Rusya Devlet Başkanı’nın Ankara’ya son ziyareti birçok açıdan uzmanların ilgisini çekmiştir. Mevcut karmaşık jeopolitik durumda Avrasya’nın iki büyük devleti arasındaki ilişkilerin nasıl içerik alacağı önem arz etmektedir. Vladimir Putin, ileri sürdüğü önerilerle birçok soru yarattı. Genel olarak, taraflar bölgesel ve küresel jeosiyaset için önemli anlaşmalar yaptı. Bunlar Batı’da ciddi ilgiye ve kısmen de tepkilere neden oldu. Süreçler bu yönde gelişirse, büyük bir coğrafyada nasıl bir manzara oluşacağı, aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilerin Güney Kafkasya bölgesine ne gibi etkiler göstereceği meselesi aciliyet arz etmektedir.
“Güney Akım”dan Vazgeçmek: Beliren Sorular
Rusya Devlet Başkanı’nın Ankara gezisine siyasi çevreler ve medya büyük ilgi gösterdi. Avrasya’da iki büyük devlet arasındaki ilişkiler, bölgesel ve küresel jeopolitik dinamikler bağlamında değerlendirilir. Burada, son zamanlarda Batı’nın Moskova’ya karşı uyguladığı yaptırımlar ekseninde, Türkiye yönetiminin Rusya ile ilişkileri nasıl geliştireceği meselesi de gündemdeydi. Bunlardan başka, resmi görüşmelerde Güney Kafkasya faktörünün de dikkate alınması bekleniyordu.
Resmi gezi, Türkiye-Rusya ilişkilerinin kendine özgü dinamikleri olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Ankara ile Moskova, üst düzey stratejik işbirliğine bile hazırdır. Fakat taraflar arasındaki fikir ayrılıkları, bugün için net tahminlerde bulunmayı zorlaştırır. Türkiye Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (USAK) uzmanı Habibe Özdal bu bağlamda vurgular ki; Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi yeni fırsatlar yaratmakla birlikte, “anlaşmazlıkların varlığını da doğrulamıştır” (Bkz.: Habibe Özdal. ÜDİK Toplantısı Işığında Türk-Rus İlişkilerinin Bugünü / USAK, 1 Aralık 2014 ).
Hatta birtakım uzmanlar, iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesinde risklerin bile olduğunu vurguluyorlar. Ukrayna krizi zemininde, enerji alanında işbirliğinin başlı başına ciddi problemler oluşturabileceği söyleniyor (Bkz.: Kerim Has. Putin’in Ankara Ziyareti: İlişkilerde Yeni Fırsatlar ve Riskler / USAK, 29 Kasım 2014). Bu sırada, Suriye meselesi de ayrıca vurgulanıyor. Bunlara rağmen, V. Putin, Türkiye yönetimi ile birçok konuda genel olarak anlaşmaya varabildi.
Öncelikle taraflar arasında enerji alanında işbirliğiyle ilgili ilginç sonuçlar elde edildi. “Rosatom” şirketi, Türkiye’de atom elektrik santrali (“Akkuyu”) inşa edecek. Bunun için 20 milyar ABD doları değerinde yatırım yatırılacak. Moskova, Güney Akım’dan vazgeçerek, Türkiye’nin enerji üzere transit ülke statüsünü daha da yükseltmiş oluyor. Hâlihazırda iki ülke arasında ticaret hacmi 35 milyar dolardır. 2020 yılında bu tutarın 100 milyara ulaşması planlanıyor. Bunların dışında, Türkiye’nin Rusya’ya olan yatırımını artırmasıyla ilgili de anlaşmaya varıldı. Aynı yönde karşılıklı adımların atılması konusunda ortak karar alındı (Bkz.: Виктор Хамраев. Турция и Россия нашли общий язык / “Коммерсантъ”, 2 Aralık 2014).
Batı medyası ise daha ziyade Moskova’nın Güney Akım’dan vazgeçmesinin nedenlerine yer verdi. Uzmanlar esas amacın, Türkiye aracılığı ile çeşitli yönlerde enerji nakil etmek olduğunu vurguluyorlar. Aynı zamanda, Kremlin’in gelişmekte olan Türk ekonomisinin artan ihtiyaçlarını karşılamak için etkinleştiği kaydedildi. “The Wall Street Journal” yazıyor ki, “Avrupa Birliği’nin direnişine rağmen, Putin Türkiye’ye doğal gaz hattı çekecek” (Bkz.: Emre Peker, Ayla Albayrak, James Marson. Putin Says Moscow to Drop Gas Pipeline to Europe / “The Wall Street Journal”, 1 Aralık 2014).
Leh analist D. Varşavski ise, “Rusya neden rakip bir ülkeye taviz veriyor?” sorusunu soruyor. O, cevabında her iki ülkenin düştüğü jeopolitik durumun benzerliği ile birlikte, devlet başkanlarının karakterlerinin benzerliğine de işaret etmektedir (Bkz.: Давид Варшавский. Российская труба поворачивает в Турцию / ИноСМИ.ru, 4 Aralık 2014).
Jeopolitik Açı: Zorlu Koşullarda “İlerleyiş”
Batı’nın bu tepkisine şaşırmamak gerekir. Moskova’ya karşı yaptırımların uygulandığı, Ukrayna ve Ortadoğu’da krizlerin derinleştiği bir dönemde, Rusya’nın kendisine büyük devletlerden ortaklar bulması, Washington ve Brüksel’in bazı planlarına uymuyor. Kremlin, Uzak Doğu doğrultusunda da faaliyetlerini güçlendirmiştir. Rusya, Türkiye’ye enerji satabilirse, önemli ölçüde kazanç elde etmiş olur.
Meselenin jeopolitik yönü ayrıca ilginçtir. Uzmanlar kabul ediyorlar ki, Moskova-Ankara yakınlaşması Rusya-Türkiye-Azerbaycan jeopolitik üçgeninin oluşmasına yol açabilir. Bu ise Güney Kafkasya’da ciddi değişikliklere neden olur. O nedenle Ermenistan’ın jeopolitik durumunda birtakım hususlar kendini gösterir. Ermeni uzmanlar ise bunu “Putin’in ilk yenilgisi” olarak nitelendiriyorlar. Onlar Rusya Cumhurbaşkanı’nın doğal gaz konusunda Ankara’ya taviz vermesini, Batı’nın yaptırımları karşısında Putin’in geri çekilmesi şeklinde değerlendiriyor (Bkz.: Наира Айрумян. Первая капитуляция Путина / Lragir.am, 2 Aralık 2014).
Putin’in Ankara ziyaretinin bu açıdan değerlendirilmesini normal kabul etmek gerekir. Her şeyden önce, genel olarak küresel jeosiyaset çok hassas safhadadır. Ek olarak, Avrasya coğrafyasında jeopolitik süreçler gittikçe yoğunlaşır. Bu bağlamda Rusya-Türkiye ilişkilerinin içeriği özel önem taşımaktadır. Ankara’nın da Moskova ile ilişkileri geliştirmek için kendi argümanları var. Öyle ki, tecrübelerle sabit ki, Batı çeşitli yollarla Türkiye’nin çıkarlarına aykırı adımlar atıyor. Jeopolitik ve ekonomik alanlarda Brüksel ve Washington sadece kendi çıkarlarına hizmet ederler. Türkiye’nin güvenliğinin sağlanması faktörü geri plana atılır.
Bütün bunlar sebebiyle, Türk yönetiminin bağımsız olarak büyük devletlerle iş birliğini genişletmek için sebepleri vardır. V. Putin’in enerji alanında ileri sürdüğü teklifler ise Ankara’nın çıkarlarına yanıt verir. Bu bağlamda tarafların Kırım Tatarları, Ukrayna ve Suriye konularında dikkatli konuşmaları tamamen anlaşılabilir. Onlar bu sorunları gidermek için temasları sürdürerek, fikir ayrılıklarını derinleştirmek yerine, imkân halinde anlaşma sağlamak niyetinde. Bu husus Rus-Türk ilişkilerinde bir yenilik olarak kabul edilebilir.
Mümkündür ki, iki ülke arasındaki ilişkilerin sadece bu ruhu bile birtakım çevreleri rahatsız ediyor. Onlar jeopolitik planda tarihi Rusya-Türkiye ortaklığının oluşmasından endişelidir (Bkz.: Fiona Hill & Ömer Taşpınar. Turkey and Russia: Axis of the Excluded? / The Brookings Institution, Survival, Vol. 48, №1, Spring 2006, ss. 81-92). Her halükarda, Moskova-Ankara ilişkilerine olumlu tınıların eklendiğini söylemek mümkündür. Bu sürecin daha da derinleşmesi ise çok sayıda etkene bağlı olabilir (Bkz.: Ece Göksedef. Putin Türkiye’de ‘yeni ufuklar’ arıyor / Al Jazeera Türk, 1 Aralık 2014).
Yukarıda anlatılanlar gösteriyor ki, Rusya Devlet Başkanı’nın Türkiye gezisinin sadece taktik değil, stratejik önemi de vardır. İki ülke uzun vadeli iş birliği modeli üzerinde çalışıyor. Moskova’nın Türkiye’den geçen ve Yunanistan sınırına kadar uzanan doğal gaz boru hattı çekme planına ek olarak, orada bir depolama tesisi kurma niyeti bu bağlamda birçok noktadan haber verir. Evet, bazı uzmanlar “Rusya’nın enerjiden başka önerebilecek bir satış kalemi yoktur” tezini ileri sürüyorlar (Bkz.: Турецкий гамбит Путина / ИноСМИ.ru, 3 Aralık 2014). Fakat gerçekten Kremlin için en değerli servet enerjiyse, o zaman onun Türkiye’ye teklif edilmesi özel jeopolitik ve ekonomik anlam taşıyor demektir.
Ancak bunlar şimdilik Rusya-Türkiye ilişkilerinin Avrasya coğrafyasında belirleyici jeopolitik faktör olacağı anlamına gelmiyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi mümkündür. Fakat gerçek şu ki, şimdi beklenmedik çok sayıda faktör ortaya çıkıyor. Bu bakımdan Ankara-Moskova hattında olayların hızla gelişeceğini tahmin etmek risklidir. Bunlarla birlikte, iki ülke arasında ilişkileri niteliksel yeni bir seviyeye yükseltmek için tarihi bir fırsatın oluştuğunu da itiraf etmek gerekir. Bu potansiyelin nasıl kullanılacağı ise ayrı bir konudur. Aynı zamanda, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerden bölge devletlerinin de faydalanabileceğini göz ardı etmek olmaz. Burada durum karmaşık olsa da, genel olarak Güney Kafkasya için faydalı süreçler başlayabilir.