ABD’NİN AVRASYA ENERJİ STRATEJİSİNDE TRANS-AFGANİSTAN DOĞAL GAZ BORU HATTININ ÖNEMİ

upa-admin 29 Mayıs 2013 4.451 Okunma 0
ABD’NİN AVRASYA ENERJİ STRATEJİSİNDE TRANS-AFGANİSTAN DOĞAL GAZ BORU HATTININ ÖNEMİ

28 Ocak 2010 tarihinde Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı’nın Avrasya Enerji Birimi Özel Temsilcisi Büyükelçi Richard Morningstar Amerikan İlerleme Merkezi’nde yaptığı bir konuşma ile Birleşik Devletlerin 2010 ve sonrasında Avrasya Enerji Stratejisi’ni ortaya koymuştur. Alternatif teknolojilere ilaveten tüm enerji kaynaklarının kullanımında verimliliği ve muhafazasına destek verirken, diğer yandan da yeni petrol ve doğalgaz kaynaklarının geliştirilmesini teşvik etmek bu stratejinin ilk ayağını meydana getirmektedir. Washington bu minvalde Azerbaycan veyahut Türkmenistan’da yeni gaz üretiminden söz ederken, bunun Birleşik Devletlerin çıkarına olmadığının altını çizmektedir.[1] Bu durum küresel enerji güvenliğini artıracak biçimde uluslararası gaz akışına katkı sağlayacaktır. Bu stratejinin bir diğer boyutu ise, Amerikan yönetiminin Avrupa’nın kendi enerji güvenliğini sağlamaya yönelik arayışlarına destek verme arzusudur. Bu stratejinin son halkasında ise; Birleşik Devletler, Kafkasyalı ve Orta Asyalı üretici ülkelerin hidrokarbon kaynaklarını satmaları için yeni pazarlar bulmalarına yardımcı olmak yer almaktadır.

 

http://etiraz.com/richard-l-morningstar-to-be-a-us-ambassador-to-azerbaijan/

Bu noktada gündeme gelen ve önemi artan bir bölge ise Karadeniz bölgesidir. Karadeniz havzası, dünyanın öteki çatışma bölgelerine yakın olmasına karşın göreceli bir istikrara sahip bulunmaktadır. ABD ve diğer Batılı güçler değişik politik gelişmeleri gerekçe göstererek Karadeniz havzasında doğrudan veyahut dolaylı yoldan müdahil olma girişimlerini devam ettirmektedirler.[2] Karadeniz havzası, coğrafi konumdan ötürü çok hayati stratejik, jeopolitik ve jeostratejik öneme haizdir. İlk planda bu coğrafya Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’ya yakınlığından dolayı enerji, nakil ve ulaşım yolları üzerinde konumlanmaktadır. Moskova’nın en hayati ticari ve askeri limanları Karadeniz kıyısındadır. Deniz taşımacılığı özelinde Kremlin’in bu limanları ülke ekonomisi açısından elzemdir. Moskova, Batı’nın özellikle Avrupa’nın enerji gereksinimini karşılarken Karadeniz limanlarından faydalanmaktadır. Buna ek olarak Orta Asya’nın Batı pazarlarına erişmek için yararlanabileceği en köprübaşı alternatiflerden biri Karadeniz’dir.

Kafkasya ülkelerinin özellikle Azerbaycan’ın Batı pazarlarına erişmekte en akılcı seçeneği Karadeniz’dir. Karadeniz’de bulunan hâlihazırdaki enerji, nakil hatları ve gelecekte yenilerinin yapılması fikri, Avrupa enerji gereksinimini tedarik ve sağlama için Karadeniz’in vazgeçilmez olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Soğuk Savaş zamanında Karadeniz havzası Türkiye dışında doğu bloku ülkelerinin hâkimiyeti altında olduğundan genellikle SSCB egemenliğindeydi. Moskova’ya ilaveten Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Tiflis, Bükreş ve Sofya, Varşova Paktı üyesi olup Karadeniz’de konumlanmaktaydılar. Soğuk Savaş zamanında SSCB’nin hâkimiyet alanında bulunan Karadeniz’de Sovyetler Birliği’nin ve ertesinde Varşova Paktı’nın ortadan kalkmasından sonra dengeler Batı lehine değişmiş oldu. Tiflis bağımsızlığını elde ettikten sonra liderlerinin tercihi sonucunda süratli bir biçimde Moskova’dan uzaklaşarak Batı eksenine yaklaştı. Etnik problemlerin gün yüzüne çıkmasıyla kısa vadede ülkenin bazı bölgelerinde Gürcistan’ın egemenliğine halel gelmeye başladı. Ertesinde Kremlin’in Güney Osetya sorunu gerekçesiyle Tiflis’e savaş açması bağımsızlığını yeni elde eden bu küçük ülkeyi hayati problemlerle karşı karşıya bıraktı. Tiflis’in Moskova ile ilişkileri halen sorunludur.

Ankara’nın enerji gereksiniminin büyük bölümü Moskova ve Bakü’den doğrudan, Hazar’ın doğu kıyısından dolaylı yoldan boru hatları vasıtasıyla Karadeniz üzerinden karşılanmaktadır. Karadeniz coğrafyası üzerinden Ankara’ya nakledilen enerji kaynakları Akdeniz limanlarından, boğazlardan ve batı sınırından dünya ve Avrupa pazarlarına taşınmakta, bu sayede ülke dikkate değer bir döviz girdisi elde etmektedir.[3]

Washington, Hazar’daki doğalgazın uluslararası pazarlara taşınmasını da Doğu-Batı Enerji Koridoru Stratejisi’nin bir unsuru olarak görmektedir.[4] Bu kapsamda Bakü’nün Şahdeniz doğalgazı ile Aşkabat doğalgazının aynı koridorda taşınması Washington tarafından planlanmıştır. Bunun yolu ise Hazar Denizi geçişli bir boru hattıyla Aşkabat ve Bakü doğalgazlarının batı pazarlarına taşınmasıydı (Hazar Geçişli Doğalgaz Boru Hattı). Ankara’nın Moskova’dan Karadeniz’in altından geçen boru hattıyla gaz getiren Mavi Akım projesini öncelikli olarak düşünmesi ve bu projenin hayata geçirilmesi, ABD açısından Doğu-Batı Enerji Koridoru Stratejisi için bir engel olarak değerlendirilmiştir. Rusya’dan Türkiye’ye 30 milyar metreküp gaz taşıyacak bu hattın Ankara’nın talebini karşılayacağı ve Aşkabat gazına gereksinimi duyulmayacağı Hazar geçişli boru hattı projesi için anlaşma yapan Amerikan firması PSG tarafından da vurgulanmıştır.[5]

Beyaz Saray’ın Afganistan’a askeri operasyon gerçekleştirmesinde ve Orta Asya’ya askeri olarak yerleşmesinde terörizme karşı mücadelenin haricinde de bazı unsurlar etkili olmuştur. Afganistan Savaşı, Washington’a bölgede politik, iktisadi ve savunma hususlarında uzun süredir elde etmeyi istediği çeşitli fırsatlar sunmuştur. Bunlardan bir tanesi de Orta Asya petrol ve gaz rezervlerinin işletilmesi konusudur.[6] Beyaz Saray, Kremlin’in Orta Asya ve Hazar Havzası’ndaki etkinliğini kırmanın ve bölgede etkin konuma erişmenin boru hatlarının Moskova’yı devre dışı bırakacak şekilde yeniden tesis edilmesi ve böylelikle Kremlin’in bölge enerji kaynaklarının milletlerarası piyasalara taşınmasındaki hâkim durumuna son vermekten geçtiği savından hareket etmektedir. Bu sebeple enerji kaynaklarının taşınması problemi bölge üzerindeki güç mücadelesinin araçlarından birisi olmuştur.[7]

Bu çerçevede petrol ve doğalgaz boru hatlarını Orta Asya’dan Güney Asya’ya genişletme hedefi, Washington’u Hazar Denizi’nin doğusunda bazı güvenlik önlemleri almaya zorlamıştır. Bu projelerden en mühimi olan Türkmen doğalgazının Afganistan ve Pakistan üzerinden geçecek olan 1.735 km’lik boru hattıyla Hint Okyanusu’na taşınması, Bill Clinton yönetimi süresince gündemde önemli yer işgal etmişti. Aşkabat’ta bulunan dünyanın dördüncü büyük doğalgaz yataklarının işletilmesi ihalesini 1996 senesinde ABD’li Unocal şirketinin kazanmasına rağmen proje Taliban idaresinin ülkede istikrarı tesis edememesinden ötürü faaliyete geçirilememişti.[8]  Daha evvel Taliban’a destek vererek Türkmen gazının Moskova ve Tahran haricinde bir rotayla milletlerarası pazarlara taşınması konusunda başarısız olan Washington, bu kez bu yolu kendisi zorlamayı amaçlamıştır. Beyaz Saray’ın terörizme karşı savaş kapsamında Afganistan’a operasyon yapması ve bu çerçevede bu ülkenin yeniden inşası görevini üstlenmesi, terörizmle mücadeleye ilaveten aynı esnada bu hattın yapılabilmesi için müsait zemin hazırlamaya yönelik bir girişimdir.

Afganistan harekâtının ertesinde Trans-Afganistan Boru Hattı Projesi Washington’un güçlü desteği ile yeniden canlandırılmıştır. 27 Aralık 2002’de Aşkabat, Kabil ve İslamabad liderleri arasında boru hattı yapımına yönelik bir anlaşma yapılmıştır. Aşkabat, Kabil, İslamabad ve Yeni Delhi arasında 25 Nisan 2005’te İslamabad’da 7,6 milyar dolara tamamlanması öngörülen boru hattının yapımına 2010’da başlanmasını ve 2015’te gaz akışına başlanmasını hedefleyen bir çerçeve anlaşması imzalanmıştır.[9] 11 Aralık 2010’da Aşkabat’ta hattın yapımına ve bu hususta gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasına ilişkin bir hükümetler arası anlaşma imza edilmiştir. 17 Mayıs 2012’de Hindistan devlet enerji şirketi GAIL, Aşkabat ile doğalgaz satış anlaşması yapmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı da projeye verdiği desteği yineleyerek bu projenin alternatifi olan Tahran doğalgazının Pakistan aracılığıyla Hindistan’a taşınması seçeneğine olumsuz yaklaşmıştır.

Boru hattının yapımına ilişkin girişimler 2008’den beri artmasına karşın güvenlik probleminin henüz çözülememesi büyük bir engel olarak varlığını devam ettirmektedir.[10] Fakat Trans-Afganistan boru hattının yapımına yönelik politik anlamda kaydedilen mesafe dikkat çekicidir. Buna ilaveten Kabil’de güvenliğin tesis edilmesi ve hattın yapımına başlanması halinde Washington mühim bir başarı kazanmış olacaktır. Böylelikle Aşkabat doğalgazının milletlerarası pazarlara taşınması hususunda Moskova’nın tekeli ortadan kalkacak, böylece Kremlin’in bölgedeki egemenliği sarsılacaktır.

Washington’un Avrasya Enerji Stratejisinde Trans-Afganistan Doğalgaz Boru Hattı çok önemli bir rol oynamaktadır. Beyaz Saray, 1990ların ortalarından itibaren Orta Asya ve Kafkasya bölgesine yönelik geliştirdiği politikalarda burada yer alan ülkelerin bağımsızlıklarının güçlendirilmesi temel slogan olarak olan ilan etmiştir. Bu bölgelerin aynı esnada çok zengin hidrokarbon kaynaklarına sahip bulunmaları da Washington’un dikkatinden kaçmayan bir husustur. Bu kaynakların Batı piyasalarına transferinin Rusya Federasyonu ve İran İslam Cumhuriyeti’nin hâkimiyetine bırakılmaması gerektiği Beyaz Saray’ın öncelikleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede ortaya konulan boru hatlarından birisi de Trans-Afganistan Doğalgaz Boru Hattı Projesidir. Hattın yapımında birçok problemlerle karşılaşılmıştır. Washington, bu hattın ivedilikle devreye alınmasını Avrasya Enerji Stratejisinin en hayati unsurlarından birisi olarak addetmektedir. Fakat Moskova bunları eli kolu bağlı biçimde seyretmemektedir. Kendisi bypass etmek için geliştirilen bu tür boru hatlarına karşı kendisi hem Orta Asya ülkeleriyle arasındaki boru hatlarını yenilemek hem de bölgede yer alan hidrokarbon zengini ülkelerle uzun vadeli sözleşmeler imzalayarak bu projeleri atıl hale getirmek için girişimlerini artırarak devam ettirmektedir.

Sonuç olarak, Washington ve Moskova Orta Asya kaynaklarının kendi ortaya koydukları projeler kanalıyla dünya pazarlarına taşınmasını arzu etmektedirler. Bu tarz boru hatlarını faaliyete geçirmeye yönelik iki üzerinde arasındaki mücadelenin gelecek yıllarda yoğunlaşacağı öngörüsünde bulunulabilir.

Sina KISACIK


[1] Richard L. Morningstar, “2010 Outlook for Eurasian Energy”, Center for American Progress, 28 Ocak 2010, http://www.americanprogress.org/events/2010/01/av/morningstar_remarks.pdf, (Erişim Tarihi: 30 Mart 2011).

[2] Abbas Karaağaçlı, Orta Doğu’dan Orta Asya’ya 2009-2012 Yılları Arasında Farklı Bir Bakış (İstanbul: Yeniyüzyıl Yayınları, 2013), ss. 403-404.

[3] Karaağaçlı, Orta Doğu’dan Orta Asya’ya 2009-2012 Yılları Arasında Farklı Bir Bakış, s. 408.

[4] Kamer Kasım, “ABD’nin Kafkasya Politikası”, içinde M. Turgut Demirtepe (der.), Orta Asya ve Kafkasya Güç Politikası, (Ankara: USAK Yayınları, 2008), s. 127.

[5] Robert Lyle, “Caspian: Views on Differ on Viability of Oil Pipelines,” Radio Free Europe/Radio Liberty, 09 Mart 1999, http://www.rferl.org/content/article/1090708.html (Erişim Tarihi: 07 Şubat 2013).

[6] Simon Tisdall, “Reaching the parts other empires could not reach In return for security in the region, the US will snap up central Asia’s oil”, The Guardian, 16 Ocak 2002, http://www.guardian.co.uk/world/2002/jan/16/afghanistan.oil (Erişim Tarihi: 15 Nisan 2013).

[7] Artashes Pkhrikyan, “Geopolitics of Caspian Oil”, http://www.bvahan.com/armenianway/aw/Pkhrikian_Artashes/index.html, (Erişim Tarihi: 15 Nisan 2013).

[8] Alec Rasizade, “Entering the Old Great Game in Central Asia”, Alternatives, Cilt: 1, Sayı: 2, Yaz 2002, http://www.alternativesjournal.net/volume1/number2/rasizade.htm (Erişim Tarihi: 15 Nisan 2013).

[9] Turkmenistan-Afghanistan-Pakistan-India Gas Pipeline: South Asia’s Key Project”, PetroMin Pipeliner, Nisan-Haziran 2011, ss.6-7, http://www.pm-pipeliner.safan.com/mag/ppl0411/r06.pdf (Erişim Tarihi: 16 Nisan 2013).

[10] Alexander Sustov, “ What the Future Holds for the Trans-Afghanistan Pipeline”, RIA Novosti, 30 Mayıs 2012, http://en.rian.ru/international_affairs/20120530/173754484.html (Erişim Tarihi: 16 Nisan 2013).

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.