GÜNEYDOĞU ASYA’DA BÖLGESEL BİR KIRILMA NOKTASI: PATANİ

upa-admin 09 Ekim 2013 4.331 Okunma 0
GÜNEYDOĞU ASYA’DA BÖLGESEL BİR KIRILMA NOKTASI: PATANİ

Uluslararası sistem çerçevesinde süregelen hegemonya-çok kutupluluk mücadelesinin geleceğine yön vermesi beklenen Güneydoğu Asya, aynı zamanda bu mücadeleyi dolaylı yoldan da etkilemesi beklenen çok sayıda toplumsal/yönetimsel krize de ev sahipliği yapmaktadır. Bu krizlerin çıkış noktası genel itibarıyla toplumsal ayrım çizgilerinin kanla nitelenmesine de neden olan organik sebepler, yani etnik/dinsel meselelerdir. Myanmar’da Rohingya Müslümanlarına yönelen ve çıkış noktasını dinsel farklılıktan alan Arakan Krizi, Filipinler’de yine Müslüman bir toplum olan Moro halkının, siyasal özerklik hatta bağımsızlık fikrine eklemlenmiş kimlik tabanlı kriz ile Endonezya’da Açe bölgesinde yaşanan toplumsal çatışma, kimlik eksenli farklılıkların bölgede ne türlü sorunlara yol açtığını gösteren en önemli örneklerdir. Patani Sorunu ise, ülkemizde fazlaca bilinmeyen ancak bölgesel dengeleri çok yakından ilgilendiren bir husus olarak görülebilir.

Patani halkı, Tayland ile Malezya arasında konumlanmıştır. Bir bölümü Malezya’da, geri kalanı ise Tayland topraklarında yaşamaktadır. Halkının çok büyük bir bölümü (% 85 kadarı) Malay kökenli ve Müslüman olan Patani’nin nüfusu 3 milyonu aşmaktadır. Tayland’ın güneyinde, Malezya sınırında yer alan Patani, Yala, Satun, Songla ve Narativat eyaletleri, Patani Krizi’ne konu olan bölgelerdir. Tayland ile Malezya arasında bir geçiş bölgesi olduğu ve Doğu Çin Denizi ile Bengal Körfezi’ni yakından takip etme fırsatı sunduğu için stratejik anlamda çok önemli bir yere sahip olan Patani toprakları, tıpkı Arakan ve Moro Bölgesi’nde olduğu gibi, sahip olduğu coğrafi/bölgesel öneme paralel bir toplumsal krizi içselleştirmiştir. Zaten bölgeyi bir kırılma noktası olarak ifade etmemizin nedeni de bu bölgesel konumdur. Zira hem toplumsal hem de Tayland ve Malezya’yı çok yakından ilgilendiren büyük çaplı bir siyasal/askeri çatışmaya neden olabilecek bir bölge olarak görülmelidir.

Patani halkı, aynı zamanda Tayland Müslümanları olarak da bilinmektedir. Patani halkı, 13. yüzyıl içerisinde Yemen’den bölgeye gelen tüccarlar eliyle Müslümanlık ile tanışmış ve 15.yüzyıl içerisinde bir İslam Krallığı haline gelmiştir. 16. ve 17. yüzyıllarda Güneydoğu Asya’da yaşayan Müslümanların yüzünü döndüğü bir kültür merkezi olarak bilinen Patani Krallığı, bölgeye gelen sömürgecilerle yaptığı mücadeleler sonucu zayıf düşerek 18. yüzyıl başlarında komşu Siyam Krallığı (bugünkü Tayland’ın o dönemdeki adı Siyam Krallığı idi. Hatta bugün kendilerine Tay adını veren ülke halkına o dönemde Siyam deniyordu) tarafından kontrol altına alınmıştır. Esasında Siyam ile Patani arasında uzun yıllara dayanan bir siyasal mücadele vardı ve bu mücadele sonrasında özellikle 18. yüzyıl içerisinde bölgeye gelen İngilizlerden de aldığı destek sonucu Siyam Krallığı üstün gelmiştir. Patani, 1909 yılında “resmen” Siyam Krallığı’nın topraklarına katılmıştır. Siyam Krallığı, daha sonrasında Tayland adını almış ve Tayland yönetimi bölgeye yönelik bir toplumsal/siyasal reform istekliliği ortaya koymuş olsa da, bu sadece bir irade beyanı şeklinde kalmıştır. Tayland Yönetimi’nin, özellikle din, dil ve eğitim gibi konularda Patani Müslümanlarına yaptığı baskıyı “reform” şeklinde sunma çabaları çatışmanın dozunu daha da arttırmıştır. Öyle ki, önceleri sivil itaatsizlik şeklinde başlayan Patani direnişi, Patani toplumunun önderi Hacı Sulong’un girişimleri ile uluslararası arenada da ses getiririr hale gelmiştir. Tayland yönetimi, 1980’li yıllardan itibaren bölge halkına yönelik daha uzlaşmacı bir tavır sergilemiş ve yaptığı ekonomik reformlar ile de bölgedeki gerginliği biraz olsun azaltmıştır. Ne var ki, özellikle 11 Eylül sonrası, Patani Bölgesi’nin El Kaide ile ilişki kurduğu gerekçesiyle Tayland Yönetimi’nin bölgeye güvenlikçi bir bakış açısıyla yaklaşmaya başlaması ve Budist Tay toplumunun, Müslüman Malay kökenli Patanililere karşı kimlik tabanlı ayrımcılığı gündeme getiren bir yaklaşım sergilemesi, Patani Meselesini yeniden ön plana çıkarmıştır.

Patani Meselesi’nin bu denli ön plana çıkmasını sağlayan birtakım bölgesel faktörler de bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Patani halkının, Filipinler ile mücadele eden Moro Halkı ile yakın ilişki içerisinde olması ve tıpkı Morolular gibi merkezi yönetime karşı mücadele bilincini içselleştirmiş olmalarıdır. Bunun yanı sıra, Tayland’da yaşanan siyasal kriz ve iç karışıklıklar da Patani halkını mücadele yönünde cesaretlendirmektedir. Her ne kadar, bugün itibarıyla Yingluck Shinawatra liderliğinde güçlü ve özellikle ABD desteğine sahip bir yönetim oluşmuşsa da, Tayland’da ordu ile iktidar arasındaki denge mekanizması pamuk ipliğine bağlıdır. Kaydettiği ekonomik gelişime dayalı olarak diplomatik, siyasal ve bölgesel anlamda önemli bir güç odağı haline gelen Malezya’nın, tıpkı Moro Meselesi’nde olduğu gibi, Patani sorununun çözümü için gösterdiği çaba da önemlidir. Nitekim Patanililer Malay ve Müslümandır ve bu bağlamda Malezya ile duygusal bir bağları da bulunmaktadır. Malezya, hem bu sebepten hem de kendi sınırları için bir tehlike arz eden meselenin tatlıya bağlanmasını sağlayabilmek için Tayland ve Patani arasında arabuluculuk yapmaya çalışmaktadır.

Patani Meselesi’ni küresel güçlerin bölgeye yönelik politikaları çerçevesinde değerlendirdiğimizde, ABD ile Çin arasındaki rekabeti de ele almak gerekir. Nitekim Tayland ile Patanililerin yüzünü döndüğü Malezya, Endonezya ve Filipinler ile birlikte, ABD’nin Çin’e yönelik bölgesel çevreleme stratejisinde çok önemli bir role sahiptir. Hem Doğu Çin Denizi’ni hem de Bengal Körfezi’ni kontrol eden bir konuma sahip olan Malezya-Tayland sınırı da bu bağlamda ele alınmalıdır. Zira Patani, tam olarak bu sınır üzerinde yer almaktadır. Obama Yönetimi, son dönemde Çin’in eski partnerleri olan Myanmar ve Vietnam’ı da dahil ederek genişletmeye çalıştığı güvenlik çemberi içerisinde krize neden olabilecek sorunları bir an önce çözmek ya da çözülmesini sağlamak istemektedir. Bu çerçevede Malezya’ya önemli bir görev düşmektedir. Zira Malezya, Müslüman kimliğini sahiplenmekte ve sosyo-ekonomik refah düzeyi ile de diplomatik yeterlilikleri karşılayan bir bölgesel dengeleyici rolünü üstlenebilecek kapasitededir. Hem Patani halkının hem de Moroluların Müslüman ve hatta Malay kökenli (ya da Malaylar ile akraba) oldukları hesaba katıldığında, Malezya’nın neden bu denli aktif olduğu anlaşılabilecektir. Görüldüğü üzere, Malezya, Çin’in, ABD ya da Batı müttefiki bölge devletleri arasında kriz yaratma potansiyelini en aza indirgeyebilmek için, Patani ve Moro Meseleleri başta olmak üzere birçok etnik/dinsel gerilimi çözmeye çabalamaktadır.

Patani Sorunu, tarihsel bir geçmişe sahip ve etnik/dinsel ayrımlardan beslenen çok eski bir bölgesel meseleye işaret etmektedir. Bu mesele, aynı zamanda, ABD’nin Çin’i dengeleyebilmek için kurgulamaya çalıştığı bölgesel müttefiklik ilişkilerini de tehlikeye attığı için önemlidir. ABD, Malezya’nın, Patani ve Moro sorunlarını çözebilme yönünde attığı adımları dikkatle takip etmekte ve desteklemektedir. Ne var ki, toplumsal ayrım çizgilerinin kanla çizildiği bölgelerde toprak tabanlı meselelerin çözümünün ne denli güç olduğu malumdur. Bu bağlamda, Patani Sorunu’nun, tıpkı Moro’da olduğu üzere kolaylıkla ve kısa vadede çözülmesini beklemek hayalcilikten öteye geçemeyecektir. Tıpkı Arakan’da olduğu gibi, Moro ve Patani bölgelerinin halklarının da Müslüman olması, Türk Dış Politikası’nda İslam’a yapılan referansın güçlenmesi ve bölge halklarının Türkiye’den destek beklediklerini açıklamış olmaları da göz önünde bulundurulduğunda, Patani Krizi’nin, önümüzdeki günlerde dış politika ajandasında önemli bir yere sahip olabileceği anlaşılabilmektedir.

Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.