Ünlü İsviçreli gazeteci Andre Widmer’in Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ çatışmasını anlatan “Unutulmuş Çatışma” başlıklı kitabı yayımlandı. Yayınlanan bu kitap gazetecinin işgal altındaki bölgelerimize yaptığı geziler sırasında topladığı belgelere dayanarak yazılmıştır. Kitapta Dağlık Karabağ çatışmasının tarihi, varoluş nedenleri, doğma evlerinden kovulmuş soydaşlarımızın yaşadıkları zorluklar, Hocalı soykırımı, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgal ettikleri Azerbaycan topraklarında yaptıkları diğer vahşetler, başkent Erivan’ın bu bölgelerde yürüttüğü yasadışı yerleşim politikası, tarihi – kültürel ve dini değerlerimizin imha edilmesine ilişkin tutarlı kanıtlara dayalı bilgiler veriliyor. Kitap dünya kamuoyuna Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili asıl gerçeklerin ulaştırılması açısından oldukça değerlidir.
Sosyal tartışmalar için büyük ilgi doğuracak bu eserin tam metninin tercümesini parçalar halinde okurlara sunuyoruz.
Önsöz
Geçen yüzyılın 80’li yıllarda başlayan ve 90’lı yılların başında sona eren Sovyetler Birliği’nin çöküşü tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Batı ve Doğu Avrupa’yı ayıran demir perde ortadan kalkmış ve eski Sovyetler Birliği topraklarında 15 yeni devlet oluşmuştu. Ancak Batı’da bizim hatırladığımız geçiş aşaması hiç de eski SSCB’nin her yerinde huzurlu olmamıştır. Bir süre köz halinde kalan çeşitli toprak tartışmaları yeniden alevlenmiştir. Bunlardan biri, 1988 yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmaya neden olan, Azerbaycan topraklarında bulunan Yukarı Karabağ bölgesi olmuştur.
1992-1994 yıllarında Ermenistan Cumhuriyeti ve Rusya ordusunun ayrı-ayrı birlikleri tarafından desteklenen Ermeni bölücüleri ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında savaş yaşanmıştır. Sonuçta, Dağlık Karabağ ve daha 7 bölge Ermeni işgali altında kalmıştır. 30.000’e yakın insan hayatını kaybetmiştir. Çatışma büyük etnik parçalanmaya da neden olmuştur: savaş öncesi ve savaşlar sırasında 586.000 Azerbaycanlı işgal edilmiş topraklardan, diğer 250.000 ise Ermenistan’dan kovulmuştur. 296.000 Ermeni ise Azerbaycan’ın işgal edilmemiş bölgeleri ve Dağlık Karabağ’ı terk etmiştir (ABD Mülteciler Komitesi’nin bilgisi, 1995).
Ermeni birlikleri Karabağ ve komşu bölgelerde etnik temizleme siyaseti gerçekleştirdiler. Bu adımı kötüleyen 4 BM kararı işgalci birliklerin geri çekilmesini talep etmiştir, fakat Ermenistan halen uluslararası toplumun talebine önem vermemektedir. Uluslararası hukuka göre, işgal edilmiş Dağlık Karabağ ve daha yedi bölge – Kelbecer, Laçin, Kubadlı, Cebrail, Zengilan, Ağdam ve Fuzuli, yani ülkenin 1/5 bölümü, Azerbaycan bölgesidir. Orada işlenen suçlar ise bugüne kadar uluslararası mahkemelerin dikkatinden kenarda kalmıştır.
Ermeni işgalcileri nüfusunun %90’ı Azerilerden oluşan Laçin ve Kelbecer bölgelerinde yoğun yerleşim politikası yürütüyorlar. Bu ise 4. Cenevre Sözleşmesinin 49. paragrafı ile tamamen çelişiyor (“İşgalci Kuvvetler kendi nüfusunu işgal edilmiş bölgelere göç ettirmeyecek veya orada yerleştirmeyecektir”). 2005 yılında işgal edilmiş topraklarda olmuş AGİT olgu – araştırıcı misyonu da teyit etmiştir ki, Ermeniler bu bölgeye ateşkesten sonra göç ettirilmiştir.
Dağlık Karabağ çevresindeki bölgeler işgalciler tarafından “tampon bölge” şeklinde sunulsa da, Dağlık Karabağ’ın Ermeni bölücü rejimi bu toprakları tanınmayan “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”nin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ediyor. Belirtilenlerle birlikte yapılan yasadışı yerleşim Ermenilerin niyetlerini açıkça gösteriyor: meseleyi oldu-bitti gibi sunmak. Ayrıca, işgalciler coğrafi mekan ve bölgelerin isimlerini değiştirmiş veya genellikle onları haritalardan silmişler.
Yıkılmış Ağdam kentine Mart 2010 tarihinde yolculuğum sırasında Ermeniler tarafından Cenevre Sözleşmesinin daha bir ihlali haline doğrudan tanık oldum (Madde 53: İşgalci Güçler tarafından bireysel veya kolektif olarak özel kişi veya devlet, kamu kurum, sosyal ve kooperatif kurumlara ait taşınmaz ve diğer mülkiyetin yıkılması yasaktır (…)). Ağdam’ın yıkılması ile organize olarak talan edilmesi birkaç yıldır devam ediyor. İşgalci rejimin temsilcisi bu itirafı bana yazılı şekilde sunmuştur. Yani buradan kovulan Azeri nüfus geri döndüğü takdirde, bir zamanlar gelişen kentten hiçbir işaret kalmayacaktır.
Askeri çatışmanın sona ermesinden iki on yıl sonra Karabağ sorunu uluslararası kamuoyunun hafızasından belirsizliğe doğru kaybolmuştur. Bu bir gerçektir, ancak, barış anlaşması imzalanmasa da ateşkese rağmen her yıl askerler ve sivil insanlar hayatını kaybetmeye devam ediyor. Dağlık Karabağ çatışmasını inceleyen için neden, açıklama, ipucu ve görüş araması oldukça müşkül meseleye dönüşüyor. Çatışma tarafları diğerinin hatalarını arıyor. Her iki tarafta açık hissedilen net milliyetçilik hisleri halkların değişmez olan bakışlarını daha da güçlendiriyor ve sorunun çözümü yolunda mevcut durumun güçlenmesine hizmet ediyor.
İlk kez 2008 tarihinde Dağlık Karabağ’a gezim sırasında, kitap yazmayı değil, gerçek durumla ilgili sadece bir rapor hazırlamayı planlıyordum. Bir yıl sonra araştırma sırasında Azerbaycan’da, çatışma hattının karşı tarafında bulunurken, gözlerim önünde Dağlık Karabağ ve onun çevresinde savaşın yan etkileri ile ilgili manzara şekillenmeye başladı. Devam eden araştırma bu manzaraya daha da açıklık ve içerik getirdi. Fakat bu bir birey tarafından tam tarif edilebilir manzara değil, çünkü ortak savaş kaderinin her bir unsuru başlı başına ayrı bir hikayedir. Böylece, bu kitap istikrarsız çatışma bölgesinden olan net görüntülerden oluşan bir koleksiyon olarak kabul edilmelidir. İşbu röportajlarında bazıları farklı yıllarda farklı yayınlarda basılmıştır. Onlar tarafımdan daha da geniş tetkik edilmiş ve ilk olarak yayınlanmamış bilgi ve resimlerle tamamlanmıştır.
Bu güne kadar, tarihçi ve uzmanlar bir takım makalelerde Dağlık Karabağ sorununun tarihi ve hukuki niteliklerinden fazla söz etmişlerdir. İşte bu yüzden, bu kitap sorunla ilgili olgu ve rakamlarla birlikte, dikkati meselenin insani yönüne yöneltiyor.
Araştırmayla ilgili not: 2011 senesinin yazında Erivan havaalanında (Ermenistan) bana vize verilmesinden edilmiş ve hiçbir açıklama yapılmadan pasaportuma el konulmuştu. Ben Moskova’ya uçan ilk uçağa bindirilerek ülkeden sınır dışı edildim. Böylece, 2010 yılından sonra Dağlık Karabağ’la ilgili araştırmanın yerinde yapılması mümkün olmamıştır. İsviçre’nin Ermenistan’daki Büyükelçiliği’ne yapılan başvurularımın sonucunda aldığım tek cevap bu ülkede “persona non grata” edilmem olmuştur. Büyükelçiye ise Ermenistan Dışişleri Bakanlığının kararı ile ilgili hiçbir detaylı bilgi verilmemiştir. 2012 yılında ikinci cehdim de başarısız olmuştur. Ayrılıkçılar tarafından yıkılmış ve viran edilmiş Ağdam kenti ile ilgili makalemin konuda belirleyici rol oynayıp – oynamaması soru altında kalmıştır.
Bununla birlikte, AGİT gibi bir örgütün temsilcileri için sivil amaçlı alanlarda fotoğraf çekimi yapılmasının yasaklanması bizi düşündürmelidir. Bir meseleden emin olun: Ermeni bölücüleri mevcut durumun geniş kamuoyuna açıklanmasında hevesli değil. Mevcut durum denilince sadece tamir edilmiş Ermeni kilise ve manastırları, güzel manzara değil, viran edilmiş Azerbaycanlı köyleri ve kültür kuruluşları, yıkılmış kentler, hasarlı camiler ve terk edilmiş mahalleler de kastediliyor.
Çözülmemiş bu çatışmada her iki taraf yenilmiş durumdadır: Ermeniler savaşı kazanmış olabilirler, ancak izole edilmiş durumda onların gerçek ekonomik gelişme perspektifleri yoktur. Azerbaycanlılar ise mültecilerin halen geri dönemedikleri doğma ülke topraklarının %20’sinin işgaline üzülüyorlar.
Kaynak: Newtimes.az