Ukrayna’da Batı yanlısı göstericilerin Avrupa Birliği ile yakınlaşma isteği üzerine başlayan gösteriler, ABD ile Rusya’yı Ukrayna üzerinden karşı karşıya getirdi. Bu “bilek güreşi” bölgedeki tansiyonu bir anda yükseltirken, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, kendi karakterine de uygun davranarak gerektiği kadar “soğukkanlı” bir dış politika duruşu sergiledi ve uygun zamanı kollayarak Kırım’ın tarihsel bir Rus mirası olduğunu iddiasıyla bölgenin ilhakını gerçekleştirdi. Batılı devletler ve kurumlar ortak sesle bu hukuksuzluğun derhal son bulmasını haykırsa da, Kırım artık Rusya’nın yeni dış politika stratejisinde önemli enstrümanlarından biri olmuş durumda.
Kırgızistan’da ABD’nin yerini Rusya alıyor
Şimdi ise akıllara Rusya’nın Arap Baharı”ndan esinlenerek, bölgeye “Rus Baharı”nı mı getirmek istediği sorusu geliyor. Örneğin, bilindiği üzere Kırgızistan’ın Manas askeri üssü hem Rusya, hem de ABD açısından büyük önem teşkil ediyor. Çünkü bu üs; hem Çin’le dirsek teması sağlarken, hem de Afganistan’a ulaşımda ve terörle mücadelede kritik hareket noktasıdır. 2014 yılı itibariyle ABD Manas üssünü boşaltmaya başladı. Bunun nedeni olarak Amerika’nın askeri tasarruf tedbirleri gösterilebilir, fakat Rusya’nın Kırgızistan üzerindeki hatırı sayılır baskısı ve Çin’in bu husus üzerindeki ısrarlı duruşunun da önemli faktörler olduğu göz ardı edilmemelidir. Rus şirketleri şimdiden Kırgızistan’ın büyük şirketlerine ortak olmaya başladı. Son olarak Manas havalimanının yarı hissesini alma yönünde önemli adımlar atıldı.
Rusya Kazakistan’daki Rus azınlığı isyana teşvik eder mi?
Diğer taraftan Kazakistan, Rusya’nın Ukrayna ve Kırım politikalarından büyük rahatsızlık duyuyor. Kazakistan için en büyük ulusal tehlike, ülke içindeki Rus azınlığın ayrılıkçı isyanlar başlatma ihtimalidir. Çünkü ülkenin kuzeyinde önemli sayıda Putin’in Ukrayna stratejisi destekleyen Rus azınlığı yaşıyor. Bu nedenle bu ciddi orandaki Rusların, merkezi otoriteye bağlılıklarından emin olmak ve bunun garantisini vermek oldukça zor. Kazak karar vericilerin en büyük endişesi de bu mesele üzerinde yoğunlaşıyor. Kırım’ın ilhakı, bağımsızlığını kazanması ve yeni anayasa gibi gelişme ve söylemler, coğrafyada ayrılıkçı seslerin yükselmesine neden olabilir. Elbette Rusya da bu endişenin farkındadır ve Kazakistan pazarındaki ekonomik gücünü siyaset üzerinde kullanma yolunu tercih edecektir. Eğer Rusya bir şekilde Kazakistan içindeki Rus azınlığın güvenlik zafiyeti olduğu iddiası ile müdahaleye kalkışırsa, bu büyük ölçekte diğer Sovyet sonrası ülkeler için de güvenlik tehdidi oluşturacaktır.
Rusya’ya daha bağımlı bir Çin
Bilindiği üzere Çin, Rusya’nın stratejik ortaklarından birisidir, fakat Kırım’ın ilhakı konusunda Rusya ile hemfikir değildir. Bunun altında yatan en büyük sebep ise Çin’in topraklarında egemenlik sorunu olan bölgelere örnek teşkil etmesinden çekinmesidir. Yine de Çin Rusya’ya karşı sesini fazla yükseltemiyor. Çünkü Rusya her zaman olduğu gibi enerji kartını yine masaya koyarak, Avrupa pazarına olan bağımlılığını azaltmak için Çin’e yaptığı enerji ihracatını 2 katına çıkarmayı istiyor. 2018 yılına kadar Rusya’nın Çin’e olan petrol ihracatını 50 milyon tona kadar çıkarmayı planlamasıyla, Çin Rusya’nın en büyük müşterisi konumuna gelecek. Yani Rusya’ya daha bağımlı bir Çin karşımıza çıkacak.
Kalıcı istikrar için güç coğrafyaya adil şekilde yayılmalıdır
Neticede bu gelişmeler karşısında ABD’nin rolü büyük önem taşıyor. Washington’un Asya-Pasifik politikaları kapsamında coğrafyanın üzerinden çıkar sağlamak istemesi önündeki en büyük engellerden biri Rusya’dır. Dolayısıyla olası bir “Rus Baharı”na imkan vermemek için ABD, Soğuk Savaş’ta sürdürdüğü “çevreleme politikası”na ülke yönetimlerini kontrol ederek devam etmek isteyecektir. Fakat bölgede kalıcı kontrolün sağlanabilmesi için gücün coğrafya genelinde adil dağılımını sağlamak ve bunu siyasi olarak devamlılığını sağlayacak kurumların tesis edilmesi gerekiyor.
Haftanın Sözü: “Kitaplar akıllı kişilerin bahçeleridir.” – Hz. Ömer