25-26 Kasım tarihlerinde ABD Kongresi heyeti Berlin’de ve Brüksel’de Avrupalı politikacılarla Amerikan istihbarat birimlerinin Avrupa kıtasında genişlemiş etkinliğinin yeniden gözden geçirilmesini mümkünlüğünü değerlendirdiler. Avrupa’ya gitmeden önce kendi internet bloğunda istihbarat birimlerinin daha fazla tedbirli davranmalı olduklarını vurgulayan Heyeti Başkanı, Senato Dış İlişkiler Komitesi Avrupa İşleri Alt Komitesi Başkanı senatör Christopher Murphy Avrupalı müttefiklerinin rahatsızlığının yasal olduğunu bildirdi.(1) Belki de bu sözler Avrupalıların hoşuna gitti, ama senatörün gerçek görüşüne ilişkin kendi bloğunda yerleştirdiği bir kelimesine göre değil, tamamen başka etkenlere göre fikir yürütmek gerekiyor. Örneğin, Şubat 2011 tarihinde Christopher Murphy 11 Eylül faciasından sonra istihbarat birimlerinin yetkilerini genişletmiş Vatanseverlik Yasasının uzatılmasına oy vermiştir. Brüksel’de Amerikan heyetini Avrupa Birliği Adalet Komiseri Viviane Reding kabul etmiştir. Berlin’de Dışişleri Bakanı G. Westerwelle ve İç Işleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’le görüşmeler yapıldı. Barack Obama’nın Şansölye Angela Merkel’i onun cep telefonuyla konuşmasını dinlemediğine (buradan mantıksal olarak böyle sonuç çıkarmak mümkündür ki, telefon konuşması daha önce dinlenildi) ikna etmesinden sonra bu, Washington’un Avrupalıların defalarca koydukları taleplerine ilk resmi tepki oldu. Amerikalı ortakların uzun zaman susması Şansölye de dahil olmakla, önde gelen Alman siyasetçilerini kendi vatandaşları karşısında zor duruma düşürdü.
Kabine henüz Ağustos ayının ortalarında özel alanın korunmasının iyileştirilmesi ile ilgili Program kabul etmiştir. Onun sekiz maddesi arasında uzman seviyesinde Birleşik Devletlerle kişisel verilerin kullanımı ile ilgili görüşmelerin yapılması, Almanya’da yazışmaların, posta ve telefon iletişiminin izlenmesi ile ilgili İngiltere, ABD ve Fransa ile idari anlaşmaların iptal edilmesi hakkında fıkralar da vardır.(2) Buna hiçbir cevap gelmedi. Başkan Obama, Amerikan istihbarat birimlerine yönelik eleştirileri kabul etmiyor ve kesinlikle yasadışı olarak telefon konuşması dinlenilerek elde edilen bilgilerle ilgili herhangi bir resmi özür dilemeyi reddediyor. Avrupa’nın diplomatik çevrelerinden elde edilen bilgilere göre, Amerikalılar Avrupa’nın verilerin korunması alanındaki yasama reformları projesinden bilgilerin Amerika’nın Ulusal Güvenlik Ajansı’na verilmesini yasaklayan maddenin çıkarılmasına ulaşabilmişler.(3)
Fakat sorun sadece özel alan ile milli güvenlik alanı arasında sınırın çekilmesinin imkansız olmasında değildir. Teknik yöntemlerin ekonomik istihbaratın yapılması için kullanılması isteği de çok fazladır. Henüz 1990’lı yılların başlarında o zamanki Başkan Bill Clinton diyordu ki, istihbarat birimlerinin bilgilerinden ABD ekonomisinin çıkarları için yararlanmak gerekiyor (demek ki, teröristler olmasaydı, onları uydurmak gerekecekti). Edward Snowden’in kişisel cesareti sayesinde ABD gizli servislerinin casusluk faaliyetlerinin boyutları hakkında bilgilerin açıklanması çok ciddi sonuçlara neden oldu. Siyasette meydana gelenleri ustalıkla maskeleyen sağlam kılıf aniden şeffaf oldu ve modern Batı toplumunun karmaşık yönetim mekanizmasının bir parçası göründü. Meğer hem yurt içinde istikrarı, hem de küresel egemenliğini korumak için ABD casus ağından geniş şekilde yararlanıyormuş. Resmi belgelere dayanarak onaylanmıştır ki, demokrasinin beşiği olan Amerika sadece kendi düşmanlarını gözetmez. O, hiç müttefikleri hakkında da bilgi toplamaktan çekinmiyor. Bu tür “keşif” Almanya’da daha acı verici şekilde kabul edildi. Sadece ona göre yok ki, bu ülke Amerika istihbaratının odağı oldu. Mesele şu ki, Fransız veya İngilizlerden farklı olarak, Almanların gelişmiş demokrasi gelenekleri yoktur. Savaştan sonraki Almanya’da demokrasinin kurucuları Amerikalılar kabul ediliyor. Bu durumda onların bu davranışı jandarma işlevleriyle bir araya sığıyor mu?
Angela Merkel’in telefon konuşmasının dinlenilmesini terörizm tehlikesinin önlenmesi niyetiyle açıklamak mümkün değildir. Ekonomik casusluk tehdidi ise Almanya’da ciddi rahatsızlığa neden oldu. Almanya Federal Sanayi Birliği Yönetim Kurulu üyesi S. Mayr bilgilerin niteliği ve transferin boyutları hakkında bilgi yokluğundan ciddi rahatsız olduğunu bildirdi. Almanya’nın Makineciler Birliği’nin gözlemlerine göre, Amerikalılar tarafından telefon görüşmelerinin dinlenilmesinin yoğunluğu ülkenin Alman endüstrisinin en yüksek teknoloji tesislerinin yoğunlaştığı batı ve güney bölümünde daha yüksektir.(4) Alman şirketlerinin yaptıkları araştırmaya esasen, 2012 yılında AFC’ye karşı gerçekleştirilen ekonomik casusluk girişimlerinden her dördüncüsü Kuzey Amerika tarafından yapılıyordu.(5) Bu nedenle ABD ile AB arasında Transatlantik Serbest Ticaret Bölgesi Hakkında Sözleşmenin imzalanmasının gerekliliği şüphe altına alındı. Almanya’nın Sanayi – Ticaret Odası yöneticilerinden biri olan F. Trayer dedi: «Potansiyel ortaklar arasında serbest ticaret bölgesi anlaşmasının imzalanması için tam şeffaflık olmalıdır. Taraflar arasında güvensizlik ne kadar çok olursa, görüşmeler de bir o kadar zor olacaktır”.(6) Fakat görünüyor ki, Avrupa’nın diğer ülkeleri Amerikalıların davranışını doğal kabul ediyorlar. Sadece Lüksemburg’un İçişleri Bakanı Jean Asselborn söylemiş ki, serbest ticaret bölgesi hakkında görüşmelere başlamadan önce ABD hükümeti casusluğa son verilmesine dair tutarlı garanti vermelidir.
Buna karşılık Amerikalılar sanal güvenlik gibi önemli bir alanda ciddi taviz vermeyeceklerini söylüyor. Avrupa’ya gelmiş ve üyeleri arasında güvenlik uzmanının olmadığı Amerika heyetinin statüsünün kendisi buna tam net işaret ediyor. Almanya Dışişleri Bakanı G. Westerwelle ABD Kongresi heyetinin gelişini “translatlantik ortaklığın ifadesi” olarak değerlendirmiş. O, beyan etti ki, her iki taraf “karşılıklı güvenin onarımı yönünde çalışıyor”.(7) Bu tür anlamsız sözlere Alman basını sadece itinasız kaldı. İçişleri Bakanı da orijinal fikir söylemedi. Okyanus ötesinden gelen misafirlerin onuruna o, müttefikler arasında belirsizliğin kabul edilemez olduğunu söyleyen A. Merkel’in bu sözlerini bir daha tekrarladı. Brüksel görüşmesinin sonuçlarına gelince, Viviane Reding’in aşağıdaki açıklaması en az çifte anlamlı göründü. O dedi ki: “Biz birbirimizi takip etmiyorduk, biz konuşuyor ve dinliyorduk”.(8) Müttefikler arasında görüşmelerin yapıldığı ortam bu tür nitelendiriliyorsa, bu, hiç de iyi bir durum değildir.
Avrupa Komisyonu hiç de Amerika ile ilişkileri kötüleşmesini istemiyor. Onun Başkanı J. M. Barroso demiş ki, Amerikan kurumlarına Avrupa ortaklarından yasal olarak personel bilgileri elde etmek imkanı veren Safe – Harbor içtüzüğüne yeniden bakılmayacak. Bu o demektir ki, Brüksel Washington’un sert tutumu karşısında yenildi. Neredeyse aynı anda (bu tesadüf mü?) Almanya’nın dış ticaret kazancının AB ekonomisine etkisinin inceleneceği hakkında karar alındı. Araştırma Almanya için 2,7 milyar Euro hacminde ceza ile sonuçlanabilir. Washington’da güçle böyle bir fikir yayılıyor ki, dünya ticaretinin çöküşü yüksek kazancın sonucu oluşabilir.(9)
Almanya’nın FOCUS haftalık yayınının sitesinde yayınlanan “Zavallı Almanya: onlar yine de bizden nefret ediyorlar” adlı makale büyük ilgiye neden oldu. Makalenin yazarı yazıyor ki, Brüksel’de günden güne Almanya ile ilgili kuşkucular grubu güçleniyor(10) ve bu gruba “ABD’nin önderlik üzere ortağı” İngiltere başkanlık ediyor. İngiltere’de Birinci Dünya Savaşı’nın 100’üncü yıldönümünün yaklaştığı ortamda Alman karşıtı ruh tetikleniyor.
Böyle bir ortamda verilerin korunması alanında Avrupa yasası üzerinde çalışmaktan vazgeçmeyen Almanya, milli güvenlik sistemini güçlendirmek yönünü alıyor. İlgili hüküm XDI / XSB ve ASDP’nın koalisyon anlaşmasında yansıdı. İşinin kalitesini iyileştirmek için gereken teknik silahlanmaya Almanya’nın istihbarat servisleri bütçeden 500 milyon Euro tutarında meblağ gerektiriyor.
27 Kasım’da ise BM oybirliği ile İnternet kullanıcılarının izlenmesine karşı karar aldı. Bu kararın projesi Almanya ve Brezilya tarafından işlenmiştir. Doğrudur, ABD, İngiltere, Yeni Zelanda ve Kanada diplomatlarının (işte “beş göz”!) baskısı altında projenin ilk hükümleri biraz yumuşatılmıştır.
Nataliya MADEN (PhD)
Rusya Bilimler Akademisi, Ekonomi Enstitüsü
Kaynak: Newtimes.az
DİPNOTLAR
(1) Sit.: dpa, 21.11.2013.
(2) Acht-Punkte-Programm zum besseren Schutz der Privatsphäre.
(3) 1978 tarihli Foreign Intelligence Surveillance Act.
(4) tagesspiegel.de.
(5) corporate-trust.de.
(6) tagesspiegel.de.
(7) Westerwelle: Verlorenes Vertrauen wiederherstellen/http://www.auswaertiges-amt.de, 25.11.2013.
(8) Statement by Vice-President Viviane Reding on her meeting with U.S. Senator Christopher Murphy.
(9) de.reuters.com, 22.11.2013.
(10) Kissle Alexander. Armes Deutschland: Sie hassen uns wieder / FOCUS, 20.11.2013.