Artık sır değil ki, eski Sovyet coğrafyası uğruna büyük devletlerin mücadelesi daha da keskinleşmiştir. Bu koşullarda bu mekanda bulunan ülkelerin dış politika hattının içeriği ilginçtir. Egemenlik ve güvenlik meseleleri daha çok aciliyet arz etmektedir. Aynı şekilde, Güney Kafkasya devletlerinin bu yöndeki faaliyetleri uzmanların dikkatlerini çekiyor. Analizler gösteriyor ki, Azerbaycan daha umut verici ve stratejik açıdan etkili dış politika yürütüyor. Bu politikanın birçok noktaları ve ilkeleri bölge için örnek olabilir.
Değişen Jeopolitik Şartlarda Esnek Siyasetin İlkeleri
Şimdiki tarihi aşamada devletler arasında ilişkilerin kurulması karmaşık bir iştir. Küreselleşme süreci meydana birçok durumda çelişkili nitelik taşıyan bir sıra faktörler çıkarmış. Bağımsızlığını elde etmiş ülkeler için bu mesele daha zordur. Tesadüfi değil ki, bu sıradan olan bazı devletler kendi bağımsızlıklarını tam temin edemiyorlar. Onlara çeşitli güçler engeller oluşturuyor, büyük devletler baskılar yapıyorlar. Sonuçta, devlet açısından oldukça ağır bir durum oluşuyor.
Bu tür durumlar bağımsız devletin başarılı dış politika hattı seçmesini çok güncelleştirmiştir. Burada yürütülen siyasetin öncelikli yönleri, öne gerçek amaçların konulması ve diplomatik maharet göstermek gibi faktörler ön sıraya çıkıyor. Eski Sovyet coğrafyası ülkeleri örneğinde bu noktaları açıkça görmek mümkündür. Ayrıca, Azerbaycan’ın yürüttüğü dış politika hattının verimliliği somut olgu olarak kendi onayını buluyor.
Ülkenin dış politika stratejisi büyük önder Haydar Aliyev tarafından hazırlandı. “Azerbaycan’ın dış politikasının stratejik çizgilerini” belirleyen Milli Lider tarihi tecrübe ile birlikte, modern dönemin taleplerini de kuyumcu hassasiyeti ile dikkate almıştır (Bkz.: Elmar Məmmədyarov. Uğurlu xarici siyasət strategiyasının Azərbaycan modeli: nailiyyətlər və perspektivlər / “Azərbaycan” gazetesi, 10 Eylül 2013).
Burada önemli bir husus unutulmamalıdır. Haydar Aliyev teorik yönü ile pratik tarafı optimum şekilde uygunlaştırılmış bir dış politika hattı hazırladı. Bu, “dış politikamızın manevra olanaklarının ve stratejik derinliğinin artırılması” ile “başarılı enerji ve ulaşım altyapıları diplomasisi aracılığıyla uzun vadede sürdürülebilir kalkınmanın elde edilmesini” uzlaştırmaya imkan vermiştir (Bkz.: önceki kaynağa).
Meselenin bu yönü ilkesel jeopolitik önem taşıyor. Çünkü hiç de tüm ülkeler sürekli gelişimi sağlayan diplomasi ile stratejik derinliğin artırılmasına hizmet gösteren şartlarını uyarlayamıyor. Burada çok sayıda iç ve dış faktörlerin bileşik etki mekanizmalarını dikkate almak gerekir. Azerbaycan’ın enerji politikası son derece etkili içeriğe sahiptir. Bunu dünyanın önde gelen devletlerinin liderleri de itiraf ediyorlar.
Sevindiricidir ki, işte bu etken Azerbaycan’ı şu anda eski Sovyet coğrafyasında esen “sert jeopolitik rüzgarlar”dan koruyor. Üstelik, Bakü daha aktif dış politika aşamasına adım atmıştır. Birçokları bu mekanda kendini savunmayı öne temel amaç gibi koyuyorsa ve buna güçle nail oluyorsa, Azerbaycan “proaktif” önlemler aracılığıyla saldırı diplomasisini gerçekleştiriyor ve önleyici adımlarla konumunu daha da güçlendiriyor (Bkz.: önceki kaynağa).
Bu, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dış politika karşısında koyduğu yeni görevlerin mahiyetinden doğrudan alınan sonuçtur. Saldırı stratejisi kendi sonuçlarını veriyor. Azerbaycan dış politikanın tüm öncelik yönleri üzere başarılar elde ediyor.
Yeni Aşama: Bölgesel İstikrarın Önemli Faktörü
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 21 Eylül 2012 tarihinde 10 istikamet üzere yeni görevler belirlemiştir (Bkz.: önceki kaynağa). Onların sırasında “Azerbaycan halkının yüzyıllardan beri oluşmuş zengin mirası temelinde dünya çapında multikulturalizm ve hoşgörü eğilimlerinin gelişmesine katkı verilmesi”, “kültürel diplomasi politikasının sürdürülmesi ve dünya çapında Azerbaycan halkının sahip olduğu zengin kültürel mirasın tanıtılması” ve “dünya Azerbaycanlıları ve diaspora örgütleri ile ilişkilerin daha da güçlendirilmesi ve etkinliğinin desteklenmesi” de yer aldı. Bu maddeler ülkenin dış politikasının niteliksel, aslında yeni bir seviyeye kalkmasını belirtiyor.
Burada söz konusunun dünyanın büyük devletlerinin ciddi önem verdiği noktalar olduğunu anlamak zorunludur. Çünkü kültürel, manevi, ahlaki ve bu gibi değerlerin yayılması yoluyla bu devletler kendi otoritelerini artırıyorlar. Buna modern jeopolitik teorilerde “yumuşak güç” diyorlar. Azerbaycan Güney Kafkasya’da tek devlettir ki, somut şekilde “kültürel diplomasi” gerçekleştiriyor ve aynı düzlemde net hazırlanmış programa sahiptir.
İşte bu ilkeler temelinde gerçekleştirilen mantıklı dış politika devletimizi uluslararası alanda söz sahibi yaptı.
Bu bağlılıkta Hocalı soykırımını birkaç ülke parlamentosunun tanımasını yukarıda vurgulanan yönlerde Azerbaycan diplomasisinin yaptığı aktif çalışmaların doğrudan bir sonucu olarak kabul etmek gerekir. Daha geniş bağlamda ise bu hattın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü, egemenliği ve sınırlarının bütünlüğünün temini görevine hizmet ettiğini ayrıca belirtmek gerekir. Bunu tarihi başarı olarak değerlendirmek mümkündür. Sonuncu husus şu anda eski Sovyet coğrafyasında meydana gelen jeopolitik süreçler ışığında özel ilgi uyandırmaktadır.
Mesele şu ki, büyük devletlerin kendi otoriteleri uğruna daha keskin mücadele aşamasına geçmeleri bu mekanda bulunan ülkeler için karmaşık jeopolitik durum yarattı. Onlar toprak bütünlüğünü korumak ve güvenliği sağlamak için daha aktif olmaya mecburdurlar.
İşte bu bağlamda Azerbaycan hakkında gerçeklerin dünya çapında yayılmasının daha da güçlendirilmesi, Ermeni yalanlarının ifşa edilmesi ve Azerbaycan’a karşı olan amaçlı bazı karşı propaganda eylemlerinin önlenmesinin dış politikada önemi daha da artıyor. Bakü dış politikada kullanılan klasik yöntemlerle birlikte, “yumuşak güç” faktörünü verimli kullanarak bölgede örnek devlete dönüşmüştür.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in şu görüşleri dış politikanın mahiyetini net ifade ediyor. Devlet Başkanı Nevruz Bayramı münasebetiyle bu yıl düzenlenen etkinliktedi konuşmasında söyledi: “Bizim dış politikamız tam bağımsızdır, Azerbaycan halkının milli çıkarlarına dayanıyor. Biz ulusal çıkarlarımızı şerefle, başarıyla koruyoruz. Diyebilirim ki, bugün bölgede yaşanan süreçlerde Azerbaycan devletinin etkisi artıyor. Birçok durumlarda uluslararası projelerin girişimcisi de Azerbaycan devletidir” (Bkz.: Prezident İlham Əliyev: Bizim xarici siyasətimiz tam müstəqildir, Azərbaycan xalqının milli maraqlarına söykənir / “Azərbaycan” gazetesi, 21 Mart 2014).
Devlet Başkanının bu görüşlerinde Azerbaycan’ın bölgesel işbirliğine verdiği katkılara işaret ediliyor. Bu doğrultuda dış politikada öngörülen tüm amaçlar seri olarak gerçekleştirilir. Sadece son zamanlarda Bakü’nün dış siyasetçilerle müzakere ettiği konuların içeriği bunu kanıtlıyor. Azerbaycan ikili temelde dünya ülkeleri ile ilişkilerin gelişmesine özel önem veriyor. O, ikili siyasi, ekonomik, kültürel ve insani ilişkilerin daha da geliştirilmesi için girişimlerini sürdürüyor.
Bakü’nün attığı bu adımların arka planında Ermenistan’ın aciz duruma düştüğü açık görünüyor. Erivan tutarlı argümanlarla çıkış yapamıyor. Son olaylar gösteriyor ki, bu ülke, genel olarak, somut dış politika hattına sahip değildir. Biraz önce övülen Ermenistan hükümeti şimdi topyekun istifasını sunuyor. Böyle bir belirsizlik ve karışıklık Erivan’ın dışarıdan verilen siparişlerle oturup kalktığını gösteriyor.
Öyle görünüyor ki, Azerbaycan karmaşık jeopolitik durumda da sonuçlarını veren dış politika hattına sahiptir. Belirlenmiş hat daima geliştiriliyor ve yeni görünüm kazanıyor. Tesadüfi değil ki, Azerbaycan’ı Güney Kafkasya’nın en umut verici ülkesi olarak kabul ediyorlar. Bu niteliğin daha da güçlenmesine şüphe yoktur.
Leyla MAMMADALIYEVA