Geneli itibariyle tarih boyunca rekabete dayalı ilişki modeli üzerine kurulmuş olan Türkiye-Rusya ilişkilerinin temelinde; Rusların imparatorluk stratejisi olarak sıcak denizlere inebilme, Türkiye’nin ise bölgesel menfaatlerini Rusya’ya karşı koruma politikaları yer alıyordu. Bugün ise amaçların değişmediği, sadece “sistem teorisi” bazında aktörlerin stratejilerinde değişikliklere gittikleri görülüyor.
Rusya, Avrasya Stratejisiyle ABD’ye meydan okuyor.
Kuşkusuz artık Rusya dediğimizde aklımıza Putin, Putin dediğimizde aklımıza Rusya geliyor. Bunun en büyük sebebi olarak, Putin’li yıllarda Rusya’nın ülke tarihinde belki de imparatorluk stratejisine en yakın anlayışı benimsemesini söyleyebiliriz. Uygulamaya geçtiği “Avrasya stratejisi” ile Rusya, ABD’nin tek taraflı dış politika anlayışına adeta meydan okuyor. Son dönemde Orta Doğu’da taşların yerinden oynaması ve IŞİD, Özgür Suriye Ordusu, PYD gibi hükümet dışı aktörlerin söz sahibi olmaya başlaması, buna karşılık Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile birlikte Ukrayna’da Rus yanlısı güçlerin ortaya çıkması, ABD ile Rusya’nın satranç tahtasındaki mücadelesinin sınırlarının şimdilik bu bölgelerde yoğunlaştığını gösteriyor.
Ukrayna olmaksızın Rusya bir “Avrupa İmparatorluğu” olamaz.
Türkiye ise, bu mücadele bölgelerinin ağırlık merkezinde yer almaya devam ediyor. Batı, Rusya’nın enerji tedarikinde tekelciliğine son vermek için Türkiye üzerinden enerji nakil projeleri üretirken, Rusya Ukrayna’yı bypass ederek, Avrupa’ya ulaştıracağı gazın güzergahını Türkiye’nin izniyle Karadeniz’deki münhasır ekonomik bölgesinden geçiriyor. Diğer yandan Rusya, Ukrayna olmaksızın bir “Avrupa İmparatorluğu” olamayacağını düşünüyor. Suriye meselesinde ise Türkiye, IŞİD ve Esad ile mücadelede askeri manada değil ama lojistik destek olarak koalisyon güçlerinin yanında olacağını ifade ederken, Rusya’nın şimşeklerini de üzerine çekmemeye gayret gösteriyor. Yani Türkiye, tıpkı geçmişte olduğu gibi “denge politikası” izlemeye devam ediyor.
Putin çantasında sorun ile birlikte çözüm önerileri de getirecek.
Başkan Putin’in Aralık ayında Türkiye’ye ziyaret edecek olmasının arka planında; iki ülke ticaret hacminin 2020 yılına kadar 100 milyar dolara ulaştırmanın yollarının aranacak olması olsa da, çantadaki esas dosyalar Kırım ve Ukrayna meseleleri yüzünden Batı’nın uyguladığı ekonomik ambargo ile düşen petrol fiyatları ve Suriye’nin geleceği olacaktır.
IŞİD varili 30 dolardan petrol satıyor.
ABD, ekonomik yaptırımlar ile Rusya’yı iyice köşeye sıkıştırmayı planlıyor. Bunun içinse, petrol fiyatlarını silah olarak kullanıyor. Petrol fiyatlarının aniden düşüş göstermesinin Rusya’ya senelik maaliyetinin 30 milyar euro civarında olması bekleniyor. ABD’nin bu politikasına hizmet eden bir başka enstrüman ise, -bilerek veya bilmeyerek- IŞİD’in kontrol ettiği petrol sahalarından 30 dolar gibi bir fiyatla piyasaya petrol satmasıdır.
Dondurulmuş çatışmalar, bölge için en büyük tehdit.
Dolayısıyla Türkiye ile Rusya, Soğuk Savaş döneminde ayrı kamplarda yer almış olsalar da, jeopolitik konumları onları işbirliğine yönlendiriyor. Çünkü ulusal menfaatleri bir noktada kesişiyor ve hükümetler birbirlerini tehdit edecek politikalardan uzak duruyor. Bilhassa Rusya’nın Avrasya politikasını Türkiye’siz somutlaştırması son derece güç. Çünkü Türkiye, iki bölge arasında geçiş ülkesi ve Batı bloğu ve Orta Doğu ile ilişkilerde katalizör görevi gören önemli bir aktör. Fakat her zaman olduğu gibi, bu bölgenin en doğal sorunu olan dondurulmuş çatışma bölgelerinden olması Türkiye’nin en büyük dezavantajı.
Başkan Putin’in Türkiye ziyaretinin satır araları iyi analiz edilmelidir. ABD, dış politika stratejilerini bileylerken, Rusya çok yönlü pro-aktif dış politikasını yeniden yapılandırmanın çabasında. Her ne kadar iki ülke arasında rekabet alanları değişmeyecek olsa da, tesis edecekleri işbirliği düzeneği bölgesel barışa hizmet edecek.
Türkiye ile Rusya arasında potansiyel fırsatlar, ikili anlaşmazlıkların ilişkilere zarar vermesi önündeki en büyük engel. İşte belki de bu yüzden, Başkan Putin “Türkiye’ye yeni ufuklar aramaya geliyorum” diyor.
Haftanın Sözü: “Ordular sizlere bağımsızlığınızı vermiş olabilir, fakat özgürlüğünüzü verecek olan adalettir.” – Francisco Sontander
Furkan KAYA