ERDOĞAN’IN ABD GEZİSİ: TAKTİK VE STRATEJİK HUSUSLARIN KARŞILAŞTIRMASI

upa-admin 31 Mayıs 2013 3.151 Okunma 0
ERDOĞAN’IN ABD GEZİSİ: TAKTİK VE STRATEJİK HUSUSLARIN KARŞILAŞTIRMASI

Ortadoğu’da jeopolitik durumun hızla değişmesi ortaya birçok sorular çıkarıyor. Bunlar arasında, bölgenin güçlü ülkelerinin mevcut durumda nasıl hareket edeceği de merak doğuruyor. Türkiye Başbakanı R.T. Erdoğan’ın Washington’a düzenlediği gezinin bu açıdan değerlendirilmesi gerekiyor. Burada çeşitli yaklaşımlar gözlemlenmektedir.

Siyaset ve Dostluk: Aradaki Farklar

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye gezisi, dünya siyaset sahnesinde büyük ilgi uyandırdı. Bunun temel sebebi, Suriye meselesinin çözümlenmemesidir. Buna ek olarak, Ortadoğu’da jeopolitik görünümü ciddi şekilde etkileyebilecek unsurların ortaya çıktığı görülüyor. Rusya, Çin ve İran diplomasisinin bölgede etkinleşmesi, B. Esad’a bağlı ordunun muhalefete karşı birkaç başarılı operasyon düzenlemesi ve bazı bölge devletlerinin Şam rejimine karşı tutumunu yumuşatması birtakım sorular yaratıyor.

Bunlar ışığında, Erdoğan’ın Washington’da çok yüksek düzeyde karşılanması yankı yarattı. Kitle iletişim araçları bu geziyi tarihi bir olay olarak değerlendirdi. Fakat R.T. Erdoğan’ın gezisi sırasında edinilen bilgiler hiç de tarafların tüm konularda anlaşmaya vardığıyla ilgili olmadı. Hatta bazı basın-yayın kuruluşları bu geziden Başbakan’ın eli boş döndüğünü vurguladı. Uzmanlar Erdoğan-Obama görüşmesinin öngörülenden farklı geçtiğiyle ilgili görüş bildiriyor.

Her şeyden önce, mesele Türkiye Başbakanı’nın Obama’dan Suriye ile ilgili istediği yanıtı almamasına bağlanıyor. Washington Ankara’dan farklı olarak, Suriye’ye askeri müdahaleyi şimdilik kabul etmiyor. Dolayısıyla, Obama R.T. Erdoğan’ı vazgeçirmiştir. Cenevre’de Suriye’yi konu alan uluslararası konferans düzenlenmesi ile ilgili genel olarak anlaştılar. M. Ballut’un Lübnan’ın ünlü “Es Sefir” gazetesinde yayımlanan yazısında; ABD, Fransa ve İngiltere Büyükelçilerinin Suriye muhalefeti ile yoğun temaslarda bulunduğu vurgulanıyor. Onlar Muhalif önderleri Cenevre konferansında yer almaya ikna etmeye çalışıyor. Gazetenin iddiasına göre, taraflar artık ortak paydada birleşmiştir.

ABD’nin tanınmış düşünce kuruluşlarından olan “RAND Corporation”; Türkiye’nin Amerika’nın daha fazla sorumluluk almasına çalışması dolayısıyla Obama’nın askeri müdahaleyi kabul etmediğini düşünüyor. Ankara kendisi gölgede kalarak, bütün yükü Washington’a atmak istiyor. Libya meselesinde ABD’yi Fransa, Almanya ve İngiltere desteklemişti. Bu nedenle, o dönem Amerika askeri müdahaleye yeşil ışık yakmıştı. Batı’da Suriye ile ilgili şimdilik net bir tavır olmadığı anlaşılıyor; zira her devlet kendi çıkarı doğrultusunda adım atıyor.

Durumun bu yönde gelişmesi gerçekten birkaç düşündürücü soru yaratıyor. Öncelikle Rusya, Çin ve İran’ın bu konuda konumunun daha da güçlendiği izlenimi doğuyor. R.T. Erdoğan’ın, Washington gezisinden hemen sonra Moskova’ya gitme kararı almış olması bu nedenle olabilir. Bu gezisi sırasında Moskova ile önemli anlaşmalar yapması bekleniyor.

Burada temel sorunun B. Esad’ın yeni iktidarda yer alma meselesi olduğu vurgulanıyor. Türkiye’deki “Radikal” gazetesi yazarı Fatih Taştekin makalesinde; Erdoğan-Obama görüşmesinde “Esadsız geçiş dönemi” değil, “Esad’ın olmadığı bir Suriye’ye geçiş dönemi” görüşlerinin yer aldığını yazıyor (Bkz.: Beyaz Ev’den Arda Kalanlar ve Şam için Diplomasi Savaşı, “Radikal” gazetesi, 20 Mayıs 2013). Bu, Obama’nın Esad’ın başkanlık süresinin sonunu beklemeyi (2014) tavsiye etmesi şeklinde değerlendiriliyor. Eğer B. Esad 2014’e kadar iktidarda kalacaksa, o zaman görüşmelere onun da katılması kaçınılmaz olacaktır. Uzmanların görüşlerine göre, Washington-Moskova anlaşmasında bu husus esas olmuştur.

Türkiye’nin Rolü ve Seçimi

Peki, bu durumda Ankara nasıl bir tavır alabilir? Kitle iletişim araçlarında yayımlanan bilgilere göre, Erdoğan Obama’nın teklifini kabul etmiş ve Esad konusunda ısrar etmeyeceği vaadinde bulunmuştur. Bunun yerine, ABD Türkiye’nin Suriye sorununun çözümünde ana rollerden birini oynamasını kabul etmiştir. Amerikan basınının yazdığına göre, burada başlıca mesele Ankara’nın Suriye muhalefetini yola getirmesi olacaktır. Zira çatışmayı düzene oturtma süreci oldukça karmaşık bir ortamda geçmek durumundadır. Üstelik muhalefetin içinde birbiriyle normal ilişki sağlamayan gruplar var. Dolayısıyla, konunun somut olarak çözümü sırasında Türkiye’ye büyük gereksinim doğabilir.

Fakat uzmanlar, bunların Türkiye’yi tam olarak tatmin etmediği görüşündedir. İşte bu nedenle Erdoğan, Obama’dan ekonomik iş birliği alanında bir dizi güvence alabilmiştir. Bunlar arasında iki ülke arasında serbest ticaretin sağlanması özel bir yer tutmaktadır. ABD Başkan Yardımcısı Joseph (Joe) Biden, Türkiye’yi Ortadoğu’nun en yüksek potansiyele sahip devleti kabul ettiklerini, bu bakımdan Ankara’nın bölgenin önderi olabileceğini vurgulamıştır. Washington’un serbest ticaret modelini Ankara ile müzakere etmeye hazır olduğunu ayrıca kaydetmiştir.

Tüm bunlar, R.T. Erdoğan’ın Amerika’da taktik amaçlardan çok, stratejik nitelikli planlara öncelik verdiğini göstermektedir. Bugün onun taviz verdiği jeopolitik mesele, yarın Türkiye’nin dünyanın önde gelen bir devletine dönüşmesinde ciddi rol oynayabilir. Son zamanlarda gözlemlenen bazı süreçlerin bu düşünceyi doğruladığını belirtelim.

Rusya’nın askeri ve sanayi tesisinin üst düzey yetkililerinden biri, “S-300” roket atarların yenilenen modelini Türkiye ile ortak şekilde üretmeye hazır olduklarını bildirmiştir. Rus uzmanların analizlerinde, Türkiye’nin ekonomisinin yanında, askeri üretim sektörünün de başarıyla geliştiği ayrıca vurgulanıyor. Avrupa basını ise, birkaç kez Türkiye’nin insansız istihbarat uçağı olan “Anka”sına Müslüman devletlerin git gide daha fazla ilgi gösterdiğiyle ilgili haberler yayımlıyor. Batı’nın bundan rahatsız olduğu ayrıca vurgulanmıştır.

Bunlar ışığında, Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan 19 yıllık borcunu 20 Mayıs’ta tamamıyla ödemesi tarihi olay olarak adlandırılıyor. Uluslararası derecelendirme kuruluşları ise Türkiye’yi artık gelişmiş ülkeler grubuna alıyor. J. Biden Amerikalı ve Türk işadamları ile yaptığı görüşmede, Türkiye’nin 2023’te dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olacağına inandıklarını dile getirmiştir. Washington Erdoğan’ın attığı adımları çok cesur buluyor.

Demek ki, gerçekte Türkiye büyük devletler için basit bir mesele değildir. Burada herhangi bir alanda elde edilen başarı ya da başarısızlığa göre fikir yürütmek yanlıştır. Ankara, dünya çapında kabul edilen bir oyun yönetiyor ve onun başarıları ortadadır. Bu bağlamda Erdoğan’ın ABD gezisinin tarihi sonuçlar verebileceği sonucu çıkarılabilir. Bu sürecin uluslararası ölçekte Türkiye’nin Ortadoğu’nun önder devleti olarak kabul edilmesiyle sonuçlanması olasıdır. Aynı zamanda, mevcut durumun başka bir yanını gözden kaçırmamak da anlamlıdır.

Her şeyden önce, İran ve İsrail unsurlarını kastetmekteyiz. Birçok husus, bu ülkelerin attığı adımlara bağlı olacak. Dolayısıyla, Ortadoğu’da süreçlerin sona ermesinden değil, mücadelenin yeni bir döneme girdiğinden bahsetmek daha doğru olur. Şüphesiz, bu yeni dönemin de kendi kuralları var. Bakalım!

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.