DAĞLIK KARABAĞ: ADİL ÇÖZÜM YOLUNUN ŞARTLARI

upa-admin 09 Ağustos 2013 2.041 Okunma 0
DAĞLIK KARABAĞ: ADİL ÇÖZÜM YOLUNUN ŞARTLARI

Batı’da Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ çatışmasının çözümüne ilginin arttığı gözlemleniyor. Çeşitli yayınlarda bu konuda analitik yazılar yayınlanıyor. Yazarlar farklı fikirler ifade etseler de, her biri artık bu sorunun ortadan kaldırılması gerektiği kanaatindeler. Bu açıdan Aleksandros Petersen’in konuyla ilgili makalesi ilgi çekiyor.

Kerry’ye Beslenen Umut Ve Gerçeklik

Güney Kafkasya’nın jeosiyasi dinamiğinin Azerbaycan’ın enerji politikaları bağlamında değerlendirilmesini artık yorumcular ve uzmanlar gerekli etken olarak kabul ediyor. Bunun nedeni Bakü’nün hızlı gelişim hattı seçerek, büyük bir jeosiyasi mekânı etkileme olanağı elde etmesidir. 1993 yılının ikinci yarısından başlayan bu süreç gittikçe daha geniş jeosiyasi mekânda ve büyük çapta kendini gösteriyor. Batı’nın saygın analist, uzman ve diplomatlarının işte bu bağlılıkta bölgenin jeosiyasi manzarasını yorumlaması olağan hale gelmiştir. H. Kissinger, G. Friedman, J. Kucera ve başka ünlü Batılı analistler bu konuyu araştırmışlar. Son olarak jeosiyaset alanında ünlü uzman Aleksandros Petersen Dağlık Karabağ çatışmasının çözümü meselesine Azerbaycan’ın bölgedeki jeosiyasi rolü açısından göz atmaya çalışmıştır (Bkz.: Alexandros Petersen. Kerry, Go Fix Karabakh! // “The National Interest”, 24 Temmuz 2013).

Öncelikle çoğu yabancı uzmanlara has olan bir hususu vurgulamaya ihtiyaç duyuyoruz. Onlar Güney Kafkasya’nın jeosiyasi kaderini bazı çevrelerin çıkarları bağlamında değerlendiriyor. Dolayısıyla istenilen tahlil ve öngörüde öznel husus yer alıyor. A. Petersen’in de söz konusu yazısı istisna değildir. Yazar ABD’nin Dışişleri Bakanı’na temsil ettiği ülkenin jeosiyasi çıkarlarını savunma amacıyla oluşmuş elverişli koşulları elden vermemek için “acele edin”, diyerek hitap ediyor. Ancak makalede tüm bölgenin jeosiyasi dinamiğinin bazı önemli yönlerini ifade eden fikirler de az değildir.

Burada Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ çatışması enerji politikası ışığında değerlendiriliyor. Bakü’nün doğal gazını Avrupa’ya ihraç etmek için Transadriatik gaz hattını seçmesi Avrasya coğrafyasında jeosiyasi dinamizmi değiştirmeğe muktedir olay gibi sunulmaktadır. Azerbaycan bu seçimiyle Batı’nın enerji teminatı konusunda ilkesel tutum sergilediğini bir kez daha onaylamış oldu. Mevcut karmaşık jeosiyasi durumda böyle bir adım yeterince büyük siyasi irade gerektiriyor. Buna karşılık olarak bazı çevreler bölgede kaos oluşturabilir. Yazarın kanısına esasen, ABD’nin bu ihtimali dikkate alarak hareket etmesi gerekiyor.

Buradan Azerbaycan’ın Güney Kafkasya’da yürüttüğü enerji politikalarının küresel ölçekteki süreçleri etkilediği görülüyor. Bunun itiraf olunması Ermeni analistlerin boşboğazlığını bir daha dünyaya gösteriyor. Onlar Ermenistan’ın bölgede önemli jeosiyasi oyuncuya dönüşmekte olduğunu ve büyük devletlerin özellikle bu etkeni dikkate alarak hareket ettiğini kaydediyor. Güya bu nedenle de Batı Türkiye ve Azerbaycan’a sürekli baskı yapıyor. Gerçeklik ise tamamen bunun tersinin doğru olduğunu kanıtlamaktadır.

A. Petersen Dışişleri Bakanı J. Kerry’nin Ermenilere sempatisinin olmasına rağmen, siyasette farklı konum sergilemek zorunda kaldığını özel vurguluyor. Mesele somut olarak Azerbaycan’ın jeosiyasi öneminin büyük olmasından ibarettir. Bunun bir tarafı enerji etkenine bağlıysa, diğer tarafı ABD’nin askerlerini Afganistan’dan çıkarması zemininde meydana gelebilecek birçok etkenlerle ilişkilidir. Dağlık Karabağ meselesi işte bu süreci bozmak için kullanılabilir. Güney Kafkasya’da karmaşık durum oluşturularak mevcut jeosiyasi dengeleri değişmeye gayret edilebilir. Sonuçta ise ABD ve NATO birçok imkânlardan mahrum olur.

Kuşkusuz, Batılı analistin bu ihtimallerinin kendini doğrultmama olasılığı da vardır. En azından ABD birliklerini Afganistan’dan çıkarmak için birkaç seçeneğe sahiptir. Hem de Azerbaycan’ı bu meseleye taraf olarak katmak o kadar da başarılı bir yaklaşım değildir. Bilindiği gibi, Rusya ve İran Hazar’da askeri güçlerini arttırıyor ve ortak tatbikatlar düzenliyor. “El-Kaide” gibi terör örgütlerinin Amerikalılara yardım eden her bir ülkeye karşı düşman olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu nedenlerden dolayı Azerbaycan’ı Afganistan’daki askeri kontenjanı geri çekme rotası üzerinde sunmaya gerek kalmıyor. Fakat Dağlık Karabağ meselesini işte Orta Asya genelinde giden jeosiyasi-askeri süreçlerle ilişkilendirme girişimi düşündürücüdür.

Gerçeklik nedir? Ermenistan Azerbaycan topraklarını işgal etti. Oluşan durumda adil çözüm saldırganın istila ettiği Azerbaycan topraklarını kayıtsız şartsız terk etmesi olmalıydı. Bundan başlamak yerine, sorunu küresel jeosiyasi ortamda yaşanan ve bölge dışında kalan olaylara bağlamak, “arabayı atın önüne koymak” demektir. Makalede ABD’nin sorunu çözmesi için hangi adımları atması gerektiğine ilişkin verilen “tavsiyelerin” içeriği de bu kanaati teyit etmektedir.

J. Kerry’nin Massachusetts devletinin valisi gibi Ermenilere verdiği desteği hatırlayarak A.Petersen askeri operasyonlara başlamadan çatışmada mevcut durumun değiştirilmesi gerektiğini bildiriyor. Ama nasıl? Burada yazarın iki olumlu görüşünü belirtmek gerekiyor. Birincisi, “Dağlık Karabağ’ı dünya kamuoyu Azerbaycan toprakları olarak tanıyor”, ikincisi, “Dağlık Karabağ Ermenistan tarafından işgal edildi”. Eğer bu iki sav görüşmelerde koşulsuz kabul edilirse, tabii ki, J. Kerry tarihe düşebilir. Aksi takdirde, hiçbir olumlu sonuç elde etmek mümkün olmayacaktır.

Jeosiyasi Çıkarlar Ve Adalet Duygusu: Uzlaştırmak Mümkün Mü?

Başkent Erivan’ın bugün sergilediği mantıksız ve tutarsız dış politika hattı J. Kerry’nin bu konuda başarı elde etmesi şansını asgariye indiriyor. Ermeni medyasında yayınlanan analitik yazılardan, S. Sarkisyan yönetiminin Batı ile Rusya arasında Dağlık Karabağ meselesini manipüle ederek daha fazla destek almaya çalıştığı görünüyor. Onlar Dağlık Karabağ ve çevresindeki bölgelerden işgalci ordularını geri çekmek niyetinde olmamakla beraber, Nahçıvan’a da hak iddia ediyorlar. Buna esas olarak da Batı ve Rusya’nın bölgede yürüttüğü jeosiyasi mücadelenin buna izin vereceğini düşünüyorlar (Игор Мурадян. На Каспии штиль // Lragir.am, 25 Temmuz 2013).

Ermenistan şimdi Türkiye’ye karşı toprak iddiası ileri sürmenin yeni yollarını arıyor. Bu günlerde Ermenistan başsavcısı hatta resmi olarak Ankara’nın bazı toprakları Ermenilere “geri vermesi gerektiğini” bildirmiştir. Erivan’ın Gürcistan’da Cavaheti’ye olan hak iddiasını da göz önünde bulundurursak, bu cüce devletle ilgili gerçek durumun nasıl olduğuna ilişkin fikir oluşuyor. Saçma planlardan konuşan Ermenistan yönetimi hangi vicdanla Dağlık Karabağ sorununun adil çözümü düzleminde görüşmeler yapabilir?

Burada tek yol saldırgana gerçek anlamda baskılar yaparak, onu barışa zorlamaktır. Ancak ne Batı ne de Rusya tarafından böyle bir adımın atıldığı şimdilik gözlemlenmiyor. Bu nedenlerden dolayı, J. Kerry’nin Dağlık Karabağ konusunda Ermenilerle hangi dilde konuşacağı belli değildir. A. Petersen’in adil arzuları, nesnel tahlilleri ve öngörüleri olabilir. Somut olarak ise ABD’nin bunların gerçekleşmesi mekanizmasına sahip olduğunu görmüyoruz. Batı şimdiye kadar Ermeni şımarıklığına katlanmış ve buğun de bu böyle devam ediyor.

Tüm bunlara rağmen, A. Petersen’in yazısı Güney Kafkasya’yla ilgili jeosiyasi değişikliklerin oluştuğunu gösteriyor. Öncelikle bölgede Azerbaycan’ın önemli jeosiyasi oyuncu olduğu kabul ediliyor. Bakü’nün yürüttüğü enerji politikası onunla razılaşmak gerekliliğini bir daha dünyaya anlatıyor. Bu anlamda Washington’un da Dağlık Karabağ çatışmasının çözümüne ilişkin tavrı değişmelidir. Bunu hangi Dışişleri Bakanının edeceğinin o kadar da önemi yoktur.

İkincisi, Batı’da Ermenistan ve Gürcistan’ın jeosiyasi açıdan bölgesel ölçekte belirleyici rol oynayamayacağı anlaşılmaktadır. Bunun için onların ekonomik, siyasi ve devlet olanakları yoktur. Her halükarda onların Azerbaycan’ın yanında olmaları gerekiyor.

Üçüncüsü, Dağlık Karabağ meselesine Ortadoğu – Orta Asya jeosiyasi mekânında yaklaşıldığında birçok karmaşık hususlar ortaya çıkıyor. Bu sürecin durumu daha da ağırlaştırabilme ihtimali vardır. Dolayısıyla, büyük devletler kendi çıkarları için bu çatışmadan yararlanabilirler. Bu da bölgeyi son derece hassas bir duruma getiriyor.

Bunlar Dağlık Karabağ sorununun tek çözüm yolunun adil tavır sergileme olduğunu teyit etmektedir. Diğer tüm seçeneklerde bölgede gerilimin yükselmesi kaçınılmaz olabilir.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.