NİJERYA SEÇİMLERİNE DOĞRU: İSTİKRAR MI, DEĞİŞİM Mİ?

upa-admin 16 Mart 2015 2.071 Okunma 0
NİJERYA SEÇİMLERİNE DOĞRU: İSTİKRAR MI, DEĞİŞİM Mİ?

Afrika’nın en zengin ülkesi olarak bilinen ve bu zenginliğini petrole borçlu olan Nijerya’da, 28 Mart 2015’te Devlet Başkanlığı ve Parlamento seçimleri gerçekleştirilecektir. Başkanlık sistemi ile yönetilen ve federal bir yönetimsel yapıya yaslanan Batı Afrika ülkesinde, 1999’da sona eren askeri yönetimin ardından düzenlenecek beşinci Devlet Başkanlığı seçimleri olacak olan 28 Mart seçimlerinde, esasen iki parti ve lider yarışacaktır.

Toprak bakımından Afrika’nın en büyük ülkelerinden biri olan Nijerya, mevcut petrol endüstrisi ve keşfedilmeyi bekleyen rezervleri ile ciddi bir ekonomik potansiyele sahiptir. Petrol ihracatından elde edilen gelirle, özellikle ülkenin güneyinde Lagos ve Abuja’nın yansıttığı ve Afrika’nın genelinden oldukça ileride olduğunu söyleyebileceğimiz bir sosyo-ekonomik gelişmişlik ve toplumsal refah düzeyine sahip olan bu ülkenin, buna karşın mevcut zenginliğini eyaletler arasında eşit ya da daha dengeli bir şekilde dağıttığı ve geniş halk yığınlarını petrolden elde edilen gelirden yararlanır hale getirdiği söylenemez. Özellikle de ülkenin kuzeyi ve kuzeydoğusunun, Nijerya’nın zenginleşmiş güney eyaletleri ile arasında çok büyük bir gelişmişlik farkı vardır. Bu gelir dağılımı dengesizliği ve ekonomik gelişmişlik farkı, ülkede çok ciddi bir huzursuzluğa ve tepkiye yol açmaktadır.

Nijerya’da siyaset etnik, dinsel ve kabile aidiyetlerine göre şekillenmektedir. Esasen bu durum Afrika’nın genelindeki görünümden farklı bir durum arz etmemektedir. Ne var ki, bu durumun Nijerya’daki yansıması coğrafi bölümlenme şeklinde kendisini göstermektedir. Hatta ekonomik azgelişmişliğin kimliğe dayalı coğrafi referanslar çerçevesinde kendisini gösterdiği de söylenebilir. Nitekim ülkenin zengin ve ekonomik altyapı anlamında gelişkin eyaletleri ve yönetimsel başkent Abuja, ülkenin güneyinde yer almaktadır. Bu bölgede konumlanmış olan etnik gruplar ve kabileler ise çok büyük bir ağırlıkla Hıristiyan’dır. Fakir ve azgelişmiş kuzey eyaletleri ise Müslüman ağırlıklıdır. Hatta kuzey eyaletlerine ilişkin üzerinde durulması gereken bir husus daha vardır. Bu topraklar, İngiliz sömürgesi olan Nijerya’nın bir parçasını oluşturmamakta olmasına karşın, ülkenin bağımsızlığı döneminde Fransız sömürgesi olan komşu Kamerun’dan koparak/koparılarak Nijerya’ya bağlanmıştır. Bu katılım sonrasında, Nijerya’nın Müslüman nüfusu önemli oranda artmış ve bugün itibarıyla da ülke nüfusunun % 50,5’lik bölümünü oluşturur hale gelmiştir. Ne var ki, bağımsızlığın ardından geçen uzunca bir sürede, ülkenin güneyinde konumlanmış nispeten zengin Hıristiyanlar ile kuzeyinde yaşayan fakir ve azgelişmiş Müslümanlar arasındaki toplumsal duvarlar ve kimliğe dayalı siyasal güvenlikleştirme anlayışı aşılabilmiş değildir.

İşte, 28 Mart 2015’te gerçekleştirilecek seçimler de bu ayrımı yansıtan bir görünüme sahiptir. Zira mevcut Başkan ve yeniden aday olan Goodluck Jonathan, güneyin çıkarlarını temsil eden bir isim iken, Muhammadu Buhari ise Müslüman bir kuzeyli olarak, bu bölgedeki desteğine güvenmektedir. Her iki aday da Başkan Yardımcılığı görevi için kendi kimliklerinden farklı isimleri yanlarına almış olmalarına karşın (Hıristiyan güneyli Jonathan, mevcut Başkan Yardımcısı Müslüman Namadi Sanbo’yu, Müslüman Buhari ise Hıristiyan ve güneyli bir hukuk profesörü olan Yemi Osinbajo’yu tercih etmiştir), bu anlayışın ülke içerisindeki derin toplumsal farklılıklara eklemlenmiş gerginliğin aşılmasına önemli bir katkı sunması beklenemez.

Nijerya’da düzenlenecek Devlet Başkanlığı ve Parlamento seçimlerini ilginç kılan bir diğer önemli husus ise, özellikle 2009 yılından bu yana ülkenin Çad, Kamerun ve Nijer ile sınırını oluşturan kuzey/kuzeydoğu eyaletleri Borno, Yobe ve Adamawa başta olmak üzere, birçok eyalet ve şehirde terör eylemlerine girişen ve yalnızca geçtiğimiz yıl dahi binlerce kişinin hayatını kaybetmesine, yüzbinlercesinin de zorunlu olarak göç etmesine neden olan ve Nijerya Hükümeti’nin ülkenin neredeyse üçte birinde şiddet tekelini ve siyasal kontrolü yitirmesine neden olan radikal Selefi örgüt Boko Haram’ın ülke içerisindeki etkinliğidir. Son günlerde IŞİD’e biat ettiği haberleri ile dünya medyasında yer alan bu örgüt ile mücadele anlamında, Nijerya Ordusu’nun yanı sıra Çad, Nijer, Kamerun ve Benin de askeri operasyonlara destek vermektedir. Zira bu örgütün eylemleri, sınır aşan bir nitelik göstermekte ve bu ülkeleri de doğrudan ilgilendirmektedir. Boko Haram’ın kuzeydoğu eyaletlerinde yaşayan insanları şiddet yoluyla yıldırması ve Nijerya hükümetinin siyasal meşruiyetini kabul etmediğini göstermek üzere bölgede yaşayan insanların sandığa gitmemesini sağlayabilmek için geniş çaplı bir güvenlik riski yaratıyor olması, bu ülke için önemli bir sorundur. Nitekim normalde 14 Şubat’ta düzenlenmesi gereken seçimlerin 28 Mart 2015’e ertelenmesinin temel nedeni de, Boko Haram’ın yarattığı güvenlik riskinin olabildiğince kontrol altına alınabilmesinin sağlanması hedefidir. Ne var ki, bu yönde önemli bir adımın atıldığını söylemek mümkün değildir. Yaygın şiddet dalgası, geniş çaplı katliamlar ve zorunlu göçler ile sorundan doğrudan etkilenen Çad-Nijer-Kamerun-Benin gibi ülkelerin silahlı güçlerinin, Boko Haram’a karşı Nijerya Ordusu’na destek vermek için düzenledikleri sınır aşan operasyonlar bölge halkını olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir.

Nijerya’da Devlet Başkanlığı koltuğuna oturabilmek için, kullanılan toplam oyların çoğunluğunu almış olmanın yanı sıra, tüm eyaletlerin üçte ikisinde en az % 25 oy almış olmak gerekmektedir. Bir kişi en fazla iki dönem için Başkanlığa seçilebilir ve Başkan’ın görev süresi 4 yıldır. Mevcut Başkan ve yeniden Başkan adayı olan Goodluck Jonathan, bir önceki Başkan’ın ölümü sonrası göreve gelmiştir ve şimdi ikinci dönem için yeniden ve son kez adaylık başvurusunda bulunmuştur. Nijerya Parlamentosu ise Temsilciler Meclisi ve Senato olmak üzere iki kamaralıdır. 1999’dan bu yana girilen tüm Başkanlık seçimlerini kazanan ve parlamento seçimlerinde de çoğunluk oylarını elde eden Halkın Demokratik Partisi (PDP), merkez-sağ çizgide siyaset yürüten ve liberal bir ekonomik işleyişe yaslanan bir parti olarak bilinmektedir. Jonathan’ın yeniden aday olması, bu parti içerisinde ciddi bir rahatsızlığa da sebep olmuştur. Nitekim Halkın Demokratik Partisi’nde Başkan adaylarının Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında dönüşümlü olarak paylaşılması usulü geçerlidir. Ancak Hıristiyan olan Jonathan’ın bir kez daha aday olarak belirlenmesi bu geleneği ortadan kaldırmaktadır. Bunun yanı sıra, Goodluck Jonathan’ın döneminde ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları ve Boko Haram terörüne karşı ciddi bir mücadele yürütülememiş olması, zengin güney ile fakir kuzey arasındaki bağların daha da gevşemesine neden olmuştur. Jonathan hakkında, gerek parti içerisinde, gerekse de devlet bürokrasisinde kendi etnik grubundan ve dininden olanları kayırdığı, yani nepotizme başvurduğu ve kendi kişiliğini yüceltmeye yönelik otoriter bir devlet aygıtı kurgulamak istediği yönünde de iddialar bulunmaktadır.

Jonathan’ın iktidarına karşı çıkan dört muhalefet partisinin birleşmesi ile oluşturulmuş olan Tüm İlericiler Kongresi ise kendisini merkez-solda tanımlamakta ve 2014 sonundan bu yana da Sosyalist Enternasyonal’de “gözlemci üye” statüsünde bulunmaktadır. Artan otoriterleşme girişimlerine dair rahatsızlığı yansıtan ve ülkedeki federal yapının güçlendirilerek korunmasından yana olan bu parti, özellikle Müslümanlar tarafından desteklenmektedir. Ülkedeki gelir dağılımının dengesizliğinden dem vuran ve zengin güney ile fakir kuzey arasındaki ekonomik eşitsizliğin giderilmesi gerektiğini belirten Tüm İlericiler Kongresi, kuzeyli bir Müslüman ve tanınmış bir asker olan Muhammadu Buhari’yi Devlet Başkanlığı koltuğuna aday göstererek, gerek toplumsal tabanına hitap etmeye çalışmış, gerekse de Boko Haram ile mücadelenin “en sert ve etkin şekilde” yürütüleceğini Nijeryalılar’a, özellikle de kuzey/kuzeydoğu eyaletlerinde yaşayanlara kanıtlamak istemiştir. Buhari, sosyo-ekonomik eşitsizlik, kuzey-güney ayrımı ve Boko Haram ile mücadele ekseninde bir söylem benimsemiş olmasına karşın, eski bir asker olması, 1983 yılında gerçekleştirilmiş bir darbeye liderlik etmiş bir isim olması nedeniyle, Jonathan taraftarları ve özellikle de Batılı ülkelerce eleştirilmektedir.

Mevcut konjonktürde iki aday arasındaki yarış oldukça dengeli bir şekilde devam etmektedir. Ülkedeki siyasal işleyişin kuzey-güney ayrımı ve etnik/dinsel/kabile odaklı kimlik söylemleri eliyle yürütülüyor olması nedeniyle, mücadelenin sonucunu kimliğe dayalı olarak değil de söylem ve politika odaklı olarak oy vermesi beklenen eğitimli ve şehirlileşmiş kesimin belirlemesi beklenmektedir. Boko Haram’ın kuzey/kuzeydoğu eyaletlerindeki etkinliği ve bu etkinliğe paralel olarak çok büyük bir oranda Buhari’ye oy vermesi beklenen Nijeryalıların komşu devletlere göç etmek zorunda kalmaları ya da belli bölgelerde sandık dahi kurulamayacak olması Goodluck Jonathan’ın işine yarayacak gibi görünmektedir. Hatta Jonathan’ın bu durumu kullanmak için Boko Haram’a karşın seçimler öncesi müdahale etmek istemediğine dair yorumlar dahi yapılmaktadır. Seçimlerin sonucu, Afrika’nın bu en zengin ve stratejik önemi en yüksek ülkesinin geleceğine yön vereceği için yakından takip edilmelidir.

Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.