BATI İLE İRAN ARASINDA YENİ DÖNEMİN KAPILARI ARALANIYOR

upa-admin 22 Şubat 2014 1.920 Okunma 0
BATI İLE İRAN ARASINDA YENİ DÖNEMİN KAPILARI ARALANIYOR

Avusturya’nın başkenti Viyana’da Birleşmiş Milletlerin beş daimi temsilcisi ve Almanya’nın (P5+1) da katılacağı İran’ın nükleer çalışmalarına dair müzakerelerde önemli oranda yol alınması bekleniyor. Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yürüttüğü dönemde benimsenen katı ve tehditkar dış politika söylemlerinin aksine, ılımlı ve Batı ile yakın diyalog kurmayı tercih eden Ruhani için artık İran’ın nükleer çalışmalarının özellikle İsrail için baskı unsurundan çıkarılması şart. Çünkü 1979 İslam Devrimi’nden bu yana İran’ın nükleer faaliyetlerinin küresel güvenlik için tehdit olarak gösterilmesi İran’ın son dönemde ulusal menfaatlerine zarar veriyor. Çünkü ekonomik ambargolar nedeniyle mali yönden ciddi sıkıntılar yaşayan İran, krizin dış politika boyutuna yansımasından rahatsızlık duyuyor ve bundan kurtulmanın yollarını arıyor.

İran ile Batı arasındaki “bahar” havasının sürmesi beklenmeli

Bundan önce Cenevre’de varılan anlaşmada İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini 6 ay içinde azaltma sözünden sonra P5+1 ülkeleri de İran üzerinde yaptırımları hafifletme sözü vermişti. Son olarak Viyana görüşmelerinde bu olumlu havanın sürmesi beklenebilir. Çünkü hem Tahran yönetimi olsun, hem de Batı bloğu olsun ekonomik ve siyasal sürekliliğin ancak diyalog kurma ve geliştirme yoluyla sağlanabileceğinin farkında. Hele ki İran gibi konumu itibariyle bölge jeopolitiğinde gücünü koruyan bir devlet, Batı nezdinde ne göz ardı edilebilir ne de dışlanabilir.

İsrail için İran halen en büyük tehdit

Öyleyse geriye İsrail’in İran’ı vurmakla tehdit ettiği savlar kalıyor. Ruhani dönemi ile birlikte İran’ın Batı dünyasına ılımlı mesajlar yollaması İsrail’i coğrafyasında “yalnızlık” psikolojisi içine itti. Varoluş felsefesini sürekli tehdit algısı ile şekillendiren bir ülke olan İsrail, İran’ın Avrupa ülkeleri ve ABD ile yakınlaşma çabalarına büyük tepki veriyor. Tel Aviv için İran her ne kadar dış politikasında ılımlı ve yapıcı manevralar yapma gayretinde olsa da, özünde halen İsrail’i yok etme isteğinde olan bir ülke.

Türkiye dikkatli olmalı

Türkiye açısından ise İran’ın nükleer çalışmalarında şeffaflığı esas alması bölgesel güvenlik açısından faydalı olacak. Fakat mezhep kartını suların bir türlü durulmak bilmediği Arap coğrafyasında zorlayıcı enstrüman olarak kullanmaya devam etmesi beklenebilir. Çünkü İran bölgede otoritesini Şii kartı ve ideolojisi ile sağlamlaştırma peşinde olacak. Bu İran’a karşı ılımlı yönetimlerin coğrafyada iş başına gelebilmesi için önemli bir araç. Bu nedenle Türkiye’yi bekleyen en zorlu görüntü, yanı başında İran’ın etki çemberini gün geçtikçe genişletmesi olacak. Türkiye ise buna imkan vermemek için bölgesel organizasyonlarda karar mekanizmasının içinde yer alarak kendi aleyhine gerçekleşecek siyasi manevralara izin vermemeli.

İran tarihte de olduğu gibi bugünde bölgede önemli bir ülke. Geçmiş yıllardan da hatırlayacağımız üzere İran’la Batı arasında rüzgarların en sert estiği dönemlerde bile her iki tarafta ipleri koparmayı göze alamamıştı. Çünkü taraflar pedal çevirmedikleri sürece bu mücadeleden düşeceklerinin farkında. Dolayısıyla silahlı savaş beklemek yerine diplomatik savaşın kaidelerini belirleyenin bunu uygulayandan daha önde olacağını bilmemiz daha doğru olacaktır” dedi.

Haftanın Sözü: “Kartalın kırık kanadını iyileştiren, onun pençesinden sorumludur.” – Victor Hugo

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.