Ocak 2013’de düzenlenen parlamento seçimlerinin ardından Mart 2013 itibarıyla kurulmuş bir koalisyon hükümeti aracılığıyla yönetilen İsrail siyasetinde sular durulacak gibi görünmüyor. Nitekim koalisyonun başrol oyuncusu Likud ile yardımcı aktörler olarak görebileceğimiz Yesh Atid ve Hatnuah arasında çıkan anlaşmazlığın ardından, Likud lideri ve Başbakan Benyamin Netanyahu “erken seçim” kararı almıştır. Alınan bu kararın ardından, Knesset (İsrail Parlamentosu) Başkanı Yuli Edelstein parlamentoda yer alan tüm partilerin grup başkanları ile bir toplantı gerçekleştirmiş ve 17 Mart 2015’de erken parlamento seçimlerinin gerçekleştirileceğini açıklamıştır. Netanyahu’nun talebiyle alınan erken seçim kararı koalisyon ortakları Yesh Atid ve Hatnuah tarafından kabul edilmek istenmese de, hükümet ortakları arasındaki derin anlaşmazlıklar bir veri iken, mevcut koalisyon hükümetinin sağlıklı çalışabilme imkanının kalmadığı da ortadadır.
Hükümeti oluşturan partiler/aktörler arasında sorun yaratan çok önemli meseleler bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Netanyahu’nun Filistin Sorunu’na olan “şahince” yaklaşımının, Yair Lapid ve partisi Yesh Atid (Gelecek Var) ile Adalet Bakanı Tzipi Livni’nin lideri olduğu Hatnuah tarafından kabul edilmek istenmemesidir. Özellikle “Yahudi Devleti Yasa Tasarısı” olarak bilinen ve İsrail’de Arapça’nın “resmi dil” statüsünün ortadan kaldırılarak, Yahudiler ile diğerleri (Araplar, Dürziler, Hıristiyanlar, vb.) arasında vatandaşlık anlamında bir ayrım olmasını öngören ve “Halaha” adı verilen Yahudi yasalarının anayasaya eklenmesi girişimi ile Yahudi olmayanları “ikinci sınıf” vatandaş olmaya indirgeyen bir yasa tasarısının ortaya konması sonrasında, bunu kabul etmeyen Livni-Lapid ikilisi ile Netanyahu arasındaki anlaşmazlık ayyuka çıkmıştır. Netanyahu’nun Adalet Bakanı Livni ile Maliye Bakanı Lapid’i kendisine komplo kurmakla suçlaması, 2015 bütçesine ilişkin harcama kalemlerinde anlaşılamaması, ekonomik durgunluk (işsizlik ve enflasyon bir arada artıyor) gibi meseleler, Netanyahu’nun prestij kaygısı ile birleştiği noktada Kasım 2017’de yapılması gereken seçimlerin Mart 2015’e çekilmesine yol açmıştır.
Merkez sağ bir parti olarak bilinmesine karşın, özellikle son yıllarda aşırı sağa doğru kaymaya başlamış olan Likud, an itibarıyla İsrail’deki en güçlü ve popüler parti konumundadır. Güvenlik odaklı bir toplumsal/siyasal işleyişe yaslanan ve Filistinli aktörlere karşı sert bir tutumu savunurken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e kadar olabildiğince bir İsrail yaratmayı hedefleyen Likud, halk nezdinde ciddi bir itibar sahibi olan Başbakan Benyamin Netanyahu’nun öncülüğünde yeni bir seçim zaferinden emin bir konumdadır. Nitekim yapılan kamuoyu anketleri de, Mart 2015’te yapılacak seçimlerde, belli bir oy kaybına uğrayacak olmasına karşın, Likud’un yine en fazla oy alan siyasi parti olacağı hususunda hemfikirdir. Ne var ki, özellikle Obama yönetimi ile yaşadığı anlaşmazlık ve Filistin Meselesi’nde izlediği uzlaşmaz tutum ile tanınan Likud-Netanyahu ikilisinin uluslararası anlamda ciddi bir prestij kaybına uğradığı da görülebilmektedir. ABD Kongresi’nde Cumhuriyetçilerin güçlü konuma gelmesi ve bir sonraki Başkanlık seçimlerinde Netanyahu ve Likud ile nispeten daha iyi anlaşacak Cumhuriyetçi Partili bir Başkanın seçilmesi ihtimali, Netanyahu’nun geleceğe dair en önemli beklentisidir. Mart 2015 seçimlerinden sonra Likud’un, yine Netanyahu Başbakanlığında aşırı sağ ve muhafazakar partilerden oluşacak bir hükümet oluşturması olasıdır.
İsrail siyasetinin en sağında yer alan parti olarak bilinen ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın liderliğini yaptığı Yisrael Beitenu (Evimiz İsrail) ise, muhtemelen bu seçimlere de Likud ile yaptığı seçim ortaklığı çerçevesinde katılacaktır. Birçok gözlemci tarafından Likud’un aşırı sağa kaymasına neden olan aktör olarak bilinen Yisrael Beitenu, -ister Filistinli, ister İsrail vatandaşı olsun- Arap kökenlilere karşı ayrımcı ve çok sert söylemleri ile tanınan ve Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesi hususunda Netanyahu’ya yaptığı baskı ile bilinen Lieberman, Mart 2015 seçimlerinde de azımsanmayacak sayıda üyesi ile birlikte Knesset’te ve muhtemelen de koalisyon hükümetinde olacaktır. Benzer bir durum eski bir Sayeret Matkal (İsrail Özel Kuvvetleri) askeri olan milyarder işadamı ve mevcut Ekonomi Bakanı Naftali Bennett ve partisi Yahudi Evi için de geçerlidir. Kendisini inançlı bir Siyonist olarak tanımlayan Bennett’in aşırı sağa yakın duran partisi 2013 seçimlerinde 12 olan koltuk sayısını arttırmaya çalışacaktır.
İsrail’de düzenlenecek erken genel seçimlerden en fazla olumsuz etkilenmesi beklenen partiler ise; Netanyahu ile sorun yaşayan Yair Lapid’in liderliğini yaptığı ve Ocak 2013 seçimlerinde en fazla oyu alan ikinci parti olmuş olan Yesh Atid ile Tzipi Livni’nin Hatnuah’ı olacak gibi görünmektedir. Liberal ve seküler birer merkez partisi olan Yesh Atid ve Hatnuah, Filistin Sorunu’na çözüm bulunması konusunda oldukça isteklidir. Yesh Atid, İsrail’de yaşayan Arapların ve diğer azınlıkların hakları ile daha yakından ilgiliyken, İsrail hükümetinin Filistin konusundaki başmüzakerecisi olan Adalet Bakanı Livni ise olabilecek en hızlı şekilde iki devletli bir çözüme ulaşılmasından yanadır. Bu nedenle, her iki isim de Netanyahu’nun Filistin meselesi ve yerleşimciler konusunda izlediği popülist ve güvenlikçi anlayışı eleştirmektedir. Ancak, özellikle Hamas’ın Gazze’deki etkinliği ve Ortadoğu genelinde oluşan derin güvenlik açığı, göçmenlerin korumacı/saldırgan oy kullanma alışkanlıklarına yaslanan İsrail halkının genel anlayışı ile birleştiği noktada güvenlikçi tedbirleri İsrail siyasetine egemen kılmakta ve bu durum da Likud’u ve diğer aşırı sağcı partileri ön plana çıkarmaktadır. Bu bağlamda, yapılan yasal değişiklik ile 120 sandalyeli Knesset’e girebilmek için % 4’lük bir oy oranına ulaşılması gerektiği de hesaba katıldığında, özellikle Tzipi Livni ve partisi Hatnuah’ın mecliste temsil edilme ihtimalinin oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim yapılan anketler de bu yönde bir eğilimi yansıtmaktadır.
Ocak 2013 seçimlerinde kazandığı 15 sandalye ile üçüncü olmuş olan ve merkez solda yer alan İşçi Partisi ise anamuhalefet görevini sürdürmektedir. Isaac Herzog tarafından liderlik edilen bu partinin oylarında ciddi bir değişim yaşanması beklenmemektedir. Özellikle ekonomi politikaları konusunda hükümeti eleştiren İşçi Partisi, ülke içerisindeki huzursuzluktan yararlanarak oylarını birkaç puan arttırabilir. Hatnuah ve Yesh Atid’in oylarının belli bir bölümünün İşçi Partisi’ne kayması da beklenebilir. Şas ve Birleşik Torah Yahudiliği gibi dinsel muhafazakarlığa yaslanan partilerin oyları ise neredeyse sabittir. Bu partilerden birinin ya da her ikisinin birden Netanyahu tarafından Mart 2015 seçimleri sonrası kurulması beklenen koalisyon hükümeti içerisinde yer alması beklenebilir. Nitekim Netanyahu, hükümetinin siyasal meşruiyetini daha da arttırabilmek için bu yola başvurabilir. Meretz (sosyal-demokrat), Birleşik Arap Listesi ve Hadash (Komünist Parti) gibi siyasal partiler ise Knesset’te az sayıda da da olsa temsil edilmesi beklenen partiler olarak görülmektedir.
Yapılacak erken seçimlerin İsrail’deki mevcut siyasal anlayışı değiştirmesi beklenmemelidir. Nitekim Mart 2015 seçimlerinden sonra da iktidarda Benyamin Netanyahu ve Likud’un önderlik ettiği aşırı sağcı bir koalisyon hükümeti olacaktır. Üstelik bu kez, Yesh Atid ve Hatnuah gibi merkez partilerinin de mevcut konumlarından geri adım atma ihtimalleri yüksektir. İşçi Partisi ise, muhtemelen yine anamuhalefet pozisyonunda olacaktır. İsrail’deki mevcut siyasal yapı korunduğu ve gerçekleşen seçimlerle tahkim edilmeye devam edildiği takdirde, Filistin Meselesi ve yerleşimciler sorunu gibi netameli konularda bir çözüme ulaşılması, ya da bu anlamda bir umut ışığı belirmesi pek de mümkün görünmemektedir.
Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU