KENYA SALDIRISININ ARKA PLANI

upa-admin 23 Ekim 2013 2.465 Okunma 0
KENYA SALDIRISININ ARKA PLANI

Eylül sonunda Kenya’nın başkenti Nairobi’de daha çok yabancıların ve zengin kesimin ziyaret ettiği bir AVM’ye düzenlenen saldırı sonrası en az 68 kişinin hayatını kaybetmiş olması, Suriye meselesiyle meşgul olan küresel/bölgesel aktörlerin gözlerini Doğu Afrika’ya çevirmelerine neden oldu. Türkiye’de daha çok saldırıyı üstlenen El Şebab örgütü ve Somali’deki siyasal kriz ekseninde okunsa da, bu saldırı, çok daha büyük bir resmin parçası olarak değerlendirilmelidir.

Her şeyden önce, Kenya’nın, Doğu Afrika’da siyasal ve ekonomik gelişim düzeyi bakımından en ileri ülke olduğu söylenmelidir. 2007-2010 yılları arasında, ülkedeki etnik/dinsel farklılıkların güvenlikleştirilmesinden kaynaklanan siyasal bir çatışma ortamı doğmuş olsa da, yapılan anayasa değişikliği ve düzenlenen seçimlerin ardından 2013 yılı itibarıyla istikrarlı ve güçlü bir yönetimin oluşturulduğu söylenebilir. Oluşturulan yönetimin başında, çatışan etnik grupların siyasal önderlerinin bulunması ise (Kikuyu kökenli Uhuru Kenyatta devlet başkanı, Kalenjin asıllı William Ruto ise yardımcısı olmuştur), çatışan tarafların siyasal işbirliği yönünde bir irade ortaya koyabildiklerini göstermektedir.

Ne var ki, Kenya’da oluşan yönetim, ABD’nin ve Batılı ortaklarının sıcak yaklaştıkları bir yönetim değildir. Zira hükümetin başındaki Kenyatta ve Ruto, 2007-2010 arası dönemde kendilerine destek veren toplumsal grupları şiddete teşvik ettikleri ve çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesinde öncü rolü oynadıkları için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaktadırlar. ABD, bu yönetime destek vererek katliamı meşrulaştırmak istememektedir. Bunun yanı sıra, Kenyatta-Ruto ikilisinin Kenya’daki geleneksel ABD-Batı yanlısı çizgiyi terk ederek Çin ile yakın ilişkiler geliştirmeye çalışması, Obama yönetimini oldukça rahatsız etmektedir. Zira Çin, Soğuk Savaş döneminde dahi yakın ilişkiler kurmak istediği Doğu Afrika ülkeleriyle ilişkilerini 2000 sonrası dönemde neredeyse stratejik bir boyuta vardırmıştır. Tanzanya ve Etiyopya gibi ülkelerle enerji tabanlı ve ticari ilişkilerini ilerleten ve ABD vesayetinde bir yönetim kurgulanan Somali’ye de önemli oranda ekonomik yardım yapan Çin’in, son dönemde Kenya ile de benzer bir bölgesel işbirliği zemini yaratmaya çalışması, Obama yönetimini ve Avrupalı ortaklarını rahatsız etmektedir. Doğu Afrika’da keşfedilen petrol ve doğalgaz yatakları, hem Batılı şirketleri hem de Çin’i bu bölgeye yönlendirmektedir. Tanzanya’nın doğusu, Mozambik, Hint Okyanusu’nun Doğu Afrika’ya bakan kısımlarında bulunan büyük doğalgaz rezervlerinin yanı sıra Kenya’da Turkana Gölü ve çevresinde keşfedilen petrol yatakları ile yine Kenya’nın komşusu olan Uganda’da bulunan büyük çaplı petrol rezervleri, Doğu Afrika’nın bu denli ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bu çerçevede, Kenya’ya düzenlenen saldırıyı sadece bu ülke özelinde düşünmemek ve enerji bağlamlı küresel rekabeti de özellikle hesaba katmak gerekmektedir.

Bu çerçevede, Kenya gibi, enerji zengini olduğu anlaşılan, Hint Okyanusu’na kıyısı olan ve Doğu Afrika’nın tam kalbinde konuşlanmış geleneksel bir Batı müttefikinin, Çin’e kaybedilme ihtimali, Obama yönetimini ve Avrupalı ortaklarını tedirgin etmiş ve Kenya yönetimine güçlü bir mesaj verilmek istenmiş olabilir. Kenya’nın, Afrika Birliği Barış Gücü çerçevesinde 4 bin civarında askerini Somali’ye göndermiş olması, Kenyalı askerlerin Somali-Kenya sınırında kontrolü elde tutmaları ve Kenya’da önemli bir oranda Somali kökenli insanın yaşıyor oluşu, bu saldırıyı gerçekleştirme noktasında Somali’deki El Kaide türevi olan El Şebab’ı ön plana çıkarmaktadır. Ne var ki, bu saldırının önlenebilmesi ya da perde arkasından yönlendirilebilmesi hususunda, Kenya’nın Çin açılımından memnun olmayan ve Doğu Afrika’yı yeni açılım noktası olarak gören Çin’e mesaj vermeyi hedefleyen Obama yönetimi ile onun Avrupalı ortakları da değerlendirmeye alınmalıdır.

Kenya, etnik anlamda ciddi farklılıklar içeren, Hıristiyan ağırlıklı siyasal yapıya karşı azınlıkta olan Müslümanların tepkilerini dile getirdikleri ve hem El Şebab hem de Somali meselesinin kendilerine eklemlenmesinden rahatsız olan Kenya vatandaşlarının, Somalilere karşı ayrımcı ve saldırgan dürtüler geliştirmekte olduğu bir ülkedir. Bu durum, Kenya’nın Doğu Afrika’daki konumuna zarar vermektedir. Nairobi’deki AVM saldırısı ise, Kenya Yönetimi’nin yapacağı tercihlerin ve özellikle ABD ile Çin arasındaki Doğu Afrika’ya da yansıyan uluslararası rekabetin, Somali meselesi ve El Şebab gibi bölgesel meseleler ve yerel aktörler üzerinden dahi anlamlandırılabileceğini kanıtlamaktadır.

Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.