DAĞLIK KARABAĞ’DAN SOÇİ’YE: ÇATIŞMANIN ÇÖZÜMÜ VE JEOPOLİTİK ÇIKARLAR

upa-admin 23 Ağustos 2014 2.063 Okunma 0
DAĞLIK KARABAĞ’DAN SOÇİ’YE: ÇATIŞMANIN ÇÖZÜMÜ VE JEOPOLİTİK ÇIKARLAR

Azerbaycan-Ermenistan cephe hattının çeşitli yerlerinde durumun gerginleşmesine uluslararası camia hassas tepki gösterdi. Bazı uzmanlar olayların küresel çapta çeşitli zorluklar yaratabileceğini vurguluyorlar. Bunların yanında, çatışmanın adil çözümü meselesi de güncellenmiş oluyor. Soçi’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı bu hususu kararlılıkla ifade etti. İlham Aliyev güçlü devletin başkanı ve ordunun Başkomutanı olarak değişmez tutumunu bir kez daha göstermiştir. Bu, Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ çatışmasının çözümü yönünde çok önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.

Saldırgana Cevap: Ermenilerin Panik Içinde Barış Çağrıları

Ermenistan’ın siyasi yönetimi ikiyüzlülüğün en son örneğini göstermektedir. Azerbaycan topraklarında oluşmuş cephe hattında gerginlik Ermenilerin istihbarat-provokasyon gruplarının etkinliği sonucunda daha da arttı. Büyük kayıplar veren düşman silahı bırakıp, diplomatik riyakarlık metodunu işe aldı. Bunların nereden kaynaklandığı ve neden gerçekleştiği bilinmektedir. Fakat çeşitli çevreler durumu kendi çıkarları düzleminde öyle sunmaya çalışırlar ki, sorunun başlıca içeriği yine de gölgede kalmış oluyor.

Son günlerde medyada yayınlanan haberlerin analizi bu sonuca varmaya olanak sağlıyor. Birincisi, tüm sorunların Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesinden kaynaklanabileceği arka plana atılır. Batı ve Rusya medyası “genellikle, insan kaybına karşı olduğunu”, “masum gençlerin hayatlarını kaybetmelerinin kabul edilmezliğini” vurguluyorlar.

Bunları ise en çok istemeyen Azerbaycan halkıdır. Bağımsızlık kazandıktan bu yana binlerce şehit vermiş bir toplumdan daha çok barış isteyen olmaz. Fakat meselenin özü işgalcilerin topraklarımızdan çıkmamasındadır. Maalesef, işte bunu dünyanın büyük devletlerinden hiçbiri Ermenistan’a kararlılıkla söylemiyor. Bu nedenle ateşkes sık sık bozuluyor ve Ermeniler siyasi, jeopolitik spekülasyonlarını sürdürüyorlar.

İkincisi, Azerbaycan çatışma başladıktan kendini savunma konumunda. Son olayda da böyle oldu. Ancak şimdi Devlet Başkanı İlham Aliyev’in uyguladığı politika sonucunda ordunun çok güçlendiği ve Güney Kafkasya’nın en disiplinli, askeri imkanları geniş, modern düzeyde savaş yetenekli olduğu belli oldu. Düşmanları şaşırtan da bu faktördür. Ermenistan yönetimi bu nedenle suni barış maskesini taktı.

Üçüncüsü, Azerbaycan Devlet Başkanı`nın cephe hattına uğraması ve gerekli talimatlar vermesi ülke yönetiminin kararlılığını tüm dünyaya göstermiştir. İşgalci ordu iyi cevabını aldı. Aliyev, askeri üniformada ön cephede oldu, ancak S. Sarkisyan kendi destekçisinin huzuruna yöneldi. Nedeni bilinmektedir – hem Ermeni ordusu zayıftır, hem de ölen askerlerin ailelerinin yüzüne çıkamıyor.

Bunların arka fonunda Soçi görüşmesinin önemini azaltmak olmaz. Bazı uzmanlar bu görüşmenin sonuçsuz kaldığı kanaatindedirler. Fakat Soçi’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ermenistan birliklerinin Azerbaycan topraklarından çıkarılmasının gerektiğini kaydetti.

İlham Aliyev BM`nin 4 Kararını hatırlattı ve onları uygulamanın önemli olduğunu vurguladı. Bu, Azerbaycan tarafının çatışmanın çözümü ilkelerine sadık kaldığını ve istenilen durumda kendini savunabildiğini göstermektedir. İşte bu açıdan Soçi görüşmesi olumlu değerlendirilmelidir.

Bunun arka fonunda S. Sarkisyan`ın Vladimir Putin’in diplomatik ustalığına ümit etmesi ve aslında ikinci derece rol oynaması dikkat çekti. Soçi görüşmelerinin önemli yönlerinden biri de şudur.

Jeopolitik Yanlış: Adaletin Yapay Çıkarlara Kurban Verilmesi

Cephe hattında yaşananların ve Soçi görüşmesinin gerçek içeriğini analiz etmek yerine, çeşitli jeopolitik çıkarlara hizmet eden haberlerin yayınlanması bazı çevrelerin sinsi niyetlerinden el çekmediklerini ortaya koydu. Bunun yanı sıra, Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ çatışmasının bölgesel ve küresel jeosiyaseti ciddi etkilediği de bir daha anlaşıldı (bkz., örn.: Ariel Cohen. Armenia and Turkey: On the Brink of War? / “The National Interest”, 8 Ağustos 2014).

Sorunun bu yönü üzerinde durmaya ihtiyaç vardır. Uzmanlar Dağlık Karabağ’da durumun gerginleşmesine üç düzeyde göz atıyorlar. Öncelikle, bu, Güney Kafkasya’nın iki devleti arasında geniş çaplı savaşa götürebilir. Bu zaman Azerbaycan’ın güçlü olmasını aksiyom olarak kabul ediyor ve bu durumda Ermenistan’ı kurtarma seçeneklerini analiz ediyorlar.

İkincisi, uzmanlar meseleye bölgede ABD ve Rusya’nın jeopolitik çıkarları uğruna mücadelesi düzleminde yaklaşırlar. Bu bağlamda onlar Washington ve Moskova’nın savaşı arzulamadıkları fikrini öne çıkarıyorlar. Bunun fonunda ise Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü arka planda kalıyor. Sanki önemli olan şey Amerika ile Rusya’nın ortak sonuca gelmesi ile sınırlıdır.

Üçüncüsü, bir takım uzmanlar Soçi görüşünü çatışmanın çözülmesi değil, V. Putin’in barışçı ve Kafkasya’da temel söz sahibi imgesinin oluşturulması bağlamında analiz etmeye çalışırlar (bkz., örn.: Ариэль Коэн.Путин, как миротворец: сможет ли он предотвратить новую войну за Карабах? / “Голос Америки”, 11 Ağustos 2014 ve Ованнес Мандакуни. Сочи и его последствия / “1in.am”, 12 Ağustos 2014). Belki, Moskova Güney Kafkasya’da savaşın alovlanmasını arzulamıyor, Ermenistan ve Azerbaycan’ın Gümrük Birliği’ne ortak dahil olması adına görüşmelere teşebbüs eder.

Fakat meselenin bu tür değerlendirilmesi daha tehlikeli amaçlardan haber verir. Çünkü, bu durumda anlaşılıyor ki, birincisi, cephe hattında gerginlik herhangi üçüncü bir devletin çıkarlarına göre kuruldu; ikincisi, her zaman yapay olarak benzer durum oluşturulabilir.

Masum insanların kanı pahasına birinin barışçı karakterini şekillendirmek mümkün mü? Bizce, mümkün değildir ve hiç bir Devlet Başkanı bu durumda olmak istemez. Burada Rusya’nın kendi Güney sınırları yakınında risk faktörünün artmasını istememesi, istikrarın korunmasına çalışması fikri doğru olurdu. Bazı Batılı analistlerin tahlilleri de bu tezin doğruluğunu onaylıyor.

“International Market Analysis” (Washington) şirketinin yöneticisi Ariel Cohen`in makalesinde bu husus birkaç açıdan ifade edildi (bkz.: Ariel Cohen. Armenia and Turkey: On the Brink of War? / “The National Interest”, 8 Ağustos 2014). Yazar soruna bölgesel ve küresel jeosiyasetin güncel konuları düzleminde yaklaşır. O, Azerbaycan’ın başarılı enerji politikasını vurguluyor, Amerika ve Rusya’nın bölgedeki jeopolitik amaçlarının çeşitli inceliklerini öne çekiyor. Daha geniş bir açıdan o, Ortadoğu ve Ukrayna krizlerini, Avrasya coğrafyasındaki jeopolitik süreçleri, Türkiye ve İran’ın çıkarlarını Dağlık Karabağ sorunu bağlamında ilişkilendirmeye çalışıyor. Buradan şöyle sonuca varılmaktadır ki, cephe hattında son olayın oluşmasında sayılan faktörler belirli rol oynamıştır.

İlginçtir ki, A. Cohen tüm bunların Ermenistan-Azerbaycan temas hattında istikrara teminat vermediği kanaatindedir. O, yazısını şöyle özetliyor: “Böl ve yönet” prensibini henüz kimse yasak etmedi”.

Kanaatimizce, son cümlede temel gerçek belirtildi. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çıkması kararlılıkla talep edilmedikçe, insanlar hayatlarını kaybedecek. Dikkati çeken odur ki, cephe hattında son olaylar sırasında gençlerin hayatlarını kaybetmesinden “üzülen” büyük devletlerin hiçbiri Ermenistan’ın çatışma bölgesinden askerlerini çıkarmasını talep etmiyor. Bundan dolayıdır ki, S. Sarkisyan Soçi görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada riyakâr siyasi ritoriğini yeniden göstererek, kendisini barışçı gibi sunmaya çalıştı (bkz.: Интервью Сержа Саргсяна телеканалу АрмНьюз: полный текст / “1in.am”, 12 Ağustos 2014).

Ermenistan Devlet Başkanı itiraf ediyor ki, Azerbaycan tankları Erivan’ın kenarına kadar gelebilir, “ancak onları cezalandıran bulunur”. Ermeni politikacı kimleri kastediyor? Elbette, destekçilerini. İşte Ermenistan’ın dış politikasının mantığı! Bir noktada Ermeni ordusunun gücü ile “gurur duyduğunu” söylüyor, ardından ise Azerbaycan’ın karşısında aciz kaldıklarını itiraf ediyorlar.

Bütün bunların asıl sebebi büyük devletlerin Ermenistan’ı her veçhile savunmasındadır. Saldırgan devleti korumak yerine, bölgede adaleti sğlamak hattı seçilirse, çatışma bölgesinde gerginleşme olmaz. Demek, Dağlık Karabağ’daki son olaylar her şeyden önce AGİT Minsk Grubu Eşbaşkan devletlerine – “adil olun” sinyalidir.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.