraflar Suriye ile ilgili uluslararası bir konferans düzenlenmesiyle ilgili anlaşmaya varmıştır. Genel olarak, Rusya ve ABD uluslararası meselelerde daha yoğun iş birliği yapma niyetlerini ifade etmiştir. Fakat bazı uzmanlar durumun hiç de net olmadığı görüşünü ileri sürüyor. ABD’deki “Chicago Tribune” yayını; “… misafiri (J. Kerry öngörülüyor – Newtimes) konuşma yaparken V. Putin’in kalemiyle oynadığını, kendi konuşmasında ise bir kez olsun Suriye meselesine değinmediğini” yazıyor(3). Ayrıca, ABD B. Esad’ın Suriye’deki geçiş hükümetinde temsil edilmesini istemiyor. J. Kerry bu konuda Kremlin’de açık konuşmuştur. Washington Suriye’de yönetimin bütünüyle yenilenmesinden yanadır. Fakat buna nasıl ulaşılacağıyla ilgili de somut bir görüş ileri sürmüyor. Buradan, Batı’nın Ortadoğu politikasında bazı gizli hususlar olabileceği şüphesi doğuyor. Uzmanları daha ziyade, bu bölgede gerginliğin daha uzun sürmesi rahatsız ediyor. Durumun böyle kalmasında kimlerin, ne çıkarı var? Bu soruya genel olarak, Batı-Rusya ve İran-İsrail-Batı ilişkileri düzleminde yanıt aranıyor. Tel Aviv, B. Esad’ın son askeri başarısında İranlı eğitmenlerin rolü olduğuna emindir. Tahran, Şam’ın yenilmesini kendine yönelik ciddi saldırıların başlangıcı olarak kabul ediyor. Dolayısıyla B. Esad’a var gücüyle yardım ediyor. Ayrıca, Rusya ve Çin’in de Şam’a ciddi destek verdiğiyle ilgili haberler yayımlanıyor. Aslında, şu anda Ortadoğu’da yerel siyasi güçlerden ziyade, jeopolitik güç merkezlerinin savaştığı söylenebilir. Bu çok tehlikeli bir eğilimdir. Fakat bölgenin geleceği açısından, meselenin başka bir tarafı daha düşündürücüdür.
Suriye: Parçala ve Birbirine Düşman Et
Ne kadar acı da olsa, çeşitli kitle iletişim araçlarında Suriye’yi parçalama senaryosuyla ilgili yazılar yazılmaktadır. Bu konuda, Rus ve Türk diplomatlar bazı görüşler öne sürüyor. Suriye’de süreçlerin oldukça hassas ve tehlikeli bir aşamada olduğu görülüyor. Burada en tehlikeli senaryo, kökten dinci grupları silahlandırarak onları birbirleriyle karşı karşıya bırakmaktır. Bu, kimyasal silah kullanılmasına ilişkin yürütülen enformatik propagandadan hissedilebiliyor. Hatta Washington’un “El Kaide”ye gizli olarak yardım ettiği konusunda haberler de yayımlanıyor. Oysa Amerika’daki siyasi yönetim, Suriye’de bu örgütün önderlerini yok etmeye hazır olduğunu ifade ediyor. Şimdi asıl gerçeğin ne olduğunu ayırt etmek zordur. Görünen o ki, Ortadoğu’da kökten dinci grupların siyasete getirilme süreci geniş kapsama yayılmaktadır. Peki, Suriye’nin birbirine düşman olan eyaletlere bölünmesi kimin çıkarınadır? Meselenin özü, bu süreci bütün Ortadoğu ve ardından tüm İslam dünyasına yaymakta çıkarı olan çevreler olmasıdır. Onlar Müslüman ülkelerin gelişmesinin önlenmesi için farklı baltalama planları kurmaktadır. Bilimsel araştırmalar, yakın gelecekte demografik ve sosyo-ekonomik ilerleme alanında İslam dünyasının diğer bölgelerin önüne geçeceğini gösteriyor. Şimdi bu sürecin hızının azalması yönünde birtakım büyük devletler çalışmalar yürütmektedir. Bir başka husus, küresel jeosiyasette meydana gelen süreçlerin özüyle ilgilidir. Büyük devletler dünya önderliğine yönelik gittikçe daha keskin ve amansız bir mücadelededir. Birbirlerine taviz vermiyorlar. Bu iddiaların kurbanı ise, genelde sade insanlar, masum vatandaşlar oluyor. Ne yazık ki, bu gibi hırsların önlenmesi için uluslararası düzeyde şimdilik ciddi yapılanmalar hazırlanmamıştır.
Burada Beşar Esad’ın siyasi hırsı hususunu da vurgulamak gerekiyor. O, iktidarda kalmak için her adımı atıyor, hatta Müslümanlar arasında mezhep savaşı yaratmaktan bile çekinmiyor. Şimdi Nusayriler ile Sünniler arasını bozmakta çıkarlıdır. Böylelikle, hem kendi iktidar savaşına ideolojik hak kazandırmakta hem de komşu ülkelerde benzer sorunların oluşmasına yol açmaktadır. Ne olursa olsun, Suriye tarihinin çok karmaşık ve karşıtlıklarla dolu bir dönemini yaşamaktadır. Bu ülkenin kaderi tam anlamıyla belirsizdir. Büyük bir olasılıkla, süreçlerin bundan sonra ne yönde gelişeceği, Suriyelilerden ziyade jeopolitik güç merkezlerine bağlıdır. Böyle bir durumun bütün Ortadoğu’da jeopolitik görünüme netlik kazandıracağını beklemek zordur.
Kaynak: Newtimes.az
KAYNAKÇA
1. Esed B planını devreye soktu, Türkiye endişeli. www.dinihaberler.com, 8 Mayıs 2013.
2. Сергей Филатов. «Сирия: полная ясность», как разновидность «густого тумана» // «Международная жизнь», 6 Mayıs 2013.
3. Виктор Васильев. Джон Керри, Владимир Путин и сирийский конфликт. «Голос Америки», 7 Mayıs 2013.