2015’TE “ÇİFTE KUMAR”…

upa-admin 07 Ocak 2015 2.422 Okunma 0
2015’TE “ÇİFTE KUMAR”…

2014’ün son günlerinde Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun “kendi evi”nde, yani AKP Konya İl Kongresi’nde, Hamas lideri Meşal konuştuğunda, bunun sadece bir “siyasal gösteri” ya da seçime yönelik bir “siyasal yatırım” olduğu düşünülmüştü. Özde doğru olmakla birlikte, Ortadoğu’daki karışık denklemlerde Hamas’ın yeni açılımlarının Türkiye temaslarında ifade edildiği kulislere yansıdı. Yakın tarihteki gelişmeleri anımsarsak, 2011’e kadar Şam’da yaşayan Meşal, gecikmiş Arap Baharı’nın Suriye’ye yansımasıyla, Esad yönetimiyle bozuşmuş ve bu ülkeyi terketmek durumunda kalmıştı. O zamana kadar, Suriye-İran ekseniyle fiilen müttefik halinde etkinlik gösteren Meşal, 2007’den beri Gazze’deki fiili Hamas yönetimini, İran açısından Hizbullah Lübnanı’nın ardından Doğu Akdeniz’deki “ikinci çıkış noktası” haline getirmişti. Ne var ki, Esad karşıtı cephede, 2011’den itibaren, Mısır’dakine benzer bir siyasal değişim umudu doğmuştu. Her ne kadar Mısır’da İhvan iktidarı için 2012 beklenecek olsa da, en nüfuzlu siyasal örgütün İhvan olduğu, gün gibi aşikardı. Mısır-Suriye zeminindeki “İhvan ekseni”nin gönüllü hamisi de “AKP Türkiyesi” olacaktı. Fas’tan Tunus’a kadar “AKP isimli” ya da bizzat benzeri olarak tanıtılan siyasal yapılarla, nihayet “stratejik derinlik”, bölgesel bir Osmanlı hakimiyeti doğuracaktı.

Meşal, Suriye’den çıktıktan sonra, karargahını Katar’a taşıdı. Katar-Türkiye yüzeyindeki “El Cezire ittifakı”, İhvan türü iktidarları destekleyerek, bir nevi, sandığa dayalı bir İslamcılık’ın sponsoru olacaktı. Gerçi Katar’da “sandık” yoktu, ama olsun, zaman içinde bir yol bulunabilirdi? 2012’de İhvan’ın Mısır’da Mursi liderliği ile iktidara gelmesi, Gazze’deki Hamas’la müttefikliğe soyunması, Sina yarımadasının İslamcı örgütler için, “güvenli bir cennet” haline gelmesi, İhvan-Hamas ittifakı, İsrail-Mısır arasında, 1978’den beri kurulan Camp David Barışı’nı tehdit eder hale geldi. Kahire’deki İsrail Büyükelçiliği’nin göstericilerce kuşatılması, fiilen baskın yapma girişimleri, kaygıları arttırdı. İçte ise ekonomik koşulların zorlaşması, Mursi’nin “otoriter” eğilimlerinin artması, Mısır’da ekonomiyi elinde tutan, siyasette vesayet sahibi olan orduyu harekete geçirdi ve Sisi, darbenin ardından yeni bir anayasayla cumhurbaşkanı oldu. Meşal ve Hamas, en stratejik müttefiklerini kaybettiler. Mısır’daki darbeye, Körfez ülkeleriyle yaptıkları yardımlaşma sonucu, 8 milyar $’la sponsorluk yapan Suudi Arabistan, bölgedeki “İhvanlaşma eğilimi”ne, Batı’nın desteğiyle en önemli darbeyi vurdu.

Suudi Arabistan, 2014’ten itibaren, Hamas’ı önce El Fetih’le barışa zorladı. Her ne kadar istediği verimi alamasa da, öncelikle Katar’ın “İhvan ittifakı”na yönelik tutumu kırıldı. Katar Emiri ve Hamas liderinin birbiri ardına grçekleştirdikleri Türkiye ziyaretlerinde şu ortaya çıktı. Katar, Suudi Arabistan aracılığıyla Mısır’la ilişkilerini yeniden düzenlerken, Hamas da Sisi’yle dolaylı bir uzlaşma yoluna girdi. Her iki lider de Ankara’ya “Mısır’la barışma sinyali” verdi. Öte yandan, 2011 Mart’tan beri, Suriye-İran ekseniyle arası açılan Meşal, İran aracılığı ile Esad’la dolaylı bir yakınlaşma süreci içine girdi. Meşal’in Türkiye ziyaretindeki açılımları, Mısır ve İran üzerineydi.

6 Ocak 2015 itibarıyla, Katar’dan gönderilen Meşal ve ekibinin, Türkiye’ye taşınacağı spekülasyonları yapılıyor. Hamas’ın karargahı Türkiye’ye taşınırsa, kötü bir rastlantıyla, Sultanahmet’teki bombalamalar gibi, Türkiye daha çok endişe verecek, yapısal bir güvenlik sarmalına, tehdit ve risklerle iç içe bir bilinmezliğe sürüklenir mi? Suriye krizinde “Esad’ı devirme” tutkusu ile sürdürülen siyasalar, Suriye İhvanı’nı değil ama başta IŞİD olmak üzere, Selefi grupları güçlendirdi. Türkiye, IŞİD’le ilgili, çeşitli suçlamalara maruz kaldı.

Meşal’e “Türkiye’de karargah” düşüncesi, siyaseten çılgınlık noktası olarak ele alınsa da, Mısır ve İran’la arası düzelen Hamas, Obama ABD’si ve Suudi Arabistan desteğiyle mi Türkiye’de zemin bulacak? Oldukça karmaşık bir soru. Öte yandan AKP Türkiyesi’nin siyasaları ile çelişen Meşal, kendi başına hareket ettiği sürece, konukluğu ne kadar kalıcı olacak?

Buradan hareketle, yazının başında ele aldığımız sığlığa dönüyoruz. MHP ve HDP tabanından, eş zamanlı oy beklentisi içinde olan, bizzat Erdoğan’ın 6 Ocak 2015’teki açıklamasıyla “paralel devlet” olarak nitelendirdiği eski dinci ortağı Gülen cemaatini “milli güvenlik tehdidi” kapsamına almaya hazırlanan AKP; öte yandan Türkiye’ye karargahını taşımasa ve daimi kalmasa da, ara sıra gerçekleştireceği kültürel-dinsel öğeleri ağır basan gelişleriyle ve tabana yönelik konuşmalarıyla, Meşal’i 2015 Haziran seçimleri öncesi, muhafazakar seçmene yönelik bir enstrüman olarak kullanabilir. Dolayısıyla 2015 yazına kadar yapılacak bir ev sahipliği, oya yönelik bir strateji ile açıklanabilir. Sonra da, Katar örneğindeki gibi gönderilebilir. Bu birinci kumar…

İkinci kumar ise, “çözüm süreci” adı altında, HDP-PKK çizgisiyle, bizzat ilgili bakanın açıklaması ile bölgede “alan hakimiyeti”ni kaybeden ülkemiz, seçime kadar, PKK’nın kaprislerine ses çıkarmayıp, Haziran’dan sonra, yeniden sertlik politikasına dönebilir. Zira hesap, siyasal iktidarın, HDP’nin “barajı aşmadığı” şikeli seçimle, TBMM’de 330-367 sandalyeye sahip olarak, Başkanlık sistemini getirecek bir anayasal çoğunluğa ulaşması ve başkanlık-özerklik pazarlığı üzerinedir. Bu da ikinci kumar…

2015’in ilk yarısındaki “çifte kumar”; küresel ekonomik krizin, ülkemize de yansıması ile, olası bölgesel ve küresel terör dalgaları ile günlük yaşamımızı kabusa çevirebilir. O yüzden, kötü alışkanlıklardan biri olan “kumar”dan vazgeçmek gerekir. Hep beraber, “kaybet kaybet”i yaşamayalım…

Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.