İSRAİL DEĞİŞİME “HAYIR” DEDİ

upa-admin 23 Mart 2015 2.386 Okunma 0
İSRAİL DEĞİŞİME “HAYIR” DEDİ

17 Mart 2015 tarihinde gerçekleştirilen ve 20. dönem Knesset (İsrail Parlamentosu) temsilcilerinin belirlendiği “erken genel seçimler”, İsrail sağının gücünü konsolide ettiği bir gelişmeye işaret etmektedir. Filistin meselesine olan yaklaşım ile yeni yerleşim yerleri inşası gibi hususlarda Likud ve ortakları (Yesh Atid ile Hatnuah) arasında beliren farklılıklar nedeniyle koalisyonun işlemez hale gelmesi sonrası düzenlenen erken genel seçimlerde, % 2’den % 3,25’e yükseltilen seçim barajı düzenlemesi ilk kez uygulanmıştır. Bu durum, gücü sınırlı ve parlamentoya girmesi zor olan birçok partinin koalisyonlara katılmasını beraberinde getirmiştir. Siyonist Birlik ve Arap Listesi’nin varlığı, bunun göstergesidir. Seçimlere katılım oranı % 72,3 olarak gerçekleşmiş ve 1999 seçimlerindeki % 78,7’lik oranın ardından ilk kez bu denli yüksek olmuştur. Seçimler sonrasında 29 kadın parlamentoya seçilmiştir ve bu durum Knesset tarihine geçmiştir.

Benyamin Netanyahu’nun liderliğinde giderek radikal sağa kayan, ancak İsrail özelinde “merkez sağın en önemli temsilcisi” olarak görülen Likud, Netanyahu’nun Obama yönetimi ile yaşadığı sorunlar ve Filistin özelinde izlenen uzlaşmaz tutum nedeniyle İsrail’in uluslararası arenada sürekli olarak eleştirilen ve belki de ilk kez “barış müzakerelerinden kaçan uzlaşmaz taraf” olarak algılanmaya başladığı bir dönemde, ekonomik sıkıntılar da ciddi bir veri iken, oyların % 23,4’ünü alarak büyük bir zafer kazanmış ve geçtiğimiz dönemde 18 milletvekiline sahipken, bu kez 30 milletvekili ile Knesset’teki koltukların dörtte birini kontrol eder hale gelmiştir. Bu başarının arkasında, İsrail toplumunun genel itibarıyla muhafazakar bir görünüm arz etmesinin yanı sıra, Netanyahu’nun karizması, Filistin meselesinde izlenen “iki devletli çözüm karşıtı” tutumun İsraillilerce önemli oranda kabul edilmesi ve Netanyahu’nun seçim öncesi söz verdiği “yeni yerleşim yerleri inşası” gibi hususlar önemli bir yer tutmaktadır. İsrailli Arapların ortak bir liste çerçevesinde birleşerek önemli bir dayanışma ve güç gösterisi sergiliyor oluşu da, Netanyahu tarafından ustalıkla kullanılmış ve Siyonist Birlik’in iktidar olabilmek için Arap Listesi ile koalisyon oluşturacağı ve böylece Arapların iktidara gelebilmesi olasılığı üzerinden kampanya yürüten İsrail Başbakanı amacına ulaşmıştır. Likud’un başarısında, Netanyahu’nun Filistin meselesindeki tutumu nedeniyle Obama yönetimi tarafından “mağdur” edildiğine dair söylem ve ABD’de 2016 yılında iktidara gelmesi ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirilen Cumhuriyetçi Parti’nin Netanyahu ve Likud ile çalışmak istemesi de halkın oy verme davranışını etkileyen önemli birer unsur olmuştur.

İşçi Partisi ve Hatnuah’ın bir araya gelmesi ile oluşan ve iki partinin liderleri Isaac Herzog ve Tzipi Livni’nin kurguladığı merkez-sola hitap eden Siyonist Birlik ise, seçim öncesi yapılan anketlerde Likud’un önünde gidiyor gibi görünmesine ve özellikle sol ile liberal cenahı kendi bünyesinde birleştiriyor gibi durmasına karşın, kendisinden beklenen çıkışı gerçekleştirememiştir. Obama yönetiminin, açıkça olmasa da, desteğine sahip olduğu söylenebilecek ve hatta ABD’deki Yahudi Lobisi’nin de bu seçimler özelinde daha yakın durduğu bu siyasal koalisyon, oyların % 18,6’sını alarak 24 temsilcisini Knesset’e sokabilmiştir. Filistin meselesi özelinde iki devletli çözümden yana olan, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e yeni yerleşim yerlerinin inşa edilmesine karşı çıkan, barış müzakerelerinin yeniden başlamasını isteyen ve İsrailli Arapların temsilcisi Arap Listesi ile birlikte bir koalisyon hükümeti kurmaya da oldukça sıcak yaklaşan Siyonist Birlik, gerek Netanyahu’nun Arap karşıtı ve iki devletli çözümü yadsıyan propagandasının halk nezdinde etkili olması, gerekse de Herzog ve ortağı Livni’nin Netanyahu’ya nazaran çok daha düşük profilli isimler olması nedeniyle beklediği oy oranına kavuşamamıştır. İsrail toplumunun güvenlikçi dürtüler üzerinden sağ-muhafazakar partilere eğilimli olması ve Netanyahu’nun, Siyonist Birlik’i, Arapları iktidara getirecek bir köprü olarak gösterme çabasına girişmesi de, bu koalisyonun başarısızlığında etkili birer unsur olmuştur.

İrili ufaklı birçok partinin bir araya gelmesi ile oluşturulan ve gerek % 3,25’e yükseltilen barajı aşabilmek, gerekse de İsrailli Arapların sesini daha gür bir şekilde duyurup muhtemel bir sol koalisyon hükümetinde yer alabilmek amaçları üzerinden kendisini meşrulaştıran Arap Listesi ise, ülke nüfusunun % 20’sini oluşturan Arapların tamamının oylarını alamamış olsa da, alabileceği azami oyu alarak % 10,5’lik bir oranla 13 temsilcisini meclise sokmuştur. Esas hedefi Filistin meselesinde “iki devletli çözüm” özelinde bir farkındalık yaratmak, eşit vatandaşlık statüsünün altını çizerek Yahudi Devleti Yasası’nın olumsuzluklarına vurgu yapabilmek ve kurulabilecek bir sol koalisyon hükümetinde yer alarak kendi tezlerini yönetim kademelerine de yansıtabilmek olan Arap Listesi, üçüncü büyük parti olarak Knesset’te yer alacaktır. Siyasal bir koalisyon olan bu hareket, kendisini oluşturan üyeler arasındaki eşgüdüm ve işbirliği sürdüğü müddetçe önemli bir aktör olarak varlığını sürdürecektir.

Seçimin en önemli kaybedenlerinden biri de liberal bir parti olarak görülen ve son hükümette koalisyon ortağı olarak yer alan Yair Lapid’in liderliğindeki Yesh Atid olmuştur. % 8,8 oy alarak ancak 11 temsilcisini meclise gönderen ve tam 8 koltuk kaybeden Yesh Atid, gerek geçtiğimiz hükümette Maliye Bakanı olarak yer alan Lapid’in halk tarafından ekonomik sorunlara çözüm bulamamakla ve yeni iş olanakları yaratabilme hususunda verdiği vaatleri yerine getirememekle eleştirilmesi, gerek başta Filistin meselesi olmak üzere önemli dış politika meselelerine ilişkin net bir söylem geliştirmemiş olması, gerekse de liberal kesimin önemli bir bölümünün Siyonist Birlik’e yönelmiş olması nedeniyle başarısız olmuştur. Yine de Yesh Atid’in varlığını koruyor olması önemlidir. Zira bu parti, siyasal spektrumun her iki yanına da (Likud ve Siyonist Birlik) koalisyon kurulabilmesi anlamında destek verebilir.

Eski bir Likud üyesi ve bakan Moshe Kahlon tarafından seçimlere yakın bir tarihte kurulmuş olan sağ-muhafazakar Kulanu ise, aldığı % 7,4’lük oy oranı ile 10 temsilcisini meclise sokmuştur. İsrail çapında sevilen bir siyasetçi olan Kahlon, Filistin meselesi ve yerleşimciler noktasında Likud ile hemen hemen aynı çizgide olmasına karşın, Likud’a oy vermek istemeyen birçok İsrailli’ye hitap etmeyi başarmıştır. Nitekim Kulanu’nun, Likud tarafından kurgulanacak bir koalisyon hükümetinde yer alması neredeyse garanti gibidir. Yine de Kahlon’un Netanyahu’dan birtakım talepleri olacaktır. Bunlardan birincisi Finans ve kendi uzmanlık alanı haline gelen Telekomünikasyon Bakanlıklarının kendi partisine verilmesidir. İkinci olarak ise, Kahlon, yeni hükümette Yesh Atid ve lideri Yair Lapid’in de yer almasını istemektedir. Bu noktada Lapid’in yaptığı mali reformların sürdürülmesi gerekliliğini ön plana sürse de, esas hedefin Lapid ve partisinin muhtemel bir başarısızlıkta yıpranmasını sağlayabilmek olduğu yönünde bir yorum da yapılabilir.

Geçtiğimiz koalisyon hükümetinde de yer alan milyarder işadamı Naftali Bennett ve partisi Yahudi Evi ise, gerek önemli oranda yıpranması, gerek oylarının Likud ve Kulanu arasında bölünmesi, gerekse de bu iki parti ve Yisrael Beitenu ile aynı tabana hitap ediyor olması nedeniyle oy kaybına uğramıştır. % 6,7’lik oy oranı ile ancak 8 milletvekilliği kazanan Yahudi Evi, 4 koltuk kaybetmiştir. Yine de, bu partinin de tıpkı Kulanu gibi Likud önderliğinde kurulması beklenen yeni hükümette yer alması büyük bir ihtimaldir. Bennett’in Netanyahu’dan talebi ise, yeni hükümetin “iki devletli çözüme” asla yanaşmaması olacaktır.

% 5,7’lik oy oranı ile 7 milletvekilliği kazanan ve 4 koltuk kaybeden Ortodoks Yahudi partisi Şas ise parti içerisindeki çalkantılar ve liderlik mücadelesinden olumsuz etkilenmiştir. Oylarının bir bölümü Likud ve Kulanu’ya giden bu partinin de Netanyahu’nun kurgulayacağı koalisyonda yer alması ihtimali bulunmaktadır. Nitekim bu parti geleneksel olarak merkez-sağ, özellikle de Likud ile birlikte hareket etmektedir. Benzer bir durum % 5’lik oy oranına sahip olan ve 6 milletvekiliği kazanan Birleşik Torah Yahudiliği adlı Ortodoks Yahudi partisi için de geçerlidir. Radikal sağın en önemli partisi olarak görülen eski dışişleri bakanı Avigdor Lieberman’ın partisi Yisrael Beitenu da çok büyük bir oy kaybına uğrayarak % 5,1’lik oy oranı ile 6 milletvekilliği kazanmış ve 7 koltuk kaybetmiştir. Bu partinin savunduğu görüşlerin kendisini merkez sağda konumlandırmış Likud tarafından benimsenmesi ve Likud’un söylemlerinin giderek radikalleşmesi, Yisrael Beitenu’nun tabanının Likud’a kaymasına yol açmıştır. Kulanu ve Yahudi Evi’nin oylarının bir bölümü de Yisrael Beitenu’dan gelmiştir. Sosyalist çizgideki Meretz ise, geleneksel oy tabanında yer alan Arapların Arap Listesine oy vermesi ve sosyal-demokrat çizgiye daha yakın olan tabanının bir bölümünün de Siyonist Birlik’e gitmesi nedeniyle 1 koltuk kaybetmiş ve % 3,9’luk oy oranı ile 5 milletvekilliği kazanmıştır.

Görüldüğü üzere, İsrail’deki seçimler genel itibarıyla sağın zaferiyle sonuçlanmıştır. Oy kaybetmesi beklenen Likud, izlediği güvenlikçi söylem üzerinden İsrail toplumunun hassasiyetlerine hitap ederek liderliğini korumuş ve merkez solda yer alan Siyonist Birlik’in başarısını engellemeyi başarmıştır. Arap Listesi’nin üçüncü parti olarak Knesset’e girmiş olması, Yahudi Devleti Yasası gibi eşit vatandaşlığı sona erdiren ayrımcı bir uygulamanın yürürlüğe girdiği İsrail’de, Likud’a ve genel itibarıyla sağa verilmiş önemli bir mesaj olarak algılanmalıdır. Eski Likud üyesi ve “iki devletli çözüme karşı” olmasına rağmen, İsrailli Arapların eşit statüdeki haklarının verilmesinden yana olduğu bilinen Devlet Başkanı Reuven Rivlin, Likud ile Siyonist Birlik arasında büyük bir koalisyon hükümetinin kurulmasını arzuluyorsa da, bunun gerçekleşme ihtimali oldukça zayıftır. Zira tarafların tezleri ve yaklaşımları arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde yine Likud ve lideri Benyamin Netanyahu’nun önderlik edeceği bir sağ koalisyon hükümetinin kurulması çok yüksek bir ihtimaldir.

 

Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.