Kırgızistan’ın başkentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü’nün son toplantısı ilginç hususlarla hatırlandı. Üye devletler küresel ve bölgesel çapta meydana gelen jeosiyasi süreçleri değerlendirdiler. Onlar ekonomik ve mali düzlemlerde işbirliğini genişletmek imkanlarına göz atmışlar. Zirvede örgüte dahil olan güçlü ülkelerin her şeyden önce kendi çıkarlarına öncelik verdiği de gözlenmiştir. Uzmanlar bununla ilgili ŞİÖ’nün geleceği konusunda tedbirli konuşuyorlar.
Jeosiyaset Ve Ekonomi: Hangisi Daha Önemlidir?
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Bişkek Zirvesi’nde önemli kararların alınacağına umut edenler az değildi. Suriye ile ilgili oluşmuş jeosiyasi durum bunun için belli bir temel oluşturmuştu. Hatta bazı çevreler ŞİÖ’nün küresel siyasetin dinamiklerini değiştirebilecek adımlar atacağını öngörüyorlardı. Genelde, bu toplantının “Doğu Batı’ya karşı” ruhunda geçeceğinden yazılıyordu (Bkz.: Андрей Полунин. Саммит ШОС: Восток против Запада. Москва отыгрывается в сирийском вопросе за G8 и G20/ www.svpressa.ru, 13 Eylül 2013).
Kırgızistan’ın başkentine örgüte üye olan 6 devletin başkanlarının yanı sıra gözlemci ülkelerin önderleri (Hindistan, İran, Pakistan, Afganistan) de toplanmıştı. Bu husus zirvede bölgesel ve küresel güvenlik konularının konuşulacağını gösteriyordu. Gerçekten de, katılımcılar Suriye, Afganistan, İran’ın nükleer programı ve uyuşturucu maddelerin yasadışı dolaşımı sorunları üzerinde daha çok durmuşlar. Bunların ışığında ekonomik ve mali düzlemlere o kadar da dikkat ayrılmamış. Zirvede 5 belge kabul edilse de, uzmanlar esas dikkati “Bişkek Deklarasyonu”na yöneltiyorlar (Bkz.: Принята Бишкекская декларация глав государств ШОС (текст) / www.centrasia.ru, 13 Eylül 2013). Orada güvenlik, uluslararası ilişkiler, örgütün yakın perspektif için gelişme imkanları, ekonomik ve mali konulara ilişkin genel hükümler yer aldı.
Fakat uzmanların görüşüne esasen, bu belgede aslında, hiçbir meseleye somut çözüm bulunamadı (Bkz.:Андрей Шарый, Тимур Токтоналиев. ШОС. Саммит без итогов / www.svoboda.org, 13 Eylül 2013). Bunun yerine örgüte has bir takım hususlar ortaya çıktı. Uzmanlar onları tahlil ederek, ŞİÖ’nün ne derecede umut verici olması hakkında tahminler veriyorlar (Bkz.: son kaynak). Bu açıdan bir takım ilginç hususlar mevcuttur.
Her şeyden önce, ŞİÖ’nün iki güçlü üyesi – Rusya ve Çin’in örgüte yaklaşımı arasındaki çelişki kendini gösteriyor. Şöyle ki, Pekin zirve toplantısına ekonomik ve maliye alanında büyük olanakları olan devlet olarak geldiyse, Moskova daha çok askeri ve güvenlik alanlarına öncelik verdi. Çin Cumhurbaşkanı zirve arifesinde tüm Orta Asya ülkelerine 50 milyar dolarlık yatırıma ilişkin başarılı görüşmeler yaptı. Orta Doğu ve Orta Asya uzmanı Alexander Knyazev’in kanaatine esasen, Pekin’in Bişkek Zirvesi’nde temel görevlerinden biri bölgede yeni düzeyde etkinlik aşamasına başladığını göstermekten ibaretti (Bkz.: Александр Князев. Китай прибирает к рукам ШОС. Заявленные интересы Пекина становится трудно сдерживать / www.ng. ru, 13 Eylül 2013).
Hâlihazırda, Çin aslında bölgenin tüm devletleriyle uzun vadeli işbirliğine hesaplanan anlaşmalar imzaladı. Burada söz konusu olan, Pekin’in bu ülkelere büyük miktarda yatırım yapması, askeri – teknik alanda ilişkilerin gelişmesi, Çinli işçilerin Orta Asya’ya akımının kolaylaştırılması vb. önemli konulardır. Bu çerçevede bölgede Çinceye ilginin artması dikkati çekiyor. Artık Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da Çince öğretim yapan merkezler faaliyet göstermektedir. Özbekistan’da Konfüçyüs Enstitüsü kuruldu. Şimdi orada Çince öğrenenlerin sayısı önceki yıllara oranla 4-5 kat arttı (Bkz.: В Центральной Азии растет спрос на китайский язык / www.rus.azattyq.org, 13 Eylül 2013). Kazakistan’da da benzeri süreç gidiyor.
Önderlik Yarışması: Kimin Şansı Fazladır?
Bunlardan şöyle bir genel sonuca varılmaktadır ki, Pekin Orta Asya’da ekonomik, mali ve insani alanlarda dominant rol oynamaya öncelik veriyor. Uzmanlar bu yönde Çin’in imkanlarının Rusya’nınkinden daha çok olduğunu söylüyorlar. Bunu Kremlin’de de iyi anlamaktadır. Çıkış yolu olarak Rusya’nın iki açıdan etkinlik gösterdiği görülüyor.
Bunlardan biri ŞİÖ kapsamında ekonomi ve maliye alanlarına ait projelerin gerçekleşmesini mümkün olduğunca geciktirilmesidir. Moskova somut olarak, 2015 yılında bu kurumda Başkan olacağı dönemi bekliyor. Sebebi şudur ki, o döneme kadar Rusya Gümrük Birliği ve Avrasya bütünleşme modelini tamamlamalıdır. Buna ulaşabilse, Çin’in karşısına daha büyük ekonomik ve mali güç kısmında çıkmak şansı elde edecek. O zaman Moskova ŞİÖ’nün gelişme fonu ve ortak banka fikrini gerçekleştirmeye razı olur. Rastlantı değildir ki, Bişkek’te Rusya Başkanı V. Putin’den başka diğer önderler özellikle gelişme bankasının oluşturulmasından bahsetmişler (Bkz.: Андрей Шарый, Тимур Токтоналиев. ШОС. Саммит без итогов / www.svoboda.org, 13 Eylül 2013).
Bu taktiksel gidişin arka fonunda Moskova askeri ve güvenlik yönlerine daha fazla önem verilmesine çalışıyor, çünkü bu alanlarda Rusya güçlüdür ve taraftarlarına yararlı öneriler sunabilir. Günümüzde Kremlin aynı yönde etkinliğini hayli artırdı. Bişkek Zirvesi’nin kapanış belgesine bu husus geniş yansıdı. Orada Suriye, İran ve Afganistan konularının BM çerçevesinde uluslararası hukuka göre çözülmesi gerekliliği vurgulandı.
ŞİÖ’nün iki güçlü üyesi arasında bu tür farklı yaklaşımların olması ciddi bir faktördür. Bu aslında, örgütün kaderine belirsizlik getiriyor. Aynı zamanda, sorunlar bununla sınırlı değildir. ŞİÖ’nün yapısının genişlemesi ve gelişimi konularında da ilerleme hissedilmiyor. Aynı şekilde, İran ve Hindistan’ın örgüte üye olmak isteği yerine getirilmemiştir. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Zirvede nükleer programından ve BM etkinliğinden konuşmuştur. O, Ahmedinejad’dan farklı olarak, ABD’ye karşı hayli tedbirli ifadeler kullandı. Fakat uzmanlar başkent Tahran’ın bu kademesinde diğer bir hususun mevcut olduğunu vurguluyorlar. “Polis Asiya” analitik merkezinin uzmanı Pavel Dyatlenko’nun kanısına esasen, İran’ın yeni Cumhurbaşkanı esasen Suriye meselesinden ve nükleer programından konuşarak Batı’ya mesaj yolluyor. H. Ruhani “…Batı’ya işaret ediyor ki, İran’a karşı uygulanan yaptırımlar Doğu yönünde diplomatik etkinlilik artırılarak zayıflatılabilir” (Bkz.: son kaynakı).
Tüm bunlardan ŞİÖ’nün Bişkek Zirvesi’yle ilgili birkaç önemli sonuç elde edilebilir. Birincisi, bu kurum şimdilik sadece küresel jeosiyasi sorunlar üzerinde ortak kararlar alabiliyor. Sebep şu ki, Orta Doğu’da oluşmuş jeosiyasi durum örgütün tüm üyeleri için güvenlik meselesini daha da güncelleştiriyor. Onlar, örneğin, Mısır ve Suriye’nin yahut Irak’ın kaderini yaşamak istemiyorlar. Fakat bu faktörün ne kadar müddete etkili olacağı konusunda net tahmini yoktur. Eğer bu açıdan durum ciddi biçimde değişirse, ŞİÖ’nün güvenlik stratejisinin nasıl yenileneceği bilinmemektedir.
İkincisi, bölgede önderlik uğruna Rusya’yla Çin arasındaki tavizsiz mücadele örgütün tam oluşumu önünde ciddi engeldir. Pekin aynı bölgede etkinliğini giderek artırıyor ve mali, ekonomik, insani ve enerji alanlarında Rusya’yı açıkça üsteliyor. Uzmanlar düşünüyorlar ki, bu tür durum er ya da geç ŞİÖ kapsamında çelişkilerin artmasına neden olacaktır.
Üçüncüsü, örgüte yeni üyelerin kabul edilmesi ertelendiğinden onun perspektifi konusunda dikkatli konuşmak gerekiyor. Anlaşılan, ŞİÖ henüz, örneğin, Avrupa Birliği gibi tamamlanmış bir kurum değildir. Orada çözüm bekleyen sorunlar yeteri kadar vardır. ŞİÖ’nün yapay şişirtilmesi de tehlikeli olabilirdi, çünkü bu burumda onun faaliyeti tamamen verimsiz olurdu. Dolayısıyla Bişkek Zirvesi’nin örgütün geleceği konusunda somut bir sonuç verdiği sonucunu çıkarmak çok zordur. Üye devletlerin tam anlaştığı tek konu Suriye sorununun BM çerçevesinde çözülmesi olmuştur. Ortak anlaşmanın olduğu diğer sorunlar hakkında ise genel ifadeler kullanılmıştır. Tüm bunlara rağmen, ŞİÖ’nün perspektifsizliği konusunda bir sonuca varmak henüz erkendir.
Kaynak: Newtimes.az